İthal

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Yurtdışından getirmek üretmekten daha ucuz diyerek başladı her şey… Toplam ve toplumsal fayda hesabı yapmasını bilmeyenler, dört işlemin ikisine dayanarak ekonomiyi yönetmeye kalktı bu ülkede. İşte o gün bugündür başımıza ne geliyorsa bundan geliyor.

Getirdikleri ithal para ve mallarla büyüme naraları atıp, istihdam yaratamamayı bir ayrıntı gibi sunmayı beceri sandılar. Raflar yabancı ürünlerle dolarken, ortada bunları alacak para da olmadığı için, cebimize konulan kredi kartlarıyla Hans’ı, Helga’yı iş sahibi yapmak için elimizden geleni ardımıza koymadık.

Elbette borçlanıp da, muhtaç duruma düştükçe vatandaş olmak da değerini yitirdi. Bu nedenle ‘anam ağladı’ diyen çiftçiye ‘al ananı da git’, ‘çocuğum işsiz’ diyen babaya ‘senin de çocuğun işsiz kalsın’ deme cesaretini buldu siyaset.

Kedi fare ile oynar gibi oynadılar. 2007 seçimlerinden önce down sendromlu çocuklar başta olmak üzere, özel eğitim alması gereken çocuklara yeşil kart dağıtıp, seçimden sonra topladılar. Mercedes arabası olanın yeşil kartı cebindeydi, ama okumak için desteğe ihtiyacı olanın kartı iade-i devlet olmuştu.

Ama alışmıştık bir kere insana değer vermeyip, Charles’ın ürettiğini cebine hortumlayarak satmaya… En sonunda ineklerimizi bile ithal eder olduk. Yetmedi mercimekten nohuta her şeyi dışarıdan getirmeye başladık. Yetmedi; sonunda hayaldi gerçek oldu diyerek dün Erzurum’da törenle ithal saman dağıttık.

İthal ettikçe fakirleştik, üretmedikçe işsiz kaldık. Yıllarca dirsek çürüten öğretmenlerimizi atamadık. Üstelik atanamayan öğretmenleri görevlendirseniz, yine de öğretmen açığınızı kapatamadığınız gerçeği ortadayken. Geçenlerde Gaziantep’te bir öğretmen talebini Başbakan’a iletti. Terslenince, o zaman oy vermeyeceğini söyledi.

Başbakan ona da ‘oyunu da alıp gitmesi’ tavsiyesinde bulundu. Öğretmen şoke olmuştu, ama gitmeye fırsat bulamadan korumalarca apar topar ortamdan uzaklaştırıldı. Artık Başbakan’ın en ufak bir eleştiriye bile tahammülü kalmamıştı. Farklı ses kimyasını bozuyordu. Hele ki 2007 seçimlerinden sonra ‘kendisine oy vermeyeni’ adam yerine koymama anlayışı böylesine şiddetlenmişken…

Peki ne demişti 2007 yılındaki seçim sonrasında o meşhur balkon konuşmasında: “Müsterih olun. Kime oy vermiş olursanız olun. Oylarınız bizim için değerlidir. Tercihlerinize saygı duyuyoruz. Farklı tercihlerinizi de demokratik hayatımızın zenginliği olarak görüyoruz. Demokrasi çoğulculuk içinde farklı siyasi tercihlerin rekabeti esas alan bir rejimdir. Seçimlerden birinci çıkan parti olarak bu zenginliği korumak herkesten önce bizim görevimizdir.”

Demek ki artık Başbakan böyle düşünmüyor. Neden olabilir? Belki de artık oyvereni de ithal ettiği için. Çünkü onun seçmen yapılacağı söylenen Suriyeli göçmenleri var. Gördünüz mü, yıllar önce şakasını yapmıştık, hayaldi gerçek oldu. Artık Türk olup oy vereni de adam yerine koymuyor. Peki düşünün bakalım. Bu insanları kim zıvanadan çıkardı? Hayaller mi? Geçmişi bilemem, ama gelecekteki hayalleri içinde kendisine oy vermeyenlerin olmadığı kesin.

Çetin ünsalan

ulusalkanal.com.tr

Tüm yazılarını göster