Fransa (E) İstihbarat Başkanı Alen ne anlatıyor?

Metin Akgerman

Metin Akgerman

Köşe Yazısı

Alen Juiye (Alain Juillet) eski DGSE başkanı. DGSE Fransa'nın CIA'si yani dış istihbarat birimi, yani en önemli istihbarat kurumu.

Alen geçenlerde, mart ortasında, bir Youtube kanalında (bakınız bağlantılar) açıklamalarda bulundu, bana ilginç geldi ve bu çeviri ağırlıklı yazıyı hazırlamaya karar verdim.

Alen bir Türkiye dostu değildir. Söyledikleri içinde doğrular, yanlışlar ve kısmen-doğrular olabilir. Belirli olayların sebep-sonuç ilişkilerini kasıtlı olarak çarpıtmak veya esas faktörü gizlemek istiyor olabilir. Şüphecilik ile okumanızı tavsiye ederim. Alen bu konuları çıktığı programlarda anlatıyor ve bu mesajlar milyonlarca insana ulaşıyor. Alen saygın bir isim, birçok ulusal nişan, şövalyelik unvanları vs. sahibi ve anlattıkları takdir görüyor.

Kelime-kelime olmasa da anlattıklarını kendi ağzından konu başlıklarına ayırarak çevirdim, kendi notlarımı da parantez içinde belirttim. İlginizi çeken konu başlığına atlamanızı tavsiye ederim. Konular heyecanlı. Suriye, Ukrayna, Kaddafi, Nükleer denizaltılar, masonluk, Fransa'ya ABD'nin attığı kazıklar vs.

SURİYE NASIL BU HALE GELDİ?

Suriye'nin bu hale gelmesinin üç sebebi var. Şehre göç, Katar-İran boru hattı rekabeti ve Amerika'nın Müslüman kardeşleri bazı ülkelerde iktidar yapma planı.

Suriye'nin dörtte üçlük kısmı çöl ve halkı fakir. Bu insanlar daha iyi hayat bulma amacıyla şehirlere akın ettiler, kırsaldaki her şeylerini bırakıp şehirlere göçtüler. Şehirlerin çevresinde gecekondu mahalleleri oluşturdular ve aradıklarını bulamadılar. Hayatları daha iyi değil daha kötü oldu. Bu fenomenin yarattığı sosyal etki Esad'a karşı olan akımı besledi. Benzer köyden şehre göç hareketi Fransa ve Fas'ta da zamanında görüldü ve hazırlık yapıldı ama Suriye'de hazırlık yapılmadı.

İkinci faktör gaz boru hattı konusu. Esad'ın masasına iki boru hattı projesi kondu. Biri Katar gazını Türkiye'ye BTC hattına bağlayan proje, diğer ise İran gazını Tartus limanındaki Rus üssü yakınından Akdeniz pazarına bağlayan proje. Esad, İran projesini seçti. Katar bunu beğenmedi ve Libya'da yaptıkları gibi rejime karşı IŞİD hareketini destekledi.

Diğer faktör ABD'nin Müslüman kardeşleri iktidar yapma projesi. ABD selefi radikal İslam hareketinin Ortadoğu'da bazı ülkelerde iktidar olmasını önlemek için Müslüman kardeşler hareketini Mısır, Tunus gibi birçok ülkede destekledi ve birçok ülkede onları iktidara getirdi. Mısır'da başarılı oldular, Türkiye'de Erdoğan'ı iktidara getirerek başarılı oldular. Aynı yöntemler Suriye'de de uygulandı ve Esad'a karşı IŞİD yaratıldı ve desteklendi ( IŞİD haricinde bir de Katibas militanlarından bahsediyor-MA) ancak başarılı olamadılar. Suriye halkı Esad yerine dinci rejiminin gelmesini desteklemedi. Nasıl Saddam Irak'ında dini özgürlükler vardıysa, Suriye'de de zaten dini özgürlükler vardı. Klasik Müslümanlar, Hristiyanlar, Yezidiler, Yahudiler ve komünistler Esad'ı destekledi.

Türkiye'de Erdoğan'ı ABD iktidara getirdi. Erdoğan Müslüman Kardeşler'e çok yakındır. ABD daha sonra hatasını anladı ve Erdoğan'ın eski arkadaşı Muhammed Gül ile darbe girişimi düzenledi. Erdoğan, Muhammed Gül'ün destekçilerini hapse attı ve etkisizleştirdi. (isimleri karıştırdığını burada görüyoruz-MA).

Esad'ın devrilmesi projesine biz de Fransa olarak Amerikalılar ve Katarlılar ile beraber elbette destek verdik. Bu konu hakkında birçok kitap çıktı her şey anlatıldı. Dönemin Suriye Fransa büyükelçisi bu konu hakkında ilginç bir kitap yazdı. (Acaba Michel Duclos'un kitabından mı bahsediyor? -MA) Uçaklardan paraşütlerle silahlar indirildi. Biz de başarısız olduk.

