Ekonomi için 10 öneri

Metin Akgerman Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Sonda yazacağımız önerileri baştan yazalım ve arkasından girizgah yapalım.

1) Hazine, enflasyona dayalı tahvil ihraç etmelidir

2) Döviz korumalı vadeli mevduat hesaplarının daha güçlü pazarlaması yapılmalıdır

3) Vergi politikası konusunda reform yapılmalıdır

4) Avrupa ve ABD pazarlarında emeklilik fonu yönetilmelidir

5) Ev kredisi piyasasındaki kurallar tekrar düzenlenmelidir

6) Geri dönüşüm ve döngüsel ekonomi alanlarına yatırım yapılmalıdır

7) TUİK hesapları savunulmalıdır, TUİK büyütülmelidir

8) İstanbul trafiği konusunda OHAL ilan edilmelidir.

9) "Kurumlar için Cumhuriyet Ödülleri" devreye alınmalıdır

10) Ekonomik istihbarat birimleri güçlendirilmelidir

Yazı biraz uzun oldu, ilginizi çeken başlığa atlamanızı tavsiye ederim.

MEVCUT EKONOMİK DURUMU OKUMAK

Mevcut durumda Türk Ekonomisi büyümekte, yatırım yapmakta ve istihdam yaratmaktadır. Bu hızlı büyümeyi besleyecek kadar vergi geliri üretilmediği için ve yurtdışı borçlanma kanalları pahalı olduğu için, büyüme ve yatırımlar için gerekli kaynak "enflasyon vergilendirmesi" ile karşılanmaktadır. Yani, enflasyon artışı ve yüksek kur ile vatandaşın alım gücü düşürülmekte, karşılığında tüketim mali ithalatı azaltılmakta, reel iç borçların bir kısmı küçültülmekte, ihracat artırılmaktadır. Türk ekonomisi, fiyat istikrarı temelli bir yaklaşımdan üretim ve istihdam temelli bir yaklaşıma geçmektedir. Birkaç ay önce bu politika ile dış ticaret açığımızı sıfırlamıştık ancak bugün (Haziran 2022) geldiğimiz noktada dış ticaret açığının döndüğünü görmekteyiz. Bu açığın bileşenlerine baktığımızda artan enerji fiyatlarının getirdiği ilave maliyeti ve yatırım mallarındaki artışı görmekteyiz. Asıl problemli kısım olan tüketime yönelik ithalatın önemli bir payının olmadığını gözlemlemekteyiz.

Mevcut ekonomik program ile özellikle sabit gelirli orta direk kesim en büyük yükü sırtlanmış durumdadır. Özel sektör, sermayedar kesim hızla zenginleşmektedir. En fakir olan işsiz kesim ise küçülmektedir.

Güncel Ekonomi programı ile çalışan kesime büyük yük bindirilmekte ve yaratılan kaynaklar ile büyük yatırımlar ve kalkınma projeleri finanse edilmektedir. Hızlı tren projeleri, havalimanları, yerli araba, uçak, denizaltı, uydu vs. projeleri, metro çalışmaları, sınır dışı askeri operasyonlar. Bu yatırım ve harcamaların gerektirdiği döviz çıkışları, raporlanan dış ticaret açığı kaleminin içindedir.

Bugünkü kalkınmamızın kaynağı yurtdışı borçlanma değildir. Dış ticaret açığının bugünkü kompozisyonu, yarın daha çok istihdam ve daha çok ihracatı sağlayacak yapıdadır. Enflasyon, tüketici fiyatlarındaki artışın göstergesidir ve ekonomimiz yeni sürdürülebilir dış ticaret ve kur denge seviyesine geçtiğinden bir süre sonra fiyat istikrarı oluşabilecektir.

TUİK verilerine bakalım. Tarihimizde ilk defa çalışan sayımız 30 milyona ulaşmış durumda. Elbette bu sayıyı çok daha yukarılara çekmeliyiz. 85 milyonluk ülke için yetersiz seviyedir, yine de ülkemizin üretim kaslarını hayli geliştirebilmiş durumdayız.

