Almanya, Namibya yerlilerinden özür dileyecek mi?

Almanya, Namibya yerlilerinden özür dileyecek mi?

Bugün 9 Temmuz.

Sıradan bir yaz günü gibi gelebilir.

Ancak önemli bir yıldönümüdür 9 Temmuz. Yani 100 yıllık bir tarihi öyküyü, acı bir tarihi gerçeğin son bulduğunu hatırlatır dünyaya.

Hatta daha öncesinde yaşanmış bir emperyal bölüşüm kavgasını.

Yıl 1884. Avrupalı sömürgeci güçler Afrika kıtasını yağmalamak için Berlin'de, aynı adla anılan bir anlaşmaya imza atar. Yani, kimin hangi bölgeyi istila edeceğine, hangi ülkenin kime sömürge olacağına, işte bu anlaşma ile karar verilir.

Örneğin bugünkü Namibya, Berlin Anlaşması'na göre, "Almanya'nın Güney-Batı Afrikası" olarak anılır. Namibya, o zamanların emperyal gücü Alman İmparatorluğu tarafından son nefesine kadar sömürülür.

Yıl 1904'e gelindiğinde ise baskılar ve zulüm öylesine artar ki, yerli halk, sonunda ayaklanır. İsyancı Herero ve Nama kabilelerine acımasız bir şiddet başlar ve binlerce insan yaşamını yitirir. Katliamlar yıllar boyu sürer.

Toprakları, tarladaki tahılı ve suyu elinden alınan yerli halkın direnişi karşısında 1905 yılında Alman İmparatorluğu daha da sertleşir ve kendi kamuoyuna propaganda yapar. Mesajların özü özetle şudur:

"Bunlar hasta. İllet hastalık mikropları bizim Alman askerlerine bulaşmadan görüldüğü yerde yok edilmelidir. Çölün kuraklığında yok olup gitmelidir."

Alman ordusunun o dönemler Namibya'daki acımasız baskı rejimi ve sorgusuz katliamları, bu tür sistematik propaganda yöntemleriyle, o zamanların Almanya'sında sürekli zafer olarak kutlanır.

Zafer duygusu öyle bir noktaya gelir ki, Alman işgalci güçlerin öldürdüğü yerli halktan insanların kemiklerini, kafatasını "ganimet" veya "hatıra" olarak Almanya'ya gönderir.

Hatta acımasızlık öyle bir noktaya erişir ki, öldürülen kişinin kafatası, Almanya'ya hatıra/hediye olarak gönderilmeden önce, bizzat katledilen kişinin karısına yıkatılır ve temizletilir.

Ne var ki, her Alman da o dönemler bu propagandalara alet olmaz. Karşı çıkan uyaranlar da vardır ancak güçleri sınırlıdır.

Örneğin Sosyal Demokrat Parti-SPD lideri August Bebel, Meclis'te bu sömürgeci anlayışına karşı çıkarak, tarihi bir konuşma yapar ve: "Baskı altında olan her halkın veya azınlığın, kendi yaşam hakkını, insanlık hakkını göstermek için isyan etmeye hakkı vardır" der ve Namibyalı yerli halkın mücadelesine, alışılmışın dışında bir anlam yükler.

Özetle söyleyecek olursak, tarihte dönemin koşulları içinde yaşanmış ağır acıları "soykırım" diyebilen Almanya, bu konuda ne var ki sessiz kalıyor. Gerçi, günümüzde de kimi politikacılar, bu konuyu zaman zaman gündeme getiriyor. Ne var ki; Federal Hükümet, "sürekli sessizliği" tercih ediyor.

Yani: "Evet, biz de Namibya'yı işgal ettik. Sömürdük, Bu yetmezmiş gibi, soykırım yaptık" demiyor ve beklenen resmi özrü bir türlü dilemiyor.

Yani iki de bir, dünyanın bazı ülkelerinde yaşanan olayları "Soykırım" olarak tanımlayan ve son olarak "Ermeniler'e Soykırım Yapılmıştır" çıkışıyla Türkiye'yi itham eden Alman Federal Meclisi, kendisinin 100 yıl önceki tarihinde yaşanmış ağır bir acı konusunda ise, çok ilginçtir, derin sessizliğini koruyor.

100 yıl önce, Alman İmparatorluğu'nun silahlı güçleri karşısında ağır baskı yaşayan atalarının, isyanının bedelini canıyla ödeyen yerli halkın bugünkü temsilcileri ise: "Biz para pul istemiyoruz. Tek beklentimiz, Almanya'nın bizden özür dilenmesidir. Yapılanın yanlış olduğunun kabul edilmesi ve adaletin yerini bulmasıdır" diyor.

Hepsi bu yani!

Özellikle istedikleri birşey daha var ki, o da yürek dağlıyor.

