Bu ülkeyi ve çıkarlarını savunan milletvekillerine açık mektup

Soner Polat

Soner Polat

Köşe Yazısı

Türk subayları ve özellikle denizciler, Cumhuriyeti, Atatürk’ü ve Türkiye’nin stratejik çıkarlarını savundukları için sırtlarından vuruldu. Ayrıca, Batı’nınyasak saha olarak gördüğü savunma sanayi alanındaciddi bir atılım yapılmasına ön ayak oldukları için de tutsak edildi;uzun süre zindanlarda tutuldu. Hâlâ esir tutulan silah arkadaşlarımız var! Hapiste geçen günlerimiz vatana millete feda olsun!

Kişisel düşünceme göre Türkiye, açık veya örtülü bir emperyalist saldırı ile karşı karşıyadır. Genellikle TBMM’nin gündemine taşınmayan ve çoğunlukla Türk milletinden saklanan stratejik konular, güncel politikanın çok ötesinde ülkemizin bekası ve geleceği ile ilgili yaşamsal dinamikleri üzerinde barındırır.

Bu nedenle, aşağıdaki konulardaki fikir ve düşünceleriniz Türkiye’nin selameti için hayati bir önem ve öncelik taşıyor.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) için Annan Plânı benzeri bir girişim kabul edilebilir mi?

Doğu Akdeniz’de Türkiye ve Kıbrıslı Türklerin hak ve çıkarlarını Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), İsrail ve Batı ülkelerine karşı korumak gerekmez mi? Torunlarımızın da hakkı olan kaynakları uysalca başkalarına bırakmaya, en azından ahlaki olarak hakkımız var mı?

Ege’de, “Egemenliği Antlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmemiş 151 Ada Adacık ve Kayalığın (EGEAYDAAK)” Yunanistan’a devredilmesine rıza gösterilebilir mi? Böyle bir sonuç Ege’de zaten dar bir alana hapsedilen Türkiye’ye Batı’dan ağır bir jeopolitik darbe indirmez mi?

Ege’de karasuları, hava sahası, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge konularında ne düşünüyorsunuz?

ABD ve Batı ülkelerinin Karadeniz’e girişine sıcak bakıyor musunuz?

Irak, Kerkük, Türkmenler ve Irak Bölgesel Kürt Yönetimi hakkında ne düşünüyorsunuz. Irak kuzeyinde bağımsız Kürdistan devletinin kurulmasını nasıl karşılıyorsunuz? Ülkemizin güneydoğusunda özerk kuzey Kürdistan’ın kurulma çalışmaları sizi rahatsız etmiyor mu?

Ülkesini emperyalizme karşı kahramanca savunan Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın diktatör ilan edilmesi, ABD istedi diye bu komşu ülkeye düşmanca davranılması Türkiye’ye ne kazandırdı ve ne kazandırabilir? Güney sınırlarımızda terörist örgütler ile komşu olmamız sizlere de garip gelmiyor mu?

İran ile ilişkiler Batı’nın taleplerine göre mi düzenlenmeli?

Ermenistan’ın ülkemizden küstahça isteklerine nasıl bakıyorsunuz? “Sözde Ermeni Soykırımı” iddialarının emperyalist bir yalan olduğuna, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin Doğu Perinçek kararından sonra yürekten inanıyor musunuz? Ermeniler, “sözde 100’üncü yıldönümü” dedikleri 2015 yılına bütün güçleri ile hazırlanırken, Türkiye olarak biz ne yapmalıyız?

Güneydoğu bölgemizde fiilen kaybolan devlet denetimini yeniden canlandırmanın önemine inanıyor musunuz?

Terör örgütü PKK ile mücadele, şimdiye kadar olduğu gibi, ABD’nin koyduğu sınırlamalarla mı yürütülmeli?

İsrail ve İncirlik üssünü korumak için ülkemize yerleştirilen Füze Kalkanı ve Patriotfüze bataryaları hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu sistemlerin Türkiye’ye somut bir fayda sağladığına inanıyor musunuz?

Türkiye’nin ulusal savunmasında ihtiyacı olan harp malzemelerini sadece Batı ülkelerinden tedarik etmesi bir zorunluluk mudur? Koşullar uygun olduğunda, örneğin Brezilya’dan bir harp teçhizatı satın alınamaz mı? Çin’den bir harp malzemesi tedariki söz konusu olduğunda, Batı ülkeleri ve NATO’nun kıyameti koparması normal bir davranış biçimi olarak görülebilir mi?

