Muharrem Yerli

Muharrem Yerli

Köşe Yazısı

Memleketten Yaşanmış İnsan Manzaraları!..

Daha dün..Mahallenin bakkalına giderken,Kapı aralığında, adamla göz göze geldik.Elinde iftar pidesi,Gözümün bebeğine bakarak;“Gördün mü müheppet de yedik” dedi.Selamsız sabahsız gözümün içine bakarak söyledi.Toparlandım..“Hayırdır görülen bir davanız mı vardı” dedim.“Yedik” lafına döndüm;“Yakınlarınız mı yargılanıyordu”Gözünü neredeyse kapı aralığındaGözüme değdirecekti..“ Kavala, Kavala, görmedin mi, müheppet verdiler”“Peki sizin de bir yakınınız mı davaya dahildi”“Yok” dedi..Önünden çekildim, dışarı çıktık.Bırakın Kavala ile bir yerde karşılaşmayı,Kırk gece uyanmadan uyusa,Bir gece rüyasında görmesi mümkün değil..Göreceği rüyada Kavala,Boya, tiner, fırça, spatula, mala olarak görünürse,Bir şey diyemem..Yanımızdan geçen biri kulak kabartsa,Boya ustası arkadaşı,Kavala’nın dayısının oğlu falan zannedebilirdi…Ya da;Aynı davadan beraat etmiş biri..Ayaküstü, ikna olmuş gibi vedalaştı..Gün batımı Kadir Gecesi’ne girecektik.Bakkala girerken elimi yukarı kaldırdım,“Ey Allah’ım, Amerika İnsan Hakları Savunucusu, Soros Demokrasi Kahramanı olarak anlatılıyor,Yerini medya alıyor, farkında mısın”…/Adam..Akşamdan Çanakkale Köprüsü’nün açılışını televizyondan naklen izlemiş belli..Masada çay içtikleri arkadaşlarına nasıl anlatıyor,nasıl anlatıyor.. Dili ağzına sığmıyor..Gören sanacak ki; baş mimar bu!Birden, köprünün sahibi gibi konuşuyor,Aniden heyecanlanıyor:“O bayrak yeter” deyip,Sıkıştığı yerden bayrağı eline alıp çıkıyor..Dinleyenler duman ediyor adamı,Oradan geçen arabaların az olacağını söylüyorlar,O paranın kendi ceplerinden çıkacağını,O para ile çok fabrika yapılabileceğini,Adam,“ Yol kısaldı” dedi.. en son..Acıdım adama, belki oralıdır, buradan bir savunma yapar diye düşündüm:“Amca Çanakkaleli misin” dedim..Döndü yüzüme baktı.“Yok.. Ardahan Akçakale”…/Geçen..Şehrin en işlek caddelerinin birinde,Bir banka önünde her gün de gördüğüm,Orta yaşın üstünde ayakkabı boyayan birine,Yerel televizyonun muhabiri mikrofon uzattı;Pahalılık, geçim derdi, işsizlik gibi,Birçok şeyden bahsedip soru sordu.Belli ki, muhabir,En alt tabakadan bir ses duymak istiyor;Adam sigardan sararmış sarı seyrek bıyığını sıvazladı.Boyalı, çatlak, bakımsız elleri ile şapkasını geri itti.Sonra kısık biraz da korkak,Ama bir o kadar da,Aklına danışılmış biri edasıyla,Etrafına da kuşkuyla bakarak,Mikrofonu geri itti.“Babam, beni konuşturup içeri mi attıracaksın,Boya sandığıma kilit mi vurduracaksın” dedi.Tanık olduğum bu olayı,Şehrin Sokrates’ine sordum bir karşılaşmamızda..“Herkes mülkiyetini eşsiz sanır ve önemser,Konuşacağı her şey onu elinden alır korkusuyla yaşar,Ne yapsın garip,Onun da fabrikası o,Kilit vurulacağından korkuyor” dedi."Ama senin ki çok ileri taşımış işi"Diyede ekledi sonradan. Aynı akşam yolda gördüm:Sırtında fabrikası,Ağzı üç bira kokulu yanımdan geçti gitti..…/Bundan birkaç gün evvel…Bir arkadaşım, akşam yemeğine davet etti beni..Yemekten sonra;“Allasen bu akşam kal bizde” dedi,Baba, oğul bir de ben, geçtik salona..Ekranda maç özetleri başladı.Baba Galatasaraylı, oğul Fenerli..Baba:“Aha aha aldığınız adama bak” dedi oğluna.Oğlu,“Sizin aldığınızı da gördük, üç maç oynadı,Sonra ne yaptınız..”“Oğlum sizin aldığınız hiç maça çıkmadı” dedi.Ben yüzlerine bakıyorum.Sanki biri Fener’in diğeri Galata’nın,Transfer komite başkanı..Baba:“Biz yine sattık, üç milyon kar ettikPeki siz, aldığınız paraya satamadınız,Elinizde kaldı..”Oğlu,“Yaa bırak baba, cebinizde para yok,Bu sene hakem de alamadınız,Bak küme düşüyorsunuz..”Ben..Aralarında bir Fener’in, bir Galata’nın,Mali kuruluna gidip geliyorum..Sanırsınız, iki kulübün de anahtarı bunların cebinde..Bir ara yoruldular mı ne.. sustular..Tekrar aynı yere dönmesinler diye..“Ağabey sizin dükkan ne durumda” dedim.Oğluna yan gözle baktı:“Aha bu şerrefsiz yüzünden batıyoruz..Yok, kurtarmayacağız..Gidip zincir marketlerin arasına açtı bakkalı. Ayı mağarasının ağzına bal kovanı koydu,Aha bu deyyus”Oğlu asıl meseleye geldi,"Valla ben, şahsen, bizzat Trabzon'un şampiyon olmasına çok sevindim.Bırak olsun abi.."Sonra.. ben engelliyormuşum gibi yüzüme baktı.

