Recep Erçin yazdı: ''Enflasyona inanmayan faiz yerine coine koştu''

ekopolitika.com yazarı Recep Erçin, ''Enflasyona inanmayan faiz yerine coine koştu'' başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Abone ol

Recep Erçin / ekopolitika.com

Faizlerin düşük olduğu dönemlerde bankaların net faiz marjı yüzde 6-8’lerdeyken önce 3.5-4’lere şu günlerde de yüzde 2’lere kadar düştü. Bu nedenle bankalar belli bir tutarın altındaki mevduatlara Merkez Bankası’nın uyguladığı yüzde 19’luk faizin çok altında faiz veriyorlar. Bankaların internet sitelerinde yaptığımız araştırmaya göre, mevduatı az olan bankalar dışındaki piyasa yapıcı nitelikteki büyük bankalar mevduat faizlerini yüzde 14’lerden başlatıyor. Bir iş insanı vasıtasıyla bir bankadan aldığımız teklife göre, 100 bin TL’nin altındaki hesaplara yüzde 14.75 oranında faiz uygulayan bankalar var. Bir milyon TL’nin üzerindeki hesaplarda ise oran yüzde 18.75’lere kadar çıkıyor. Elbette yüzde 19’a yakın bazı bankalar da var. Bunlar “hoş geldin faizi” vs. gibi özel kampanyalarla hem müşteri kazanmak hem de mevduatlarını artırmak için bu faizi veriyorlar. Ancak belli bir mevduat topladıktan sonra onlar da bu kampanyaları devam ettirmiyorlar. Merkez Bankası faizinin üzerinde faiz kazancı elde eden mevduat hesapları ise sınırlı.

Merkez Bankası verilerine baktığımızda üç aya kadar ve bir aya kadar olan mevduatlara uygulanan faiz oranlarının ağırlıklı ortalaması 23 Nisan 2021 itibarıyla sırasıyla; üç aya kadar yüzde 18.65 ve bir aya kadar vadeli yüzde 17.31 olarak hesaplandı.

HEDEF ENFLASYON DEVREDE

Sektör uzmanları faizler artarken bunun aynı oranda hemen durağan kredilere yansıtılamadığını ancak mevduat tarafında vadeler kısa olduğu için o tarafa yansıması olduğunu belirtiyorlar. Haliyle bu durum bankaların marjlarını aşağı çekmiş durumda. Bunun yanında kredi tarafında da her ne kadar “para vereceğim” dediğinizde talep eden çok olsa da bu faiz oranları ile kimse krediye pek yanaşmıyor (Toplam kredilerde 16 Nisan itibarıyla 13 haftalık yıllıklandırılmış büyüme yüzde 10’un biraz üzerinde) o nedenle bankalar mevduat faizlerini olabildiğinde düşük tutma yoluna gitmişler. Pazarlık etme gücü olmayan küçük tasarruf sahipleri de bu yüzden Merkez Bankası faizinin 4-5 puan altında faize razı oluyor. Elbette bir de gerçekleşen enflasyon veya beklenen enflasyon yerine hedeflenen enflasyon uyarınca izlenen bir faiz politikası söz konusu. Bankalar mümkün olduğunca hedeflenen enflasyona uyumlu bir mevduat faizi politikası güdüyorlar diyebiliriz. Ancak bu öyle ince bir çizgi ki tüketimi patlatmayacak veya TL’den dövize kayışı tekrar hızlandırmayacak bir oran olmalı.

BANKALAR İP ÜSTÜNDEKİ CAMBAZ

Bu yüzden esasen bankalar son dönemde ip üstünde yürüyorlar. Türkiye’deki tasarrufların büyük kısmı bankacılık sistemi tarafından işletildiğinden bankaların fiyat istikrarı ve finansal istikrar anlamında rollü şu geçiş sürecinde kritik önemde. Geçen yılki aktif rasyosu tasmasından da kurtulan bankalar, belli ki ölçülü davranmaya özen gösteriyorlar. Elbette özel sektörden kredi faizlerinin yüksekliğine ilişkin eleştiriler de sürüyor. Bankacılar ise şunu söylüyorlar: Bir yatırım yapacağınız zaman yüzde 20-30 özkaynak kalanını kredi kullanıyorsunuz. Finansmanın çoğunu sağlayan banka esasen işletmeye ortak oluyor. Ancak bu para bizim paramız değil. Emanet. O yüzden riski faiz olarak yansıtmamız gerekiyor.

YATA KATA DEĞİL ŞİRKETE YATIRIN

Bir de tabi ülkemizde banka kredilerinin işletme sermayesi olarak kullanılması durumu var. Yani işletmelerimiz verimsiz çalıştıkları için özsermayelerini güçlendiremiyorlar. Buna fırsatları olduğunda da, yeni serpilen ve gerçek anlamda sermayedar olmayan girişimcilerimiz, genellikle bu kazançlarını sınıf atlamak için harcıyorlar. Kış kapıyı çalınca da kimse yazlığını, yatını, spor arabasını gözden çıkarmak istemiyor ve bankalara sarılıyor. Ancak bankalar kriz dönemlerinde risk yüksek olduğundan emanet parayı daha bir özenle ve yüksek maliyetle elden çıkarıyor. Haliyle “yağmurlu havada şemsiye açmıyorlar” eleştirilerine maruz kalıyorlar.

SEN GEL DE ÇİFTÇİYE ANLAT

Ülkemizde resmi tüketici enflasyonu mart sonu itibarıyla yüzde 17’nin biraz üzerinde ancak halka sorarsanız yüzde 30 diyen de var yüzde 50 diyen de. Merkez Bankası ise yılın ikinci enflasyon raporunda yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 12.2’ye çekti. Hal böyle olunca siz istediğiniz kadar resmi veri açıklayın vatandaş neyi yaşıyorsa ona göre pozisyon alıyor. Örneğin; kasım ayında hasat zamanı traktörünün yağını değiştiren bir çiftçi 750 TL ödüyordu. Şimdi ekim zamanı yağ değiştirme bedeli bin 600 lira olmuş. Yine üç ay önce 20-20 gübrenin tonu 2 bin 200 TL iken şu günlerde 2 bin 900’lere gitmiş. Üre gübresi de 2 bin 800 TL’den 3 bin 500’e çıktı. Geçen yıl 500 TL olan bir torba mısır tohumu bu yıl 800 TL’ye çıktı. Şimdi siz bu çiftçiye enflasyonun yüzde 16 olduğuna inandırın. Elbette üretici fiyatları hatta tarım üretici fiyatları endeksi ile tüketici fiyat endeksi başka ancak vatandaş enflasyon dendi mi hangi endeksmiş bakmıyor. Haliyle elinde biraz parası olan vatandaşın borsada dayak yememek için bu fiyat artışları karşısında coinlere, dövize, altına kayması anlaşılabiliyor.

Bakan açıkladı: Sosyal ve Ekonomik Destek ödemeleri bayramdan önce yapılacak mı? Ekonomi Alparslan Kuytul gözaltına alındı Ekonomi Ege Bölgesi ihracatçılarından rekor başarı Ekonomi İçişleri Bakanlığından "Market Tedbirleri" genelgesi: Hangi ürünler satılmayacak? Ekonomi