Kapasite Meselesi

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

TÜİK yine kapasite kullanım oranlarının arttığını açıkladı. Geçen yılın aynı ayına göre Kasım’da 1,6 puan yükseliş göstererek kapasite kullanımı yüzde 75,6 oldu. Artış da yatırım malları, ara malları ve dayanıklı tüketim mallarında görüldü. Kurban olduğum veri hazretleri…

Hadi tek vardiya üzerinden hesapladığınız için, yatırım verimliliği adına gerçek kapasitenin yüzde 30’larda olduğu gerçeğini göz ardı edelim. Dünyada tek vardiya çalışıp da, kullanılan kapasiteyi üçte iki göstermek başlı başına bir bilimsel deha zaten. TÜİK’e göre üretimde verimlilik, fayda / maliyet hesapları tedavülden kalkmış olsa gerek. Kabul…

Fakat bu artan kapasite ‘nerede tüketiliyor’ onu merak ediyorum. İç piyasa tamamen ithalatın kontrolünün altına girmiş. İhracattaki zorlanma her açıdan belli oluyor. Nitekim TİM de, Bakan Zafer Çağlayan da yıl sonu hedeflerinin tutturulmasının zor olduğunu, daha önce belirtmişti.

Dışa satamıyorsunuz; içe satamıyorsunuz; yeni istihdam yaratmıyorsunuz; sattığınız malın parasını tahsil edemiyorsunuz; SGK primi ve vergilerinizi ödeyemiyorsunuz; o kadar sıkışılmış ki kıdem tazminatından kurtulmaya çalışıyorsunuz; kısa dönem döviz borçlarınız korkulu rüyanız haline gelmiş; Avrupa pazarı resesyona girmiş; komşularınızla iş hacminiz düşmüş; alternatif pazarların kemikleri kırılmış ve bizim sanayimizin kapasitesi artıyor öyle mi?

Çocuk mu kandırıyorsunuz, yoksa başka bir boyutta mı yaşıyorsunuz? Sokaktaki adamın maaşı senelerdir zamlanmamış, kamudaki memurun, işçinin maaşına, emeklinin eline geçene çakma enflasyon verisi üzerinden zam yapılmış, ama sadece simit bile yüzde 40 zamlanmış ve ülkede her şey güllük gülistanlık öyle mi?

Bu nasıl hikmettir ki; kapasite kullanımı artarken, reel kesim güven endeksi de düşüyor? Dönelim en başa… Diyelim ki TÜİK’in söylediği rakamlar doğru… Peki satılamadığına göre bu mallar ne oluyor?

Açıkladığınız enflasyon rakamlarını kenara atalım, piyasa enflasyonunu bile dikkate alırsanız, stok tutmak, batış nedeni… Çünkü enflasyonist ortamlarda kâr getiren bu etken, daralan piyasayla düşürülen enflasyon sayesinde maliyetli hale gelmiş.

Eğer şu ortamda bir sanayi kuruluşu stok için üretim yapıyorsa, yüksek stok maliyeti nedeniyle zaten batıyor demektir. Yok, hiçbir sorun yok, ürettiğini satıyorsa, o zaman da enflasyon rakamlarının bu düzeyde kalmaması gerekir. Hangisi doğru?

Ortada bir kapasite sorunu olduğu belli… Ama anlaşılan o sorun, sadece makinenin çarklarında değil… Bazılarının algı düzeyinde…

Çetin Ünsalan

ulusalkanal.com.tr

Tüm yazılarını göster