Şunun şurasında son birkaç yıldır tekrar ulusal egemenliğimizi elimize aldık, kendi ayaklarımız üzerinde durmaya çalışıyoruz. Bunun bir bedeli olmayacak, kolay bir geçiş olacak mı sanıyorduk?

Önerilere bir iki cümle ile açıklama yazalım.

1) HAZİNE ENFLASYONA DAYALI TAHVİL İHRAÇ ETMELİDİR

Dünyada bir çok ülkede, bu enstrüman mevcuttur. Türkiye'de bu enstrüman için çok uygundur. Enflasyona dayalı tahvil ihracı demek, yatırımcıya reel gelir vadetmek demektir ve borç alanın (kamunun) borcunu şişiren risk priminin azalması demektir. Ekonomideki dolarizasyonu azaltır ve altın mevduatlarından TL'ye geçişi artırır. Yurtdışından gelecek bireysel ve kurumsal yatırımı artırıcı etki yapar. Tahvil miktarı sınırsız olmayacak ve kontrollü olacaktır yani oluşabilecek menfi durumlar kontrol edilebilirdir. Deneme-yanılma yapmaya uygun bir ölçek ile enstrüman devreye alınabilir.

2) DÖVİZ KORUMALI VADELİ MEVDUAT HESAPLARININ DAHA GÜÇLÜ PAZARLAMASI YAPILMALIDIR

Döviz korumalı vadeli TL hesapları artış eğilimdedir. Bu yatırım çeşidinin hem yurtiçinde hem yurtdışında daha çok pazarlanması faydalı olur böylece artan talep ile bu hesaplara verilen reel faiz azaltılarak kamunun faiz yükü ve sistemin enflasyonist etkisi azaltılabilir.

3) VERGİ POLİTİKALARI KONUSUNDA REFORM YAPILMALIDIR

Vergi konusunda reform yapılması gerektiğinde hemen herkes hemfikir. Sistem özellikle küçük ve yeni kurulan firmalar için basitleştirilmeli. Yeni kurulan firmalara kolaylıklar sağlanmalı. ( Misal KDV'ye tabi olma ve KDV iadeleri durumu). Herkesin yıllık gelir beyan etmesi gibi kulağa vatandaş açısından pek güzel gelmeyen tedbirler değerlendirilebilir. Kişi ve hane bazında sağlıklı gelir kontrolü sağlanabilirse, sosyal transferler daha etkin yönetilebilir. Düşük gelirli özel sektör çalışanlarının üzerindeki patron baskısını azaltıcı tedbirler alınmalıdır.  Yeni işe girenler için 1 yıl izinsiz çalışma durumu kabul edilemez. Birinci aydan itibaren aylık 2 gün izin hak edişi verilebilir. Özellikle küçük işyerlerindeki işçileri koruyacak sendika benzeri yapılaşmalar desteklenmelidir. Maaşlar işverence belirlenen bankaya değil, işçinin tercih ettiği kendi çalıştığı banka hesabına yatmalıdır. Türkiye'de çalışan ve yurtdışından geliri olan yerli, yabancı herkes, yurtdışı gelirleri üzerinden de vergilendirilmelidir. Vergi danışmanlıkları konusunda yabancı danışmanlık firmaları ayarında yurtiçi ve yurtdışında servis veren ve denetim yapabilen yerli firmalar ve uzman sayıları artırılmalıdır. Vergi sistemi, enflasyonist ortam ve volatil kur dalgalanmalarına karşı akıllı şekilde tasarlanmalıdır. Hesaplarını TL enstrümanlarda tutan firmalar vergi ödemelerinde avantaj elde etmelidirler. Enflasyon ve kur konusundaki belirsizliğin getirdiği mali riskleri silecek teknoloji bazlı sigorta enstrümanlarını maliye yönetimimiz geliştirmelidir. Vergi denetimi uzman sayımızı misli ile artırmalı, denetimleri daha etkili kılmalıyız.

