Doğu Perinçek'ten TİP önerisi

Doğu Perinçek'ten TİP önerisi

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, tahliye sonrası dönemi, seçim çalışmalarını, yöneltilen eleştirileri, önümüzdeki dönem nasıl bir Türkiye kurulacağını ve yeni hedeflerini Yurt gazetesine anlattı.

İşte Doğu Perinçek'in Yurt gazetesine verdiği söyleşi:

"Ergenekon davasında tahliyeler gerçekleştikten sonra bazı kişiler "Kin gütmeyeceğiz, eskiye sünger çektik" açıklamaları yaptı. Siz ve Merdan Yanardağ ise, "siyasal öfkenizi" koruduğunuzu söylediniz. Bu iki eğilim arasındaki fark nedir?

Kin gütmeyeceğiz mesajlarının açık bir anlamı var. Belli adreslere yollanan mesajlar. Aramızda bir sorun yok sizinle mücadele etmeyeceğiz mesajlarıdır bunlar. Çok yanlış buluyorum. Tabii bu mesajlar bir örtü, bir ambalaj altında veriliyor. Kin güzel bir şey değil, ilkel toplumdan kalan bir durum. Siyasal bir mesajı güzelce ambalajla sundular. Türkiye halkının tepesinde birTayyip Erdoğan-Abdullah Gül saltanatı var. O saltanatı yıkacağız. "Kin gütmeyeceğiz" mesajı verenler, aslında o saltanata tabi olduklarını söylüyorlar. Saltanat sahipleri de bu mesajları alıyor. Bu "kin gütmeyeceğiz" mesajının karşıt seçeneği "kin güdeceğiz" değil. Biz Türkiye halkını bağımsızlığa, özgürlüğe ulaştıracağız ve saltanattan kurtaracağız. Biz onurlu bir hedef koyuyoruz. Sırf yıkan, sırf anti bir hedef değil, bir çözüm üretiyoruz. Çözüm nedir? Bağımsız, özgür, halkçı, emeğin Türkiyesi. Ve bunu yapmak için de, ABD'nin Türkiye'nin tepesine oturttuğu BOPeşbaşkanlığından kurtulmamız ve onların iktidarını yıkmamız gerekiyor. İkincisi şu: Eğer bir hukuk devleti olacaksak, bu gladyonun geçmiş dönemde tertiplediği suçları elbette yargılayacağız. "Kin gütmeyeceğiz" lafları aynı zamanda, "Biz hukuku uygulamayacağız" anlamına da geliyor. "Gladyoyla barışığız" anlamına da geliyor. Gladyo Türkiye'nin yer altındaki yasa dışı hükümetidir. NATO tarafından Türkiye devletinin içine, polisin, yargının, kısmen ordunun içine yerleştirilmiştir. Gladyodan kurtulmadan Türkiye'de ne özgürlük olur, ne bağımsızlık olur, ne demokrasi olur.

Sadece AKP'den kurtulmak yeter mi peki? Sıcak para diktatörlüğünü de yıkmak gerekmez mi, bu yapıdan kurtulmak için? Bir altüst oluşa gereksinim yok mu?

Çok güzel uyardınız. Elbette, AKP'nin ekonomik adı, sıcak para diktatörlüğüdür. Bunlar kim? Sıcak para komisyoncuları. Vurguncular. Ortaçağ hakim sınıflarının kalıntıları. Tarikat rantçılarıdır. Bunların kurduğu bu sıcak para diktasını yıkmadan, önümüzdeki dönemde karnımızı doyurmamız mümkün değildir. Çünkü büyük bir ekonomik deprem geliyor. O ekonomik depremin nedeni sıcak para diktası. Biz bu sıcak para diktatörlüğünün yıkmazsak işsizlik alabildiğine artarak, ülke bir kaosa girecek, sanayisi daralacak, tarımı daha feci durumlara düşecek, ithalat kısıtlanacak, hayat pahalılığı daha da çekilmez bir hale gelecek, halk yığınları açlığa itilecek.Onun için bu sıcak para diktasını Türkiye önümüzdeki dönem yıkacak. Bu diktatörlüğün sonuna geldik.

Bu diktatörlüğü yıkacak en önemli dinamik Haziran ruhu dediğimiz ve geçen yıl gerçekleştiği halde halen varlığını ciddi bir biçimde hissettiren halk ayaklanması değil mi?

Elbette, bu diktatörlüğü yıkacak olan dinamiğin ekseni, özü Haziran ayaklanmasıdır. Haziran'daki ayaklanma basit bir eylem falan değildi. Ben hiçbir zaman o direnişi Gezi parkı direnişi diye adlandırmadım. Çok güzel ifade ettiniz. Bu ayaklanma ağaçla başladı ama bambaşka bir yere gitti. Kimileri bu kuvvete orta sınıf dedi, beyaz yakalılar dedi. Hayır. Bu hareket bir emekçi hareketidir. Çoğu ücretli işçilerdi. Emekçi ailelerin çocuklarıydı. Ezici çoğunluğu emekçiler, işsizler, yoksullar ve onlarla birlikte hareket eden cumhuriyet aydınları, Cumhuriyet gençliği. Bu kuvvet, Türkiye'nin geleceğini belirleyecek kuvvettir. Burada bir sınıfsal bileşim de ortaya çıktı: İşçi sınıfı, köylülük, esnaf, zanaatkar ve milli sermayeye uzanan geleceğin Türkiye'sini kuracak sınıfların bileşimi de, Haziran ayaklanmasında ortaya çıktı. Türkiye'de önümüzde, milli sermayeyi yanına çekmeyen bir işçi hareketinin iktidar olma şansı yoktur. Bu doğrudan doğruya bir iktidar sorunudur. "Milli sermayeyi düşman olarak göreceğim sermayeye karşı savaşacağım" anlayışı yanlış. Lenin öyle mi diyor? Lenin diyor ki, 20. yüzyılda emperyalizm çağına girdik ve bu çağda baş çelişme ezen milletler ile ezilen milletler arasındaki çelişkidir. Devrim Doğu'ya kaymıştır. Rusya, Çin, Kamboçya, Vietnam, Laos, Küba... Devrim buralarda oldu. Asya'da oldu, Latin Amerika'da oldu. Yoksa Avrupa'da olmadı.