ABD’nin başa getirdiği Karzai ve Maliki hükümetleri, Afganistan ve Irak’taki yıkımın tek sorumlusunun Amerikan işgali olduğunu açıkça vurgulamaktadır. Libyave Suriye’de olduğu gibi, ABD’nin tüm uluslararası saldırılarını desteklemek zorunda mıyız?

TSK’ya kurulan kumpas itiraf edildiğine göre, hangi açıdan bakarsanız bakın, yapılana “vatana ihanet”ten başka bir elbise giydirilemez! Bu durumda, bu hainliği yapan ve yaptıranları ortaya çıkarmak için devletin tüm imkânları seferber edilmeli midir?Maddi deliller,ihanetin paralel yapı ve bazı yabancı devletlere kadar uzandığını gösterdiği takdirde ne yapılmalıdır?

Türkiye’nin jeopolitik açıdan kritik bir coğrafyada yer aldığına ve bu bölgede, ancak caydırıcı silahlı güce sahip devletlerin ayakta kalabileceği fikrine katılıyor musunuz?

Eğer katılıyorsanız, AB raporlarında (2011 AnnualAdvancement Report) yer alan, “NATO gücü olan TSK’nın harekât yeteneği (operationalcredibility) hakkındaki endişelere” siz de katılıyor musunuz? Katılıyorsanız, TSK’nın moral ve motivasyonunu ile muharebe etkinliğini artırmak için neler yapılmasının uygun olacağını düşünüyorsunuz?

Yaptığınız yüksek seviyeli analizlerde, kaç yıl içinde Türkiye’nin AB’ye tam üye olabileceğini değerlendiriyorsunuz? Dürüstçe sorayım, günün birinde Türkiye’nin AB’ye alınacağına gerçekten inanıyor musunuz? Yoksa bu süreç, küresel ve ulusal düzeydeki bir tiyatro oyunu mu?

“Türklük”, “TC”,“Türk milliyetçiliği”, “Atatürk ilke ve devrimleri” gibi Türk devletinin kuruluş ideolojisini temsil eden değerlerle oynanması olağan karşılanabilir mi?

Göğsünüzü gere gere “Ne Mutlu Türk’üm Diyene!” diyebiliyor musunuz? Türk Milleti tanımını sulandırmak, Anayasa’nın devleti devlet, milleti millet yapan maddeleri ile oynamak mayınlı sularda dolaşmakla eşdeğer değil midir?

Sayın milletvekilleri, bu kritik süreçteki tavrınız, belki de ülkenin kaderini belirleyecek! Şu tepkinizi duyar gibi oluyorum. “Bizler yemin ettik. Vatan, millet, bayrak ve Cumhuriyet için göğsümüzü siper ederiz! Bu konuları kimseden öğrenecek değiliz!Bizden şüphe mi ediyorsunuz?”

İbrahim Peygamber Yüce Yaradan’a, “Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster!” deyince, “İnanmıyor musun?” şeklinde bir cevap almıştı. O da, “Şüphesiz inanıyorum, fakat kalbimin tatmin olması için (istiyorum)” diye Rabbine yakarmıştı.

Türkiye’nin iyi ya da kötü, ama mutlaka Türkiye’den yönetilmesini istiyoruz. Sınırlarımız dışından esen rüzgârlar, ülkemize sadece acı ve gözyaşı getirdi. Bizler de şüphesiz sizlere yürekten inanıyor ve güveniyoruz. Sadece kalbimizin tatmin olması için sizlerin; seçmenlerinizin ruhuna, vicdanına, değerlerine ve onlarca yılın birikimi sonucu oluşan duygu dünyasına uygun davranacağından emin olmak istiyoruz. Ayrıca, bu hayati konularda kuzuların sessizliği rolünü terk edip sesinizi yükseltmenizi ve millete güven vermenizi bekliyoruz.

Ünlü Fransız aydınlanma filozofu Volter (Voltaire)’in (1694-1778)bir diyalogu ne kadar anlamlı!

Medroso: “Bizde kimse düşüncesini söyleyemediği için Lizbon’da tam bir sükûn var.”

Dolmiud: “Bu sükûnet, sessizlik içinde uyumla kürek çeken forsaların sükûnetidir!”

Değerli Milletvekilleri;

En güzel, en sıcak ve en içten duygu ve dileklerimle, hepinize en derin sevgi ve saygılarımı sunuyor, zorlu görevlerinizde ve her türlü faaliyetinizde engin başarılar diliyorum. Yolunuz ve bahtınız açık olsun…

Amiral Soner POLAT

# Bu # ülkeyi # savunan # milletvekillerine # açık # mektup