Suriye'deki petrol konusuna değinecek olursak, Suriye'deki petrolü bir dönem IŞİD çıkardı ve dendiğine göre Erdoğan'ın oğluna sattılar. Daha sonra Amerikalılar bölgeye yerleşti ve petrolü şimdi Amerikalı şirketler çıkartıyor. (Erdoğan'ın oğlunun IŞİD'den petrol alması konusunun doğru olduğunu düşünmüyorum, başka isimler bu konuda basında haber olmuştu ancak röportajı sansürlemedim-MA)

UKRAYNA

Ukrayna'yı uzun yıllardır takip edenler için bu olanlarda sürpriz bir durum yok. Sürpriz olan kısım savaş çıkması. Ukrayna konusunda biz Batı olarak hatalıyız. 2014'ten beri Minsk anlaşmalarını uygulatmadık. Fransa, Rusya, Ukrayna, Almanya olarak Minsk anlaşmalarını imzalamıştık, Ukrayna uymadı, Rusya anlaşmalara uyum istedi, biz ise Ukrayna'nın uymasını sağlamadık.

 91'de Almanya birleşecekti, NATO'ya girecekti ve NATO daha fazla genişlemeyecekti. Roland Dumas ( Mitterrand’ın dış işleri bakanı-MA), ve ABD'li diplomatlar hepsi bu konuda mutabıktı. Buna da uymadık, NATO'yu ABD ittirmesi ile genişlettik.

Ukrayna konusunu anlamak için tarihe bakmak gerekli, 300 yıllık süregelen bir itilafın devamıdır bu. Avusturya-Macaristan imparatorluğu ve Rusya arasındaki savaşın uzantısıdır. Sonraki dönemde Hitler Ukrayna'yı aldığında Ukrayna'da bazı kesimler "Ruslardan kurtuluyoruz" diyerek sevindiler. Ukrayna'da normal Ukraynalıların yanında iki uçta Nazi yanlısı ve Rus yanlısı önemli bir kesim var.  Bunları TV de anlatırsanız konuşmanızı keserler, bir daha da sizi davet etmezler.

Biz Avrupa olarak Ukrayna'yı 20 senedir Avrupa Birliği'ne almadık. Ukrayna'da yolsuzluk başta olmak üzere çok miktarda sorun vardı. Rusya'da zaten sadece Ukrayna'nın Rus olan kesimi ile ilgileniyor.

Minsk anlaşması öncesinde batıcı bir yönetim vardı. Halkın 40% kadarı Rusça konuşuyor ama Rusçayı yasaklama kararı aldılar. Azak taburu sahaya sürüldü, onlara "git doğuda savaş" dediler. Putin, Kırım'ı almadan önce Kırım'ın suyunu kestiler. Rus nüfusa karşı korkunç bir ayrımcılık yapıldı. Biz bu olayları kaçırdık.

Yalan ve çarpıtılmış habercilik konusu da önemli bir problemdir. Biz Batı'da "Russia Today" kanalını yasakladık ama Rusya bizim kanallarımızı yasaklamadı. Rusya ile aynı fikirde değiliz diye kanal yasaklamak olur mu? Rusya ile biz savaşta değiliz ki. Yalan habere örnek olarak "Rus tanklarının Çernobil santralını bombalaması çok kötü haberdir" ifadesini gösterebilirim. Bunu söyleyen bizim dışişleri bakanımız. Onu da danışmanları yanlış yönlendiriyor. Tarih bilmeyen insanlar daha çok yalan haberin etkisinde kalıyorlar. Doğru ve yalan haberi ayıramıyorlar. Haberi okuyunca bir durup "doğru olabilir mi?" diye düşünmek lazım. Hiçbir profesyonel asker nükleer santralın yanındayken tankı ile santralı bombalamaz. Sonradan ortaya çıktı ki santrale 800 metre mesafedeki hedef vurulmuş.

Rusya'nın bölgedeki motivasyonunu anlamalıyız. Rusya'nın ilgi alanına giren bölgede sadece 4 ülke var: Ukrayna, Belarus, Moldova ve Gürcistan.

 Polonya ve İrlanda, Avrupa'da en Amerikancı ülkelerdir.

 Batı Rusya ile savaşamıyor çünkü ne darbe alacağını hesaplayamıyor. Rusya'da nükleer silah olmasaydı Batı, Irak ve Libya'da yaptığı gibi Rusya ile savaşırdı.

 Biz Fransa olarak NATO'nun yanında olmalıyız ama içinde olmamalıyız. Bakın Erdoğan'a, kafasına göre istediğini yapıyor.

 MEYDAN KALKIŞMASINDA ABD'NİN ROLÜ

Ukrayna'daki Meydan (Maidan) olayları ile iktidar değişiminde elbette ABD'nin parmağı var. Zaten kendileri söylediler, dönemin ABD dışişleri diplomatı Victoria Nuland " Ukrayna'ya ayağımızı atmak bize 5 milyar dolara patladı, artık çıkmayız" dedi. Ona "Avrupalılar memnun değil bu işten" dediler, "fuck the EU" dedi. ( Victoria Nuland'ın Ukrayna da iktidar kademelerine kimlerin getirilmesi gerektiğinden bahsettiği telefon konuşması Ocak 2014'te Youtube da yayınlanmıştı, bakınız bağlantılar -MA)

LİBYA NEDEN BU HALDE?