Şirket ortakları tarafından yapılan restoran, yemek, market vs. harcamalarının şirkete masraf yazılamaması gerekir. Bordrolu çalışanlara sağlanan hayat sigortası, hisse senedi primleri, şirket arabası gibi imtiyazların vergisini sadece şirket değil, çalışanlarda yıllık beyan ederek ödemelidir çünkü bunlar çalışanlara sağlanan nakit dışı faydalardır. Veraset vergisi uygulamalarından kaçmayı sağlayan arka kapılar kapatılmalıdır. Yurtdışına hizmet satan çalışanların vergi yükleri, yurtdışına hizmet verme oranında azaltılmalıdır. Misal Fransız bir şirkette çalışan ve Fransa pazarı için ürün ve hizmetler üreten ( misal yazılımlar)  ancak Türkiye'de yaşayan (uzaktan çalışan) kişilerin vergi ödemesi azaltılmalıdır. Benzer örneği, yurtdışındaki müşterilerine psikolojik destek veren ancak Türkiye'de yaşayan psikologlar için verebiliriz. Benzer şekilde EMEA bölgesinden sorumlu bir yöneticinin İstanbul merkezli çalıştığını ancak zamanının sadece 20% kadarının Türkiye pazarına ayırdığını düşünelim. Bu durumda ilgili şahsın gelir vergisi oranı önemli ölçüde azaltılabilir. Bu paragrafta yazdıklarım İngiltere'deki vergi uygulamalarıdır ve Türkiye'ye kolayca uyarlanabilirler. 

4)AVRUPA VE ABD PAZARLARINDA EMEKLİLİK FONU YÖNETİLMELİDİR

Emeklilik sistemi özellikle ABD ve İngiltere pazarında bizimkisinden farklıdır. Çalışanlar, çalışma dönemleri boyunca çeşitli yatırım fonlarına yatırım yaparlar. Bu yatırımların yeterli seviyede olması vergisel olarak ve şirket destekleri ile teşvik edilir. Bizdeki gibi belirli bir yaş ve çalışma gününde otomatik emekli maaşı hak etme durumu yoktur. Şahsi görüşüm bizim sistem, bize benzer yapıdaki ülkeler için daha sağlıklıdır. Diğer taraftan Türkiye için ABD ve İngiltere'deki mevcut emeklilik fon işletme pazarları önemli fırsatlar sunmaktadır. Trilyonlarca dolarlık birikimleri, çeşitli özel sektör finans kurumları yönetirler. İşte ABD ekonomisinin ve hatta global yatırımların temel kaynağı bu fonlardır. Bordrolu çalışan emekçinin paşa gönlü isterse ve emeklilik fonunu A şirketi yerine B şirketinin yönetmesini tercih ederse bu etkinin sonuçları global yatırım ekosisteminde muazzam olur. Türkiye'nin son derece becerikli finans ve yatırım piyasası uzmanları vardır. ABD ve Avrupa'da kurulacak ve yerli uzmanlarımız tarafından yönetilecek yatırım fonları sayesinde on milyarlarca dolarlık yatırım fonunun kontrolü milli unsurlara geçirilebilir. Sadece Avrupa ve Amerika'da çalışan Türkler ve kültürel olarak yakın toplulukların tercih değişikliği dahi önemli fon oluşumu etkisi yapabilir ve sonucunda Türkiye'ye ve Türkiye'nin müttefiki olan gelişmekte olan piyasalara yatırım amaçlı aktarılan fon miktarı artırılabilir. Trilyonlarca dolarlık sermayenin devletin değil, özel sektör firmalarının kontrolünde olması ve bireysel karar ile firma değiştirilebilmesi, bu alanda Türk aktörlere oyun alanı açmaktadır. Bu piyasaya girişin elbette bariyer ve regülasyonu vardır ancak kapılar açıktır. Bu işi yapamazsak, Türkiye'ye karşı kullanılabilecek mali havuzları da büyütmüş oluruz.

