Davutoğlu: İçerideki konuşmayla dışarıdaki farklıydı, ellerine verilen metni okudular

Başbakan Ahmet Davutoğlu HDP'li Bakanların istifasıyla ilgili konuştu. Davutoğlu, "İçeride kullandıkları terminolojiyle dışarıdaki farklıydı. Ellerine verilen metni okudular" dedi.

Davutoğlu: İçerideki konuşmayla dışarıdaki farklıydı, ellerine verilen metni okudular

Başbakan Davutoğlu, Konya’daki konutunun önünde gazetecilere açıklamalarda bulundu

CHP ve MHP'nin kurumsal olarak bu hükümete girmeyeceklerini ifade ettiğini anlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şimdi bu iki bakan arkadaşımız kendi hür iradeleri ile geldi. Onlara kimse mutlaka bu hükümette olacaksınız diye bir baskıda bulunmadı. Diğer milletvekillerine nasıl mektupla davet yapmışsam onlara da mektupla davet yaptım icabet ettiler. Dolayısıyla kendi iradeleri ile geldiler, dün de kendi iradeleri ile ayrılma kararlarını ifade ettiler. Yalnız beni üzen husus şu; bu ayrılma kararı bakanlar kurulunda açıklanırken son derece medeni karşılıklı saygı içerisinde ayrılma gerekçelerini kendilerince izah etmeye çalıştılar, özellikle Cizre’deki olayları bahane göstererek, ben de kendilerine, hiçbir bakan arkadaşım müdahil olmadı, çünkü onların muhatabı diğer bakanlarımız değil, muhatapları benim. Ben onları hükümete davet ettim, kabul ederken de muhatapları bendim, ayrılırken de bazı bakan arkadaşlar söz almak istedi ben de kendilerine ben izahatta bulunacağım dedim. Cizre’deki bazı uygulamaları kabullenmediklerini ifade ettiler. Ben de kendilerine her şeyden önce burada TBMM’nin mensupları ve Türkiye’de kamu idaresinin, kamu huzurunun, kamu güvenliğinin, kamu düzeninin tesis edilmesiyle sorumlu olan bir hükümetin üyeleri olduklarını söyledim. Kendi iradeleri ile geldiklerini, ayrılmaları halinde iradelerine saygı duyacağımı ifade ettim. Ama Cizre’deki olayla veya Varto’daki olaylarda öncelikle birer bakan olarak niye orada güvenlik görevlilerinin tedbir aldıklarını değil, niye orada hendek kazıldığını, niye mayınlar döşendiğini, niye bombalar, patlayıcılar yerleştirildiğini, niye uzun namlulu silahlar gündeme geldiğini bunları sormaları ve bunların olmaması için tedbir almakla yükümlü olduklarını ifade ettim. Bunlar varken, bu tür illegal yapılanmalar herhangi bir yerde sürerken Türkiye Cumhuriyeti’nin bakanları, hangi partiden gelmiş olurlarsa olsun, öncelikle sorumlulukları vatandaşlara karşıdır. Öncelikli sorumlulukları o tedbiri alan güvenlik güçlerini sorgulamak değil, o tedbirlere sebebiyet veren terör örgütü mensuplarının yaptıklarını sorgulamaktır. Yine Varto’daki mezarlık görüntüsü altında yapılan bir takım yapılanmalarla ilgili, işte cami, cemevi gibi ifadeler kullanıldı, halbuki o yapılarla ilgili yaptığımız operasyonda 34 kalaşnikof, bixi, kanas, birçok patlayıcı yakalandı, dört terörist etkisiz hale getirildi. Rehine olarak tutulan bir çocuk kurtarıldı. Şimdi buraya yapılan operasyonu nasıl tenkit edersiniz."

Dolayısıyla burada bir zihniyet farkı olduğunu anlatan Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Biz Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin birinci görevinin vatandaşlarımızın huzuru, ülkemizin güvenliğini tesis etmek olduğuna inanırız ve onun için çalışırız. Bütün bakanlar bununla yükümlüdür. Bu izahatları kendilerine yaptım. Hizmetlerine teşekkür ettim, onlar da bize teşekkür etti. Son derece medeni bir şekilde müsteşarımızdan rica ettim, dış kapıya kadar uğurladı. Çünkü nihayet Türkiye Cumhuriyeti hükümetinde görev almış iki bakan saygıya layıktırlar ve onlara devlet geleneğinin usulü, demokratik usulü neyse öyle muamele edilir. Gelirken nasıl 'hoşgeldiniz' dediysek, gönderirken de 'güle güle' dedik. Ama daha sonra yaptıkları açıklama, açık ifade ediyorum, her ikisine de saygı duymakla birlikte kendilerinin yazdığı bir metin olmadığı aşikar. Ellerine verilen bir metni okumak, milletvekillerine, hele hele bakanlık yapmış şahsiyetlere yakışmaz. İçerideki üslup ile dışarıdaki üslup, içerideki terminoloji ile dışarıdaki terminoloji, içerideki söylemle dışarıdaki söylem taban tabana zıt. İçeride gayet nazik bir şekilde konuşan, teşekkür eden, vazifelerden affını rica eden, bu şekilde gayet nazik şekilde davranan arkadaşlarımızın birden HDP genel merkezinde kimlik değiştirmiş bir üslupla, bir tavırla Cumhurbaşkanımıza, bana, hükümetimize açık hakaret içeren bir açıklama yapmalarını kendilerine yakıştıramadım."

HDP'li bakanların ellerine verilen bir metni okuduğunu anlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: "Ellerine verilen bir metni okuyan sayın bakanlardan öncelikle şunu beklerdim; nasıl Bakanlar Kurulu’nda medeni bir şekilde kendi görüşlerini ifade ettiler, o metni ellerine verenlere dönüp biz kendi açıklamamızı yapacak kadar kendimize güveniriz, kendi açıklamamızı yaparız, kimsenin metnine ihtiyacımız yok diyip bu metni iade etmeleri lazımdı. O metnin nerede ve nasıl yazıldığı herhalde herkesçe malumdur. Türkiye’de siyaseti Kandil ya da bir takım perde gerisi aktörler yönetemez. Yönetirse halk bunu takdir eder, halk bunun farkını ortaya koyar, üzüldüğüm husus budur. Yoksa meşru siyaset içerisinde herkes görev alır, görevi iade eder, bunlar doğal süreçlerdir.” (İHA)

# Davutoğlu