Önemli etkenlerden biri Suud ve BAE yönetimlerinin Kaddafi düşmanlığı. Kaddafi bu liderler ile çok didişti, birbirlerini sevmiyorlar. Bir dönem Kaddafi, Suud kralını öldürtmeye niyetleniyor.

 İkinci sebep petrol. Libya açıklarında çok petrol var yani büyük para yatıyor. İtalya ve Fransa, Libya ile ilişkilerde geleneksel olarak çok etkili ülkeler. Total’in ve başka petrol şirketlerinin Libya'da büyük yatırımları var.

 Kaddafi'nin başarısı, Libya'daki 10-12 adet aşireti beraber tutmayı başarması ve birlik gerekliliğini onlara kabul ettirebilmesi oldu. Bingazi bölgesi ise bir dönem başkaldırdı.

 Kaddafi savaşı istemedi, savaşı biz istedik. Daha önceki dönemde bir gece Amerikan uçakları Kaddafi'nin sarayını bombalamıştı ve bir kızı bombalamada ölmüştü. Kaddafi bu sebep ile ABD ve Batı'nın neler yapabileceğini biliyordu.

 Petrolün kendisi bir faktör olduğu gibi, petrol satışının dolar harici bir paraya çevrilme niyeti de bu saldırılarda bir faktör olabilir. Suudi Arabistan'ın, Katar'ın nefreti de bir faktör. Bu ülkeler de Kaddafi’ye karşı olan cepheyi destekledi.

 Libya konusu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde bizim önümüze geldi ve Putin ile görüşüldü. Buna göre "Siz Bingazi'nin güvenliğini sağlayın biz de Libya'nın diğer bölgelerini bombalayalım" şeklinde görüşüldü (Bu ifade sırasında elini sallayıp yüz ifadesi ile bu konunun karışık olduğu mesajını veriyor-MA)

NÜKLEER DENİZALTILAR KONUSU

Avustralya'ya satılan Fransız konvansiyonel denizaltıları konusunda önceden sorunlar vardı biz bunları "Fransız Kibri" ile görmek istemedik. Rapor yazmışlardı ve "alternatif aramayız" demişlerdi.  ABD'nin stratejik değişikliğini de göremedik. Trump'a odaklanmıştık ancak derin Amerika yani savunma sanayisi bunu yaptı. Öncelikli hedefe Rusya yerine Çin'i koydular. "Çin öne geçecek, tedbir alalım" dediler. Çin Denizi hedeflendi ve denizaltı gerekti. Bizim Fransız denizaltıları Çin Denizi'ne kadar gidebiliyor ama deniz altında kalamıyor. Nükleer itkili olanların ise enerji sorunu yok ve gidip dipte günlerce kalabiliyorlar.

 Nükleer denizaltılara sahip ülkelerin taraf olduğu uluslararası bir anlaşma var. Buna göre nükleer denizaltı sahibi olan ülkeler diğerlerine bu denizaltılardan satmayacaklar. (Nükleer denizaltıdan kasıt, nükleer itkili denizaltı -MA). Bu anlaşmadan dolayı Avustralya'nın denizaltı talebi için biz konvansiyonel itkili denizaltı sözleşmesi yaptık ve bu denizaltıları Avustralya'da üretecektik. Amerika ise bu anlaşmayı takmadı ve gitti bizim anlaşmayı ezdi ve Avustralya'ya nükleer itkili denizaltı sattı. Bu anlaşma detayları gizlilikten dolayı açıklanmıyor ama sanıyorum Amerika Avustralya'ya kullanılmış ikinci el Ohio sınıfı denizaltılarını satacak ve bunları derhal teslim edecek, aldığı paralar ile de kendisine yeni nükleer denizaltılar inşa edecek.

General Electric bizim Alston'u satın aldığında, bizim lider olduğumuz bu nükleer itki teknolojisinin lisans haklarını da kaybetmiş olduk. Kendi denizaltı üretimlerimizde dahi General Electric ‘in sahibi olduğu bu lisansları iki katı para ile kullanmak durumunda kaldık. Lisanslar onlarda kaldı, her şeyi öğrenip bizi enayi yerine koydular.

 VENEZÜELA

Eski ve ciddi bir sorun. ABD'nin Venezüela’yı hedefe almasının temel sebebi "United Foods" firması. Amerikan "United Foods" firması Venezüela’da tüm tarımsal üretimi kontrol ediyordu. Bu firma millileştirilince, ABD'nin Venezüela’yı istikrarsızlaştırma çalışmaları başladı. Sonrasında Chavez iktidara geldi. Amerika kendi adamını getirmek için baskıları artırdı ve müthiş seviyede ekonomik yaptırımları devreye aldı. Venezüela’nın ihracat kanallarını ve ülkeye para girişini kısıtladı.

