Casus diye suçladığımız insanlarımızın değerini ah bir anlayabilsek!

Soner Polat Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Deniz Kurmay Albay Koray Eryaşa, maalesef ülkede hukuk olduğu için değil, Balyoz davasında haksız olarak yattığı sürelerin hesaba katılmasıyla cezaevinden çıktı. Telefonla konuştuğumuzda, arka plandan aile bireylerinin mutluluk çığlıkları gelirken, Koray son kerte durgun ve düşünceliydi. “Komutanım, sevinemiyorum, geride arkadaşlarımı bıraktım, Tamer koğuşta kaldı!” Balyoz davasında da dik duruşu, olgun ve vakur davranışları ile herkesin takdirini kazanan Alb. Eryaşa, müthiş etkili savunmalar yapmış ve tertibi hukuken yerle bir etmişti.

Öylesine değerli insanlarımıza çile çektiriyoruz ki inanın, zaman zaman “acaba millet olma vasfını kaybediyor muyuz?” endişesini taşıyorum. Şimdi, izin verirseniz, insanın aklı ve bütün değerleri ile adeta alay ederek “casus” diye suçladığımız bir subay kardeşimin gönderdiği mektubu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Geçmişte amiri olduğum kısımda, ülkenin kırmızı kitabındaki tehdit listesinde yer alan tüm hedeflerimizin, matematiğin ve teknolojinin tüm inceliklerini kullanarak oluşturdukları sert kabuklu meyvelerini kazanımıza atıp kaynatıyor, asal sayıların ve bilgisayar kodlarının beynimizin her nöronuyla girdiği reaksiyon sonucunda oluşan ısıyla bu lezzetli meyvelerin kırılmaz denen kabuklarını soyup üst komutanlığa servis ediyorduk.

Bu lezzetleri tatmaktan çok memnun olan komutanlarımız beslendikçe, gözleri görünenin ötesini, kulakları ise duyulmayanı duymaya başlıyordu. (Ben ve kısımdaki iki arkadaşım örgüt üyesi yapıldıktan sonra bu kısım lağvedilmiştir.) Meslek hayatımın çok büyük bir kısmı sayılarla ve bilgisayar kodlarıyla boğuşarak geçti. Fakat bunca yıldan sonra sayılardan ve kodlardan çok daha etkili bir güç olduğunu öğrendim: KELİMELER.

Her şeyimi aldılar. Geçmişimi, geleceğimi.

Tek bir şeyi almayı başaramadılar: Kelimelerimi.

Ve ben inanıyorum ki;

İçimizden geçen düşünceler kelimelere dönüştüğünde sonsuzluğa uzanırlar.

Zaman içerisinde karşılaştıkları her insanla reaksiyona girerler ve farklı bir enerji haline dönüşürler.

Bence bir kaç cümle bile insan zihninde sarsıcı değişimlere sebep olabilir.

Evet, kelimeler aslında tüm evreni değiştiren enerji parçacıklarıdır.

O kelimeler ki fikirlerin yapı taşıdır.

Sağlam bir fikir ise saf enerjidir.

Diğer insanlar tarafından özümsendiğinde, daha büyük enerjileri tetikleyen kıvılcım olurlar.

Bu kıvılcım deneyime dönüştüğünde ise devrim.

Belki de otoritenin fikir üreten insanları geçmişten bu güne tehdit olarak görüp yok etmek istemesi bu yüzdendir.

Diyeceğim odur ki; kelimelerin büyülü bir gücü olduğunu görmüş bir insan olarak yazdığınız ve paylaştığınız her bilginin kelebek etkisiyle büyüyeceğine, ileride zaman çizgisinin herhangi bir noktasında insanların inanç ile bilgiyi ayırt etme yeteneği daha da geliştiğinde, insanlık adına daha yaşanılır, daha onurlu ve saygın bir dünya oluşturulabileceğine olan güvenim beni hayata daha çok bağlıyor.

İyi bir yazı, yazarı farkında olmasa da, evrende her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu varsaydığımızda, belki de bir başkası için yaşama amacıdır.

Nasıl bir bilinç, nasıl yüce bir kozmoloji tasavvuru, nasıl bir evren ve insan sevgisi, ne kadar muazzam bir ifade yeteneği, değil mi? Soğuk ve engin bozkırlarda yetişen bu nadide çiçeklerimizi kurda kuşa yem ederken, nasıl sıcak yataklarımızda horul horul uyuyabiliyoruz!

Koray Albay’ın, “Tamer koğuşta kaldı!” sözleri yüreğimi dağladı. Yarbay Tamer Çetin tanıdığım en mert, en bilgili, en yurtsever, en gözü pek ve en dürüst subaylardan birisiydi. Akdeniz Bölge Komutanı iken yaptığım toplantılarda, görüş ve düşüncelerime karşı hiç çekinmeden dobra dobra fikirlerini ifade ederdi. “Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” bir Cumhuriyet ve Atatürk subayıydı. Tamer Çetin’leri hapsederek geleceğimizin umut ışıklarını karattığımızı, ah bir anlayabilsek!

Sizler nasıl değerlendirirsiniz bilemem ama bana göre, Türk Adalet Sistemi, Albay Koray Eryaşa’dan esirgediği özgürlük öpücüğü ile kendi inandırıcılığını da yitirdi. Albay Eryaşa, ülkede esen adalet rüzgârları ile değil, süresi dolduğu için cezaevinden çıktı. Türkiye’nin bir müddet daha Berlin’deki hâkimlerin hikâyesini dinleye dinleye adalet duasına devam edeceği anlaşılıyor.

Amiral Soner Polat

ulusalkanal.com.tr

Tüm yazılarını göster