Londra'ya bir Türk diplomasi yerleşkesi gerekli

Metin Akgerman

Metin Akgerman

Köşe Yazısı

Geçende bir iş için Londra Başkonsolosluğumuza gittim. Hyde Park'ın güney sınırına neredeyse teğet olan, Londra'nın en pahalı bölgeleri içinde olan Knightsbridge bölgesinde bir mekan. Arzu eden Google Maps'dan "Turkish Consulate General London" olarak aratırsa yerini görebilir. Büyüklük olarak, bizim boğazdaki orta büyüklükte bir yalı büyüklüğünde ve formundadır. Küçük de bir bahçesi vardır. Koruma altındaki eski eser statüsündedir, çatı katını da sayarsak dört katlıdır, ön cephesinde heykel başı figürleri filan vardır. Binanın ismi de "Rutland Lodge" gibi alafranga bir isim.

Londra'ya bir Türk diplomasi yerleşkesi gerekli - Resim : 1

LONDRA BAŞKONSOLOSLUĞU BİNAMIZ: LUTLAND LODGE

Mekan korunaklı bir yerdedir, buraya girmek için başında koruma kulübesi olan bir sokağa girersiniz, sokakta sağlı sollu park etmiş süper lüks arabaları görürsünüz, muhtemelen o sokakta hayli zengin Londralılar yaşamaktadır (veya belki yaşamamaktadır ama mekan sahibidir, hareketli sokak değildir). Sokağın içine girersiniz ve sonunda bizim Başkonsolosluğa gelirsiniz. Önceden işleminiz için internetten randevu almışsınızdır, geldiğinizde önce küçük bahçesine girersiniz. Yaklaşık 30 kişilik oturma kapasitesi vardır, bahçede ise herhalde 70 kişi sıra bekler, yani bir kısım oturabilir, gerisi ayakta sıra bekler. Geldiğinizi başkonsolosluğa haber vermeniz lazım değil mi? Bunun için ayrı bir sıra vardır, o sıraya girersiniz, sıra size gelince duvara monte edilmiş bir kutu vasıtası ile içerideki yetkili ile konuşursunuz, isminizi söylersiniz, o da: "tamam sizi listede buldum, ekranlarda isminizi takip edin" der. Duvardaki ekranda isimler yazar. Siz beklediğiniz süre boyunca aralıksız o ekrana bakıp isminizi kaçırmayacak şekilde tetikte beklersiniz. Eğer sırtınız ekrana dönük şekilde oturuyorsanız, boynunuzu 135 derece çevirerek ekrana bakarsınız, hem egzersiz de olur (!).

Geçtiğimiz yedi sene içinde bu mekanın temel işlevleri ile ilgili süreçte bazı iyileştirmeler oldu. Yani yavaş da işlese, bir sürekli iyileştirme sürecinin olduğunu söyleyebiliriz. Yedi sene önce, fotoğraf sorun olurdu. Vatandaş işleme gelmiş, fotoğrafı yok veya kabul edilmiyor filan. 7 sene önce bir fotoğraf otomatı bahçeye koydular. İşte başarılı bir süreç iyileştirmesi örneği. Daha sonraki sene, fotoğraf otomatının yanına bir su otomatı (Saka ve Hayat marka su) koydular. Böylece bahçede sıra beklerken ayılıp bayılan çocuklar veya ilaç içme saati gelenler su, bisküvi filan alabilir oldu. İşte bir süreç iyileştirmesi daha. Sonraki sene isimlerin gösterildiği ekran kondu. Son gittiğimde ise bir de metal çekmeceli kasa koymuşlar, içinde basılı formlar var. İşleminize göre beklerken ilgili formu alıp doldurabiliyorsunuz. Yani bir kamu hizmeti veren bu mekanda zaman içinde hizmet kalitesi yükseltilmiş. Tabi tüm bunlar bu hizmet süreci tasarlanırken ilk sene neden yapılmadı diye de düşünebiliriz. Olsun, hiç yoktan iyidir. Tabi mevcut durum hala standart bir Türk bankasının sıra yönetimi sisteminin dahi gerisinde. Bu tür sıralı hizmet sistemlerindeki standart servis, mekana geldiğinizde bir dokunmatik ekranda 2-3 tuşa basıp kayıt yapıp (check-in otomatı) bekleme numarası almaktır. O günleri de elbet göreceğiz.