İRAN YAPTIRIMLARI VE RUSYA

Amerika Rusya'yı iflas ettirmek istiyor. Kuzey Akımı 2'yi kapatınca gaz fiyatları artıyor. Rusya'dan gaz alımının durdurulması gerekli. Amerika'da yeterince kaya gazı yok, Avrupa'yı besleyemez. OPEC'in gaz versiyonu OGEC var. OGEC, "İki sene içinde gaz üretimini yeterince artıramayız mümkün değil" diyor. Bu durumda Rusya gazına alternatif ya İran ya da Venezüela var. Amerika, İran ile müzakere ediyor. "İhraç izni verirsek Avrupa'ya gazi gönderir misiniz?" diyor. İran yaptırımlarının kalkması konusundaki anlaşmalara Rusya'da taraf. İsrail Cumhurbaşkanı Bennett bu işlerden rahatsız oldu gitti Putin ile görüştü. İsrail, "İran'ın yaptırımlarını kaldırmadan önce İran'ın nükleer işini halledin" diyor.

AFGANİSTAN

Afganistan fakir bir ülke ve haşhaş ekimi halk için yüzyıllardır önemli bir gelir kapısı olmuş. Ruslar geldiğinde haşhaş üretimi artıyor çünkü Ruslar da tüketici. Ruslar gidiyor ve Taliban geliyor. Taliban haşhaş üretimini yasaklıyor. Halkın zor olan geçim şartları daha zor hale geliyor. Amerikan işgalinde bir kısım Afganlıların Amerika'yı desteklemesinin anahtar noktası budur. Amerikalılar bu kesimden işgal sırasında destek alıyorlar. Amerikan işgali döneminde Afganistan dünyanın bir numaralı haşhaş üreticisi oluyor. Sonraki dönemde Taliban durumu anlıyor ve çiftçilere "tamam sen üret ama ben pazarlayacağım" diyor. Şu anda durum bu.

Diğer konu ise boru hattı konusu. Afganistan'dan İran'a giden bir boru hattı konusu var. Amerikalılar bu bölgenin istikrarını bozuyorlar.

Rus işgali döneminde Amerika Bin Laden üzerinden mücahitleri (Mücahiddin) finanse ettiler ve Ruslar büyük askeri kayıplar yaşadılar. 11 Eylül sonrasında Bush birilerini cezalandırmalıydı, Afganistan'ı seçiyor. Bin Ladin’de orada olduğu için bahane oluyor.

MALİ

Mali'de biz güneydeki yönetimi kuzeydeki Tuareg ve cihatçılara karşı destekledik. Kuzeyden başkent Bamako'ya doğru saldırı vardı. Mali yönetimi Fransa'dan yardım istedi, biz de Serval isimli ilk askeri operasyon ile müdahale ettik ve rejimi koruduk. Artık sahaya inmiştik ve iki sene boyunca sahada cihatçılar ile savaştık. Atladığımız konu ise yolsuzluk içinde batmış ve halkın desteğini kaybetmiş Bamako rejimini ayakta tutmak oldu ve halkın tepkisini çektik. Cihatçılar her yerde vardı ve Barkan isimli çok daha geniş coğrafyayı kapsayan yeni bir askeri operasyon başlattık. Coğrafya büyüyünce etkinliği azaldı. Yozlaşmış rejimi destekledik, Malililer gözünde biz suç ortağıyız, çok hata yaptık.

NİJER'İN URANYUMU

Nijer'in kuzeyinde Fransız Areva firmasının işlettiği uranyum madenleri var. Öncelikle Nijer'in sosyal yapısını anlamalıyız.

Tuaregler kuzeyde ve çok fakirler. Tuaregler ılımlı İslam görüşünde olan bir topluluk. Kadın hakim bir toplumsal yapıları var, yönetim kadınlarda. Fulaniler ise ( Peul ifadesi kullanıyor-MA) farklı. Orta çağda gelmişler, ibadet eden ( pratikan ifadesi kullanıyor-MA) Müslümanlar. Bu gruplar ile güneydeki siyahlar arasında husumet var. 1000 yıldır kuzeydeki fakir topluluklar güneydeki zengin topluluklara saldırmışlar, yağmalar düzenlemişler. Devletlerin kurulma düzenine geçildikten sonra ise iktidar sahibi güney, kuzeyi cezalandırıyor, yatırım yapmıyor ve fakir bırakıyor. Uranyum madeni kuzeyde ama uranyum parası güneye ödeniyor. Kuzey kazan kaldırıyor ve cevher taşıyan kamyonlara saldırıyor. Mali'deki yozlaşmış hükümetin aksine, Nijer'de hükümet hatasını anlıyor ve hükümete Tuareg'li bakan atıyor ve kuzeye yatırım yapmaya başlıyor. Bu yüzden tüm bu ülkeler içinde bugün sorunu olmayan sadece Nijer var. Mali'den 100 kat iyi yöneticileri var. Bizim hatamız, Mali ve Çad’a çok ilgi gösterdik, Nijer'e yeterince göstermedik.