Yazının Devamı

Sustum, sıra bana gelmedi!..

O akşam.. Koydum efkarımı masanın orta yerineOnu dağıtacak şişe de onun yanında..“Haydi bakalım” dedim.“Dağıtın şu purslu havayı”Kapattım gözlerimi“Sizi dinliyorum” dedimGöz göze geldiler.Şişenin göz kırptığını gördüm efkarımaBir kaşıyla da beni işaret etti, alaysı..Görmedi efkarım, benim gördüğümü..Ben görmezden geldim, anlaştıklarını.Saf saf anlattı şişeye.. Aptal efkarımın,Daha üçüncü kadehte,Dili damağına dolaştı.Eli ayağı tutmaz oldu.Dördüncü kadehte,Düştü mü şişenin içine,Boğuluyor avanak!Bassa parmaklarının ucuna,Çıkacak dışarı,Şişe boynunu kısmış zaten..O,Çöp kutusunda ekmek arayanÇocuğu atıyor dışarı..Gelip düşüyor önüme çocuk,Eli ayağı kir içinde..Bir nefes alıp, dalıyor geri..Fizik öğretmeninin,Karton yüklü arabasını itiyor arkadan,Nefes nefese kalıyor,Cağaloğlu yokuşunda..Sonra..Oğluna pantolon alamayan, çocuğunBabasını çıkarıyor su kuyusundanIslak ıslak düşüyor adam önümeGözyaşı ayrı yerden akıyor adamın..Karışmıyor kuyu suyuna. Sonra gidip,Annemin mezarı başında duruyor:Anlamadığım dualar ediyor,Bana “amin de” diyor.Diyorum içimden.Annem gülümsüyor, gül yüzünden..