5) EV KREDİSİ PİYASASINDAKİ KURALLAR TEKRAR DÜZENLENMELİDİR

Ev kredisi (mortgage) piyasası Türkiye'de sağlıklı çalışmamaktadır. Genelde ev kredisi alabilecek kredibilitesi olanlara haksız bir servet transferi oluşmaktadır çünkü faizler sabittir ve zaman içinde enflasyon etkisi, ev kredisi müşterilerine konut rant geliri sağlamaktadır. Ev kredisi alabilecek geliri olmayan kesim zaten genelde daha fakir kesimdir ve sistem zengini daha zengin yapar. TL bazlı diğer kredi türlerinde de benzer durumdan bahsedilebilir. Mevcut durum, özellikle kur oynaklığı ve enflasyon dönemlerinde gerekli uzun vadeli krediyi de sağlayamaz. Bu durumlarda krediyi sadece devlet bankaları büyük zarar ederek verirler. Özel bankalar topa girmez, girermiş gibi yapar.

Ev kredisi piyasasını enflasyonist ortama uyumlu hale getirecek düzenlemeleri yapmalıyız. Misal 2-3 sene faiz korumalı, gerisi piyasa faizi ile değişen tipte kredileri devreye alabiliriz. Para birimi ne olursa olsun, hiçbir finansal kurum 20-25 senelik sabit faiz taahhüdü ne Türkiye'de, ne Avrupa'da veremez.  Vatandaş, misal, 15% peşinat öder, 20 senelik ev kredisini alır, faizin ilk 2-3 senesi sabit olur, ondan sonra banka faizi piyasa faizine çeker. Vatandaş yeni faiz oranını beğenmezse, diğer banka tekliflerine bakar ve kredisini başka bankaya taşır (re-mortage). Bu işlem sırasında ev fiyatı genelde artmış olacağından, yani daha çok teminat yatırmış gibi olduğundan, içerdeki peşinatının bir kısmını geri çekebilir. (hatta o geri çektiği teminat ile yeni bir ev peşinatı ödeyebilir)

Evler kredi altındayken de satılabilmesi kolaylaştırılmalı. Satılan bütün evlerin adres ve fiyat bilgisi herkese açık şekilde, harita bazlı emlak programları ile yayınlanmalı. Bu yazdıklarım az çok İngiltere’deki ev kredi sistemidir. Bunu yapabilirsek, sistemin yarattığı, kamu bütçesinden bazı kişilere haksız servet aktarımı etkisini azaltmış oluruz. Daha kaliteli, iyi planlanmış konutların ve şehirlerin oluşmasını sağlarız, bu konutların ödemesini makul gelirler ile karşılayabilir hale geliriz. Tapu değişimlerindeki vergi kaçağı probleminin önüne geçebiliriz.

6) GERİ DÖNÜŞÜM VE DÖNGÜSEL EKONOMİ ALANLARINA YATIRIM YAPILMALIDIR

Çöplerin kaynakta (hanelerde) ayrıştırılması ve ayrı olarak toplanması ( 1)Evsel atık 2) Geri dönüşebilir atık (karton, cam, metal) 3)organik atık ) sayesinde ekonomimizin hammadde ihtiyacının kayda değer bir kısmını atık yönetimi ile karşılayabiliriz.  Ayrıca bahçe atıkları ve inşaat atıkları için de belediyelerin gelişmiş ülkelerdekine benzer çözümler üretmesi gerekir. Sadece bu alanlar ile Türkiye, yılda birkaç milyar dolar ilave katma değer ve on binlerce ilave istihdam üretebilir.