IRAK

Birinci Irak savaşında ABD korkmuştu. Kendisinin yeterince petrolü yoktu ve büyük petrol ihtiyacı vardı.  Petrolü Suudi Arabistan'dan geliyordu ve Suudi Arabistan'ın ileriki dönemde sosyal sorunlar sebebiyle istikrarsızlaşacağını düşünüyordu ve yedek bir petrol kaynağı arayışı içine girmişti.

Irak'ta petrol güneyde Basra'da ve kuzeyde Musul bölgesinde. Birinci savaşta G.Bush Basra'nın kontrolünü ele aldı ve "yeter" diye düşündü. Musul'a dokunmadılar. Basra bölgesinin petrollerini BP işletiyordu. 11 Eylül sonrasında, W.Bush Musul'a da girdi.

ALSTOM OLAYI

General Electric firması nükleer reaktörlerin birçok tipinde pazar lideri firma ancak denizaltıların nükleer itki reaktörleri konusunda bizim Alstom firmamız lider teknolojiye sahip ve nükleer reaktör konusunda birçok lisans sahibi. Alstom ‘un ele geçirilmesi ve Amerikan firmasına satılması konusunda 2-3 senelik ve her şeyin kullanacağı bir eylem planı hazırlandı.

Telefon dinlemeleri yapıldı, etki ajanları hazırlandı, sahadaki kritik pozisyonlardaki elemanlar devşirildi, finans uzmanları, bakanlık danışmanları satın alındı ve Amerikan tezlerini destekler hale getirildiler, gereken her şey yapıldı. Alstom ‘un başkan yardımcısı Piyerücci ( Frederic Pierucci - MA) Amerika'ya girişinde tutuklandı. Yolsuzluk yasasını (Anti Corruption Law-MA) ihlal ile suçlandı. FBI onu sorguladı. Onu Alstom CEO'suna karşı köstebek olarak kullanmak istediler, mikrofon takip işine geri göndermek istediler, Piyerücci kabul etmedi ve hapse girdi. Duruşmasında önüne 1000 sayfa özel e-mail görüşmeleri ve telefon kayıtları kondu. İki sene boyunca NSA, Alstom ‘un her şeyini dinlemiş. Alstom ‘un danışma heyeti tehdit edildi, her şeyi yaptılar ve başardılar.

Alstom ‘un satışı konusu o dönem ilgili ekonomi bakanlığı kurumunda görevli olan Makron ‘un önüne gelir. Makron konu ile ilgili araştırma raporu ister ve raporda "Alstom satılmamalı" kararı tavsiye edilir. Makron sonraki görevinde çevresindeki etki ajanlarının yönlendirmesi ile satış anlaşmasını imzalar. Makron sonraki dönemki suçlamalarda " ben istihbarat servisimizin önerisine göre imzaladım" der. Ulusal güvenlik boyutu olan stratejik bir teknoloji böylece Amerika'ya satılır.

BNP CEZASI

ABD'nin Fransız şirketlerine karşı ekonomik istihbarat çalışmalarına diğer bir örnek ise BNP olayıdır. BNP'ye, ABD'nin İran, Küba ve Sudan'daki yaptırımlarını deldiği gerekçesi ile 10 milyar doların üzerinde ceza kesildi ve pazarlık ile 9 milyar dolar civarında anlaşıldı.

Bu örnekte görüldüğü üzere ekonomik istihbarat birimleri sadece rakipleri değil müttefikleri de dinler, herkesi dinlerler. Müttefiklik sonsuza kadar sürmeyebilir. Bizim politikacılarımız müttefiklerimize karşı da uyanık olmak zorundadır. Mesela Almanya ile Fransa'nın çıkarları Rusya'dan gaz tedariği konusunda uyuşmaz çünkü durumları çok farklıdır. Ortak politika belirlenemeyebilir.

Ekonomik istihbarat çalışmalarında, gerekli istihbaratın 95% kadarının açık kaynaklardan temin edilebildiği kanıtlanmıştır. Google, internet vb. açık veri tabanlarında bilgilerin çoğu bulunmaktadır ancak NSA gizli olarak dinleme yapınca bu casusluk kapsamındadır.

ALEN'İN MASON LOCASI BÜYÜK ÜSTATLIĞI VE AFRİKA LOCALARI

 Benim masonluk ( franc-maçon orijinal ifadesi-MA) çalışmaların ve büyük üstatlık seviyem kamuya açıklanmış durumda. Büyük Fransa Locası'nda (GLNF: Grand Loge National Française) başkanlık adayı idim daha sonra benim liderliğimde 15 bin mason ayrılarak yeni bir loca olan "Fransa Masonik Birliği" ni ( GL-AMF: Alliance Maçonnique Française) kurduk ve bu locanın birinci büyük üstadı seçildim. Toplam Fransa'daki masonların 40% kadarı böylece ayrılmış ve yeni locaya geçmiş oldu. Eski locada İngilizlerin etkisi hakimdi. Genelde İngilizler her şeyi gözetlerler. İngilizler "Ortodoksinin koruyuculuğu" rolüne soyunmuşlardı. ( "Ortodoksi" ifadesi bu çerçevede "Mason ritüellerindeki katı kuralların takibi" anlamında olmalıdır, dini anlamda değildir-MA)

Afrika'da, Fransızca konuşulan ülkelerde mason locaları çok etkili ve Büyük Fransa Locası ile çok güçlü ilişkileri mevcut. Afrika yöneticilerin büyük çoğunluğu ya mason veya eski mason. Mason olmaları sayesinde ilişkiler daha kolay kurulabiliyor, daha çok paylaşım yapılabiliyor, güven problemi daha az oluyor.

