Paylaşımcı dünyanın nalıncı keseri

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Dünyanın çok gündemine gelmese de, ekonomi çevreleri gözlerini Davos’a çevirmiş vaziyette.

Her ne kadar son yıllarda iyice çaptan düşse de, yine de Davos’ta ortaya çıkan fotoğraf, konuşulanlardan çok, yaşanılanlar açısından önem taşıyor.

Gerçi iktidara yakın bir gazete, Davos’un yenildiğini belirtip, Uludağ Zirvesi’yle Türkiye’nin öne çıktığını söyleyerek, tüm zamanların uçuşunu gerçekleştirse de, elbette durum o kadar da Zaytungluk değil.

Ama şu bir gerçek ki, Davos her geçen yıl korumacılığın artmasına paralel vesayet savaşlarına ve ayrışmalara sahne oluyor. Yani globalleşmenin zirvesinde, globalleşme çöküyor.

23-26 Ocak 2018 tarihleri arasında gerçekleşecek 48. buluşmada ABD Başkanı Trump’ın katılımının açıklanması ve ilginç gerekçesi, olaya başka bir boyut kazandı.

Beyaz Saray Sözcüsü Sarah Sanders, Trump’ın ABD çıkarları açısından bu tarz toplantılara katılımı önemsediğini belirterek yaptığı açıklamada şunu söyledi:

“Başkan, dünya liderlerine ‘Önce Amerika’ ajandasını aktarma noktasındaki fırsatları memnuniyetle karşılıyor. Başkan, bu yılki Dünya Ekonomik Forumu’nda Amerikan endüstrisini, işletmelerini ve işçilerini güçlendirmek için politikalarını anlatmayı sabırsızlıkla bekliyor.”

Bu açıklama kavga çıkarır. Nitekim hemen öncesindeki İngiltere seyahati ile ilgili İngiliz Avam Kamarası Sözcüsü Bercow, Reuters’a yaptığı açıklamada Trump’ın iki Kamara tarafından da, halk nezdinde de hoş karşılanmayacağını açıkladı.

Peki tüm bu tartışmalar içinde Davos hangi gündemle toplanıyor? “Parçalanmış dünyada daha paylaşımcı bir gelecek yaratmak.” Oysa vesayet savaşlarının kokusu buram buram tüm dünyaya yayılıyor.

Daralan dünya pazarı, ekonomik krize koşan bir dünya ekonomisi gerçeği, patlamaya hazır varlık balonları, tahvil piyasaları, borsalar, soyulmuş finans kuruluşları, istatistiklerle ayakta gösterilmeye çalışılan ülke ekonomileri, değişen dünya dengeleri, artan korumacılık, bir numaralı sorun olan işsizlik ve yeni sanayi devriminde ön alma arzuları ortalığı karıştırıyor.

Dünyanın parçalanmış olduğu zaten konu başlığına da yansımış. Peki tüm bunların olduğu bir fotoğrafta paylaşımcı bir gelecek yaratmak mümkün mü? Elbette değil ve bir vesayet savaşının ortasında, büyük bir nalıncı keseri gerçeği var.

Herkes, her kutup, her ülke gelişmeleri kendi payına olumluya çevirmek, faturadan kaçış olmadığı için de maliyeti bir çıta alttakine yıkmanın telaşı içerisinde. Davos’ta söylemi bilemem ama, eylemde mükemmel bir dünya çıkmaz.

Fakat sanırım en ilginç muhtemel sonuç, Trump’un gelişi ve vurgusuyla birlikte, BM Kudüs oylamasından sonra ABD’nin ikinci yalnızlığı gün yüzüne çıkar ve gizli yürütülen vesayet savaşlarında kartlar da tüm çıplaklıklığıyla ortaya dökülür.

Peki herkesin kaybettiği bu ortamda sizce kim kazanır? 2008 yılındaki soygunu kim yaptıysa onlar…

Dünyanın siyasetine parasıyla hükmeden bu aileler ve ilişkileri sorgulanmadan da dünyada sadece dengeler değişir, insanlık kaybeder; kasa (!) hep kazanır. Çünkü asıl nalıncı onlar.

Tüm yazılarını göster