Döngüsel ekonominin birkaç alt bileşeni olmakla beraber pratikte kanımca en büyük kaybı kullanılmış ürünlerin ekonomik döngüye tekrar sokulamaması ile yaşıyoruz. Tüketim ekonomisi çağında yaşıyoruz ve evlerde sürekli eşyalar birikiyor ( taşınma süreçleri, vefat durumları, evlilik, boşanma, bir kez kullanılan ve dolapta yıllarca atıl bekleyen ürünler vs.) . Gelişmiş ülkelerdeki gibi bir hayır mağazacılığı sistemini devreye alabiliyor olmalıyız. Misal Kızılay'ın, Tema’nın, Darüşafaka'nın veya herhangi bir ön onaylı hayır kurumunun caddelerde mağaza açabiliyor olması gerekir. Bu mağazaların vergi muafiyetinin olması ve gönüllü çalıştırabiliyor olmaları gerekir. İsteyen vatandaşların evlerinde kullanmadıkları ürünleri ( eski kitaplar, ayakkabı, giyecek, ev eşyası, telefon, bilgisayar, buzdolabı, koltuk vs.) bu dükkanların kapısı önüne bırakabiliyor olmaları gerekir. ( taşınmayan büyük eşyalar için taşıma servisleri var). İlgili mağazaların ilgili ürünleri ayıklayıp, satılabilecekleri temizleyip, bakımını yapıp, mağazada uygun fiyat ile satışa sunmaları ve gelirin tamamının ilgili hayır kurumuna gitmesi gerekir. Bu sayede ekonomideki varlıkların topluma eskime (amortisman) maliyeti azalır, vatandaşların kitaplara, oyuncaklara, kültürel ürünlere erişimi artar. Bozulan, kırılan kimi ürünler tamir edilerek kaybedilen değer geri kazanılır. Ülkenin tüketim amaçlı ithalatı azalır. Hem makroekonomik, hem sosyal fayda yaratacak, toplumun doğaya verdiği tahribatı azaltacak, on binlerce ilave istihdam yaratacak, ekonomik üretkenliği artıracak çok geç kalınmış bir uygulamadır.

Tüm bu sistemdeki kritik nokta, bu sistemin sadece hayır kurumlarına açılması ve kar amaçlı olmamasıdır, aksi durumda ikinci el eşya satışı, ekonomik aktörler arasında haksız rekabete yol açar. Bu işin internet üzerinden yapılabildiği doğrudur ancak birçok insanın tek tek incik boncuklarını temizleyip, tamir edip, internette satışa sunacak ve takip edecek kaynağı yoktur ve fazla eşyaları kutuya koyup en yakın hayır mağazasının önüne bırakmak, en hızlı ve (toplumsal) faydalı çözümdür.

7) TÜİK HESAPLARI SAVUNULMALIDIR VE TÜİK BÜYÜTÜLMELİDİR

TUİK benzeri resmi istatistik kurumları, tüm ülkelerde ekonomik gelişme için kritik derecede önemlidirler. Bu kurumların çalışmaları, ürettiği raporlar, istatistikler, tüm ekonomik kurumları, haberciler ve politika yapıcılar tarafından kullanır. "Ölçemediğin şeyi iyileştiremezsin ( veya yönetemezsin)" deyimi bilim dünyasında genel kabul görmüştür. TUİK, her ne kadar enflasyon ölçümleri konusunda sıklıkla haber olsa dahi birçok alanda istatistik üretmektedir. TUİK'e daha çok kaynak ayırarak istatistik havuzunu artırmak, bu alanda dünyanın ileri istatistik araştırma merkezlerinden biri haline getirmek için aktarılacak ilave kaynaklar, fazlasıyla ekonomiye geri dönecektir. TUİK'in itibarını korumalı, ürettiği raporları savunabilmeli ve doğrulayabilmeliyiz. TUİK'in hem kamu kurumlarına, hem özel sektöre istatistik üretme konusunda eğitim ve sertifika vermesi de faydalı olabilir.

8) İSTANBUL TRAFİĞİ KONUSUNDA OHAL İLAN EDİLMELİDİR

İstanbul’un trafik sorunu, başta İstanbullular olmak üzere tüm Türkiye için büyük bir ekonomik ve sosyal sorundur. Gün içindeki üretken çalışma saat sayısını azaltır, hanelere ve şirketlere ilave maddi yük getirir, ithal akaryakıt tüketimini artırır ve hayat kalitesini azaltır. Bu problemi çözülemez bir sabit olarak düşünmek yanlıştır. Maalesef hem yerel yönetimler hem valilik ve bakanlık seviyesinde bu konu hakkında gerekli çalışmalar yapılmamaktadır. Konu sadece metro inşaatı seviyesine indirgenmiştir oysa metro inşaatları sorunu çözmeyecektir, alınması gereken onlarca irili ufaklı tedbir vardır.

