Gazdan üçgen ve zor süreç
Türkiye hain bir terör saldırısı ile yeniden muhatap kalırken, kaybettiklerimizle de yaralananlarla da acımız çok taze. Öncelikle acı bu kadar tazeyken, meselenin turizm ve benzeri etkilerine girmeyeceğim. Onu önümüzdeki günlerde değerlendiririz.
Fakat bu mesele yorumlanırken, Türkiye’nin Rusya ile mektuplaşmasının etkileri dile getirildiği için, hadisenin bu tarafını biraz analiz etmeye gerek var. Ülkemiz yıllar içerisinde yapılan büyük hatalı politik tercihler neticesinde bu noktaya geldi.
Şimdi ise bermuda şeytan üçgeni gibi bir noktada bir tarafta komşularıyla barışması gerektiği bilerek değiştirmeye çalıştığı siyaset, öbür tarafta karşısına çıkacak açmazlar dizisi, çok iyi çalışması gereken bir diplomasi dersi gibi.
İşin diplomatik tarafını uzmanlara bırakıp, ekopolitik fotoğrafı okuyalım. En önemli veri, daralan dünya pazarında çok ciddi bir gaz rekabetinin ortasında kaldığımızdır. İsrail ile bir anlaşma imzalandı. Gazze’deki gaz, ki daha önce yazılarımızı takip edenler bilir Filistin meselesinin asıl nedenlerinden biridir, Türkiye üzerinden Avrupa pazarına satılacak.
Gelelim gazda Avrupa pazarındaki ikinci aktöre. Rusya… Ruslar da bu pazara girmek istiyor ve içinde Türk Akımı’nın da alternatiflerden biri olduğu yollarda arayış içinde. Nitekim Almanya ile yaptığı direkt doğalgaz anlaşması ve döşenen hat, pazarın en önemli ve parası olan aktörü ile işi bağladığını gösteriyor.
Yani Almanya’nın Rusya’dan doğalgaz alması için Türkiye’ye ya da Avrupa’nın genel tercihlerindeki eğilime ihtiyacı yok. Almanlar Ruslar’la çok daha uzun vadeli bir geleceğin hesabını yapıyorlar.
Avrupa’ya gaz satmak isteyen bir diğer ülke ise Katar. Hatta bir dönem Rus uçağının vurulmasında Katar gazının Ortadoğu ve Avrupa’da alternatif olarak ortaya çıkmasının bir aracı olduğu dahi iddia edildi. Rus kaynaklarının da doğruladığı bu bilgi henüz teyit edilmiş değilse de yabana atılır bir tez değil.
Şimdi filmi başa saralım. Ortada bir gazdan üçgen var. Rusya, İsrail, Katar… Rusya ile gaz anlaşması bulunan, siyasi sıkıntı yaşayınca Katar gazını öne çıkaran, son olarak da İsrail ile gaz anlaşması yapan Türkiye ise kesişme noktasında. Her birinin de hedef pazarı Avrupa.
Türkiye İsrail ile anlaşma imzaladı; Rusya’ya mektup yolladı. Olaylar ülkeler arası siyasi krizlere ve çıkar çatışmalarına neden olmasaydı, bu mesele gaz çeşitlenmesi ile rahatlıkla atlatılabilir; ülkemiz de açıkçası buradan kârlı çıkardı.
Fakat yaşanmışları yok sayamayız. Çünkü üçünün kesiştiği, Türkiye’yi yakından ilgilendiren ve tüm bu düğümün çözüleceği nokta, yani kasanın anahtarı bir ülke var. Suriye… Türkiye tüm yaşananların üzerine Suriye politikasını değiştirip Esed’i Esad yapmadan Rusya ile kalıcı bir dostluk kuramaz.
Lakin Rusya’nın buradaki çıkarları da İsrail ve Katar ile ters düşüyor. Şu tespiti ortaya koyalım. Türkiye çok büyük bir hata yapmıştır ve ülkemizin çıkarı Suriye’nin toprak bütünlüğünde gizlidir. Bu tartışmasız…
Birilerini kullanarak bir İsrail ve ABD enerji koridorunun güneyimizde oluşması, bizim toprak bütünlüğümüzü de tehdit eder. Rusya’dan yana tavır koyar isek, bu taraf sıcak para bağımlılığımız nedeniyle canımıza okur.
Diğer taraftan yana olsak, Rusya ile ilişkilerimizi gerçekten düzeltmemiz mümkün değil. Meseleye gaz açısından bakarsak da üçlü bir rekabette nasıl dengeyi kuracağımız büyük bir soru işareti olarak ortada duruyor. Çünkü süreç içinde üçüne de ‘sizinle çalışacağız’ dedik ve müşteri tek.
İşte gazdan üçgen ve zor süreç burada başlıyor. Türkiye’nin bir zamanlar monşer denilerek rencide edilen dış siyasetçilerine o kadar ihtiyaç var ki. Çünkü bu fotoğraf enerji üzerinden yürütülen üçüncü dünya savaşının ortasında, hatalar yapmış bir Türkiye’ye, modası geçtiği iddia edilen bir cümleyi hatırlatıyor.
‘Yurtta sulh, cihanda sulh.’ Gördün mü güzel ülkem? Bu bir cümle değil, derinliği olan bir politikaymış. Buradan çıkışsa, faturası ile yüzleşerek yine bu cümleyi anlamaktan geçiyor; üç kuruş para peşinde koşmaktan değil.
Çetin Ünsalan