10 maddelik anlaşma, bölücü anayasa ve nefret sarmalında boğulmak! Tehlikeli sularda seyir!

Soner Polat Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Bir ülkede iç savaşı kışkırtmak ve insanları birbirlerine boğazlatmak mı istiyorsunuz. Sizlere bir ipucu vereyim. En kestirme yoldan sonuca ulaşmak için bölücü bir anayasa tezgâhlayın! Dini ve etnik öğeleri kaşıyın, azdırın, ulusal mekanizmaları gevşetin! Bütün bunları anayasa ile kayıt altına alın! Bu kadar basit! Kesin bir başarı sizi bekliyor… Çubuğunuzu tüttürün, viskinizi yudumlayarak CNN/BBC’nin karşısına geçerek vahşet ve kan gölünü hem de canlı izleyin!

Emperyalizm bunu onlarca ülkede denedi ve her zaman sonuç aldı! İnanmıyorsanız, ABD’nin Batı ülkeleri ve İsrail ile birlikte Irak’a dikte ettiği anayasaya (Aralık 2005) birlikte göz gezdirelim:

Madde 1: Irak Parlamenter Demokratik Federal Cumhuriyettir. (tekil/üniter değil!)

Madde 2: İslam devletin resmi dinidir ve yasamanın temel kaynağıdır. İslam ile çelişen bir kanun çıkarılamaz! (Bu durum 1. Maddedeki demokratik sözcüğü ile nasıl bağdaşacak sorusu açıkta duruyor!)

Madde 3: Irak dinler, mezhepler, etnik gruplar ve milliyetler topluluğudur. (Yamalı bohça gibi!)

Madde 4: Irak’ın resmi dilleri Arapça ve Kürtçedir. (Ne kadar masum görünüyor, değil mi?)

Madde 9: Irak Ordusu ve Emniyet Güçleri mevcudunda etnik ve dini grupların arasındaki denge gözetilecektir. (Kürt Alayı, Şii Taburu, Sünni Bölüğü, Türkmen Takımı ya da Birinci Bölük 50 Şii, 25 Sünni, 20 Kürt, 5 Türkmen’den teşkil edilecektir gibi! İdeolojisiz ve ulusal bilinci olmayan bir idare-i maslahat ordusu!)

Madde 113: Bu anayasa Kürdistan bölgesini ve organlarını garanti altına alır. (Anayasanın bizzat kendisi bölücü bir işlev görüyor!)

Kendimizi çok akıllı görüyoruz. Politikacılarımız attı mı mangalda kül bırakmıyor. Başkalarını beğenmiyor, hatta küçümsüyoruz. Ama dışarıdan bakanlar, sadece kafasını kuma gören devekuşlarını görüyorlar. Türkiye olarak Irak Anayasa’sını tanıdık. Hatta anayasada “the Kurdistan Regional Government (Kürdistan Bölgesel Hükümeti)” olarak geçen Kürt yönetimini, kendimizi kandırarak “Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi” olarak çevirdik. Ama sonunda bırakın Kuzey Irak’ı, kendi sınırlarımızın bir bölümünü bizzat Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’nın “Kürdistan” olarak tanımladığı bir çizgiye geriledik!

Bakın, Diktatör (!) dediğimiz, itip kaktığımız Beşar Esat yukarıda yazdıklarımı nasıl değerlendiriyor: “Irak’ta çok önemli bir sorun var! Irak anayasası Irak’ın birliği için değil, oradaki dini ve etnik grupları garanti altına almak için yapıldı. Irak’ta bölücü bir anayasa var. Ona anayasa denemez!”

ABD’nin önderliğindeki emperyalist ülkeler ülkemizin ipini çekmek için Irak’takine benzer bir anayasayı pişirip pişirip önümüze koyuyorlar. Hatırlayalım, bir uzmanlar (!) grubu gizli gizli anayasa yazdı. Türk milletine göstermeden ABD’ye gitti. Orada neler döndüğünü kimse bilmiyor. TBMM’deki partiler toplantı üstüne toplantı yaptı. Türklüğü Anayasa’dan çıkarmaya kalktılar. Milli Merkez’in önderlik ettiği yurtseverler halkımızı uyandırdı. Milletimiz bu anayasaya güzel bir isim buldu: “Bölücü Anayasa”

Yaptırdığı anketlerde milletin öfkesini gören AKP yaklaşan seçimler nedeniyle masadan kaçtı ama CHP ve MHP adeta zamkla masaya yapıştı. Her iki parti de kamuoyu yoklamaları ile açığa çıkan, seçmenlerinin kesin ve yoğun muhalefetine rağmen bu sinsi projeden vazgeçmedi! Şimdi size on puanlık uzman sorusu: “Acaba bu muhalefet (!) partilerini masada tutan kimdi?”

Sonuçta halkın ezici bir çoğunluğunun itirazı nedeniyle Bölücü Anayasa Harbi’ndeki ilk muharebeyi millet kazandı. Ama emperyalizm asla vazgeçmez ve pusuya yatarak uygun zamanı bekler. Bu zaman süresince de direnç noktalarını kendi yöntemlerini kullanarak ezer ya da yumuşatır.

