Avrupa’nın geleceği Asya’dadır

Ali Rıza Taşdelen

Ali Rıza Taşdelen

Paris

Avrupa Birliği (AB) 7 Şubat 1992 tarihinde Hollanda’nın Maastricht kentinde imzalanan Antlaşma ile üç sütun üzerine kuruldu.

Birincisi: Gümrük Birliği, Ortak Tarım Politikası, ekonomik ve parasal birlik, AB vatandaşlığı, eğitim, kültür, sağlık hizmetleri, sosyal politikalar, göç politikası ve Schengen Anlaşması.

İkincisi: Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası.

Üçüncüsü: Güvenlik Güçleri ve Adalet Alanında İş Birliği.

Birliğin, son 29 yılda bu politikaların hangilerini gerçekleştirdiği ve hangilerini gerçekleştiremediği çok kapsamlı bir değerlendirme konusu.

Son yıllarda çok dillendirilen konu: AB’nin Güvenlik ve Savunma İş Birliği Politikası. Yani “Özerk Avrupa Savunması”, “Avrupa Ordusu” ve bu bağlamda NATO ile ilişkilerin sorgulanması. NATO’nun ABD’nin üye ülkeleri denetim altına alma örgütü olduğu gerçeğini göz önünde bulunursak, bu aynı zamanda AB ülkelerinin ABD ile ilişkilerinin de sorgulanması anlamını taşımaktadır.

27 AB ülkesinin 24’ü NATO üyesi. Bugün Birlik içinde NATO’ya bakış, ülkeden ülkeye değişiyor. Yani ortak bir NATO politikası yok. Dolayısıyla ortak bir ABD politikası da yok. Daha doğrusu ABD ile birlikte ortak bir Rusya ve Çin politikası da yok. Hedeflenen diğer iki eksendeki başarısızlıkları da eklersek ortada bir Birlik de yok.

Olmayan Birliğin merkezi Brüksel’in, ABD ve NATO ile ilgili açıklamalarının ne kadar öneminin olduğu tartışmalıdır. Birlik içinde ağırlığı olan Fransa ve Almanya’dır. Elbette AB’nin bu iki motor ülkesinin Birlik içinde etkilediği ülkeler de vardır ama AB deyince İngiltere’nin ayrılmasıyla akla gelen bu iki ülkedir.

Bugün artık Çin’i baş düşman ilan eden ve Rusya’yı kuşatma planı içinde olan NATO’nun ağababası ABD, İttifak içindeki AB ülkelerine danışmadan, haber vermeden tek başına hareket etmektedir. AB’nin özellikle de Fransa’nın yakındığı son üç gelişmeyi sıralayalım:

ABD’nin 2019’da Suriye’deki bazı güçlerini geri çekmesi ve Türkiye’nin Suriye’de PKK/PYD terör örgütüne önemli darbeler vurarak ABD-İsrail terör koridorunu yarması, 15 Ağustos 2021’de Afganistan’dan askerlerini çekmesi ki NATO’nun Afganistan’da resmi bir misyonu vardı. Ve en son 15 Eylül 2021’de ABD’nin başını çektiği Anglosakson AUKUS Paktı ile birlikte Avustralya-Fransa arasındaki denizaltı anlaşmasının iptal edilmesi.

Bu son üç gelişmede de AB ülkeleri ve NATO üyesi ülkeler haberdar edilmemiştir. Asya-Pasifik bölgesine yönelen, Rusya ve Çin’i hedef alan ABD’nin bu politikalarını Avrupa’nın onaylamaması, ABD’yi kıta Avrupa’sını dışlayarak Anglosakson ülkeleriyle birlikte hareket etmeye yöneltmiştir. İşte bu nedenle Avrupa’da “Özerk Avrupa Savunması”, “Avrupa Ordusu” ve bu bağlamda NATO ile ilişkiler tartışılmaya başlamıştır. Ama Macron’un antenleri Atlantik’e ayarlı ve Almanya, güvenliğini NATO’nun sağlayacağı konusundaki çizgisini devam ettiriyor.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, iki yıl önce NATO'ya "beyin ölümü" teşhisi koymuştu. Macron, Avrupalı üyeleri, Soğuk Savaş'ın başlangıcında oluşturulan ittifakı savunmak için artık ABD'ye güvenemeyecekleri konusunda uyarmıştı. Macron’a bunu söyleten Türk Ordusunun Barış Pınarı Harekâtı ile PKK/PYD’ye vurduğu darbeydi. “ABD Suriye’deki Kürt müttefiklerini terk ederek NATO’ya zarar verdi. Erdoğan tarafından yürütülen bu saldırı NATO’ya büyük bir zarar vermiştir.” demişti Macron ve moonofalabama.org sitesinin “NATO'da artan beyin ölümü” başlıklı yazısında Türkiye şöyle değerlendiriliyor:

“O zamandan beri, NATO'nun durumu daha da kötüleşti. NATO komutasındaki en büyük ikinci ordu olan Türkiye, şu anda Türk devletine karşı savaşan PKK teröristlerini desteklemeye devam eden ABD'ye düşman. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik 2016 darbe girişiminden bu yana Türkiye, Rusya'ya yöneldi. NATO saldırılarına karşı savunmasını sağlayacak Rus hava savunma sistemleri satın aldı. Bundan böyle, ABD ve NATO ile ilişkiler daha da kötüleşti.”

AB’nin Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası geliştirememesinin en büyük nedeni Atlantik’ten kopamamaları ve Avrupa’nın savunmasını NATO’ya teslim etmesinden kaynaklanmaktadır. İngiltere, AB’yi frenliyordu ve bugün AB’nin Doğu Avrupa ve Baltık ülkeleri de NATO’da ABD’nin yanında yer alarak direniyor ama bunun esas sorumlusu Fransa ve Almanya’dır.

ABD Başkanı Biden Macron ile görüşmesinde “güçlü” bir Avrupa savunmasını desteklediğini ve bunun NATO’yu güçlendireceğini söyledi. Macron ise ABD’den yediği kazığa rağmen durumdan memnun bir tavır sergiledi.

Atlantik ile Asya arasına sıkışan Avrupa manzarası devam ediyor. Almanya, Çin ve Rusya ile önemli ekonomik ve ticari ilişkilere sahip. Asya’ya yönelmeyen Fransa Atlantik’in derin sularında boğulacaktır. Atlantik, NATO’suyla diğer kurumlarıyla dağılmaktadır. AB, Atlantik cephesinde kalmakta direnirse o da dağılacaktır. Çünkü Asya’da yeni bir dünya doğmaktadır. Üretim oradadır, ekonomik gelişme oradadır, paylaşma oradadır. Fransası Almanyası; Çin’e, Rusya’ya, Hindistan’a ve hatta hızla Atlantik’ten kopan ve Asya’daki onurlu yerini alan, bölgemizde komşularıyla birleşerek barışı getirecek ve zorunlu olarak üretim ekonomisine geçecek olan Türkiye’ye de muhtaçtılar.

Avrupa yaşlanan nüfusu, artan yoksulluk ve işsizlik, üretim ve yatırımdaki düşme ile borç batağındaki Avrupa’nın geleceği Asya’dadır.