Başarısızlığın karşılığı üzüntü

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Anormal kur artışının ardından yaşanan keskin düşüşteki geceye Bakan Nebati’nin yorumu ‘büyüklere bir şey olmadı, küçükler çarpıldı’ olmuştu. Yani o gün üç kuruş tasarrufu olan insanların cebindeki para gitti.

Ardından açıklanan kur garantili TL mevduat hesabıyla ya parasını yatıranlar sahte bir kur ile zarar edecek ya da onların zarar etmemesi halinde aradaki fark 84 milyon tarafından ödenmek üzere Hazine’den karşılanacak.

Yüksek kurdan hammadde alanlar, ara malı bağlantısı yapanlar, o fiyata güvenip yurtdışından sipariş alanlar bir gecede zarara uğradı. O günden beri kimse doğru düzgün fiyat yapamıyor.

İhracatçının gelirinin yüzde 25’ini TL’ye çevrilmesinin zorunluluk haline gelmesiyle ne denli büyük bir zarar oluşacağı hakkında kimsenin fikri yok. O gece olmasaydı da, bugünkü kurdan baktığınızda asgari ücretli yılbaşında açlık sınırının kenarına kadar yanaştı.

Fiyatlar durmak bilmiyor. Dursa da ekonomi yönetimi dolaylı vergilere zam yaparak satın alma gücünün biraz daha erimesine neden oluyor. Döviz borcu olanlar kur garantisi verilmeksizin TL’ye geçmeye zorlanıyor. Büyük bir tedirginlik yaşanıyor.

Yetmedi hiçbir rasyonel karşılığı olmaksızın faiz düşüşündeki irade ortaya konuluyor. Faiz düşürdükçe finansman maliyetinin faturası daha da yükseliyor. Yani politika faizi düşürülürken, ters orantılı kredi faizleri yukarı doğru seyrediyor. Üstelik dünyardan da yükselen enflasyon ve bağlantılı olarak faiz artışları mesajları geliyor.

Asgari ücretten iş hacmindeki kârlılığın ve öngörü eksikliğinin etkisiyle önümüzdeki en büyük sorunlardan biri işsizlik olarak, adeta ülkenin üzerine tsunami olarak geliyor.

İş dünyasından yapılan çıkışlar ‘bize güvenin’ söyleminden ve bir doz kuru hamasetten başka ayağı yere basan hiçbir söylemle ve eylemle dikkate alınmaksızın geçiştiriliyor.

Kısacası ülkedeki ekonomi vatandaşından reel sektörüne kadar herkesin canını yakıyor; tüketici konfederasyonu, tüm federasyon ve onlara bağlı dernekleri arkasına alarak ‘gücümüz kalmadı’ diye haykırıyor.

Ama tüm bunlar bir kaç bankacılık ürünüyle kurtarılacağı düşünülen ekonomi temennisini ‘güvenin’ ve ‘dua edin’ söylemlerinin gölgesinde inanılmasını beklemekten öte hiçbir güven verici durumdan öteye götüremiyor.

Şimdi bir gazeteciyi arayıp yine duygularını aktaran Bakan Nebati güven istiyor ve gazetecinin ‘ya iş tutmazsa’ sorusuna yanıt olarak B planından bahsedemiyor. Üzüleceğini söylüyor.

Ne güzel dünya değil mi? Ekonominin hiçbir gerçeğini kabul etme, gerçekçi olmayan hamleler yap, ülkedeki ekonomi aktörlerinin, vatandaşın riskini arttır ve başarılı olamazsan üzül.

Çok ağır bir sonucu varmış gerçekten. Bakan Nebati üzülmekten öte bir şeyler yapmak, ülkenin ekonomik gerçekleriyle yüzleşip, ayağı yeren basan program açıklayarak güven istemek zorundadır. Yoksa üzülüp üzülmemesi kimsenin işine yaramıyor.

Tüm yazılarını göster