Türkiye'de maalesef, iktidara muhalefet etmekle, devlete muhalefet iç içe geçmiş durumdadır.
Türkiye'nin ürettiği yerli silahlarla alay eden, ordunun operasyonları ile dalga geçen, S-400 gibi satın alınan silah sistemlerini "işe yaramaz, çöp" diye yerin dibine sokan, Türkiye'nin milli güvenliğini sağlamaya dönük mücadelesine alayla aşağılayarak tepki veren bir güruhla karşıya karşıyayız.
Bunu yapanlar, mevcut iktidarı zedelediklerini zannediyorlar, fakat aslında burada esas hedefe konulan, PKK ile mücadele eden Türk Mehmetçiği, hatta bizatihi Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığıdır. Hedefe konulan, başta ASELSAN, ROKETSAN gibi bir çok yerli silah sanayisi kuruluşlarında gecesine gündüzüne katıp çalışan Türk mühendisleridir.
Öte yandan, yerli silah sistemleri dışında, bizler yıllar önce "S-400'ler alınacak!" dediğimizde, inatla "Türkiye bu sistemleri alamaz!" diye propaganda yapanlar, S-400'lerin gelmesi kesinleşince S-400' lerin "işe yaramayan ucuz Rus silahları olduğunu" iddia ettiklerine de şahit olduk. Hatta S-400'lerin NATO ve Batı silah sistemlerine uymadıkları hakkında ağır eleştirilerini bile duyduk.
Oysa; Ruslar'dan silah alan biz ne ilk ülkeydik, ne de S-400' ler bahsedildiği gibi "çöp-ucuz" füze savunma sistemidir.
Bu yazıyı yazma sebeplerimizden biri de, askeri silah teknolojileri konusunda az-çok bilgi sahibi insanların bildiği, ama ana akım medyada neredeyse hiç değinilmeyen, ABD müttefiki olan Güney Kore'nin Rusya ile ortak ürettiği S-350 Vityaz tipi orta menzilli karadan havaya füze sistemidir.
Bilindiği gibi, Güney Kore, ABD müttefiki bir ülke, ama hava savunma sistemlerini, Rusya'dan teknoloji transferi yoluyla üretmektedir. Esas ilginç olan ise, ABD müttefiki Güney Kore'nin, Rusya ile beraber yüksek teknoloji gerektiren ortak silah üretmesidir.
S-350; orta menzilli bir füzedir ve S-400'lerin alt versiyonudur. Bu füze sisteminin Güney Kore versiyonundaki ismi KM-SAM Cheongong-2 diye geçer. Yani açıkçası Koreliler, Rus hava savunma sistemini yerlileştirip üreterek KM-SAM Cheongong-2 adını vermişlerdir.
Rus Almaz-Antey şirketi Güney Kore'ye teknoloji desteği verirken aynı zamanda, taktiksel balistik füzelerin yüksek irtifada önlenebilmesi üzerine de çalışmaktadır.
Güney Kore ordusunun bu füzelerin atış testleri sırasında kaydettikleri onlarca videoları internet ortamında mevcuttur. Üstelik, Güney Kore’de üretilen S-350'lerin, Amerikan yapımı Patriot Hava Savunma Sistemi’nden çok daha üstün ve çok daha verimli olduğu bile söylenmektedir.
Güney Kore'nin Rusya'dan teknoloji transferi yoluyla elde ettiği ikinci önemli silahı ise; Hyunmoo-4 adlı taktik balistik füzelerdir. Hyunmoo-4 füzelerinin Rusya'dan teknoloji transferi yoluyla elde edilen ünlü "İskender füzeleri" olduğu bilinmektedir. Yani Güney Kore’nin ürettiği bu füze, Rusya'nın İskender füzelerinin kopyası olduğu söylenmektedir.
Bu yazıyı yazma sebebime gelince, açıkçası Putin-Erdoğan görüşmesi sonraki açıklamalara baktığımızda, Türkiye ve Rusya arasında savunma sanayinde bir takım yeni işbirliklerine gidebileceğimizi görüyoruz.
Türkiye'nin dış politikası diyalog ve "haklıyken haksız duruma düşmemek" üzerine kuruludur.
Türkiye, ABD Başkanı Biden'in her türlü provokasyonuna karşı, dostluk temelli ilişkileri sürdürmek istemiş, fakat Biden yönetimi bunu elinin tersiyle itip, masayı deviren taraf olmuştur. Her ne kadar Roma'da Biden görüşmesi yapılacağı duyurulsa da, bu görüşme kararının ABD tarafından Aleksandr Dugin'in açıklamasından sonra, telaşla alındığı düşüncesindeyim.
