Kuzey Suriye'de strateji eksikliği

Soner Polat Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

ABD’nin Menbiç tuzağına düşen Türkiye Kuzey Suriye’de zemin kaybediyor. Türkiye’ye karşı oyalama taktikleri uygulayan ABD, her geçen gün Kuzey Suriye’deki mevzilerini güçlendiriyor.

12’YE 12, SEMBOLLERLE CEVAP!

ABD’nin tesis edeceği 12 kontrol istasyonu, İdlib’deki 12 gözlem noktamıza cevap olarak değerlendirilmeli! Çünkü Batı her zaman sembollerle adım atar. ABD 12 istasyonu ile Türkiye’yi caydıracağını düşünüyor. Son olarak Suudi Arabistan (SA) ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), PKK’ya destek için Kuzey Suriye’ye asker gönderiyor. Bu iki ülkenin, “Suriye’deki 30 bin teröristin her türlü masrafını üstlendiği ve ABD’nin kontrol istasyonlarının finansmanı sağlayacağı” ifade ediliyor. ABD, Kuzey Suriye’yi çok uluslu bir yapıya dönüştürüyor. Fransa’dan sonra SA ve BAE de askerleri ile bölgeye girdi. Böylece, Türkiye’nin müdahale olasılığının önüne engeller konuluyor. Ayrıca Müslümanlar arasında çatlaklar yaratılması hedefleniyor.ABD, PKK cephesini tahkim etmek için somut adımlar atarken, Türkiye sadece demeçlerle yetiniyor. Özeti: Ses çok, görüntü yok!

TÜRKİYE’DE HEP AYNI NAKARAT

Türkiye muhtemel bir müdahalesinde hem meşruiyetini pekiştirmek hem de dünya kamuoyunun desteğini almak için hiçbir adım atmıyor. Bir harekât öncesinde diplomasi sahnesini şekillendirmek için çalışmalar yapmıyor. ABD ve ortaklarına karşı uluslararası bir cephe kurmak için hiçbir girişimde bulunmuyor. Bölge ülkelerini de içine katan bir karşı çıkış stratejisi geliştirmek için çaba sarf etmiyor. İdlib’de hızlı bir sonuç almak ve bütün dikkatleri Fırat’ın doğusuna çevirmek için bütün kozlarını kullanmıyor. Bölge dışı küresel aktörlerden somut destek bulmak için çalışmıyor.Hâlâ Menbiç konusunda ABD ile görüşmeler yapıyor. ABD’nin müzakereler sonucu Türkiye’nin çizgisine geleceğini sanıyor. Aynı nakaratı tekrar edip duruyor. Bütün tehditleri tek başına karşılama dışında, düşmanlarını şaşırtan yeni ve yaratıcı hamleler yapamıyor. Yerel seçimlere kadar ABD’nin tahkimatını geliştirmek üzere çalışmalarına devam edeceği, Türkiye’nin aynı nakaratı tekrarlayacağı anlaşılıyor.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Kuzey Suriye’deki tehdidin kapsamı giderek genişliyor. Gelişmeler değişik bir boyut kazanıyor. ABD’nin dünya çapında yalnızlaştığı bir konjonktürde bu ortamı değerlendirmeliyiz. Öncelikle ABD’nin Suriye’de hiçbir hukuki dayanağı olmadan terörizme destek verdiğini çarpıcı örneklerle dünya kamuoyuna doğrudan ya da dolaylı yöntemlerle anlatmalıyız.

Astana toplantılarında Fırat’ın doğusu meselesini en öncelikli konu haline getirmeliyiz. Bunun birinci koşulunun İdlib meselesinin çözülmesi olduğunu unutmamalıyız. Irak’la bu konuda ikili görüşmeler yapmalıyız. Kuzey Suriye’de kurulacak bir özerk/bağımsız yapının nihai amacının Kuzey Irak’taki Kürt Bölgesel Yönetimi ile birleşmek olduğunu ve bütün bölge için bir dinamit fıçısı olduğunu açıklamalıyız.

Fırat’ın doğusunun yasal sahibi olan Suriye devleti ile buzlar eritilmelidir. Böyle bir gelişme yaşandığı takdirde, ABD ve ortakları şaşkına dönecek, muazzam bir durum üstünlüğü sağlanacaktır. Uluslararası meşruiyetin ilk adımı budur. Bu durumda Türkiye, Irak ve Suriye’ninortak bir proje geliştirmesi için uygun bir zemin oluşacaktır. Böyle bir gelişme şu açıdan da önemlidir. Kuzey Suriye’nin en kritik lojistik akış mihveri olan Kuzey Irak kapatıldığı takdirde, Kuzey Suriye’de hızlı bir çöküş başlar. Çünkü PKK, çaldığı tarım ürünleri ve petrolü Kuzey Irak üzerinden pazarlamaktadır. Ayrıca, silah, cephane ve terörist nakli, ağırlıklı olarak Kuzey Irak’tan yapılmaktadır. Diğer taraftan Türkiye, Irak ve Suriye PKK bölgesini çevrelediği takdirde, ABD’nin manevra alanı iyice daralacaktır.

Bundan sonra yapılması gereken bu sürece Türkiye’nin Astana ortakları olan Rusya ve İran’ı da dâhil etmektir. 5 ülke (Türkiye, Rusya, İran, Irak ve Suriye) Kuzey Suriye gündemli bir toplantı ile bir araya gelmelidir. Bu toplantıda aralarındaki bütün görüş ayrılıkları giderilmeli, ortak bir strateji belirlenmelidir. Çünkü böyle bir çıkış yolu 5 ülkenin de yararınadır. Tehdit dünyanın en büyük silahlı gücüdür. Zaman, kısır çekişmelerin dışına çıkma, ortak çıkarlar için kenetlenme zamanıdır. Zaten strateji, uzun dönemli kalıcı çıkarlar için kısa dönemli kayıpları göze almaktan başka bir şey değildir.

Son aşama ise belirlenen stratejinin küresel desteğini sağlamak için başta Çin gibi Avrasya güçleri olmak üzere bütün dünyayı hareketin haklılığına inandırmaktır. ABD ile sorunları olan Almanya gibi ülkelere de konu bütün çıplaklığı ile anlatılmalıdır. Aynı nakarat işe yaramıyor; zaman strateji zamanıdır. İşte o zaman sorun kendiliğinden çözülecektir.

Amiral Soner Polat

ulusal.com.tr

Tüm yazılarını göster