Yol çizgi çalışmaları, renk kodlu park yeri tanımlamaları, park yeri rezervasyonu uygulamaları, yeni nesil otopark ödeme sistemleri, saat ve gün bazlı değişken yol ve şerit geçiş düzenlemeleri, otobüslere ayrılmış şeritler ve bunların akıllı paylaşım uygulamaları, kavşaklarda akışkanlığı sağlayan yeni kuralların devreye alınması, döner kavşakların devreye alınması, güvenli sürüş sertifikaları karşılığında düşük kasko primleri, trafik levhalarının daha işlevsel hale getirilmesi, kaza kaynaklı yoğunluk olduğunda ilgili elektronik levhalar ile farklı güzergâhın önerilmesi, milli navigasyon uygulamaları, kaldırım kenarlarının tümünün paralı yapılması (ilgili sokakta oturanlara park izin arması verilmesi), şehirdeki kamera sistemleri ile İstanbul trafiğinin yapay zeka uygulamalarını beslemesi, yapay zeka uygulamalarının trafik ışık sistemlerini ve arayol aç/kapa sistemlerini yönetmesi, belirli arka sokaklarda trafik geçişinin kapatılması ve ilgili yolların otopark olarak kullanımı, trafik sınırlamalı bölgelerin oluşturulması, ışıklı yaya geçitleri, trafik istatistiklerinin oluşturulması ve yayınlanması, kamera tespitli trafik ve park cezalarının etkinleştirilmesi  vs..

Muhterem İBB başkanı defalarca Londra'ya sözüm ona trafik sistemlerini incelemeye gitti, İngiliz elçiler ile görüştü, yedi, içti. İstanbul'a uyarlanabilecek ve az-çok fayda sağlayabilecek yüzlerce uygulama var, sonuç nedir? Sonuç sıfır. İstanbul trafiğinde yapılacak her birim iyileştirme, ulusal çapta ekonomik fayda sağlayacaktır.

9) KURUMLAR İÇİN CUMHURİYET ÖDÜLLERİ

İngiltere'de Kraliçe ödülleri isimli bir uygulama var. 2022'nin Kraliçe ödüllerini kazanan şirketleri aşağıdadır.

https://www.thegazette.co.uk/content/pdf/queens-award-enterprise-2022-official-press-book.pdf

Kurumlar için Kraliçe Ödülleri program açıklaması bağlantısı:

https://en.wikipedia.org/wiki/Queen%27s_Awards_for_Enterprise

Farklı kategorilerde ve şehir bazında verilen bu ödüller ile büyüme yolunda şirketler arkalarına önemli bir destek almış oluyorlar ve bu destek ile gelişmeleri (ve muhtemelen krediye ve yatırımcıya erişimleri) hızlanıyor. Bu ödüller genelde parlak gelecek vaat eden ve uluslararası pazarlarda önemli işler yapan küçük şirketlere veriliyor. Türkiye'de de benzer şekilde "Kurumlar İçin Cumhuriyet Ödülleri" uygulamasının devreye alınması faydalı olacaktır. Kurumlar dışında STK veya bazı sektörel alanlarda da bu ödüller verilebilir.

10) EKONOMİK İSTİHBARAT BİRİMLERİ GÜCENDİRİLMELİDİR

Ülke içi, ülke dışı para ve mal transferlerini, ihaleleri, projeleri, şirketleri ve ortaklarını takip edebilecek gelişmiş bir ekonomik istihbarat yapısı kurulabilir. Yabancı ülkelerde "uzmanları" olan, milli menfaatleri koruyacak ve geliştirecek çalışmalara bu birim destek olabilir. Batılı ülkeler bu konularda hayli ilerlemiş durumdadır ve ilgili ülkeler bu çalışmalar ile ekonomilerine büyük destek sağlayabilmektedirler. Türkiye geç kaldığı bu alandaki farkı hızla kapatmayı hedeflemelidir.  

Tüm yazılarını göster