Win Win (Kazan Kazan)!

Soner Polat Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Ordular kendi kendine yeterli yapılardır. Her muharip askeri birliğin en önemli özelliği manevra, ya da daha geniş anlamıyla yer değiştirme yeteneğidir. Geçmişin mirası olan “seyyaliyet” sözcüğünü halen bu maksatla kullanıyoruz. Bir gemi limanda yatmak için inşa edilmez! Uçakları hangarda saklayarak bir sonuç alamayız… Bir tabur düşmana taarruz için hareket eder. Bir insan hayata tutunmak için beslenmek zorundadır. Asker de insan olduğundan aynı ihtiyaç onun için de geçerlidir.

HAREKET ESASTIR!

İşte bu yalın gerçek nedeniyle askeri bir yapı muharebe planlarına kazanı da ilave eder. Askerde kazandan iaşe, yaygın kullanımı ile karavana bir gelenektir. Barış dönemini harp koşullarında geçirmeyen bir birlik seferde alabora olur. Kurumsallaşamayan bir sistem ilk kurşunda dağılır! Askeri birliklerin duvarlarında en çok rastlanan özdeyiştir: “Barışta ter dökmeyen savaşta kan döker!”

Küresel rüzgârlar öylesine sert esti ki maalesef, cihet-i askeriye de bundan nasibini aldı: “Efendim, niçin asker yeme, içme, bulaşık gibi tali işlerle uğraşsın! İşte marifetli özel teşebbüs yanı başınızda duruyor! Aslanlar gibi Milli Savunma Bakanlığımız var! İnsanlarımız için iş imkânları ortaya çıkar. Bu şirketler devlete de vergi verirler. Akıllı olalım! Win Win (Kazan Kazan)!”

“Kazan Kazan” deyip geçmeyin! Bakın, Sayın Başbakanımız Atina’daki basın toplantısında muhatabı Çipras’a seslendi: “Ortak politikamız ‘Kazan Kazan’ olsun!” Zaten Çiprastepeden tırnağa bu politikayı uyguluyor. Ege’deki adalarımız Yunan kazanına düşerken, dünyadaki 72 milletten mülteciyi bizim kazanımızdan besliyoruz. ‘Kazan Kazan’ın içine askerin karavanasını koyduğunuz zaman yemek şirketlerinin kazanı dolarken, askerin kazanına koli basilleri düşüyor.”

TARİHDEN GELEN GÜÇ!

Bazı kurumlar vardır ki gelenekleri ile yaşarlar. Asırlar içinde oluşan hasletler nesilden nesile aktarılır. Bu kurumlar güçlerini tarihlerinden alır. Böyle kurumlar için “bugün, çağdaş dünya” gibi kavramlar yoktur. Geçmişten gelip geleceğe uzanan değerler vardır. Teknoloji, çağımıza uygun silah ve teçhizat, ancak bu değerlerin üzerinde yükseldiği zaman düşmanlarımızı caydırır.Eğer bu değerler terk edilirse Manisa vakaları ‘vakayı adiye’ olur. Aynı hatalar belirli fasılalarla tekrarlanır, durur…

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) kendi şanlı tarihine sıkı sıkıya bağlı kalmalıdır. Türklerin en belirgin iki özelliği, devlet ve ordu kurma yetenekleridir. Bütün dünya bu çıplak gerçeği çok iyi bilmektedir. Türkler içlerinden, “ölmeyi emreden” komutan çıkarmıştır. Askerliğin doğası açısından kıyaslandığında, bütün NATO ülkeleri yanımızda çok zayıf kalır. Bu konularda öğrenecek hiçbir şeyimiz yok ama öğretecek çok şeyimiz vardır. 2200 yıllık şanlı tarih olağanüstü güçlü bir miras yaratmıştır. Taşkızak tersanesinin taş havuzu bile ABD’den yaşlıdır.

Antik dönenlerde Mısır Firavunu II. Ramses’in ordusunda bile sağlık teşkilatı var; dünyaya nam salan koskoca TSK’da yok! Olmazsa ne olur? Manisa’da olduğu gibi bir zehirlenme skandalı sonrasında Sağlık Bakanlığı olaya el koyar! Peki, böyle bir vaka sınırlarımızın dışında olsaydı, kime başvuracaktık? Ya da topyekûn bir savaşın içinde olsaydık, ne olacaktı?

DOĞRU MESAJ DOĞRU ADRES!

Neticede bu bir lojistik faaliyettir. Mehmetçik’in yemeği özel sektöre ihale edilmiştir. Yemek sonucu çok sayıda asker zehirlenmiştir. Askeri sağlık sistemi tarihe karıştığından, Sağlık Bakanlığı devreye girmiştir. Hem iaşe hem de sağlık lojistik sistem içinde yer alır. KHK’larla yapılan son düzenlemelerle bu görev TSK’dan alınarak bütünüyle MSB’ye devredilmiştir.

Buna rağmen TSK’yı hedef alan yayınlar dikkat çekmektedir. Bu koşullar altında milletimizi derinden sarsan bu olayda hem Genelkurmay Başkanlığımızın hem de Kara Kuvvetleri Komutanlığımızın en küçük bir kusur ya da ihmalinden söz edilemez! Sorun sistemden kaynaklanmaktadır. Bir tarafta kâr hırsı ile hareket eden firmalar, diğer tarafta bu süreci düzenleyen makamlar vardır.

Eğer TSK’nın tarihi mirasına tecavüz edersek, bu tür olayların sonu gelmez! Zehirlenen, göz bebeğimiz yavrularımıza acil şifalar diliyorum...

Amiral Soner Polat

ulusalkanal.com.tr

Tüm yazılarını göster