Mehmetçik Afganistan'da aktif görev almalıdır

Bora Özizmirli

Bora Özizmirli

Köşe Yazısı

Ne zaman kafam karışıp, dost-düşman ayrımı yapmakta zorlansam, hemen kişilerin ve grupların emperyalizmle olan ilişkisine bakarım.

Düşünceme göre; bir grubun, kişilerin "dost" olması için, evvela emperyalizme karşı olması gerekirken, "düşman" olması için de emperyalizm ile işbirliği içinde olması yeterlidir.

Yani, başka bir ifadeyle; emperyalizme karşı iseniz "ilerici", emperyalizm ile birlikte iseniz "gericisinizdir". Bu aslında, olmazsa olmaz bir kanundur.

Emperyalizm çağında yaşadığımız bu zamanda "ilerici-gerici" tanımlamalarını bu şekilde yapmak gerekiyor.

Çünkü emperyalizm çağında yaşıyoruz ve mazlum milletler için de en büyük tehdit, emperyalist devletlerdir.

Kişilerin dini inanışından, yaşam biçiminden, kılık kıyafetinden önce emperyalizme karşı aldığı tavrı önemlidir.

Örnek vermek gerekirse, ABD ile işbirliği yapan Suudi Arabistan "gericiliği" temsil ederken, ABD'ye 40 yıldır kafa tutan İran, kanaatimce, "ilericiliği" temsil etmektedir.

ABD'ye karşı bağımsızlık savaşı veren sosyalist Venezüella, Küba gibi ülkeler "ilericiliği" temsil ederken, aynı şekilde içindeki şeriatçı unsurlarıyla birlikte bir Ortadoğu ülkesi olan Filistin de "ilericiliği" temsil etmektedir.

Çünkü, bu saydığım ülkelerin ideolojileri, devlet yönetimleri ne olursa olsun, ayrım yapmadan "ilerici" bir konumdadırlar ve emperyalizme karşı savaş vermektedirler.

Aksi takdirde, yapacağımız her tahlil ve düşünce emperyalizmin işgalini haklı çıkartıp, yine emperyalizme yarayacaktır.

Benzer hatalar yakın zamanda yapılmış, "ABD kötüdür, ama Saddam daha kötüdür, çünkü diktatördür" ya da "ABD kötüdür, ama Kaddafi daha kötüdür, ilkeldir, diktatördür" gibi düşünceler savunulmuş, ABD'nin Irak'ı ve Libya'yı işgali haklı gösterilmeye çalışılmıştır.

Yani "Saddam, Kaddafi diktatörlerdir" şeklinde küçümseyici bir anlayış, bu ülkelerin bağımsızlık savaşına bir katkısı olmamış, emperyalizme yaramıştır.

TÜRKİYE’DE KEMALİSTLER VE SOL KENDİ LİDERLERİNİ DİKKATE ALMAMAKTADIR

Geçmişte Plehanov gibi kendisini sol olarak tanımlayan liderler, I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devletini emperyalizmin hedefinde olan bir devlet olarak görmemişlerdir.

Plehanov gibi sol liderler, Osmanlı devletini, padişahlıkla yönetilmesini gerekçe göstererek "gerici" ilan edip, emperyalistlerin Osmanlıyı parçalama hedefini haklı bulmuşlardır.

Ancak Plehanov'un aksine, Lenin gibi bazı sosyalist liderler ise; Osmanlının emperyalizmin hedefinde olduğunu belirtip, hem I. Dünya Savaşı'ndaki Osmanlıyı ve hem de Türk Kurtuluş Savaşı'nı "ilerici" kabul edip, desteklemişlerdir.

Kendimi "sosyalist" ya da "sol" ideolojiyi benimsemiş birisi olarak tanımlamam. Ancak, solun ve sosyalizmin önemli fikir adamlarından birisi olan Sovyetler Birliği'nin kurucusu Lenin'in bile "ilericilik-gericilik"tanımının benim gibi olduğunu görüyor ve Türkiye'deki solun kendi liderlerini dahi dikkate almadığını şaşkınlık içerisinde izliyorum.

Geçmişten hatırlanması gereken önemli bir konu ise; ülkemizin kurtarıcısı ve kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Afganistan'ın geri kalmışlığına, nasıl ve hangi yönetim şekli ile yönetildiğine bakmadığıdır.

Atatürk de, İngiltere'ye karşı bağımsızlık savaşı verdiği için, Afganistan Kralı Emanullah Han'ı ilerici olarak tanımladı ve her türlü desteği verdi.