İşte ikinci meydan muharebesi başladı. Birdenbire bölücü ve terörist örgüt PKK’nın Meclis’teki temsilcisi olan bir siyasi partinin (!) bir sayın vekili, “Hükümet’le 10 madde üzerinden anlaştıklarını!” ifşa etti. Hükümet önce kem küm etti ama kısa süre sonra sarmaş dolaş oldular. Hem de öyle bir muhabbet ki Hükümetimiz, çıkardığı iç güvenlik yasasını bile bu saygın (!) ve yurtsever (!) kesimleri mutlu etmek için gözden geçireceğinin müjdesini (!) verdi! Kıskananlar çatlasın!

Peki, Musa’nın 10 emrini anımsatan bu kutsal (!) 10 madde bizi nereye götürecek? Hemen cevap vereyim: Yukarıda sıraladığım Irak anayasasındaki maddelerin benzerlerine!

Bu maddeler demokrasi için değil mi? Evet, farklı etnik ve mezhepsel gruplara mensup insanların birbirlerini demokratik (!) olarak gırtlaklaması, demokratik (!) olarak derisini yüzmesi, demokratik (!) olarak öldürmesi için. Kısaca demokratik (!) zulüm, çile, işkence, kan ve gözyaşı için.

Nasıl oluyor bu? Çok basit, bir taraftan insanlar birbirlerinin gözünü oyuyor; kan gövdeyi götürüyor, açlık ve sefalet yayılıyor, ülke bölünüyor ama diğer taraftan demokrasi (!) gelişiyor ve güçleniyor. Eskiden bir reklam vardı. Küçük çocuk “Babam öyle diyo” derdi. Onu anımsayarak biz de “Batı öyle diyo” diyelim.

Bir de silahlı kuvvetler ve emniyet güçlerini etnik ve mezhepsel temelli olarak böldük mü, kaymaklı ekmek kadayıfı! Yeme de yanında yat! Demokratik (!) haklar önünde hiçbir engel kalmaz! Devletin zor kullanan unsurları iç barışı sağlayacağına, iç savaşın parçası olur!

İşte Irak, işte Afganistan, işte Libya, işte Suriye. Batı’nın demokrasi götürdüğünü/götüreceğini iddia ettiği ülkeler. Bu ülkelerde insanlar birbirlerini demokratik (!) normlar içinde param parça ediyor… Yaşananlar, Banu Avar’ın “Kaçın! ‘Demokrasi’ Geliyor!” kitabını anımsatıyor…

Yapılan araştırmalar AKP seçmenlerinin genel olarak yoksul ve eğitimsiz kesimlerden oluştuğunu gösteriyor. Sorgulama alışkanlığı olmayan bu kitleleri gerçekler hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Yaşamlarını inanç (dini anlamda değil!) üzerine inşa etmişler. Bu nedenle, bu yazıda geçen konuların onların ilgi alanına gireceğini zannetmiyorum. Ancak bu kesimlerin kamuoyu oluşturma yeteneği yok. Edilgen bir konumda bulunuyorlar.

Bölücü anayasaya cepheden karşı çıkacak olan yurttaşlarımız büyük ölçüde CHP ve MHP’ye oy veren dinamik ve eğitimli kitlelerden oluşuyor. Bu kesimlere rağmen bölücü bir anayasa asla hayata geçirilemez! İşte sorun tam da burada başlıyor. Yeni CHP yöneticilerinin verdikleri ilk demeçlerden, bu uğursuz 10 maddeye, en iyimser yorumla, kapılarını kapatmadıklarını anlıyoruz.

Ve böylece tehlike başlıyor. Hâlâ CHP’nin kuruluş ilkelerine bağlı kalacağını sanan iyi niyetli CHP’li yurtseverlerin ve hatta milletvekillerinin kafası karışıyor. Kerameti kendinden menkul yeni CHP yöneticilerinin bu tür sorumsuz politikalarında hikmet arıyorlar. Muğlak ve anlaşılmaz kavramlarla ifade edilen terör destekli sinsi bölücülüğün demokrasi sözcüğünün içine tıkıştırıldığını göremiyorlar! Bu tür girişimlerim dünyanın her yerinde iç savaşa neden olduğunu anlayamıyorlar!

Bu aymazlık ise ikinci anayasa meydan muharebesinin ideolojik ve psikolojik cephesinde ciddi bir zaaf oluşmasına neden oluyor! Bu nedenle, belki de hiçbir koşulda ülkenin gündemine giremeyecek anayasa tartışmalarının önünü bizzat yeni CHP açıyor. Diğer bir ifade ile bu konuda yeni CHP, belki de AKP-HDP ittifakından daha büyük yaralar açıyor. Çünkü Cumhuriyetçi kesimi bozuyor ve bölüyor…

Sizleri bilmem, herkesin düşüncesine büyük saygı duyarım ama bendeniz, naçizane yeni CHP yönetiminin ülkenin birlik ve bütünlüğüne yönelik tehlike ve tuzakları –en hafif değerlendirme ile- kavrayamadığını düşünüyorum. Acaba, “CHP de CHP” diyen anlı şanlı yazarlar, en azından bu konudaki düşüncelerini, lütfedip bizimle paylaşırlar mı?

Her hangi bir siyasi parti ülkenin birlik ve bütünlüğü gözetmiyorsa, geri kalan siyasi paketinin postalanabileceği yegâne adres çöp tenekesidir.

Amiral Soner Polat

ulusalkanal.com.tr

Tüm yazılarını göster