MEKAN BİRAZ KÜÇÜK

Neyse, ismim ekranda çıktı, başkonsolosluğa girdim. İçerde vatandaşa ayrılmış toplam alan nasıl desek, 3 metreye 7 metre filan yani 21 m2. Yedi civarı gişe var. Arka tarafta birkaç kişilik sandalye var. Gişelerin önünde ayakta işleminizi yapıyorsunuz. İşlem yaparken sağdaki soldaki vatandaşları dinliyorum. Kimi pasaport yenilemeye gelmiş, kimi e-devlete yabancı telefonuyla giremiyor onun için gelmiş, kimi kocasından ayrılmış ama başına bir şey gelirse eski kocasının çocuklar ile ilgili yetkili olması için bazı evrak işleri yapıyor, kimi Türkiye ilintili noter işlemi yapıyor vs... Muhtemelen 50'den fazla farklı tip işlem yapılıyordur.  Tahmin ediyorum o mekana günde 1000'e yakın vatandaşımız işlem için geliyordur ve gelenler de sadece Londra da yaşayan Türkler değil, İngiltere'nin çoğu yerinden geliyorlar, muhtemelen çoğu şehir dışından. Bunun dışında bir de Manchester'da konsolosluk var yani İngiltere'nin nüfus dağılımını göz onuna alırsak muhtemelen İngiltere'deki Türklerin işlerinin 80% kadarını burası karşılıyordur. Gişelerde işlemleri yapan hemen hepsi kadın olan görevli arkadaşlar işlerini gayet iyi, hızlı, güler yüzle yapıyorlar. Onlara laf yok. Küçük ve yoğun mekan olmasına rağmen kaotik bir hava yok.

Bu mekan, muhtemelen İngiltere'de yaşayan vatandaşlarımızın tamamı tarafından bilinen tek mekandır. Herkesin illaki işi düşer. Bir sene düşmezse, ertesi sene düşer.

Bir mimarlık web sitesinde (https://urbanistarchitecture. co.uk/listed/listed-building- refurbishment-consulate/) belirtildiği üzere, başkonsolosluk binamızın üst katında 79m2 ilave kullanım alanı yaratılması için bir mimarlık firması ile çalışılmış. Yani başkonsolosluğun daha fazla kullanım alanına ihtiyaç olduğu tespit edilmiş ve imkanlar ölçüsünde genişletme yapılmış. 

ULAŞIM SORUNLU

Bu mekana vatandaşlarımız nasıl ulaşıyorlar? Araba ile gelmek zor ve pahalı. Park yeri problemi var ve Londra ULEZ kısıtlama alanı içinde. Sürücülere takır takır ceza kesip adreslerine yollayan kamera sistemleri her yerde. Metro desek, herhalde en yakın metrodan sağlam bir 15 dakika tempolu yürüyüş gerekli. Biraz tasarruf edeyim, trenden Paddington'da ineyim, metrosuz, Hyde Park'ın içinden yürüyeyim deseniz, 50 dk. tempolu yürüyüş. Çoluk çocuğu ile gelenler var, yaşlılar var, engelliler var, her ne kadar merkezi ve pahalı bir Londra muhiti olsa dahi ideal yerde olduğunu düşünmüyorum. Kapalı alanda bekleme imkanı olmadığından bahçede bekleniyor, yağmurda filan millet ne yapıyor acaba? Ayrıca engelli girişi de yok, merdivenli dar bir kapıdan giriş ve çıkış yapılıyor. Herhalde vatandaşlarımız yardımlaşma ruhu ile karga tulumba merdivenlerden taşıyorlardır engelli vatandaşlarımızı. (Belki de bilmediğim arkadan gizli bir giriş de olabilir)

