Belçika'nın kanlı tarihi: Kongo Katliamı
II. Léopold hükümdarlığındaki Belçika, geçmişteki sömürgelerinden olan Kongo'da 10 milyondan fazla insanı öldürdü. Bugün uluslararası alanda önemli bir rol üstlenen Belçika, Avrupa Birliği’nin merkezine ve NATO’nun merkez karargâhına ev sahipliği yapıyor. İşte Belçika'nın karanlık tarihi...
Belçika bir krallık. 1830 yılında Napolyon savaşlarından 15 yıl sonra bir devrimle Hollanda imparatorluğundan ayrılmış ve bağımsız krallık olmuş. Tarih boyunca efendisi çok olduğu gibi her savaşta da çiğnenmiş, “Avrupa’nın savaş meydanı” olmuş. Ayrılıkçı Flamanlarla başı dertte. Belçika’nın yüzölçümü Konya ilimizden küçük, nüfusu da 11 milyon. Ayaklanma ve devrimler çağında kurulan Belçika’nın etrafı güçlü rakiplerle çevrilidir. Hızla sanayileşerek kendini kanıtlar. Bu arada Avrupa haritası yeniden şekillenir, birçok küçük devletlerden oluşan İtalya 1870, Almanya ise 1871 yılında ulus birliğini sağlar. Almanya da hızlı bir sanayileşme hamlesiyle kısa sürede Avrupa’nın yükselen gücü olur.
AVRUPA’NIN YENİ PAZAR VE HAMMADDE ARAYIŞI
Hızla sanayileşme 1870’lerde ekonomik krize dönüşür. Bir yandan hammadde ihtiyacı artarken diğer yandan da sanayi ürünleri stoklarda birikir. Avrupa’da bu ürünler için alıcı bulmak zorken telgraf, demiryolları, buharlı gemiler sayesine yeni pazarlara, yeni hammaddelere ulaşmak kolaylaşmaktadır. Taşkömürü, kum ve topraktan başka doğal zenginliği olmayan Belçika da hammadde peşine düşmüştür. Komşuları İngiltere ve Fransa gibi Belçika’da gözlerini Afrika’ya çevirmişti. Ne de olsa 1700’lü yıllarda, Hollanda ile “Doğu Hindistan Şirketi” yle kısa bir sömürgecilik geçmişi olmuştu. Afrika kıyıları çoktan kapışılmıştı. Portekizliler Angola ve Mozambik’i 1500’lerde sömürgeleştirmişti, ardından Hollandalılar, İngilizler ve Fransızlar sömürgeler edinmeye devam etmişti. Hatta bu eskilerin arasından hızlıca sıyrılan “yeni” Alman imparatorluğu, kısa sürede Güney Afrika, Togo ve Kamerun’u sömürgeleştirmişti.
II. LEOPOLD VE HENRY MORTON STANLEY
II. Leopold 1865 yılında Belçika kralı olduğu zaman gözleri Avrupa’nın dışındaki zenginliklerdeydi. O yüzden Henry Morton Stanley ile karşılaşması Belçika tarihinde bir dönüm noktası oldu. Henry Morton Stanley İngiltere/ Galler’de yoksul bir evde, babasız doğmuş, çocuk yuvalarında büyümüştü. 18 yaşında Amerika’ya göçtükten sonra ilk işvereninin soyadını almıştı. İçine kapanık, zalim ve aç gözlüydü. Amerikan iç savaşında güney ordusu saflarında çarpışmıştı. Sonra gazeteci oldu. Dr. David Livingstone’un Afrika’dan gönderdiği haberleri heyecanla takip ediyordu. Haberlerin arkası kesilince gazetesi onu Livingstone’u aramak üzere Afrika’ya gönderdi. Stanley, 1871 yılında Livingstone’u buldu ve birden ünlendi. Sonra kendi “keşiflerine” başladı. Orta Afrika içlerinden Kongo nehrini izleyerek Atlantik kıyısına ulaştığında Avrupalılar için Afrika’daki son “terra incognita-bilinmeyen topraklar”ı keşfetmişti. Kongo’nun zenginliklerini görünce yatırım yapması için İngiliz hükümetini ikna edemedi ama II. Leopold’un ilgisini çekti. Tam aradığı adamı bulan II. Leopold, bölgeyi incelemesi için Stanley’i görevlendirdi. Henry Stanley 3 yıl Afrika’da dolaştı. II. Leopold 1876’da Uluslararası Afrika Topluluğu adıyla bir dernek kurdu. 1882’de derneğinin adını Uluslararası Kongo Topluluğu olarak değiştirdi. Aslında dernek kendine ait şirketin paravanıydı!
AFRİKA’NIN KADERİNİ BELİRLEYEN 1884-1885 BERLİN KONFERANSI
Alman İmparatorluğu’nun Başbakanı Bismarck siyasi kariyerine ekleyeceği yeni bir zafer peşindeydi. Avrupa’nın güçlü liderlerini Berlin’e davet etmişti. 15 Kasım 1884- 25 Şubat 1885 tarihlerinde yapılan konferansın ana maddesi Afrika, Kongo nehri ve havzası oldu. 14 ülkenin delegeleri at nalı şeklinde bir masa etrafında konuşurken hepsinin gözleri duvardaki 5 metre boyunda bir Afrika haritasındaydı. Tüm delegeler beyazdı. Milyonlarca kara Afrikalının kaderi bu 14 imzacı delegenin elindeydi. Karaların kaderi hakkında beyazlardan başka kim karar verebilirdi ki? Avrupa’nın imparatorluk ideolojisi nitelikli beyaz Batılının üstünlüğü üzerine kurulmuştu. Bismarck, uygar toplumlar için Afrika’yla ticaretin artırılmasının önemini vurgularken bunun Afrika için de insancıl ve barışçıl bir adım olduğunu anlatıyordu. Afrika’ya barış ve uygarlık götürülecek, Afrikalılar uygarlaştırılacak, köle ticareti yasaklanacak ve misyonerlere her türlü kolaylık gösterilecekti. Konferans, Afrika’daki Batılı güçler arasında yaşanan anlaşmazlıkların savaşa varmasını önleyecekti. II. Leopold, Stanley’den öğrendikleriyle Kongo’yu “Hristiyanlık-insanlık-uygarlık” sosuna bulayarak öyle bir anlattı ki herkesin ağzı açık kaldı. Ustaca bir manevrayla rakip devletleri esir almıştı. Fransızlar Kongo’yu İngilizlerin veya Almanların almasını istemiyordu. Almanlar da İngilizlerin ya da Fransızların. Kongo, Leopold’un oluverdi. II. Leopold, isteğini kabul ettirmiş, Belçika’dan 80 kat büyük topraklara tek başına sahip olmuştu. Avrupalılar sessiz sedasız Afrika’yı talan etmişti. Temmuz 1885’de II. Leopold’un özel mülkü olarak, mavi zemin üzerine beş köşeli sarı yıldızlı bayrağıyla “Kongo Bağımsız Devleti” kuruldu.