Özellikle 1970-2000 yılları arasında Afrika mason locaları GLNF’ye güçlü bağlar ile bağlıydı, 2000'den sonra bu hakimiyet yavaş yavaş Amerikalılara kaybedilmeye başlandı. Amerikalılar siyahlara özel bir mason locası kurdular. Normalde Amerikan locaları beyaz egemenliğindeydi, sadece asker ilintili localarda siyahlar vardı ancak sadece siyahların mason locası "Prince Hall"un kurulması ve büyümesi ile Fransız localarının etkisi bitti.

DGSE

DGSE'de ise alımlarda yüksek seçicilik mevcut. Sınava giren 1500 kişi içinden 100'den azı alınıyor. Devlet memuru alımına benzer bir süreç işletiliyor. Alınanlar özel eğitimlerden geçiriliyor, genelde tüm kariyeri boyunca DGSE'de çalışılıyor bazı durumlarda bakanlık değiştirip başka görevlere geçişler veya özel sektöre geçişler mümkün olabiliyor.

Memur kadrosunda girenler haricinde derin seviyede uzmanlık gerektiren konularda 3-5 yıl kontrat süreleri ile kontratlı personel çalıştırılabiliyor.

DGSE'ye çalışan diğer bir kesim ise "Saygın Haberciler" (Honorable Correspondant). Bunlar servisin kadrolu elemanı değil, dışarıdan gönüllülük esasıyla destek veriyorlar. Bunların hemen hepsi Fransız ve DGSE'ye yakın insanlar. Bunlar para almıyorlar. Para konusu bir güvensizlik sebebi olarak düşünülüyor, "bugün bana para ile habercilik yapana yarın başkası daha fazla para verir, ona çalışırlar" anlayışı hakim.

DGSE personeli kod isim kullanıyor ve sivil hayatta DGSE'den olduklarını çevreleri bilmiyor, "Savunma Bakanlığı'nda çalışıyorum" gibi ifadeler kullanıyorlar.

İstihbarat kurumları birbirleri ile her zaman iletişim kanalını açık tutmalıdır. Biz hata yaptık, Suriye vakasında Esad ile tüm iletişim kanallarını koparttık ve bize çok pahalıya patladı. Konuşup pazarlık edebilirdik.

MİCE

DGSE ajanları görev sahasında muhbir devşirmek için MİCE yöntemi kullanılıyor. ( M: Money, I: Ideology, C: Compassion, E: Ego). Kimi muhbirler para ile devşiriliyor, kiminin ideolojik görüşüne çalışılarak devşiriliyor, kimi başta cinsel konular ilintili olmak üzere şantaj usulleri ile devşiriliyor kiminin ise Egosuna çalışılıyor. Ego güçlü bir motivasyon. Bu konuda Lafonten'in (La Fontaine)  hikayeleri insan doğası ve egosu hakkında çok öğreticidir. Tilki ağaçtaki kargaya methiyeler düzer ve peyniri kapar.

DGSE'nin kadın kullanımı ile muhbir devşirmesi de bilinen bir usuldür. Zamanında meşhur Madam Claude'dan ve kızlarından alınan servisler vardı. Mme Claude sonunda hapse girdi, bu işin kuralı böyledir, ahde vefa olmaz.

İstihbarat kurumları demokrasinin teminatıdır çünkü demokrasi düşmanlarını tespit etmeye yararlar. Elbette limitler var. Fransa'da telefon dinlemeleri bakanlık veya başkanlık talebi ile yapılır. Dinleme yapanları da dinleyenler vardır ve keyfi dinlemelere Fransa'da izin yoktur. ABD ve Çin'de ise herkes dinlenir.

Sahada her zaman istihbarat elemanları vardır ve olmalıdır. İstihbarat kaynak işidir, Ukrayna gibi koca 40 milyonluk ülkeye kaç tane saha ajanı koyabilirsiniz?

Eşlon (Echelon) programı Amerika öncülüğünde savaş döneminde geliştirildi ve temel hedef Sovyetleri dinlemekti. Daha sonra Sovyetler yıkıldı ve program "Beş Göz" ( Five Eyes) ismi ile artık ekonomik istihbarat amaçlı müttefikleri dinleyip kontrat çalmaya dönmüş durumda.

DGSE TARİHÇE

1982 öncesinde sadece askerlerden oluşan dış istihbarat kurumu, 1982 Mitterrand dönemi ile beraber sivil memur alımına da başlar. 1980 lerde ABD'ye kaptırılan bazı kontrat ve şirketlerden ders alınarak ekonomik istihbarat faaliyetleri de yapılmaya başlanır.

