Özel okul reklamları

Çetin Ünsalan

Çetin Ünsalan

Köşe Yazısı

Türkiye’de eğitim kalitesiyle ilgili büyük sorunlar yaşadığımız ortada. Mesleki eğitimden akademik eğitime kadar, son 20 yılda uygulanan yapboz tahtası sistemiyle, dünyanın bambaşka bir çağa koştuğu noktada büyük bir gedik açtık.

Çocukları sınav sistemi içerisinde ‘aşağıdakilerden hangisi aşağıdadır’ tadında sorularla ezberci, analitik sormaya çalışırken de subjektif cevaplarla çok doğrulu bir kafa karışıklığının içine ettik.

Neticede geleceğin ekonomisi içerisinde en büyük güç olan insan kaynağımızı ya aklını karıştırarak fikir sahibi bilgisiz ya da çok bildiği için ülkeden ümidini kesen bir hale sokmanın açmazı içerisindeyiz.

Şüphesiz bu sistem kendi içerisinde başka çıkışları da doğurdu. Özel okulların desteklenerek öne çıkarılması sürecinde eğitim diye başlanan yolda öğrenci – okul ilişkisinden, müşteri – ticarethane ilişkisine geçtik.

Müşterinin her koşulda haklı olduğu bir mantalite içerisinde de puan yapan çocuklar üzerinden vitrinlik malzeme arayan, ama eğitim – öğretim görmesi gereken çocukları da içi boş da olsa mezun eden bir yapıyla karşı karşıya kaldık.

Yani eğitim diye adlandırdığımız politikayla bildiğiniz en az 1,5 kuşağı, kayıp hale dönüştürdük. Şunu çok net ve gerçeğimizle yüzleşerek kabul etmeliyiz ki, Türkiye’deki eğitim adı altında uygulanan sistemsizlik, ilimden bilimden ve dünyadan uzak, hızla anormalleşen acayip bir şeye dönüştü.

Şey diyorum, çünkü bunun adını koymak güç. Dünyada hiçbir ülke gelecek nesillerini, büyük bir baskı ile karşılaşsa bile böylesi bir sorunlar yumağının içine itmez. Ama ne yazık ki biz yaptık ve eğitim gerçeğimiz iflasla karşı karşıya…

Bunu ne yazık ki her gelen Mille Eğitim Bakanı da kabul etti. Ama tepeden inmeci bir yaklaşımla, aklındaki uygulamayı tercih edince, işleri daha da içinden çıkılmaz noktalara getirdi.

Öyle ki Nabi Avcı bakanlık yaptığı dönemde her sene kendi koyduğu sisteme bile ‘işe yaramıyormuş’’ diyerek değiştirme başarısını gösterdi. Peki sistemdeki başarı ya da başarısızlık subjektif veya kanıtlanamaz noktada mı?

Gerek orta öğretim gerekse de üniversitelerle ilgili özel okulların şu dönemki reklamlarına, ilanlarına, söylemlerine, hatta yollara astıkları pankartlara, duyurulara bakın. Orada iddialı olduğunu ortaya koymak üzere vurgulanan her söylem şunu haykırıyor.

Türkiye’de eğitim diye bir şey kalmadı. Bu eğitimsizlik içinde çocuğunuzu kurtarmak istiyorsanız; bizi tercih edin. Bu reklamları yapanlar öyle mi değil mi bilmiyorum. Ama gördüğüm birbirinden bağımsız yapılan bu reklamlar, Türkiye’deki eğitim katliamını kanıtlar nitelikte.

# okul # özel