''Etnik mezhepçi dar kafalılığı aşmalıyız''

''Etnik mezhepçi dar kafalılığı aşmalıyız''

Irak Komünist Partisi Genel Sekreteri Hamid Majid Moussa, IŞİD saldırısı sonrasında Iraklı komünistlerin görüşlerini dile getirdi.

Moussa’nın Tunus’un Al Messer (Sosyaldemokratik yol) partisinin kuruluş kurultayında yaptığı konuşmasının bazı bölümleri şöyle:

Terörist ve karanlık kuvvetler çok kıymetli şehirlerimiz üzerinde kontrol kurmayı başardıklarından bu yana Irak halkı çok zor zamanlar geçirmektedir. Bu kuvvetler din adına ortaçağ düzenini ve o düzene ait geri uygulamaları getirmekte, suçsuz insanları öldürmekte ve Irak halkının değerlerini ve kültürel mirasını tasfiye etme çabası içerisindedir. Bildiğiniz gibi yaşananları son yıllarda Irak’ta olan bitenden ayrı tutmak mümkün değildir. Yıllar boyu süren diktatörlük ve zorbalık sonrası gelen dış müdahale ve Amerikan işgali derin bir krizi beraberinde getirdi. Bu kriz, terörist eylemlerin sürmesi ve siyasi ve iktisadi alanda gittikçe ilerleyen bir çürümenin sonucunda daha da derinleşti. İktidarın yanlış politikaları ve demokratik olmayan geri kalmış zihniyeti yüzünden kriz keskinleşti.

Hakim sınıf çatışması

Yaşananlar hakim sınıfların güç, para ve ülkenin siyasi ve iktisadi geleceği üzerinde söz sahibi olma hırsı ve kavgasından bağımsız düşünülemez. Bunlar, amaçlarına ulaşmak için sayısız yasadışı uygulamaya başvurmuş, demokrasiyi ve insan haklarını ihlal etmişlerdir. Bunun sonucunda ülke geçtiğimiz yıllarda bir kaos ve toplumsal gerginlik ortamına sürüklenmiş, kontrolsüz şiddet istikrarsızlığı getirmiş, ülke ekonomisi tıkanmış ve yaşamın tüm alanlarında – sosyal, kültürel ve psikolojik açıdan da – bir çöküş yaşanmıştır.

Yerel icadı Amerikalılar kalıcı kıldı: etnik-mezhepçi düzen

Bütün bu kötüye gitmelere ve parçalanmalara sebep olan bir bela vardır. Etnik ve mezhepçi dar kafalılık en açık seçik ve iğrenç haliyle baş göstermiştir. Siyasi erk etnik mezhepçi zihniyete göre paylaştırılıp Irak’taki siyasal süreçler buna göre işletildi. Bu bela, yani bu mezhepçi düzen, içerdeki kafalar tarafından icat edildi, Amerikan işgali sayesinde de yasalaştırılıp kalıcı hale getirildi.

Hastalık boyutundaki bu mezhepçilik üzerine kurulu düzen ve onun getirdiği sosyal yapı kök saldığı ve değişmediği sürece yakın zamanda modern, sivil ve demokratik bir devletin inşası, hukuka uygun kurumların işletilmesi, yani anayasanın dikkate alındığı bir hukuk devletinin kurulması mümkün görünmüyor. Aynı şekilde toplumsal çürüme, yağma ve terörizmin de önüne geçilmesi bu hastalıklı mezhepçilik yıkılmadan mümkün değil.

Mezhepçilik emperyalizmin aracı

Irak’ta yaşanan tecrübe Arap ve Müslüman ülkeleri ve buralardaki siyasilere, her türlü mezhepçi dar bakıştan uzak durmayı öğütler. Bu dar bakış radikal siyasal İslam’ın ve emperyalist kuvvetlerin siyasi emellerine ulaşmak için kullandıkları başlıca araçtır. Mezhepçilik sadece ve sadece halkın bölünmesine, insanların bir arada yaşamasının temel taşlarını yerinden oynatmaya ve ulusal birliğin altının oyulmasına yarar. Halk için kaos demektir; halkın organize suçtan iç savaşa kadar gidebilecek bir bataklığa sürüklenmesi anlamına gelir.

Toplumsal eşitlik, bağımsızlık ve ulusal egemenlik

Ülkemizin iliklerine işlemiş sorunlarının ve içine düştüğü bu derin krizin çıkış yolu etnik mezhepçi kuvvetler dağılımına dayalı sistemi yıkmaktan, gerçek demokrasinin değerlerine bağlı siyasi ve sosyal kurumlar inşa ederek bütün bunlara bağlı kalan bir devlet yapısı kurmaktan geçmektedir. Toplumsal eşitlik, bağımsızlık ve ulusal egemenlik için insan haklarına saygılı yönetim araçları yaratmak gerekmektedir.

Bizler terörizme büyük inançla karşı duruyor ve memleketi bütün araçlarımızla başına gelecek felaketlerden korumaya hazırken gereken, bu demokratik süreci destekleyecek olan tüm kuvvetlerin birlik olmasını sağlamaktır. Bunlar arasındaki mevcut sorunlar diyalogla, siyasi gerçekçilik ve esneklikle çözülmeli ve kişisel çıkarlar bir kenara bırakılarak genelin çıkarları düşünülmelidir. Ülkede istikrarı, güvenliği ve özgür, onurlu gelişmeyi sağlamak için gerekli şartların oluşturulması gerekmektedir. Bütün bunların yabancı kuvvetlerin – bunlar bölge ülkeleri de olabilir – herhangi bir müdahalesi olmadan gerçekleşmesi şarttır. Daha önce görüldüğü üzere dış müdahale ancak siyasal kriz ve ulusal çıkarlarımızın tersine sonuçlar doğurmuştur.

Irak halkı ve milli kuvvetler

Irak halkı ile milli ve demokratik kuvvetler bu zorlu yokuşu alabilmek için yeterli potansiyele sahiptir; bu halkın köklü bir mücadele geçmişi vardır. Eğer doğru dersler çıkarılırsa, istek ve özgüven olur, ülkenin çıkarları her şeyin üstünde tutulursa, ilişkiler düzeltilir ve kenetlenirler, işte o zaman ülke bu geri gidişten kurtarılabilir. O zaman bu krizin çözümü için her şey yapılır ve sivil, demokratik, özgür ve bağımsız Irak’ın kuruluşu için yürüyüş başlatılmış olur.

Çeviren: Pınar Akkoç

ulusalkanal.com.tr