İsyan mı, Şike mi?

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Türkiye 2013 yılının haziran ayından beri orkestra şefliğini zamanın Başbakanı, bugünün Cumhurbaşkanı, Erdoğan’ın yaptığı korodan iki kelimelik senfoni dinliyor: Faiz lobisi… Ülkedeki ekonomik rezaletin sonuçlarının, FED’in politika değiştirmesiyle ortaya çıkmasından bu yana, bu iki kelime üzerinden siyaset yapılıyor.

Tanımını aslı çıkar grupları olmakla birlikte, siyaseten daha çok prim yapacağı için ‘faiz’ söylemi üzerinden yürütülen bu kampanya, her şeyin sorumlusu olarak gösterildi. Gezi Parkı eylemlerini bile buraya bağlamaya çalıştılar.

Bankaların üzerine gittiklerini söylediler; aslında öyle olmasa da… Kendilerine karşı çıkan tüm işadamlarını, gazetecileri, sivil toplum kuruluşlarını faiz lobisinin uzantısı olmakla suçladılar. Son dönemin faiz tartışmasına bile bu söylem damga vurdu.

Cumhurbaşkanı’nın lobi üzerinden yarattığı ‘umacı siyaseti’, aslında yıllarca yapılan ekonomik yanlışları gizlemek için kullanılan bir yöntem. Bugün dolar tarihi rekorunu kırıyorsa ve daha da kıracaksa, Merkez Bankası üzerine neden / sonuç ilişkisi gözetilmeden gidiliyorsa, Erdoğan, Babacan ekibi ile ters düştüyse asıl sorun, uygulanan kumar ekonomisidir.

Eski bir şarkıda söylendiği gibi ‘para bitti, aşk bitti’ bu ilişkiyi en güzel şekilde açıklasa da,

gerilim siyaseti hataları gizlemeye çalışmanın yöntemi olarak kullanılıyor. Cumhurbaşkanı son olarak ‘kimin adamısın’ tartışmasına bile girdi.

Kullanılan argüman ne? Dünya para babaları, çok büyük başarılar (!) elde edildiği için bu yönetimle uğraşıyor. Ortada spekülatörler kol geziyor. Bütün yaşananların sorumlusu da onlar. Elbette bu koca bir yalan.

Tekrar dile getiriyorum ve altını çiziyorum. Başarılı (!) ekonomi palavrası, bu iktidarın 12 yıllık hatalarının sonucu olarak çöküyor. Doların artması da, dünya koşullarının da tetiklemesiyle hızlanıyor. Elbette inatlaşmanın, akıl dışı davranışın ve düşman yaratma ihtiyacının da etkisi büyük.

Peki, şimdi bu son ABD gezisini nasıl açıklayacağız? Bir tarafta Erdoğan ve destekçileri, öte tarafta Babacan ve ekibi, ortada ne düşündüğü belli olmayan bir Başbakan’ın ‘ne şiş yansın ne kebap tavrı’ durumu hızla kronik hale getiriyor.

Herkesin hemfikir olduğu kriz çıkacağı gerçeği üzerinden, seçim odaklı gaz/fren tartışmasının geldiği noktada önemli bir kutuplaşma oluştu. Son ABD gezisinde ise iktidar gelmeyeceğini bildikleri yeni paranın peşine düştü. Anlaşılan o ki, istenen sonuç da alınamadı. Çünkü zaten aksine dünya ekonomisinin gerçeği izin vermiyor.

Fakat dünyanın kendi etrafında döndüğünü düşünenlerin bunu algılaması zor… Ama Davutoğlu’nun ABD’de yaptığı ‘faiz tek kriter değil’ açıklamasını nereye koyacağız? Madem bu iktidar ile uğraşan bir faiz lobisi var, bu ziyaret neyin nesi?

Ya Başbakan Davutoğlu, Babacan safında yer aldı ve Cumhurbaşkanı’na isyan bayrağını çekti ya da Erdoğan’ın da içinde bulunduğu bir şike durumu var. Tavşana kaç tazıya tut durumu içinde kemikleri kırılan ülkenin ise bunu bugün çözmesi zor.

Bu yöntemi daha önce kullandıklarını biliyoruz. Meşhur kurgulanmış ‘one minute’ eyleminin ardından ambargo nidaları atılıp, İsrail’den ithalatımızın patladığını henüz unutmadık. Öyleyse tekrar sormak istiyorum.

Gerçek konusu para bulmak olan iktidarın ABD çıkarması Cumhurbaşkanı Erdoğan’a isyan mıdır; yoksa kendisinin de içinde olduğu bir kurgu mu? Bütün bu sıcak tartışmanın içinde bunun yanıtını bulmak gerekiyor.

Sonuç mu? Sonuç değişmiyor. Para bulunamıyor; bulma arayışı kumar ekonomisinden halen vazgeçilemediğini gösteriyor ve muhtemelen ümit kesileceği için seçim stratejisinin düşmanı da belirleniyor.

Vatandaş mı? Bizler için sonuç aynı. Fatura öyle ya da böyle bizim önümüze gelecek. Keşke bunu, bugünden anlayabilsek.

Tüm yazılarını göster