Oradan kalkıp,Bir Amerikan Barı’na girse,Beğenir misiniz..Her biri bir eyaletten gelmiş,Beş kişi,Bir kadın..Bir kadeh daha var; sahipsiz!Belli, Biri daha gelecek..Vurdu mu yumruğu masaya?“Eyvah” dedim..Aldı başına belayı..Kırdı, dağıttı masayıTeker teker önüme düşüyor hepsiAğızlarından, yüzlerinden ihanet akıyor,Cerahat gibi, irin gibi..Midem bulanıyor..…/Çıkıp oradan,Bir petrol istasyonuna gidiyor,Sıfırlıyor tüm rakamları,Çıkıp bağırıyor bir tepenin üzerinden,Şapkasını havaya atan köylüler,Sıraya giriyorlar traktörleri ile istasyonda..Depolarını dolduranlar,Römorklarına, tohum, gübre, fidan yükleyip,Köylerine yollanıyorlar..Tarlaları karınca sardı sanırsınız..…/Attı paltosunu iki omzuna,Bir yürüyüşü var:Sıçan yuvasını satın alırsınız..Bir bakışı var,Ben bile korktum efkarımdan!Nasıl yaptı, bilmiyorum:Açtı tüm kilitli fabrikaları,Geri aldı satılanları..Birden çarklar döndü, uğultu ile..Bacalar dumanlandı.Şehrin işsizleri doluştu fabrikalara..Fabrikalardan türküler yükseldi göklere..…/Bastı tüm tarikatları, cemaatleri,Hepsinin el koydu varlıklarına,Arsa, bina, ne varsa..“İlahiyatlar yetmiyor mu size”Kükredi..Kapattı iç, dış borçNe varsa…Sonra..Topladı tüm öğretmenleriAtadı hepsini bir bir..Çantasını alan bir köye gitti..Marşlar yükseldi köy okullarından..Beşinci kadehte demez mi:“Yine yeniden Köy Enstitüleri” Çıktı şişenin üzerine,Gerdi bacaklarını bir yay gibi..“Toplayın şu emekli vekilleri:Aldıkları maaşları geri verecekler”Her köye bir kütüphane kurduO paralarla..Eğitimi bedava yaptı,Sağlığı bedava..Gaz, sudan ucuz,Su bedava..Yirmi kişiye bir doktor!..Hastanede hasta ara,Bulamazsın..Bir ara ortadan kayboldu,Meğer.. Önleyici sağlığı çalıştırmış…

Çıktı mı Ağrı’nın tepesine..Şişenin üstünü Ağrı sandı, herhal,Avaz avaz bağırdı:“Heyt be!Bu işte, bu, memleket bu..Köylüm gülür, canım gülürGüler güzel çavan !”Baktım,Yeniden düşecek şişenin içine,Çektim kolundanGeldi sarıldı boynuma“Sevdasına kurban olduğum,Onu da başka bir akşam konuşuruz, Haydi eve gidelim” dedi..“Otur sarhoş” dedim.“Zaten evdeyiz”Yüzüme baktı baktı,baktıTanımadı beni!Ben tanıdım o masadaO akşam onu..Adam gibi efkarmış..Kıskandım vesselam

Yazının Devamı

Milleti olmayacak ittifakın adayını açıklıyorum

Milleti Olmayacak İttifakın Adayını Açıklıyorum:

Sepp Piontek!Durum oraya gidiyor.Biliyorsunuz,Piontek, bir dönem Türk Milli Futbol Takımını çalıştıran,Polonya asıllı Alman futbol adamı..Bunlar,Uzun süre galibiyet yüzü göremeyen takımın,Teknik direktörünü kovduktan sonra,Kapı kapı dolaşan kulübün düştüğü duruma düştüler!Durum aynen böyle değil mi;“Haşim Kılıç’ın menajeri ile görüşüldü”“Mansur Yavaş’ın sözleşmesinin bitimini bekleniyor”Ekmel mesaj gönderdi:“Çağırırlarsa yeniden gelirim, Boğaz’ı unutamıyorum”Bunlar bu şaşkınlıkla,Fatih Terim’e falan da giderler ama.. Amerika izin vermez buna.. “Fatih takımı hep Galatasaray’dan yapar” derVe bunlara her takımdan oyuncu alacak bir tarafsız adam gönderir ve gönderecek!Ben bu ittifaka, Piontek uyar diye düşünüyorum.Düşünsenize,Milliyetçi bir partinin içinin bir başka içinden çıkan ve adını da üstelik "Zafer" koyan partinin Genel Başkanı da başka bir aday arıyor..