Çünkü Dugin; Erdoğan ve Putin görüşmesi öncesi önemli açıklamalarda bulunmuş, Türkiye ve Rusya arasında önemli işbirlikleri olabileceğini duyurmuştur.
Belirtmeden geçemeyeceğimiz önemli bir husus ise; bizim ABD halkına yada ABD devletine karşı en ufak bir düşmanlığımız olmamasıdır. ABD yönetimi bizim ülkemize düşmanca yaklaşmıştır.
ABD düşmanca tavırlarını 15 Temmuz işgal girişiminde, sözde soykırım kararlarında, PKK'nın silahlandırılmasında, F-35 ambargosunda, ekonomik yaptırımlarda vb. bir çok konuda açık bir şekilde göstermiştir.
İçimizdeki Amerikancıları saymazsak (Çünkü içimizdeki Amerikancılar doğrudan ABD çıkarlarını savunmaktadırlar), önemli olan Türkiye'nin çıkarlarıdır. Olayları ABD ya da Rus çıkarları değil, Türkiye'nin çıkarları noktasından değerlendirmek zorundayız.
Elbette Türkiye'nin çıkarlarını savunan herkes, ülkesinin ne ABD ile, ne de başka bir ülke ile ilişkilerinin kötü olmasını istemez. Ancak buna rağmen, ABD’nin Türkiye'ye yaklaşımı iyi olmamıştır.
İkincisi ise, ABD'nin bu düşmanca yaklaşımına karşı Türkiye-Rusya yakınlaşması yaşanmıştır.
Bu yakınlaşma çerçevesinde Türk Akımı Projesi, Akkuyu Nükleer Santrali, S-400'ler vb. bir çok konularda Türkiye-Rusya arasında önemli işbirlikleri yapıldı.
Yerli Atak ve Gökbey helikopterler, Hürkuş uçakları, Milgem donanma araçları, Aksungur/Anka gibi yeni nesil uzun menzilli SİHA'lar, motor fabrikamızın geliştirdiği yeni tip helikopter, zırhlı personel taşıyıcılar, yerli mühimmatlar, uçak ve İHA- SİHA motorları, nokta atışlı füze ve roket sistemlerini yapan ülkemiz, Rusya ile yeni silahlar geliştirebilir.
Bu geliştirme sürecinde bir takım çevreler, "Rusçulukla" suçlayabilirler ya da üretilen silahları "işe yaramaz, Batı standartları dışında" şeklinde bir takım karalama kampanyaları düzenleyebilirler.
Bu suçlamalara ve karalama kampanyalarını yapanlara karşı verilecek cevabımız ise; ilk önce Güney Kore'ye bakmaları olacaktır. Zaten, bu yazıyı yazma amacım da budur.Türkiye'nin işbirliği halinde iken geliştirdiği ya da satın aldığı silahları "NATO'ya uyumlu değil"diye eleştirenler, önce Güney Kore'nin Rusya ile ortak ürettiği S-350 Hava Savunma Sistemlerine bakmalıdırlar.
Diğer bir yandan, S-400'ler için "kullanılmayacak, aktive edilmeyecek, depolara kaldırılacak" iddialarının da palavradan ibaret olduğu artık herkes tarafından anlaşıldı.
Türkiye bu silahları depolarda çürüsün diye değil, ABD üst üste Doğu Akdeniz'de, Yunanistan'la beraber Türkiye'yi işgal tatbikatı yapıp tehdit ettiği için aldı. Bunun sonucunda da Türk Silahlı Kuvvetleri ordudaki yerli silah oranını artırıp, NATO dışındaki çözümlere yöneldi.
Önümüzdeki dönem ABD'nin atacağı adımlara göre Türkiye'nin S-400 'ler dışında Rusya'dan teknoloji transferi yolu ile başka silah sistemleri alması da gündemdedir.
Güney Kore nasıl ki, Rusya ile savunma sanayi işbirliğine giriyorsa, Türkiye'nin de aynı yolu izlemesi doğaldır.
Şahsen beklentim, S-400'ler ile birlikte T-90MS tanklarının da envanterimize katılması olmalıdır.
Yerli tank Altay'ın seri üretimini sekteye uğratmayacak miktarda, Rusya'dan T-90 MS tankları alınması gerektiği kanaatindeyim.
Bu tanklar Yunanistan sınırındaki, ABD yapımı M1A2 Abrams tanklarına karşı caydırıcı olacaktır.
T-90 MS tanklarının özellikleri ve alınma gerekliliği ise; sonraki yazımızın konusu olsun.