Büyükelçiler olayında şimdilik içimizdeki Atlantikçiler kazandı

İhsan Sefa Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Geçtiğimiz hafta içerisinde (18 Ekim 2021) Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç, Yeni Zellanda Büyükelçileri bir araya gelerek halen yargılaması devam etmekte olan Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını istemişlerdi. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan bu küstah girişime derhal gereken cevabın verilmesi yönünde tavır sergilemiş ve büyükelçilerin ‘‘personanongrata’’ (istenmeyen adam) ilan edilmesi için Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na talimat vermişti.

Atlantik cephesi neden Osman Kavala ile ilgileniyor görünüyor? Bunu cevabını zaten okurlarımız biliyor bilmeyenler de tahmin edebiliyorlardır. Konumuz Osman Kavala suçlu suçsuz sorgulamak değil. Büyükelçilerin ortaya koyduğu davranıştır.

18 Nisan 1961 tarihli Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi'nin 41. Maddesi diplomatların bulundukları ülkenin iç işlerine karışmasını yasaklar ve suç kabul eder. İlgili ülkeye de bu suçu işleyen diplomatı “İstenmeyen adam” ilan ederek ülkesinden kovma hakkı tanımaktadır.

Büyükelçilerin yaptığı küstah açıklama kesinlikle ve kesinlikle kendi başlarına olamaz kendi ülkelerinin bilgisi dahilindedir. Peki bu ülkeleri kim bir aya getirip organize edip büyükelçileri kanalıyla böyle bir açıklama yaptırtıyor? Büyük şefleri ABD Başkanı Biden. Amaçları nedir? Önce açıklama metnine bakalım:

“Bugün, Osman Kavala'nın tutukluluğunun başlamasının 4. yıl dönümü. Daha önce verilen beraat kararının ardından farklı davaların birleştirilmesi ve yeni davaların açılması yoluyla davasında süregelen gecikmeler, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve Türk yargı sisteminin şeffaflığına gölge düşürüyor.Kanada, Fransa, Finlandiya, Danimarka, Almanya, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç, İsveç ve Amerika Birleşik Devletleri büyükelçilikleri olarak birlikte, Türkiye'nin uluslararası yükümlülükleri ve iç hukukuyla uyumlu şekilde, bu davanın adil ve hızlı biçimde sonuçlandırılması gerektiği kanısındayız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bu husustaki kararları doğrultusunda Osman Kavala'nın derhal serbest bırakılmasının sağlanması için Türkiye'ye çağrıda bulunuyoruz."

Bu metin müstemleke valisinin beyanatı gibi. Yani Türkiye’yi müstemlekesi gören ülkeler sanki büyükelçi değil de genel vali atamışlar, o genel valiler de Türkiye Cumhuriyeti hükumetine ve Türk yargısına müdahale hakkını kendilerinde buluyorlar.

ABD ve piyonları açısından Osman Kavala bahane. Asıl amaçları; emperyalist hedeflerine engel olan Türkiye’yibir yandansilaha boğdukları Yunanistan vasıtasıylaaskeriaçıdan sıkıştırırken öte yandan da siyasi açıdan çökertip dize getirmektir. Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de “Mavi Vatan” dan vaz geçirmek, bölücü terör örgütü ABD'nin kara gücüm dediği PKK'yı kurtarma ve Suriye’de PKK terör devleti yani 2 nci İsrail’in kurulmasının önünü açma, ana hedefleri başta olmak üzere Kafkaslar, Libya gibi bölgelerde isteklerini kabul mecbur etmektir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesini tanımayan ABD, Kanada ve Yeni Zellanda’nın bu mahkeme adını kullanarak metne imza koymaları son derece tirajı komiktir ve gerçek nedenin Türkiye’nin AİHM kararına uyup uymaması olmadığının bir başka göstergesidir.

Cumhurbaşkanı’nı tepkisi son derece yerinde ve onurlu,yüce Türk Milleti’nin duygularına tercüman olacak nitelikteydi.

FAKAT NE OLDU?

İçerideki Atlantikçiler Osman Kavala’yı daha güçlü bir şekilde Türk ve Dünya kamuoyuna tanıtmış olmanın hazzını yaşayamadılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tırsacağını sessiz kalacağını umdular. Bu elçileri gönderilir ise Türkiye batıdan tamamen kopar Asya’da yerini alır ne yapıp edip bunu durduralım arayışına girdiler. Ve maalesef başarılı da oldular.

ABD'nin Ankara Büyükelçiliği 25 Ekim günü yaptığı Twitter paylaşımda, diplomatların, bulunduğu ülkelerin kanun ve nizamlarına riayet etmesini öngören Diplomatik İlişkiler Hakkındaki Viyana Sözleşmesi'nin 41. maddesine riayet edildiğini açıkladı. Bu paylaşımın ardından Kanada, Finlandiya, Danimarka, Hollanda, İsveç, Norveç ve Yeni Zelanda, Ankara'daki resmi büyükelçilik hesabından ya da büyükelçinin şahsi hesabından benzer açıklamaları paylaştılar. Bazı ülkeler ise ABD'nin açıklamasını retweet ederek aynı görüşü paylaşmış oldular.

Bakanlar kurulu toplantısı devam ederken muhtemelen de bu konu görüşülürken bazı AKP yetkilileri “Büyükelçiler geri adım attılar” açıklaması yaptılar. Malum kanallar da tabi durmadılar “Geri adım attılar” senaryolu yayınlara hemen başladılar. Nerdeyse zil çalıp oynayacaklar.

NERESİ GERİ ADIM?

Özür mü dilediler, pişmanız mı dediler,yanlış anlaşıldık mı dediler? Hiçbiri. Peki ne dediler?

Viyana sözleşmesinin 41 nci maddesine uyulduğuna ve uyulacağına dair twitte attılar. Bu ne demektir anlamayanlara ya da anlamak istemeyenlere örnekleyeyim. Özellikle o malum kanallar ve konuşmacıları için bu örneği veriyorum. Adam birine sövüyor sonra da diyor ki benimki sövmek değil yasaya uygun hareket. Çevresindekiler de“Tamam, bakın geri adım attı” diyor. Meselenin özü bu

İçerideki Atlantikçiler bu anlamsız twitte metnini alladılar pulladılar “Büyükelçiler geri adım attı” yaptılar. SonuçtaSayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ikna ettiler. Sayın Cumhurbaşkanı da “…O büyükelçiler bugün yaptıkları açıklama ile yargımıza yönelik bühtan(kara çalma)dan geri dönülmüştür” ifadesi ile olayı şimdilik kapatmıştır.

Sonuç olarak bu olay “Çuval olayı”nın bir benzeri olmuştur. Hafızalardan silinmeyecektir. İçerideki Atlantikçiler Kavala adını dünyaya duyurma başarısını sağlayarak kendilerince başarı elde etmiş olabilirler. Ancak Türk Milleti bunu kabul etmeyecektir kabul edenlerden de ettirenlerden de sandıkta hesabını soracaktır. Şimdilik içerideki Atlantikçiler kazandı.

Tüm yazılarını göster