Amerika..Çeteleri dağılmış,Atını Ala Dere’de, Bala Dere’de kaybetmişleriŞimdi bir hangarda toplayıpHepsinin yakasına birer Şerif Yıldızı takınca,Bu gariplerim de,Masanın başında birbirlerinin yıldızlarına bakıyorlar;Kimse kimseyi Şerif’e benzemeteyince,“Kim nerenin Şerif’i” diye de afallayınca,hepsiBalıkçıda malıkçıda toplanıyorlar!İşin içinden çıkılmayınca da,Yazdıkları raporları, Alman yönetici aracılığı ileBüyük Şef’e yolluyorlar..Ben anlamıyorum,Siz anlıyor musunuz…Bu partilerin yöneticileri,Yardımcıları,İl, ilçe başkanları, üyeleri..Bu partilerde niye duruyorlar..Haydi,Amerika eski kovboylarını topluyor,Ya siz…Hiçbiri partisine sahip değil,Hiçbiri kendi partisinin adayı, adamı, başkanı olamıyor..Düşünün;Uçaktasınız..Hareket etmeyi, havalanmayı beklerken,Şöyle bir anons duyuyorsunuz:“Sayın yolcularımız, pilotumuz kalkamıyor,Yedek pilotumuz da ilk uçuşunu şimdi yapmak için korkuyorDiğer firmalardan pilot arayışımız sürüyor.Çok bekletmeyeceğiz, stajyer pilotumuz hazır ama…”Şimdi, Bu uçakla havalanmayı mı düşünürmüsünüz hala..Oturup beklemeye devam edermisiniz bu uçağın içinde..

Yazının Devamı

“Allah belanızı versin” desem, Allah’ta bu kadar bela yok!..

Hoca,Koltuğunun altına aldığı karpuzlaOrmana tek başına pikniğe gider bir gün..Karpuzu keser dilimler, İki dilim karpuz doyurur Hoca’yı..Sonra..Başına geçen sıcakla uykusunun geldiğini hisseder..Diğer dilimlerden birer ikişer ısırık alıp,Ağacın gölgesinde biraz uyuklamayı planlarken,Nereden nasıl aklına gelirse,Kalkıp tüm kabukların üzerine işerVeBir ağacın gölgesine uzanır.Hayli zaman sonra susayarak uyanır.Etrafına bakınır tek yudum su içeceği bir yer olmadığını anlar.Çaresiz,Biraz önce üzerine işediği karpuz kabuklarına takılır gözü..Gelip dikilir başına;O ciğer yangını ile,“Buna değmiş, buna değmemiş” diye diyeYiyip bitirir hepsini.. …/Ve bugün.. Emperyalizm ve ona bağlı vahşi kapitalizm,Altın varaklı masalardan,Altın sırmalı tabaklardan arta kalanları,Şimdi,Bir masa etrafında topluyor;“Siz hala o karpuzun ilk dilimlerisiniz” deyip,“Hepsine önemli adam”“Önemli kadın” süsü veriyor.Bir de o karpuzun parlatıcıları var;Mikrop kırıcıları, koku alıcıları var.Onlar da bugünler için eğitildi, donatıldı.Öyle ki;Kadın hızını alamıyor,Sınırları aşıp, efendisinin düşmanına kurşun atan,Ülkenin askeri üniformasını giyiyor.Verseler göğsüne çapraz fişek dizecek!Stüdyolarda, yüksek topuklu,Orada yüksek “Basın/press”Efendisine bir başka Şirin'lik edenimiz ise;Yanına aldığı adamla, Ukrayna’nın yoksul semt pazarında, kulübede yaşayanları gösterip;“Halk burada inliyor, yanımdaki adam da,Sizi pek Sayar!Bakın o da burada, sizin için” diyor..Onlara göre; Rusya, üniformalı hiç kimseyi dokunmuyor,Hep sivilleri vuruyor!Gören de diyecek ki;O yüzden bizimki, askeri üniforma ile mikrofonu aldı eline..Efendileri adına dilleri damaklarına öyle dolanıyor ki;Sap yiyip, saman çıkarıyorlar;Her gün en az, beşyüz Rus askeri ölüyor,Her gün en az, Otuz Rus tankı imha oluyor,Her gün az, Elli Rus jeti düşüyor..Ve ölenler cansız ölüyor,İmha edilen tankları cinler kullanıyor,Düşen jetler kendiliğinden havalanıyor..Onlara inanırsak,Rusya yok oldu!Maraba ağasını hep Mekke’de rüyasında görürmüş!Bunlara göre,Kırkbeş milyonluk Ukrayna,Yüzkırkbeş milyonluk Rusya’nın üzerinden silindir gibi geçmiş..Peki..Burada Rusya’ya ağlamaları gerekmiyor mu,Düşen jetler insansız düşmüyor,Tenekeye dönen tanklar insansız yürümüyor..Her gün ölen Beşyüz Rus askerinin canı kanı yok mu.. Onların Ukraynalı çocuklar gibi çocukları yok. Çöpten tekrar masanın üzerine konuldular ya;Sahiplerinin öldürdüklerinin canı yok..Sahipleri haklı..Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da, Yemen’de, Filistin’de..Nerede ne kadar insan öldürmüşseler,hepsinde Sahip haklı!..…/Adam,Taa Edirne’den gelmiş, Kars’ta adamın evinin altında define arıyor,Binanın altına dinamit döşüyor, tünel kazıyor,Duvarı duvarına dayalı,Kirişi kirişine sökeli, komşu görüyor,Çıkıp pencereye havaya ateş edip, kaçırmaya çalışıyor Edirneliyi,Bizim karpuz kabuğundan kameralı kanallarımızVe onların mikrop kırıcıları,Biraz sonra evi evine sökeli ve evi yıkılacak Karslı komşuyu suçluyor:“Adam pencereden gelişi güzel ateş açtı”

