Kamu alacağında kral çıplak

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Türkiye kamu alacaklarına yönelik yeniden yapılandırma konuşurken, yıllar içerisinde yaşanan sorunun kronikleşmiş hali de, kamu bütçesinde konuşulmayan açık da bir kez daha ortaya çıktı.

‘Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırması’ ile ilgili kanun hazırlığı sırasında komisyonda verilen bilgiler aslında nasıl bir açmaz yaşandığını da net bir biçimde ortaya koydu. Rakamlar bize gösteriyor ki, şu an tahsil edilemeyen 475 milyar TL’lik alacak söz konusu. Bunun yaklaşık 75 milyar TL’si ise SGK’ya ait…

Şimdi bunu tekrar yapılandırma peşine düşüyoruz. Çare olacak mı? Net bir biçimde söyleyebilirim ki; hayır… Bunu nereden çıkarıyoruz? Önce komisyonda paylaşılan ve kamuoyuna yansıyan bir bilgiyi hatırlatalım.

2011 – 2020 dönemi içinde, yani bu son yapılanma hariç, altı afla yapılandırılan miktar 363 milyar TL. Bugüne kadar yapılan tahsilat ise sadece 91,5 milyar TL. Yani sadece yüzde 25. Bu sorunun ne oranda kronikleştiğini bize anlatıyor.

Çok uzağa gitmeyelim. Son yapılandırmanın bizzat Bakan tarafından açıklanan oranlarını hatırlayalım. Bir önceki yapılandırmaya gidilirken, kamunun tahsil edemediği 500 milyar TL olduğu ifade edilmişti. Yapılandırmaya giren, tüm uzatmalara rağmen bunun sadece yüzde 20’si oldu. Bunun da tamamının ödenemeyeceği ve yapılandırmaların bozulacağı açık.

Öylesine açık ki, şimdi 475 milyar TL alacağı yeniden yapılandırıyoruz. Ülkede 16,8 milyon kişinin sadece SGK’ya borçlu olduğu bir sistemde hem bugünü, hem yarını sorgulamak durumundayız. Bugünü, çünkü SGK’da ciddi bir mali batak var demektir. Yarını, çünkü bu işe nester vurulmazsa, yakın gelecekte emekli maaşlarıyla ilgili de sorun yaşanacak anlamına gelir.

Demek ki bu sistem yürümüyor. 2003 yılındaki yapılandırma tartışmalarını hatırlıyorum. O süreçte ne yazıp, çizip, konuştuğumu da… Demiştim ki, madem beyaz sayfa açıyoruz, bu haliyle yapacağımız hiçbir şey sonuç vermez ve bir sonraki yapılandırmaya kadar zaman kazandırır.

Öyle mi oldu; öyle oldu. Oysa o gün şunu teklif etmiştik. Geçmiş borçların faizlerini silin, ana paraları, kamu bankalarından kredilendirin ve vadeye yayın; mevcut prim ve vergi oranlarını da adil, ödenebilir oranlara çekin. ABD’deki sistem gibi her şeyin vergiden düşülmesini sağlayın ve akabinde 1 kuruş kaçıranın canına okuyun.

Elbette bunu kimse dinlemedi. Geldiğimiz noktada ise, bir tarafta tahsil edilemeyen alacaklar, öte tarafta borcundan dolayı kıskaca girmiş mükellefler, bir yanda alacak sorunu nedeniyle batma riski taşıyan kurumlar, diğer yanda vergi ihtiyacı doğdukça yüklenilen, alım gücünü yitirmiş vatandaşın sırtına binen dolaylı vergiler.

Sizce de aradan geçen 18 yıl boyunca yapılan hatayı görmemek mümkün mü? Eğer mümkünse, ciddi bir analitik zeka sorunumuz var demektir. Mümkün değilse, aynı hatada ısrar etmek yerine ‘kral çıplak’ deyip, gerçekten sorunu masaya yatırarak, gerçekçi çözümleri konuşmak gerekir.

Tüm yazılarını göster