İz bırakmadan yok olan 5 şehir
Atina, Teb, Roma ve diğer büyük şehirler kültürel, eğitimsel ve siyasi egemenliklerinin kanıtlarını günümüze kadar ulaşan yapı ve eserlerde bıraktılar. Ancak zenginleşip daha sonra ortadan kaybolan başka tarihi medeniyetler de vardı.
Arkeologların uzun süredir kayıp olan bu sırları keşfetmeye başladığı zamana kadar varlıkları hakkında yüzyıllar boyunca efsaneler dönüp durdu. Yavaş yavaş, bu merkezlerin anlaşılması zor hikayeleri ortaya çıkıyor. İşte bulgulardan bazıları...
1- İNDUS VADİSİNDEKİ METROPOLLER
Güç bakımından Mezopotamya ve Mısır’a eşit olan İndus Vadisi uygarlığı, yaklaşık MÖ 2.500 ile MÖ 1.700 yılları arasında, günümüzde Hindistan alt kıtasında çoğunlukla Pakistan’ın bulunduğu bölgede hüküm sürmüştü.
İndus Vadisi halkı, İndus Nehri taşkın yatağının son derece verimli topraklarından ve yakın Mezopotamya’dan gelen ticaretten yararlandı. Bir zamanlar 40.000 ila 50.000 kişiye ev sahipliği yapan iki şehir, Harappa ve Mohenjo-Daro, gelişmişliklerinin ve merkezi planlamalarının kanıtı niteliğinde. Onlar çiftçi, tüccar ve zanaatkârdı. Bu kültür, büyük ölçüde çözülememiş olan ayrıntılı bir yazıya sahipti ve okur-yazar bir kültürdü. Önemli yenilikler arasında standartlaştırılmış ağırlık ve ölçüler ile taş mühür oymacılığı yer alıyordu.
Böyle bir uygarlık, çevresindeki verimli bölgelere yayılmaya hazır görünüyordu. Ancak MÖ 1.900’lerde istilacılar büyük Mohenjo-Daro şehrini yok ettiler. Ve yakın zamanda Umman Denizi’nde analiz edilen nehir tortularına göre, kutup donması sırasında şiddetli musonlar medeniyeti tepelere sürüklemiş olabilir. Arkeologlar bu gizemli kültürün hikâyesini bir araya getirecek ipuçlarını aramak üzere kazılara devam ediyor.
2- MISIR’IN BAŞKENTİ VE GELİŞEN TİCARET MERKEZİ
Kahire’nin kuzeydoğusundaki Nil Deltası’nda yer alan Tanis antik kentinden çıkarılan zenginlikler arasında altın maskeler, mücevherler, gümüş tabutlar ve Kral Tutankamon’unkilere rakip diğer eserlerle dolu bir kraliyet mezar kompleksi bulunuyor. Yine de çok az insan bu muhteşem arkeolojik alanı duymuştur. Günümüzde Sân el-Hagar olarak anılan bu kasaba, küçük ve olaysız bir yer.
Geçmişte, tarihi Tanis kenti 21. hanedan Mısır’ının başkenti ve İskenderiye’nin yükselişinden çok önce zengin bir ticaret merkezi olarak hüküm sürüyordu. Ve sonra nehir yatağını değiştirdiğinde kumların altında kayboldu.
Avrupalı araştırmacılar 19. yüzyılda şehrin bazı bölümlerini ortaya çıkarmaya başladılar, ancak en görkemli buluntular 1939 yılında Fransız arkeolog Pierre Montet’in üç sağlam ve bozulmamış mezar odası içeren bir kraliyet mezar kompleksini ortaya çıkarmasıyla geldi. İkinci Dünya Savaşı araya girdi ve onun keşiflerini gölgede bıraktı. Tanis’in eserlerinden bazıları artık Kahire’deki Mısır Müzesi’nde bulunabiliyor ve 2009 yılında tanrıça Mut’a adanmış kutsal bir gölün yeri tespit edilmiş olsa da, bilim insanları keşfedilecek daha çok şey olduğunu biliyor. Kızılötesi uydu görüntüleri ortaya çıkarılmayı bekleyen daha fazla yapıyı gözler önüne seriyor.