Şimdi:Biz karınlık yemeğe,Bir tomar paraya,Bir sürümlük arabaya,Bir oturumluk eve,Bir hazlık şöhrete,Bir sezonluk tatile,Kendisini, insanlığı, insanlık onurunu, insanlık acısını,İnsanlık dramını, yok olmuş aileleri, anneleri, babaları,Kolu bacağı kopan çocukları,Ağlayan, inleyen yoksul ülkeleri, suçsuz ülkeleri, masum milletleri, Tarihi, doğayı, tabiatı yok edenlere satılanlarınÖnüne iki tablo koyuyorum:Osman Neves.. Yani Hasan Tahsin!Ve Ali Kemal!..İkisi de gazeteci..Ülkesini haksız kuşatan düşmana ilk kurşunu atan gazeteci, Hasan Tahsin.. Ülkesini kuşatan düşmana övgüler dizen Ali Kemal..Şu ölümlü dünyada,Hasan Tahsin’i her yıl milyonlar minnet ve saygı ile anarken,Ali Kemal’i milyonda bir kişi dahi aklına getirmiyor,İyi bir yanını bulmaya çalışana da,Milyonlar, Kazak Abdal dilinden cevap veriyor:“…Soranın da Avradını”... /Yerin altından gelen büyük insanlık uğultusu ile yılan, çıyan,börtü böcek gibi çıktınız sahiplerinizin masasına.. Ama..Hala bir şansınız ve seçeneğiniz var:Hangi portreyi alıp hangi yöne yürüyeceğiniz seçeneği size kalmış:Ya Ali Kemal’i göğsünüze alıp kanlı, kokuşmuş, rezil bir topluluğa karışacaksınız,Ya da;Hasan Tahsin’in resmi göğsünüzde, ışıl ışıl, pırıl pırıl ve sizin topunuzun dahi bizim bir mahallemiz etmeyeceği onurlu bir kalabalığa karışacaksınız..Ki;Bu sizi mezarınıza tükürülmekten kurtaracak,Sahibinizin masasında sidikli karpuz kabuğu olmayacaksınız..“Allah sizin belanızı versin” desek,Allah’ın size verecek belası da kalmadı:Barzanistan’da verdi,Suriye’de verdi,Afganistan’da verdi, Gürcistan’da verdi,Ermenistan’da verdi.. İran’da, Irak’ta verdi,Vietnam’da verdi,Kamboçya’da verdi,15 Temmuz’da verdi..Ukrayna'da veriyor. Artık ağanızı her gece Meleke’de gördüğünüzü Ağa’nıza anlatmayın.Ağanız kendisin de ne mal olduğunu biliyor,Sizin de ne mal olduğunuzu biliyor..Yazık size…Neyi değiştireceksiniz.. Güneş her zamanki yerinden doğuyor!..Şimdi daha berrak daha ışıltılı..İnsanlık güneşin doğduğu o yöne yürüyor.Ya o büyük insanlığın arkasına takılacaksınız,Ya da;Ayaklar altında kalacaksınız..Yağan yağmuru kimse gökyüzünde tutamadı, "güneş batıdan doğuyor" demektir sizin yaptığınız.. Hocanın kabuklarını sahibiniz dezenfekte ediyor, anlamıyorsunuz.Çok zavallısınız!..İnsanlığın onurlu birleşen yürüyüşünde yerinizi alın..Aksi halde mezarınızın yerini çocuklarınız dahi söylemeye utanacak..Yani onlar iki kere utanacak,Hem kendi, hem sizin yerinize!..

