Kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmasının 87. yıl dönümü

Cumhuriyetimizin Ulu Önderi Mustafa Kemal Atatürk'ün en önemli devrimlerinden biri olan ve tüm dünya ülkelerinden önce Türk kadınına 'seçme ve seçilme hakkı' vererek kadınların toplumdaki konumunu güçlendiren 1934 yılından bu yana her yıl 5 Aralık Kadın Hakları Günü olarak kutlanıyor. Aynı zamanda Türkiye'de kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınmasının yıl dönümü olarak kutlanan bu tarihin gelişim süreci hiçte kolay olmadı.İşte bu anlamlı ve özel günün tarihi

Kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmasının 87. yıl dönümü

1923’te Cumhuriyet’in ilanından sonra Mustafa Kemal Atatürk'ün Türkiye’yi çağdaş uygarlık seviyesine çıkarmak için çaba sarf ettiği en önemli konulardan birisi de kadınlara tanınan haklarla ilgiliydi.

Türk kadının seçme ve seçilme hakkı alana kadar geçtiği yollar ve omuzlarına binen yükler hiç kolay olmamıştı. Eski Türk toplumlarında kadına verilen değer çağdaş toplumlara nazaran çok daha iyi durumdaydı. Bu dönemlerde tek eşlilik esas olmakla beraber, kadınlar yönetimde de söz sahibiydi.

Fakat zamanla İslam dininin yozlaştırılması ile eski Türk toplumlarında kadına verilen değer gün geçtikçe geriye doğru bir ilerleyiş görülmüştür.

Ardından devam eden süreçte, Batı’da kadın hakları konusunda yaşanan gelişmeler, Osmanlı’yı da etkilemiştir. Aydınlanma ve sanayi devrimi ile bariz bir üstünlük sağlayan Batı karşısında her alanda gerilemekte olduğundan; direnmekten vazgeçip Tanzimat fermanını ardından da Meşrutiyet'i ilan etmişlerdir.

Yaşanan bu gelişmelerle birlikte, kadınlar geleneksel rollerinden sıyrılıp, modern kadın kimliğine adım atmışlardır. İlk defa II. Meşrutiyet’te feminizm hareketi, demokrasi kavramıyla paralel olarak ortaya çıkmıştır.

1923’te Cumhuriyet’in ilanından sonra Atatürk, kadın hakları ile ilgili devrim niteliğinde birçok girişimde bulunmuştur. Ancak diğer inkılaplarda olduğu gibi burada da karşısında teokratik ve ortaçağ zihniyetinde bir toplumun kültürünü bulmuş, bununla mücadele etmek zorunda kalmıştır.

Atatürk'e göre kadın haklarının tanınması oldukça önemliydi; Çünkü diğer inkılapların başarısı büyük ölçüde buna bağlıydı. Atatürk, “Türk kadını dünyanın en aydın, en erdemli ve en vakur kadınıdır. Erkeklere ilk öğüdü veren, ilk eğitimi veren ve onun üzerinde ilk analık nüfuz ve tesirini kuran kadındır” demiştir.

Türk kadına her zaman güvenen Büyük Önder Atatürk öncülüğünde, 1930 yılından itibaren çıkarılan pek çok yasa ile kadınlara önce belediye seçimlerine katılma, sonra köylerde muhtar olma ve ihtiyar heyetine katılma hakkı tanındı.

Tüm bunların ardından ise tarihe damgasını vuran, tüm dünya ülkelerindeki kadınların da bu yolda önünü açan bir yasa değişikliği düzenlendi.

Mustafa Kemal Atatürk, 5 Aralık 1934’te Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan yasa değişikliği ile kadınların ilk kez oy kullanabilmesinin ve seçimlerde aday olabilmesine meşale tuttu.

Bu çok önemli devrim ile beraber Türk kadınları, sayısız ülkeden çok daha önce seçme ve seçilme hakkına erişmiş oldu.

Birçok Batı'lı ülkeden daha erken seçme ve seçilme hakkına sahip olan kadınlar; Fransa, Hırvatistan, Slovenya ve İtalya’dan 11 yıl, Romanya’dan 12 yıl, Bulgaristan’dan 13 yıl, Belçika’dan 14 yıl, İsviçre’den 36 yıl , Yunanistan'dan 15 yıl önce bu hakka erişti.

5 Aralık 1934 yılında tanınan seçme ve seçilme hakkı devrimin ardından

8 Şubat 1935 tarihinde Türk kadınları ilk kez aday olabildiği ve oy kullanabildiği TBMM V. dönem seçimlerinde oy kullanabildi.

İlk kez 17 kadın milletvekili TBMM'ye girdi, ara seçimlerde ise bu sayı 18 oldu. Böylece Türk kadınları, TBMM'deki tüm milletvekillerinin yüzde 4,5'ini oluşturur hale geldiler.

# Mustafa emal atatürk # kadınlar # seçme ve seçilme hakkı