2002 de istihbarat yapısında bazı değişiklikler oldu. İstihbarat kurumları sürekli yeniliklere adapte olabilmeliler. İnternet ile dünya değişti, veri tabanları devri başladı. Öncesinde radyo kullanıyorduk ve tespit edilebiliyorduk. Öncesinde DSD vardı ve kontr-espiyonaj yapıyordu. Genel İstihbarat ( Renseignment Generaux) vardı ve tüm Fransa'ya bakıyordu, sendikalara, politikacılara vb.

Sarkozy geldi ve Genel İstihbaratı kaldırmak istedi. Bunun için birleştirme kılıfını icat etti ve tek çatı altında istihbaratı toplamak suretiyle Genel İstihbaratı yok etti. Bu büyük hata idi ve radikal dinci örgütleri bilen personeller kaybedildi, saha muhbirleri terkedildi, radikal dinci saldırılar başlayınca hatayı anladık. Stratejik hata idi.

BÜTÇE VE ETKİ AJANLARI

Kaynak konusunda Fransa küçük başladı ve ayırdığı bütçeyi 850 milyon Euro’ya çıkardı. ABD'deki istihbarat kurumlarının bütçesi ile karşılaştırılamayacak kadar küçüğüz. CIA 15 milyar dolar, NSA 10 milyar dolar bütçeli ve ABD de 17 istihbarat servisi var. Bizim DGSE, CIA ve NSA nın yaptığı işi 850 milyon EUR bütçe ile yapabildiği kadar yapıyor. 

Para ve kaynak konusu sadece saha operasyonları ile ilgili değil. Para ile ülkelerde etki ajanları satın alınıyor ve devşirmeler yapılıyor. Mesela bizim Kedorsey'de (Quai D'Orsay: Dışişleri Bakanlığı)  kritik adamlar Atlantikçi, neo-muhafazakar. Bu ABD için süper haber ama Fransa'nın çıkarına mıdır? 

Kendi istihbarat kaynaklarımıza sahip olmamız çok önemlidir, buna sahip olamazsak başka ülkelerin istihbarat servislerine mahkum oluruz ve kandırılırız. Bu birinci Körfez savaşında başımıza geldi. Fransız askeri Irak'ta önünde ne olduğunu bilmiyor, bilgiyi ABD'den alıyor. ABD bize "önünüzde düşman birlikleri var" diyor oysa önümüz 30 Km bomboş. Askeri istihbaratı geliştirmeliyiz.

DGSE’nin geleneksel olarak iyi olduğu alan Afrika'daki Fransızca konuşulan ülkelerdeki istihbarat idi ve bir dönem Doğudaki ülkeler ile ilgili istihbaratta iyiydik. Bu alanlardaki üstünlüğümüzü artık kaybettik.

Saha ajanlarına "barbouze" deniyor, bu ifade "sahte sakal" dan geliyor. Eskiden gizlenmek için saha ajanları sakal bıyık bırakırlardı, sakalı çektin mi gerçek mi anlarsın.

ARACI KURUMLAR

French American Foundation var. Bağlantı kurmak için faydalı. ABD ilgili ülkelerden seçtiği elemanları çeşitli şekillerde toparlıyor ve kendi ülkesinde eğitiyor ve ihtiyacına göre kullanıyor. ABD geniş bir yelpazeden seçiyor, sağcısı, solcusu, banliyöden de alıyor, bağ kuruyor ve etkiliyor.

Çinlilerde Konfüçyüs enstitüsü var, aynı amaçla kullanıyorlar. İsmini Mao enstitüsü yapsalardı geçmezdi, böyle başarılı olmazdı ama akıllı adamlar Konfüçyüs ismi verdiler, kamufle ettiler. Bizim çocuklarımıza Mao propagandası yapıyorlar. Eski Konfüçyüs Enstitüsü direktörü casusluktan yakalandı. 

Bizimde farklı ülkelerde Fransız liselerimiz, Alliance Française şubelerimiz, Kültür şubelerimiz vardı ancak birçoğunu tasarruf amacıyla kapattık ve hata ettik. "Onlar niye yapıyor?" değil, "biz niye yapamıyoruz?" diye sormalıyız.

İÇ İSTİHBARATIN S FİŞLEMELERİ

İç İstihbarat (DGSİ) vatandaşları fişliyor. S fişlemesi ( S: Securite: Güvenlik) yapılıyor ve kodları var. Yaklaşık 30 bin S fişlemesi olan kişinin yarısı radikal dinci grup üyesi. Bunun dışında hemen her grup fişlenmiş durumda, PKK'lılar ayrı bir kod altında fişlenmiş. Misal bazı şehirlere politikacı, bakan vb. gelip konuşma yapacaksa önceden polis ilgili şehirde bazı fişlenmiş kişileri habersiz evlerinde gözaltına alıyor, etkinlik bitince serbest bırakıyor. Eskiden daha zordu, gözaltına alıp 500 km öteye dağ başında (Pirenelerin ortasında ifadesi kullanılıyor-MA) otele gönderirdik artık teknoloji ile bu işler kolaylaştı.