Yazının Devamı

Savaşa Evet !..

Hangimiz sancısız doğduk,Hangi demir dövülmeden şekillendi,Hangi hamur yoğrulmadan, ateşlerden geçmeden ekmek oldu,Hangi toprak karnı deşilmeden başak verdi…Çanakkale’de, çelenk mi taktık İngiliz donanmasının namlusuna,Sakarya’da, Eskişehir’de, Afyon’da,İzmir’de, Maraş’ta, Antep’te, Urfa’da,Davul zurna mı çaldık gelenlere..Biz ne Ardahan’ı öteye geçtik,Ne Edirne’den bir taş attık karşıya..Dünyanın en onurlu mücadelesini verdik.Ve bu zaferi Cumhuriyet ile taçlandırdık..Dünyanın en kutsal,En ahlaklı, en namusluVe en haklı savaşıydı bu!Ve hiç bir güzel şey, mücadeleden savaştan önce olmadı.

Ve daha dün..Bu meşru ve kutsal savaşa cephane taşıyanları,Anıtkabir, Aslanlı Yol’da,Baş tacı edenlerde vardı;Şerife Bacıları, Halide Onbaşı’yı,Gördesli Makbule’yi, Kara Fatma’yı,Tayyar Rahime..Cumhuriyetçi kadınların başları üzerindeydi:“Dün siz vardınız, bugün biz”Tulin Oygür Hoca’nın arkasında binler on binler..Başı dik,Vakur, kararlı, emin, umutlu, Cumhuriyetçi, inançlı..“Bugün biz varız”Derin anlamlı bir mesajdı: Vatan için, namus için, ekmek için,Cepheye gidecek erkeğin yanında olma kararlılığı!..Vatanı ayaklar altında kalmasın diye,Düşman toprakları çiğneyip kirletmesin diye,Şeref, onur yerlerde sürünmesin diye,Şerife Bacılara mesajdı:“Her zaman, her yerde, omuz omuzayız,Kadını erkeği yok bu işin,Dün siz vardınız, bugün biz!..”…/Ve yine daha dün..Aynı günün aynı anlamında,İzmir’de, İstanbul’da daha başka yerlerde yürüyenler de vardı:Ellerindeki pankartları, dövizleri,Bırakın yazmayı, okumaya utanır insan:“Erkeğin kalbine giden yola s…yım”“Tam namuslu olacakken, bir gülme geliyor”“Memeler baş kaldırdı”“Lilith’in sürtükleriyiz”“Namus mu, kirletmeden duramam”“Sakin ol, elindeki o … yavaşça yere bırak”“Yeter artık zıvanadan çıkalım”..ve burada söylenmeyecek, ağza alınmayacak daha neler neler..Çürümüşlük, kokuşmuşlukYürüyen festival mevtalarıAğızlarında sakızlar, akan makyajlar..Rezilliğin on bini bir para!Ve tüm kepazeliği,Soros’un, Tesev’in, Mor Çatı’nın, bilmem neyin,İstanbul Sözleşmesine ambalaj yapıp,“Savaşma seviş” diyorlar..Amerikan namlularına, Suriye’de, Irak’ta, İran’da,Kamboçya’da, Vietnam’da, Kazakistan’da…Hiçbir kadın don asmadı!Bir de bunların bar, pavyon, meyhane erkek versiyonları var;İki bira, bir kadeh rakı ile,Dante, Montaigne, Cervantes kesilirler:Hümanizma akar ağızlarından!Gözleri buğulanır, daha uzaklara bakarlar.Bakışları kaybolup derinleşince,Kendilerini çok derin sayarlar.Savaş bir cinayettir onlar için.Dışarıda arabalarına birinin çarptığı haberi gelse içeri, Şişeyi kapıp dışarı koşarlar.Babil Bağları bombalanırken,Bağdat Kütüphanesi talan edilirken,Beş bin yıllık heykeller balyozlanırken,Onlar Aydın Boysan’dan anılar anlatırlar..Ne İzmir Caddelerinde yürüyenler,Ne Beyoğlu’nun sidik kokan caddelerinden gelenler,Ne de meyhanedekiler sormazlar;Amerika nere, Suriye nere,Kazakistan’da ne işi var Amerika’nın,Paşinyan Karabağ’da kime güvendi,Amerika, Barzani’yi niye bu kadar sever,PKK bu silahları kimden alır,200 bin tır silah PKK’ya niye verildi, Kaç askerimiz, polisimiz, öğretmenimiz, vatandaşımız şehit oldu,Tren Garı’na neden bomba konur, Neden, suçsuz insanlarımız mayına basar,Mayınlar nereden gelir.. Ukrayna nere, Amerika nere,