MHP tabanını oluşturan ana gövde, ülkeyi bu hale getiren Türk-lslam sentezinin asli unsurlarından biri değil mi sizce?

Eskiden öyleydi. O geride kaldı. Biz kiminle devrim yapacağız. Halkla. Halk kitleleri orada, burada, şurada dağılmış biçimde. Elbette o insanları dönüştürerek, kazanarak birleşeceğiz. CHPnin tabanı da dönüştürülmeye muhtaç değil mi? Hatta biz kendimizi bile mücadele içinde dönüştürmeyecek miyiz? Şimdi MHP'nin tabanındaki insanlar, birçok sol örgütün tabanına göre daha yoksul, daha emekçi, vatan toprağına bağlı insanlar. Biz onları dışlayan politikalarla hiçbir yere varamayız. Ayrıca şunu da bilelim. Solun tarihi Türkiye'de milliyetçilik ile sosyalizm iç içe, birlikte, aynı örgütlerde yeşermiş büyümüştür. Bu politikayı üretmezsek hükümet olma şansımız olmaz.

Bu isimler arasında Mustafa Suphi ve Behice Boran'ın olmaması dikkat çekiyor. Neden yok?

Mustafa Suphi'nin olmaması çok doğal. Çünkü Mustafa Suphi TKP'yi Rusya'da kurdu. Ne Şefik Hüsnü, ne Reşat Fuat, ne Hikmet Kıvılcımlı Mustafa Suphi'yi kendi kökleri olarak kabul etmezdi. Ben onlarla konuşan birisiyim. Bizim kökümüz 23 Eylül 1919 günü Şefik Hüsnü'nün kurduğu Türkiye İşçi Çiftçi Köylü Sosyalist Fırkası. Mustafa Suphi'nin savaş esirleriyle kurduğu TKP örgütünün devamı yok. Ordan bir şey devam etmedi. Yurtdışında parti kurulmaz. Mustafa Suphi değerli ve yiğit bir insandır, büyüğümüzdür, hayatını vermiştir. Ama kendi halkıyla, emekçileriyle birleşmek isteyen bir gelenek, yurtdışında kurulan bir partiyi kabul etmez. Yurt dışında parti kurulmaz. Ne Lenin'in Rusya'sında, ne Mao'nun Çin'in de parti kurulmaz.

Yarım asır sonra TİP adını oy pusulasında görecek miyiz?

Bunu ilk defa size söylüyorum. Evet göreceğiz. Bunları kendi aramızda konuştuk. Seçimlerden sonra kendisini bu geleneğe bağlayan ya da bağlamayan ama iknaya açık olan arkadaşlarımızın, örgütlerimizin önüne bu öneriyi götüreceğiz. Aramızda konuştuktan sonra hepimizin katıldığı bir kongreyle ve hepimizin kabul ettiği bir programla Türkiye'nin önündeki devrime TİP adıyla önderlik edelim.

Nasıl hükümet olacaksınız peki? Yol Haritanız Nedir?

30 Mart yerel seçimleri bittikten sonra, Türkiye'nin gelenekleri doğrultusunda devrime öncülük edecek ve sol-sosyalist geleneği taşıyan Türkiye İşçi Partisi'ni kuracağız. Şefik Hüsnü, Hikmet Kıvılcımlı, Nazım Hikmet, Reşat Fuat, Mehmet Ali Aybar, Mihri Belli geleneği temelinde solu birleştireceğiz. Solun birleşmesi için çabamız olacak. Türkiye İşçi Partisi 1950'larda hepimizin partisiydi. Hepimiz üyesiydik. Bizim kuşak TİP'in üyesiydi. Şimdi birçok partide eski TlP'liler var. Veya çocukları var. TİP'li ailelerden gelen kuşaklar var. Türkiye İşçi Partisi adı da çok güzel. Sınıfsal bir anlamı da var. Türkiye vurgusu var. Biz İşçi Partisi adında Türkiye adını sakladık. Neden? Çünkü bu büyük birleşme gerçekleşirken, sol ve sosyalist gruplarla birleşirken Türkiye adını yeniden çıkartacağız ve Türkiye İşçi Partisi adıyla bir araya geleceğiz. Bunu ilk kez size açıklıyorum. Seçimlerden sonra bunu gündeme getireceğiz. Geleneğe vurgu yapıyorum. Buna dikkat edin. Adını da Türkiye İşçi Partisi olarak değiştirelim ve böylece devam edelim diyorum. Bu gelenek bir omurga, bir eksen. Bu geleneğin bir teorisi ve programı var. Bu fikirler Şefik Hüsnü'nün, Hikmet Krvılcımlı'nın, Reşat Fuafın, Mehmet Ali Aybar'ın, Mihri Belli'nin fikirleridir. Ben onlardan öğrendiğimi size aktarıyorum. Bizim kökümüz Şefik Hüsnü'nün İstanbul'da kurduğu partidir diye saptadılar."

ulusalkanal.com.tr

# Doğu Perinçek # ergenekon # işçi partisi # öneri # tip