Mitlerden masallara: Sanat tarihinde edebiyattan ilham alan tablolar
Edebiyat ve resim yüzyıllardır birbirine esin kaynağı oldu. İşte destanlardan Shakespeare’e, masallardan modern romanlara uzanan tablolar…
İKARUS’UN DÜŞÜŞÜ
İkarus’un mitolojik hikâyesi, gökyüzüne kanatlarla yükselip babasının uyarısını dinlemeyerek güneşe fazla yaklaşması ve yere çakılmasıdır. Pieter Bruegel’in “İkarus’un Düşüşü Sırasında Bir Manzara” adlı tablosunda ise bu büyük trajedi neredeyse görünmez.
Ana odak çiftçi, balıkçı ve günlük hayatını sürdüren insanlardır. İkarus’un suya düşerken sadece bacakları seçilir. Bruegel burada güçlü bir mesaj verir: Koca bir efsane yaşanırken bile dünya kendi gündelik akışına devam eder.
İKARUS HİÇ UÇMADI
Erdoğan Zümrütoğlu’nun “İkarus Hiç Uçmadı” adlı eseri, mitolojik anlatıyı kökten tersine çeviriyor. Burada İkarus’un havalanması bile mümkün değil.
MACBETH’İN ZİYAFET SAHNESİ
Shakespeare’in “Macbeth” oyununda kral olmak için her yolu deneyen Macbeth, dostlarını bile öldürür. James Maclise’in “Macbeth’in Ziyafeti” tablosu bu ihaneti gözler önüne serer. Macbeth, öldürdüğü Banquo’nun hayaletini sadece kendi gözlerine görünür şekilde masada görür. Korkudan beti benzi atarken Lady Macbeth sakinleştirmeye çalışır, konuklar ise şaşkınlıkla izler. Tablodaki sahne, ihanetin vicdani çöküşünü güçlü biçimde hissettirir.
OPHELIA
Shakespeare’in “Hamlet” oyunundaki trajik karakter Ophelia, aşk ve deliliğin en saf hâlini temsil eder. Hamlet’in dengesizliği ve babasının ölümüyle aklı karışan Ophelia, sonunda nehirde can verir.
John Everett Millais’in ünlü “Ophelia” tablosunda genç kadın, ölüm anında bile huzurlu görünür. Ellerini su yüzeyinde zarifçe kaldırmış, çiçekler etrafını sarmış, saçları akışla uyum içindedir. Yüzündeki duruluk, izleyiciye hâlâ canlıymış hissi verir.
KLİTEMNESTRA
Yunan mitolojisinde Klitemnestra genellikle “kötü kadın” olarak bilinir çünkü kocası Agamemnon’u öldürmüştür. Ama gerçekte Agamemnon, Truva Savaşı’na gitmeden önce kızları Iphigenia’yı kurban etmiştir. Klitemnestra’nın öfkesi ve intikamı bu acıya dayanır.
Euripides gibi yazarlar onu adalet arayışındaki bir anne olarak tasvir eder. John Collier’in “Klitemnestra” tablosunda kadın, kapının eşiğinde elinde kanlı baltayla görülür. Yüzünde pişmanlık yoktur; çenesi kalkık, gözleri soğuk. Hem ürkütücü hem de güçlü bir figürdür.
SHALOTT’UN LEYDISİ
Alfred Lord Tennyson’un şiirindeki Shalott’un Leydisi, sadece aynadan dünyayı görebilen, Camelot’a bakması yasak olan lanetli bir kadındır. Bir gün Lancelot’u görünce kuralları bozar, pencereye koşar ve laneti harekete geçirir.
John William Waterhouse’un “Shalott’un Leydisi” tablosunda Leydi, kaderine teslim olmuş halde teknede oturur. Önündeki mumlardan ikisi sönmüş, biri rüzgârda titremektedir.
LE DOMAINE D’ARNHEIM
Edgar Allan Poe’nun “Le Domaine d’Arnheim” adlı öyküsü, büyük bir mirası bahçe cennetine dönüştürmek isteyen Ellison’u anlatır. Doğayı ve sanatı harmanlayan bu hikâyeden ilham alan René Magritte, aynı isimli eserinde kartal başı şeklinde oyulmuş bir dağı resmeder.
Gotik kuleler, ay ışığı ve buz zirveler büyüleyici bir atmosfer yaratır.
LEYLA İLE MECNUN MEKTEPTE
Nizami Gencevî’nin “Khamsa”sındaki Leyla ile Mecnun hikâyesini resmeden bu Herat yapımı minyatür, âşıkların mektepte ilk bakışta birbirine vurulduğu anı betimler. Kompozisyonda kâğıt parlatan, hat çalışmaları yapan, kitap okuyan öğrencilerle 16. yüzyıl bir medrese avlusunun gündelik hayatı ayrıntılı biçimde görünür. Folio, 1524–25 tarihli bir “Khamsa” nüshasından olup ressamlığı Şeyh Zâde’ye atfedilir. Eser, edebiyatın doğrudan resme geçtiği en tanınmış örneklerden biridir.
KAYUMERS’İN SARAYI
Safevî saray atölyesinde hazırlanmış Şah Tahmasp Şehnâmesi’nin bu ünlü minyatürü, İran’ın ilk efsanevi hükümdarı Kayumers’i tahtında gösterir. Firdevsi’nin Şehnâme destanında Kayumers, insanlığın başlangıcını simgeler. Yaprakta Kayumers’in etrafında oğlu Siyamak ve melek Sürûş görülür. 1524–25 tarihli bu çalışma, usta nakkaş Sultan Muhammed’e atfedilir.