Bir çete, bir kötü aile,Gelip bunların apartmanına yerleşse,Camlarını kırsa, asansörde dövse,Haraca bağlasa, kazandıklarına el koysa..İşte Rusya gelip burnunu dibine giren Amerika’yaVe O’nun kuklasına bunların yapacağı işi yapıyor!Bilmiyorum;Bunlar böyle bir zorbaya;“Savaşmayalım, sevişelim” mi diyeceklerdir ?!…/Bu insanlığın vahşi emperyalizmle son savaşıdır.Emperyalizm, her yerde yeniliyor.Ve kendisi de yok ortada.Taşeron kuklaları var.Onlar da yeniliyorlar.Barzaniler, Paşinyanlar, PKK, PYD.. Ukrayna'nın Amerikan artisti..Hepsi silahı bıraktı, bırakacak!Birleşen mazlum milletler, kendi sırtından atacakO işbirlikçilerini..Örneklerini görüyoruz.Bu yıllar, mazlumların yılı olacak.İnsanlık bu savaşı kazanacak.Hiçbir zorba, hiçbir haksız kazanmamıştır şu dünyada!Kurtuluş Savaşımız bunun altın adıdır..Bir avuç yoksul haklı, bir yığın haksızı yendi.İşte bu yüzden;İnsanlık kazanıncaya kadar, savaşa evet!Mazlum milletler mutlu oluncaya kadar savaşa evet!Zorbalar, zalimler yenilinceye kadar evet,Herkes kendi yurdunda mutlu yaşayıncaya kadar evet,Emperyalizmin içimizdeki işbirlikçileri,Çürümeyi savunan, İstanbul Sözleşmecileri,“Silahları geri verelim” diyen ve kendini açık edenleri def edinceye kadar savaşa evet!Emperyalizmin kullanıp çöpe attığı Ve şimdi bir araya topladıklarını dağıtıncaya kadar savaşa evet!Onurlu, namuslu, başı dik, bağımsız, hür,Kendi kültürüne bağlı, kendi geleneğine sadık,Vatanını ve o vatanın üzerinde yaşayanı sevenler, emeği savunanlar, üreticiyi Baştacı edenler, El üstünde tutanlar iktidar oluncaya kadar savaşa evet!Vicdansıza, kitapsıza, ahlaksıza, haine,İşbirlikçiye, namussuza, ihanetçiye, düşmana çalışana karşı savaşmazsan.. Nasıl gelecek o barış!..

Yazının Devamı

Son yemek...

Ne masalar kuruldu bu topraklarda,Nice masalar devrildi bu topraklarda..

Bozuk tohumu tutmadı bu topraklar,Güneş doğmadı üzerine,Su akağını değiştirdi.

Bu toprağın üstündekiler,Aç gezdi tok sallandı.Seyid Ali bir tas hoşafla girdi güllenin altınaDüşman belliydi.

Yazının Devamı