Günümüze dönersek, Afganistan'daki Taliban'ın zaferini ilk başta anlayamasak da, arkasından meydana gelen açıklama ve gelişmeler gösterdi ki; ABD Afganistan'da yenilmiştir.

Aslında Afganistan ve Taliban üzerinden yapılan tartışmayı şuna da benzetebiliriz: Bugün Etiyopya'nın yerlileri ABD'ye karşı ayaklansa "Sen ilkel bir kabile devletisin. Sen modern değilsin, sen kurtuluş savaşı veremezsin. Biz senin kurtuluş savaşını tanımıyoruz" diye, karşı mı çıkacağız? Böyle bir mantık olabilir mi? Ancak, Afganistan ve Taliban üzerinden yapılan tartışma budur ve böyle bir tartışma yanlıştır.

AFGANİSTAN'A BARIŞ VE HUZUR, ANCAK İŞGAL BİTERSE GELEBİLİR

Taliban dediğimiz örgüt netice itibariyle, Afgan halkının içinden, Afganistan koşulları içerisinde çıkmış bir örgüttür.

Afganistan şartlarında çıkmış bir örgütten takım elbiseler içerisinde cumhuriyetçiliği, çağdaşlığı, modernliği bekleyemeyiz. Ya da, doğru bir İslam anlayışını beklemek de yanlış olacaktır.

Ama cumhuriyeti, çağdaşlığı, modernliği, doğru bir İslam anlayışını bekleyemediğimiz bu örgüt, kendi ülkesini sömüren ABD devletini def etmeyi başarabilmiştir.

Unutmayalım barış ve huzur, ancak Afganistan'da işgal biterse gelebilir.

Zaten Afgan halkı emperyalizmi def edip, özgürlüğünü kazandıktan sonra, kendi aydınlanmasını yaşayıp, o istenilen modernleşmeyi, doğru İslam anlayışını sağlayacaktır.

MEHMETÇİK AFGANİSTAN'DA NATO ÇIKARLARI İÇİN KALMAYACAKTIR

Gelelim Afganistan konusunun bizi, yani Türkiye’yi ilgilendirdiği kısma.

Afganistan jeostratejik konumu nedeniyle çok önemli bir yerdedir, oradaki her olumsuz bir hareket tüm bölgeyi etkilemektedir.

Devlet Bahçeli ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Afganistan konusundaki açıklama ve hamlelerine baktığımızda, Türk askerinin ABD ve NATO'nun Afganistan'da çıkarlarını savunmak için kalmayacağı çok açıktır.

Mehmetçik Afganistan'da NATO için kalmayacaktır. Türkiye bu konuda nettir.

Dolayısıyla Afganistan'dan ülkemize yönelik göçün olmayacağı artık kesinleşmiştir.

Buralardan anlıyoruz ki; Mehmetçik, orada ancak Afganistan halkının güvenliğini, huzurunu ve barışı sağlamak için kalacaktır.

Bu nedenle Mehmetçik Afganistan'da aktif görev almalıdır.

Öte yandan, Mehmetçiğin Kabil’de konuşlanması Türkiye'nin kozlarını da yükseltecektir.

Pakistan ebedi dostumuz, Afganistan Türkleri ise kanımızdır.

Afganistan'da sayıları 18 milyona varan Türk varlığı bulunmaktadır.

Türkiye, Afganistan'ın tekrar işgal edilmemesi için ve kendi ülkemizin ve soydaşlarımızın güvenliği nedeniyle Afganistan'da kalacaktır.

Türkiye bölge ülkeleri ile birlikte, Afganistan'ın yeniden inşasında en kritik rolü oynayacak ülkedir.

Afganistan'ın kaderinde olumlu rol oynayacak yegane ülke, Türkiye'dir.

Yalnız, Taliban üzerinden yapılan tartışmalarda bile Türkiye'de iç cephede ne kadar çok ayrışmanın var olduğuna da dikkati çekmek istiyorum.

Bütün bu tartışmaları, ayrışmaları pozitif olarak çözecek olan ise; Türkiye İttifakı'dır.

Türkiye İttifakı artık zorunlu hale gelmiştir.

"Türkiye İttifakı'nı nasıl etkin hale getiririz?" sorusunun cevabını da, sonraki yazılarımızda verelim.

# abd # türkiye # hulusi akar # Afganistan # bm # nato # Venezuela # emperyalizm # taliban # Afganistan ABD # Taliban Afganistan # Taliban Afganistan ABD # İkinci Dünya Savaşı # türk askeri # türkiye ittifakı # Kemalist # sosyalizm # Afganistan Türk askeri # Türkiye Afganistan ilişkileri # emperyalizm abd