Gebizli Çiftçi: "Toprağın namusu için açlığa mahkumuz!"

Toros dağlarının eteğinde zümrüt ormanı, bire on veren bereketli ovalarıyla, çalışkan insanların yurdu Gebiz, on yılı aşkındır hükümetin yıkıcı tarım siyaseti yüzünden çaresiz.

Gebizli Çiftçi: "Toprağın namusu için açlığa mahkumuz!"

Toros dağlarının eteğinde zümrüt ormanı, bire on veren bereketli ovalarıyla, çalışkan insanların yurdu Gebiz, on yılı aşkındır hükümetin yıkıcı tarım siyaseti yüzünden çaresiz. 12 yıl öncesine kadar Antalya Serik arasında kilometrelerce uzunlukta dizilen pamuk kamyonları artık tarihe karıştı. Gebiz halkının elinden pamuğu gidince kalanla yetinmeye çalıştı. Hayvancılığa sarılmış. Tekelleşen süt piyasası, artan yem fiyatları, derken, büyük bir süt mitinginde Türkiye’nin dört yanından gelen damızlık sığır yetiştiricileri ve süt üreticileri ile birlikte atılan “Sarı Kız Sütünü Helal Etmiyor” sloganlarının üzerinden neredeyse 10 yıl geçti. Gebizli’nin ne sarı kızı kaldı, ne de sütü.

Veresiye artık pazar tezgahlarında

Bütünşehir yasası ile mahalle olmuş yüzlerce beldeden biri olan Gebiz'in çiftçisi namus bildiği toprağına alınteri dökmeye devam ediyor. Bir yanda alım gücünün düşüklüğü, artan girdiler ve bir türlü yükselmeyen ürün fiyatları, çiftçiyi borç batağına sürüklemiş. Hemen hemen her tezgahın üzerinde duran veresiye defteri dikkatimizi çekiyor.

Gebiz pazarında ürünlerini satmaya çalışan üreticilere bir dokunduk, bin ah işittik.

Gebiz’in bir zamanlar önde gelen üreticilerinden Yılmaz Büyükgebiz, üretimden girdiği borçları sezonluk turizm işçiliği yaparak ödemeye çalıştığını anlatıyor. Hükümetin traktör yeniletme furyası yüzünden her yıl 10 bin TL borç ödeyen Büyükgebiz, “Traktör evde boş yatıyor. Eskiden bir litre mazota bir kilo buğday alınırdı. Şimdi litresi 4 kilo buğdaya eş. Denizde yüzen gemiler bir liraya mazot alıyor. Bu hükümet Türkiye’yi modernleştiriyoruz derken koca koca saraylar kurdu. Ama vatanadaşı köreltti” diyerek yaşadığı sıkıntıları dile getiriyor.

Osman Okutan ise alış ve satış rakamları arasındaki uçurumdan şikayetçi: ”Bu yıl 100 Liraya aldığımız gübreyi ertesi yıl 150 Liraya alıyoruz. Ama sattığımız ürünün fiyatı yerinde sayıyor hatta geriliyor. Mesela bu yıl Taze Fasulye yetiştiricileri perişan.”

Şerifan Büyüktürkmen, kredi borcundan beli bükülen köylülerden,:”Fasulyeyi hale gönderdik gerisin geri geldi. alan yok. İki sera ile iki aile geçinmeye çalışıyoruz. Kazanamayınca kredi çektik. Aylık elimize geçen para 250 TL. Geçin geçinebilirsen. Elektrik mi ödersin, gübremi, tohummu?”

Hacı Kayatepe, buğday,susam, kayısı ve zeytin üretiyor. 14 yıl önce pamuk yetiştirdiğini , ürünü kaldırdıklarında traktör alacak kadar kazandıklarını söylüyor. “Düğünümüzü de yapardık, evimizi de kurardık yıllık kazançla. Ekim zamanı gelince gübre fiyatları fırlıyor. Bir ay önce gübre 45 Lira şimdi 55 Lira. Bir kilo tohum olmuş 1700TL.

Gebiz’in Abdurahmanlar köyünden gelen Mehmet Kısa alım gücünün düştüğünden yakınıyor, “Vatandaş’ta para yok. Alışveriş durdu. Kredi borçlarından tarlalarımıza haciz geldi. Bu AKP memleketi bitirdi daha da bitirecek.” Esma Gebizli, 2B mağduru köylülerden biri. “Elimizde kalan toprağa zeytin, susam,nar ektik ama, kredi borcu belimizi büktü. “

Ümmühan Alar ise köylünün bağkur sigorta borçlarını ödeyemediğini anlatıyor:” Ağzımızda diş kalmadı. Allaha emanet yaşayıp gidiyoruz. Fasulye tarlada kaldı. Hükümet artık bir çözüm düşünsün bu rezilliğimize.”

Baki Küpeli, üreticiye teşvik talebini dile getiriyor :” Burada insanlar namusu için üretmeye devam ediyor. Toprağın namusu için açlığa mahkum bir hayat sürüyorlar. Gebiz insanı çalışkandır. Namusludur. Dağını taşını yeşertir vatanının. Üretimin önünde doğanın hiçbir engeli yok. En büyük engel hükümet. Tarım ülkesi olmak, kalkınmamak anlamına gelmez. Her şeyini örnek alıyorlar da, Avrupanın tarım teşviklerini neden örnek almıyorlar? “

Ömer Kılınç üreticinin borç yükünü tek bir cümleyle özetliyor:” Toplasak malımızı mülkümüzü satsak yine kapanmaz bu borçlar!”

Mahmut Şen, Hükümetin , Ziraat odaları ile birlikte girdi fiyatları ile ilgili acil bir çözüm üretmesinin zorunluluğuna işaret ediyor.

Hasan Akyol, pazarda 12 yıl önce 10 kasa sattığı elmaların artık iki kasasını tüketemediğini anlatıyor.

Bankaya 25 bin TL borcu olduğunu anlatan Şükrü Bulut, üreticinin kazancının büyük kısmının komisyonculara gittiğinden yakınıyor.

Ayşe Yelice, hükümetin gübre ve mazot fiyatlarını indereceği ile ilgili sözünü hatırlatıyor, "yıllardır çalış didin, bir arpa boyu yol gitmedik. Aldığımız vergi,sattığımız vergi. Hükümet gübre, mazot fiyatlarını indireceğim diye diye iktidar oldu. Yalan. Akacak yere akıyor para oluk oluk. Bizim gibi garip köylü de kaplumbağanın boynunu içine çekip oturduğu gibi oturuyor."

Haber: Devrim Aşkın Karasoy

Fotoğraf: Leyla Taş

ulusalkanal.com.tr