Orta kapıyı açsana

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Öyle bir memlekette yaşıyoruz ki, birçok şeyin nalıncı keseri gibi tek yöne hareket ettirilmesi talebinin ortaya döküldüğü bir özellik taşıyor. Herkes kuralların uygulanmasını istiyor, ama kendisinin kurallara tabi tutulmasına isyan ediyor.

Hukuk şahsı söz konusu olduğunda yeri göğü inletenler, sesi çok çıkmayanların hukuksuzluğuna göz yummakta hiçbir beis görmüyorlar. Bir belediye otobüsü düşünün. Duraktan kalkmış ve trafik nedeniyle durmuş. Arkadan bir ses yükseliyor: Orta kapıyı açsana…

Şoför durağa gelmeden açamayacağını söylüyor ve durakta inen yolcu öne kadar gelip, şoföre çemkiriyor: “Açsan elin kırılırdı değil mi?” Oysa aynı yolcu bineceği duraktan önce bastığında ve otobüs durmayacağı halde durduğunda sitem eden şoföre “Ne oldu durdun da öldün mü” diyebilecek aymazlığa sahip.

Peki durakta durmayan şoför çok mu adil? İnisiyatif kullanıp bir yolculuyu istediği yerde indiren, diğerine kuralı uygulayan memur ne kadar savunulmaya değer? Ya da bugün yaşadığım örnekteki şoförün inmek isteyen yolcuya kuralı hatırlatırken, seyir halinde cep telefonu kullanmasını nasıl açıklayacağız?

İşte aslında bu örnek bizim toplumun yaklaşımını özetliyor. Nitekim hukukta olan da bundan farklı değil. Büyük tartışmalara neden olan ve hukuki bir dayanağı olmadığı bizzat barolar tarafından dile getirilen Özel Yetkili Mahkemeler kaldırılıyor ya da doğru tabiriyle şekil değiştiriyor.

Ama ardından yapılan düzenlemeye de ekleniyor. Mevcut yürüyen Ergenekon, Balyoz gibi davaları kapsamaz. Fakat kimse de şu soruyu sormuyor: Şikâyete konu olan ve uygulamalarıyla hukuk dışılığa neden olduğu ifade edilen bu mahkemelere serzeniş nereden başladı?

Kapsam dışı tutulan davalardan… Peki o zaman şikâyet sahibinin hukuka olan talebine cevap veriyormuş gibi yapıp, onun dışında herkesi yararlandıracak bir düzenleme akıl dışı değil mi? Birileri sıranın kendisine yaklaştığını anlayınca, hukuksuzluğun önüne geçmek için önlem alıyor, ama mevcut halde hukuksuzluğa maruz kalanları görmezden geliyor. Bu her şeyden önce insafa sığmaz.

Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım içeri alınıyor, ortalık şike iddialarıyla kıyamet yerine dönüyor. Türkiye Futbol Federasyonu Hukuk Kurulu ve UEFA şikeye konu bir nokta bulamayıp, kulübün haklarını iade ediyor. Ama kulübün başkanına kanıtlanamayan şike iddialarından ceza kesiliyor.

Niye? Çünkü şike yokmuş denilirse, birilerin aylarca hukuksuzca insanları niye içeride tutulduğunu açıklaması gerekiyor. Yani iş kılıfına uyduruluyor. Verilen ceza ile, yatılan miktar denk düşürülüp, konu tahliye ile kapatılıyor. Peki Türkiye bu zokayı yutacak mı? Yutar mı bilmem, ama birileri ‘yutmazsan, gargara yap’ tavrında…

Muhtemelen benzer şeyler iddiaların tutarsızlığı nedeniyle diğer davalarda da yaşanacak ve insanlar suçu kanıtlanmadan belki de mağdur edilecek. Sonra sıra bu acımasızlığı sergileyenlerden hukuk önünde hesap sorulmasına gelecek. İşte o gün bu yargılama ile ilgili yetkiler elden alınmış olacak. Yani iktidarda birileri şoföre bağırıyor. Orta kapıyı açsana!

ulusalkanal.com.tr

Tüm yazılarını göster