Atatürk'ün vasiyetindeki 6 madde ne söylüyor? Atatürk’ün stratejik mirası
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 1938 yılında kaleme aldığı vasiyetname, yalnızca mal varlığını değil, aynı zamanda Türkiye'nin geleceğine yönelik stratejik yaklaşımlarını da yansıtıyor.
28 Kasım 1938'de Ankara Üçüncü Sulh Hukuk Mahkemesi'nde açılan altı maddelik vasiyetname, Atatürk’ün yakın çevresine dair bazı tercihlerinin yanı sıra, dış politika vizyonuna da ışık tutuyor.
Vasiyetnamede, Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Hanım başta olmak üzere altı kişiye maddi destek sağlanması öngörülürken, eski eşi Latife Hanım’ın adına yer verilmemesi dikkat çekti. Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Arı’ya göre, Atatürk’ün bu tercihi, boşanmanın ardından aynı duygusal atmosferi yaşamak istememesi ve Latife Hanım’ın ailesinin ekonomik gücüyle bağlantılı olabilir.
Vasiyetnamede neler var?
Atatürk, tüm nakit varlıklarını ve hisse senetlerini Cumhuriyet Halk Partisi’ne şartlı olarak bağışladı. Varlıklarının nemalandırılmasını, bu gelirden ailesine ve yakınlarına belirli oranlarda ödeme yapılmasını ve kalan kısmının Türk Tarih ve Türk Dil Kurumlarına aktarılmasını istedi. Ayrıca İsmet İnönü’nün çocuklarının eğitim masraflarına katkıda bulunulmasını da vasiyet etti.
Atatürk’ten stratejik dış politika uyarısı: Sovyetlerle dost kalın
Atatürk’ün yalnızca mal varlığı değil, dış politikaya ilişkin görüşleri de bir anlamda “siyasi vasiyet” niteliği taşıyor. 1937 yılında dönemin Başbakanı Celal Bayar, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ve yakın arkadaşı Kılıç Ali ile yaptığı bir görüşmede, yaklaşmakta olan büyük savaş konusunda uyarılarda bulundu.
Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek’in aktardığına göre Atatürk, bu görüşmede şu ifadeleri kullandı:
“Sovyetler Birliği’ne karşı asla bir saldırı politikası gütmeyeceksiniz. Doğrudan ya da dolaylı olarak Sovyetler’e yöneltilmiş herhangi bir antlaşmaya girmeyecek ve böyle bir antlaşmaya imza koymayacaksınız.”
Yine Dolmabahçe’de İsmet İnönü ile yaptığı veda görüşmesinde de Atatürk, Türk-Sovyet dostluğunu bir vasiyet olarak vurguladı.
Görüşmeye katılan isimler bu sözleri teyit ederken, Atatürk’ün dış politikada temel ilkesinin “Sovyet dostluğunu korumak” olduğu anlaşılıyor. Kılıç Ali’ye ise şu sözleri söylediği belirtiliyor:
“Dış politikamızın temeli Sovyet dostluğudur. Sovyet dostluğuna zarar vermemek şartıyla İngiltere’yle bir anlaşmanın faydası olur.”
Atatürk, Türk Devrimi’nin başarısını sadece iç reformlarla değil, uluslararası dengelerle de ilişkilendiriyordu. O dönemde Sovyetler Birliği ile kurulan ilişkileri, Türkiye’nin bağımsızlığının ve devrimlerinin devamlılığının teminatı olarak görüyordu. Batı emperyalizmine karşı direncin, Sovyetlerle dayanışma sayesinde mümkün olabileceğine inanıyordu.
Bugün de Atatürk’ün bu stratejik vasiyeti, Türkiye’nin jeopolitik yönelimi açısından önemini koruyor. Türk siyasetinde Asya merkezli çok yönlü dış politikanın savunulması gerektiğini söyleyen uzmanlara göre, Atatürk’ün işaret ettiği “yükselen Asya uygarlığı”, Türkiye’nin geleceği açısından da kritik önemde.