Fransa’da partiler işlevini yitiriyor

Ali Rıza Taşdelen

Ali Rıza Taşdelen

Paris

Fransa cumhurbaşkanlığı seçimleri Mayıs 2022’de yapılacak ama şimdiden kamuoyunun gündemine oturmuş durumda.

Son iki dönemde Ulusal Birlik Partisi lideri Marine Le Pen ikinci tura kalan lider olmuştu; 2012’de sosyal demokrat François Hollande’a, 2017’de neoliberal Emmanuel Macron’a karşı. İkisinde de seçimleri kaybetmişti.

Macron’a neoliberal dedim ama Hollande da neoliberal; her ikisi de Atlantikçi ve küreselleşmeci. Sistemin biri sol diğeri sağ ayağı.

Marine Le Pen ise kendisini sistem karşıtı olarak görüyor. Macron’un seçildiği 2017 seçimlerinde yarışın “Vatanseverlerle küreselleşmeciler arasında” geçtiğini söylemişti.

İFLAS EDEN BATI DEMOKRASİSİ

Fransa’nın iki geleneksel siyasal akımı vardı: Sosyal Demokratlar ve muhafazakârlar. Biri sol diğeri sağ akım olarak adlandırılırdı.

İkinci Dünya Savaşı sonrası bu partiler giderek halkın desteğini ve güvenini yitirdi ve 80’li yıllardan sonra da küreselleşeme süreciyle eriyip gittiler.

Neoliberalizmin dolu dizgin girdiği Avrupa Birliği (AB) sürecinde devletlerinin ulusal dinamikleri, sosyal yapıları, egemenlikleri zayıfladı. Neoliberal politikaların yıkımı ağır oldu; işsizlik, yoksulluk, başta sağlık olmak üzere sosyal hakların tırpanlanması, emeklilerin çoğunluğunun neredeyse açlığa mahkûm edilmesi, sendikaların küçülmesi…

Siyasilere güven sıfırlandı ve bu geleneksel partiler iflasın eşiğine geldi. 14 yıl ülkeyi yöneten Sosyalist Partinin cumhurbaşkanı adayı seçimlerden yüzde 7 oy almıştı. Bu sonucu önceden gören ve geleneksel partilerin seçimlerde bir başarı elde edemeyeceğini anlayan Fransız derin devleti, tekelci burjuvazisi, Macron’u piyasaya sürdü.

Marine Le Pen’in partisi oy oranı itibarıyla birinci parti olmasına rağmen, gerek milletvekili ve yerel seçimlerde gerekse cumhurbaşkanlığı seçimlerinde iki turlu seçim sisteminde başarı şansı olmuyordu. Çünkü seçimi kazanma ihtimali olduğu her yerde “sağlı sollu” diğer tüm partiler birleşip karşı oy veriyorlardı. Bunun adı da demokratik seçim oluyordu.

MARİNE LE PEN’İN İKİNCİ TUR ARAYIŞI

Marine Le Pen, baba Le Pen’nin geçmişte yaptığı ırkçı/faşist söylemden parti yi kurtarmak ve merkeze çekmek için önemli bir çaba harcamış hatta babası Jean Marie Le Pen’i partiden atmıştı. Ama yine de bu yerleşmiş olumsuz etiketten kurtulamıyordu.

İşsizler ve düşük gelirli emekliler yani yoksul kesimlerbgeleneksel sol partilere değil artık oyunu Marine Le Pen’nin Ulusal Birlik partisine veriyor.

Yani emekçilerin ve yoksulların tercih ettiği parti konumunda. Son iki seçimden ders çıkaran Le Pen, önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu etiketten kurtulmak ve daha geniş kitlelerin desteğini alabilmek amacıyla bu sonbaharda partisinden istifa ederek partisinin genel başkanlığını bırakacağını açıkladı. Önce Temmuz ayında yapılacak Genel Kongrede Genel Başkanlığa aday olacak, seçilecek sonrada “Ulusal çıkarları savunan tüm Fransızların adayı” olarak 2022 seçimlerine katılacak.

MACRON-LE PEN ANKETLERDE DİRSEK DİRSEĞE

Le Pen adaylığını bir yıl önce açıkladı. Macron ise henüz açıklamadı. Halk desteği yerlerde sürünen Macron gelecek seçimlerde yeniden aday olacaktır. Ve şimdiden bu iki liderin ikinci tura kalacağına kesin gözle bakılıyor. Aralarında 2 puan fark var.

Fakat merkez sağ Cumhuriyetçiler Partisi'nden Xavier Bertrand’ın adaylığını açıklaması ve aynı Le Pen gibi partisinin adayı olarak değil de bağımsız olarak gireceğini belirtmesi ve Le Pen’i ancak kendisinin yeneceğini ve devlet otoritesini yeniden tesis etmeyihedeflediğiniifade etmesi Macron’u endişelendirdi.

MACRON’A AÇIK ÇEK YOK

Hani dedik ya! Kim Le Pen ile karşı karşıya kalırsa diğer tüm partiler Le Pen’e karşı diğer adayı destekler diye. Bu kez öyle olmayacağa benziyor. Macron o kadar yıprandı ki diğer partilerin Le Pen’e karşı Macron’u desteklemek yerine sandığa gitmemeyi yeğleyeceği konuşuluyor. Le Pen ve Bertrand örneğinde gördüğümüz gibi artık siyasi partiler giderek işlevini tamamlıyor. Macron’un partisi Cumhuriyet Yürüyüşü’nün de klasik anlamda bir parti olamadığını söyleyebiliriz.

Macron’un işi zor. Korona salgını nefes aldırmıyor. Bir yılda 96 bin kişi yaşamını yitirmiş. Günlük vaka sayıları 50 binlerde. Neredeyse ülkenin tümümde bir ay boyunca yeni kısıtlama ve sokağa çıkma yasağı kararları alındı. Esnaflar iflasın eşiğinde, kapanan fabrikalar, artan işsizlik zaten var olan ekonomik krizi daha da büyüttü. Yani turpun büyüğü heybede. Bakalım aday olabilecek mi?