Bu mekan ne zaman hizmete alındı bilemiyorum, herhalde hayli eskidir. Tahmin ediyorum o günden bugüne kadar İngiltere'de yaşayan vatandaşlarımızın sayısı beş katına filan çıkmıştır ve haliyle artık ihtiyaca cevap veremez halde.

Bu mekanın büyütülme imkanı yok, elbette bir gün başka bir yere taşınması kararı verilecek. Peki en fazla ulusal fayda yaratacak ve sadece başkonsolosluk hizmetlerinin değil, daha geniş şekilde ilave sosyal, ekonomik faydalar üretecek yeni bir mekan nasıl ve nerede tasarlanabilir?

KAÇAN BALIK BÜYÜK

Öncelikle mevcut durumda kaçan fırsat maliyetini tespit edelim. Her gün 1000 civarı İngiltere'de yaşayan başka başka Türk vatandaşımız bu mekana geliyorlar, işlemlerini görüp dönüyorlar. Yani bu mekan ismi konmasa dahi İngiltere'deki Türklerin başlıca kesişme noktası halinde. Eğer bu mekan bu kadar dar bir mekan olmasaydı, misal yüz dönüm üzerine kurulmuş vatandaşlarımızın türlü sosyal ihtiyaçlarına cevap veren bir kampüs halinde olsaydı, vatandaşlarımız buradan daha fazla istifade edebilirlerdi ve Türkiye'ye de daha büyük fayda  sağlayabilirlerdi. Misal ilgili kampüste oturup çay kahve içilebilecek sosyalleşilebilecek mekanlar olabilirdi. Türkiye'ye yatırım yapmayı, yazlık almayı, emlak almayı, tatil paketi, sağlık turizmi paketi vs. satın almayı kolaylaştırabilecek acenteler olabilirdi. Bu mekanda Türk bankaları ilgili vatandaşlara hesap açabilirdi, çeşitli ev, araba, sağlık sigortası gibi sigortacılık hizmetleri toplu anlaşmaların getireceği avantaj ile daha uygun maliyet ile alınabilirdi. Özel sektörde çalışan vatandaşlarımız için çeşitli emeklilik fonu seçenekleri sunulabilirdi. Yunus Emre Enstitüsü ilave bir şube açabilirdi. Paylaşımlı ofis alanları ile Türk girişimcilerin ortak proje üretmesi teşvik edilebilirdi. İngiltere'ye iş, okul vs. için yeni gelen vatandaşlarımızın hayatını kolaylaştıracak ve mevcut vatandaşlarımız arasındaki sosyal dayanışmayı artıracak imkanlar oluşturulabilirdi. Konser, sergi, konaklama mekânları açılabilirdi. Türkiye'den gelen meyve, sebze, market ürünlerinin satılacağı marketler açılabilirdi. 

Neden bunu öneriyoruz?  Çünkü zaten her sene yüzbinlerce Türk vatandaşı bu mekana konsolosluk işlemi için fiziken geliyor, gelmek zorunda. Hazır gelmişken bunları eli boş göndermeyelim, paraları etraftaki Londra kafelerine, marketlerine, restoranlarına, otoparklarına vs. harcayacaklarına, kampüs içinde Türkiye menşeyli mekanlara ve markalara harcarlar, market alışverişlerini buradan yaparlar, efendi gibi arabalarını park edecek otopark da olur, fena mı olur? 

İşin ölçeğini tekrar hatırlatalım. Çeyrek milyon civarı vatandaşımız yaşıyor İngiltere'de.