"Atalarımızın, Almanya'ya 100 yıl önce ganimet olarak gönderdiğiniz, müzelerde saklanan kemiklerini, kafataslarını bize iade edin ve 100 yıl önce vatanını savunmuş bu insanların, özyurdunda, onurlarına yaraşır biçimde toprağa gömülmelerini sağlayın."

Yani Almanya Federal Meclisi bugün önemli bir sorumlulukla yüz yüze bulunuyor. Yani 24 Nisan 2015 günü, tam kadro toplanıp, "Ermeniler'e 100 yıl önce soykırım uyguladınız. Türkiye bunun siyasi ve tarihi sorumluluğunu üstlenmelidir" diyen Almanya, konu, kendi sorumluluğuna gelince, nedense görmezden, duymazdan geliyor.

Yani, Alman belleği, kendi tarihinin karanlık sayfalarını nedense görmeye yanaşmıyor ve madalyonun diğer yüzüne bakmak istemiyor ve gerek de görmüyor.

Bu da "Made in Germany" usulü "Çifte Standart"

Bu arada Almanya'da, az da olsa, bugünlerde sol kesimde tek tük yükselen, 100 yıl öncesi için adalet arayanlar da yok değil.

Bunlardan biri de, uzun yıllar Almanya'da Federal Bakanlık yapan, "Kızıl Haydi" lakabıyla bilinen Sosyal Demokrat kadın politikacı "Heidemarie Wieczorek-Zeul. Bayan politikacı diyor ki:

"…Geçmişi gizlemeyelim. Namibya'da yaptığımızı vahşetin soykırım olduğunu kabul edelim, bunu ilan edelim. Sorumluyuz. diyelim. Dünya önünde resmen özür dileyelim. Ne kadar ganimet varsa, sembolik de olsa, onları o ülkenin acı çekmiş bu acısını bugün bile yaşayan yerli halkına iade edelim. Onurlarına yaraşır biçimde toprağa verilmesini sağlayalım. İnsanların acısını paylaştığımızı göstermek için, bugünkü Namibya Hükümeti ile işbirliği yapalım. Bölgenin kalkınmasına katkı sunalım. Bu arada böylesi acıların, haksızlığın olmaması için, bu meseleyi de, okullarımızda ders konusu olarak işleyelim. Kamuoyunda aydınlatıcı kampanyalar açalım. Namibya ile gençlik değiş tokuş projeleri yapalım. Barış sürecine katkı sunalım. İki ülkenin parlamentoları arasında ortak bir komisyon kurulsun ve 100 yıl önceki acının aydınlatılması sağlansın…"

Evet, bugün 9 Temmuz 2015. Yani, Alman İmparatorluğu'nun (Kaiserreich) Afrika'nın güneybatısında uyguladığı sömürge sisteminin sona erişinin, 100. yıldönümü.

100 yıl öncene perde aralayan bir acı konusunda yapılan bu çağrıya şimdilik kulak veren yok.

Başkalarına "insan hakları" soykırım" dersleri vermeyi her fırsatta görev edinen bir ülke, kendi tarihinden acı bir karanlık sayfayı gizlemeye hala devam ediyor.

Unutulmasın ki; geçmişte yaşanan katliamlar nasıl ki, tarih oluyorsa, yüzyıl, ikiyüz yıl 400 yıl sonra bu acı gerçekleri ortaya çıkartabilmek, sorumuluk üstlenmek ve bunları ileriye taşıyıp, böylesi gerçeklerin bir daha yaşanmamasına katkı sunabilmek de, geleceğin tarihinde onurlu sayfa olacaktır.

Buradan Almanya'ya sormak gerekir:

100 yıl önce, Afrika'da ne işiniz vardı? Orası vatan toprağın değildi. Hele vatan savunması diye bir mesele de yoktu.

Bu baskı, bu acı buvahşet, bu katliam, bu soykırım, artık adına ne derseniz deyin, NEDEN oldu?

100 yıl öncesinde, Namibya'da binlerce yerli Herero ve Nama mensubunun katledilmesi, soykırım mı değil mi?

1933-1945 Nazi döneminin sorumluluğunu derhal üstlenen bir Almanya, kendi vicdanı üzerinde yeniden yükselirken, dünyada yeniden bir saygınlık kazanırken, Namibya konusundaki tozlu sayfaların açılması zamanı geldi artık.

Duyan var mı acaba?

Ayrıca unutulmasın, yineleyelim:

Tarih dediğiniz hiçbir zaman kendiliğinden oluşmaz.

Bunu yapmak yine insanlığa düşer.

Bugünlerde geçmişin sorumluluğunu üstlenip, gereğini yerine getirmek de, geleceğin tarihine ışık tutacaktır.

Tarih bu sorumluluk sahiplerini de anacak ve gelecek kuşaklara mutlaka örnek gösterecektir.

Mehmet Canbolat

ulusalkanal.com.tr

# soykırım # almanya # namibya