Hatta madem büyük mekan açılacak, varsın Azerbaycan, Pakistan, Bosna Hersek, KKTC, Katar vs. gibi dost ve müttefik ülkelere de aynı  kampüs içinde konsolosluk servisi için mekan tahsis edelim, bu ülkelerin vatandaşları da bu ortak tesislerden faydalansınlar ve oluşturulacak sosyal fayda ve ekonomik katkı iyice büyüsün. Özellikle Pakistan kökenlilerin İngiltere'de ne kadar büyük ve önemli bir etnik grup olduğunu herhalde anlatmaya gerek yok. Londra belediye başkanı (ve valisi) Sadık Han dahil önemli bir diasporaları var. Kıbrıs Türkleri benzer şekilde yüzbinlerce.

TÜRK DİASPORASI ÇOK DAĞINIK

Londra'da doğru düzgün bir merkez olmadığı için vatandaşlarımız da hayli dağınık durumdalar. Hem fiziki dağınıklık hem de birlik ve beraberlik açısında bir dağınıklık söz konusu. Kamu kurumlarımıza baktığımızda belki durum daha da kötü. Kaç tane farklı yerde binamız var? hangileri kiralık? ben de bilmiyorum. Hepsi Londra içinde ayrı yerlerde olan bakın nereleri var.. Büyükelçilik binası var, başkonsolosluk binası var, eğitim müşavirliği binası var, turizm müşavirliği binası var, din ataşeliği binası var, Yunus Emre Enstitüsü binası var.. Belki daha birçok mekan daha vardır bunlar benim tespit edebildiklerim. Hangisi TR'ye ait hangisi kirada bilemiyorum. 

Büyükelçilik binamız Buckingham sarayının bahçesinin bitişiğinde sıra sıra, boncuk gibi dizilmiş bazı ülkelerin büyükelçilik binaları ile yan yana. Yani nasıl desem, Buckingham sarayına asıl mekan desek, ayak dibindeki müştemilat konsolosluk binalarından biri gibi duruyor. Bizim bina eski tip bir bina, roma tipi mimaride, tepesinde Hristiyan figürleri melek filan da sanıyorum var. 

Ufak tefek ülkelerin büyükelçilikleri bu civarlarda ama büyük ülkelerin büyükelçilikleri böyle sarayın ayak ucunda değil. Rusya'nın büyükelçiliği Hyde Park’ın kuzey batı ucunda, iki ayrı metroya çok yakın, Paddington istasyonuna hayli yakın, yakınında otopark filan da var. Konsolosluk da aynı yerde yani vatandaşlar için hayli kolay ulaşılan bir yerde. Sarayın ayak ucu ise hiç değil. Amerikan büyükelçiliği zaten apayrı bir yerde, Thames kıyısında dev gibi bir bina. Konsolosluk da aynı mekanda. Bizimkinin ne bileyim belki 100 katı kullanım alanı vardır. Çin büyükelçiliği de apayrı bir tarafta, Regent Park tarafında. Konsolosluk ‘da aynı mekan. Türkiye'de seçimler oluyor, İngiltere'deki vatandaşlarımız oy vermeye gidecek ama gene mekan bulunamıyor. Hadi bakalım kiralanacak ilave mekan aranıyor. Türkiye'de deprem oluyor, İngiltere'deki vatandaşlarımız kermes düzenleyecek, elişi ürünlerini satacak, para toplayacak gönderecek, gene doğru düzgün toplanma mekanı yok, kiralık mekan aranıyor. 

BİRİMLERİN TOPLANACAĞI MERKEZİ BİR YERLEŞKE LAZIM

Yani bu tabloyu önümüze koyunca ortaya ne sonuç çıkıyor? Elbette bu dağınıklığa son veren, tüm diplomatik ve sosyal faaliyetleri tek bir yerleşkede toplayacak bir projenin zaruriyeti ortaya çıkıyor. Ayrı ayrı sahip olunan bu binaları satsak zaten çok büyük ve modern bir kampüs projesi yapılabilir. Yani Türkiye'den ilave para göndermek gerekmeyebilir. Sadece konsolosluk binası rahat 50 milyon Sterlin eder. Azı olmaz fazlası olur. Diğerlerini görmedim bir tahmin yapamam.

Malı mülkü satmayalım dersek, yine de bu iş zor olmaz. İngiltere'de yapılacak gayrimenkul projelerine İngiltere finans piyasalarından uzun vadeli uygun ve değişken maliyetli finansman bulunacaktır. Yapılan yerleşkenin çeşitli kira ve ticari getirileri de olacağından bu yatırım kendini belirli bir sürede karşılar. Üstelik Londra'da müteahhitlik yapan son dönemde bir çok Türk firması oluştu. Büyük işler yapanlar da var. Türklerin dışında Katar gibi bazı ülkelerin de zaten devasa, milyarlarca sterlinlik gayrimenkul projeleri var. Hatta Londra'nın en büyük projeleri onların. Onlarla da anlaşma yapılabilir. Bunların dışında Türkiye'de zamanında konsolosluk yapıp emekli olmuş, iyi bağlantıları olan, eli kolu uzun bazı diplomatlar da çeşitli Türk şirketlerinin ticari projelerine destek olabiliyorlar, bu profiller de etrafta mevcut. Yani irade varsa  bu işlere akıllı ve uygun bir çözüm bulunur. Genel olarak Londra merkezli gayrimenkul projelerine İngiliz diplomasisi sıcak bakar ve süreci kolaylaştırır çünkü onların perspektifinden bu Londra'ya yapılacak büyük bir gayrimenkul yatırımıdır ve makbuldür. Kaldı ki bu görüş doğrudur, bu proje iki ülkeye de kazanç sağlar.

Bu işlerin bugünden yarına yapılması da gerekmiyor, sonuçta memleket işleri bunlar, yavaş olsun, düzgün olsun, uzun vadeli olsun. Bize faydası olmazsa sonraki nesillere olur. Arazi işi  hallolursa her hükümet kendi döneminde ayrılan bütçe nispetinde geliştirir, ilave bir şeyler üzerine yapar. 

NEW YORK TÜRKEVİ ÖRNEĞİ

Nasıl ki zamanında vizyoner bazı diplomatlarımız New York'da arazi almışlar, üzerine yıllarca sürdü ama 36 katlı bir diplomasi merkezi olan Türkevi yapıldı, bu mekan Amerika'daki Türklerin merkezi oldu. İngiltere'de de benzeri bir merkez gerekli. İrili ufaklı binaların olduğu bir yerleşke formu bence tek bir kuleden daha uygun ama mimarı proje, seçilecek mekana ve uzun vadeli  ihtiyaçlara göre tasarlanabilir.

NEREYE YAPILABİLİR?

Bu mekan nerede olmalı? İlk akla Kuzey Londra geliyor çünkü eskiden beri o bölgeye vatandaşlarımız yerleşmiş. Son yıllarda gidenler ise Batı Londra tarafına yerleşiyorlar çünkü şehir o tarafa doğru büyüyor ve ulaşım eksenleri o tarafa doğru gelişiyor. Bence Kuzey Londra  bölgesinin ulaşım problemi var ve şehir dışında artan Türk nüfusu ve Batı Londra tarafına doğru büyüyen şehir sebebiyle artık orası doğru konum olmaz. Belki Elizabeth metro hattına yürüme mesafesinde olan herhangi bir yerde bulunacak büyük arazide bu proje yapılabilir. Elizabeth hattı zaten batıya doğru, Reading tarafına doğru hayli uzuyor. Zaten devletimizin elinde İngiltere'de yaşayan vatandaşlarımızın adresleri mevcut, bunların ne sıklıkla başkonsolosluğa geldiği verisi de mevcut, geleceğe yönelik bazı projeksiyonlar ile ulaşım zaman ve maliyetini minimize edecek şekilde uygun bölgeler tespit edilebilir.

NASIL BİR YERLEŞKE?

Yerleşkenin geniş otoparkının olması ve araba ile ulaşım çok önemli çünkü vatandaş arabasının bagajını Türkiye'den gelen ayakkabıdan pastırmaya, zeytinyağından aslan sütüne, ıslak mendilden ayşekadın fasulyesine, pet şişe suyundan Rize çayına kadar altı aylık market alışverişi ile doldurabilir. Londra'da otoparklar çok pahalıdır, icabında arabasını bir akşam bu otoparkta bırakıp Londra'da işini halledip ertesi gün evine dönebilir. Paralar da yabancıya gitmemiş olur. Cumhuriyet Bayramı vb. etkinliklerde doğru düzgün programların yapılabileceği mekanlara kavuşuruz.

Bu merkezde otel ve lojmanlar yapılabilir ve İngiltere'ye gelen kamu görevlilerimiz bu mekanlarda kalabilirler. Türkiye'den gelen turistler de bu otelleri tercih edebilirler. Yapılacak yerleşkede Türkçe yayınların olduğu kütüphane açılabilir, dergi, gazete vs. bayileri açılabilir. İngiltere'deki Türklerin asimilasyonun hızını bu tür kültürel mekanlar yavaşlatacaktır ve hatta tam asimilasyonu da engelleyebilir. Yerleşkede konser, sergi, etkinlik, seçimlerde oy verilmesi için salonlar, spor etkinliği vs. konularında da mekanlar sunulabilir.

Bu tür "Turkish Quarter" türü merkezlerin Avrupa'nın başka yerlerinde de yapılması faydalı olabilir. Muhtemelen Almanya, Hollanda, Belçika’da da benzer projeler faydalı olabilir. Ben İngiltere ayağını daha iyi bildiğimden örnek olarak verdim.

KİM YAPABİLİR?

Bu tür büyük gayrimenkul projelerinin üstesinden kim gelebilir? Emlak Konut olabilir, Varlık Fonumuz görevlendirilebilir, Londra’da iş yapan büyük müteahhit firmalarımız ve işadamlarımız ile görüşülebilir, Katar'ın mevcut projeleri konusunda ilgili yetkililer ile görüşülebilir.

Katar Yatırım Fonu'nu örnek alırsak, Londra'da Canary Wharf yatırım grubunun hakim ortağıdır, Chelsea Barracks ve Shard gibi dev gayrimenkul yatırımlarının sahibidir, onlar ile görüşülebilir. İki ülke Londra'da sahip oldukları mevcut gayrimenkulleri masaya yatırıp, Türkiye'nin ihtiyaçlarına uygun bir projenin tahsis edilmesini veya yapılmasını sağlayabilirler.

Bu devirde İngiltere'de konsolosluk işi olan vatandaşımıza üzeri kapalı bir bekleme mekanı sağlayamamışız, engellimizin erişim kısıtlarını dikkate almamışız, gişelere sandalye dahi koyamayıp  ayaküstü vatandaşın işini halletmeye çalışıyoruz. Büyükelçiliğimiz Buckingham Sarayı'nın müştemilatı gibi bahçesinin önüne dizili binalardan birinde konumlandırılmış. Daha iyisini yapabiliriz, yapmalıyız. "İtibardan tasarruf olur mu?" konusu tartışmalıdır ama kendi vatandaşımızı ve diplomatik kurumlarımızı neye layık görüyorsak başkasından da bunun fazlasını bekleyemeyiz. 

Böyle bir proje hem İngiltere'deki diasporamızı güçlendirir, hem Türkiye'ye büyük bir ticaret kanalı açar hem de önemli bir diplomasi kaldıracı sağlar.

# Londra # ingiltere # diplomasi