DANIŞMANLIK FİRMALARININ NANELERİ 

Kamu kurumları olarak danışmanlık firmalarından hizmetler alıyoruz. "Büyük 5" li denen ve pazara hakim olan çoğu Amerikalı olan danışmanlık şirketler grubu var. Kamu kurumlarına bu firmaların sattığı danışmanlık hizmetleri için büyük paralar ödeniyor oysa bu servislerin bir kısmını kamu firmalarımız sağlayabilir. Örnek olarak Covid aşılarının lojistiği konusunda iki tane Amerikalı danışmanlık firmasına dünya kadar para ödendi oysa ordumuz bu işi yapabilecek ekipmana, personele ve uzmanlığa sahipti. 

Makron'un "Haydi aşıya" kampanyasını tasarlayan danışmanlık firmasını iyi tanımalıyız. Bu firmalar büyük şirketlerimizin muhasebe kayıtlarını hangi sunucularda nerede tutuyorlar, bu sunuculara kimlerin erişimleri var, bu konulara dikkat edilmeli.

ALEN JUİYE KİM? 

1942'de Nazi Almanya’sı işgali altındaki Fransa’da doğuyor. Gaulist ( Charles de Gaulle sempatizanı-MA)  aileden geliyor. Baba ve dede politik bağlantıları var ve üst seviye asker ve diplomatlar. Alen en üst seviye mason. Alen askeri akademiyi bitiriyor, paraşütçü komando oluyor. Hareket Servisi ( Service Action) denen DGSE öncesi askeri birimde görev yapıyor. Sovyetlerde, Afganistan'da casusluk görevleri yapıyor. 2002'de Chirac başkanlığı döneminde DGSE istihbarat başkanlığı ve sonrasında ekonomik istihbarat danışmanlığı görevleri yapıyor. En üst seviye Fransa ulusal nisan ve madalyalarına sahip. Bazı özel sektör firmalarında üst düzey yöneticilik görevleri de yapıyor.

Son dönemlerde bazı sosyal medya kanallarında röportajlar verdi ve RT France (Rus TV kanalı) televizyonunda Jeopolitik yorum programları yaptı.

DİĞER

Alen bir nevi "derin Fransa"yı ifade ediyor. Röportajdan da anlaşıldığı üzere Alen her ne kadar kariyeri boyunca Sovyetler ve Rusya karşıtı faaliyetler yürütmüş olsa dahi, kariyerinin sonunda kendisinde Amerikan karşıtı ve Rusya sempatizanı bir tavır görmekteyiz. 

Suriye konusunda Alen kırsaldan şehre göçmenin yarattığı sosyal sorunlardan ve bunun siyasi rejim üzerinde yarattığı baskıdan bahsediyor. Biz de bu konuyu travma seviyesinde yaşadık. Özellikle Özal politikaları ile beraber köyde yaşayan nüfus bir yük olarak görüldü ve şehirli nüfus oranını artırma politikası benimsendi. Köyden şehre kontrolsüz göçün olusturduğu hem şehirsel yıkımın hem sosyal ve ekonomik yıkımın altından ülke olarak hala kalkamadık. İşin fena tarafı, celladına aşık olan mahkum misali bu sonucu doğuran liberal politikaları ödüllendirdik ve Özal döneminden sonra doğru dürüst üretim devrimi, planlı ekonomi savunan, liberal ekonomik düzene karşı çıkan siyasi partileri hükümete getirmedik. Bu hatalı politikalardan dönmeyi vaat eden ve İstanbul'u küçülteceğini, planlı kırsal kalkınmayı ve üretim devrimini öncelikleyeceğini söyleyen parti programlarına önümüzdeki dönemde destek vermeliyiz. 

Suriye'den geçecek boru hatları konusunda hem Katar, hem İran hattına kucak açacak bir politikayı geliştirebiliriz ve bunun için hatalarımızdan dönmeli ve Suriye ile dostluk köprüsünü yeniden inşa etmeliyiz. Zaten mevcut konjonktürde Amerika dahi Suriye ile anlaşmak ve boru hattı projelerinin önünü açtırmak zorunda yoksa Avrupa bu kış donacak.

5 büyükler danışmanlık firmalarının Ekonomi Bakanlığı'nda kullanılması konusunda döneminde Berat Albayrak 'ın girişimleri olmuştu ancak gelen tepkiler sonucunda bu iş yürümemişti.

Alen favori casusluk filmi olarak "Bureau des legendes" filmini öneriyor ve bu filmin DGSE çalışanları tarafından gerçeğe çok yakın bulunduğunu belirtiyor. Ben de bu görüşe katılıyorum. Son dönemde istihbarat temalı filmler Türkiye ve Dünya'da revaçta. Bureau serisi, gençleri istihbarat servislerinin çalışma hayatı konusunda diğer yapımlardan daha iyi şekilde aydınlatabilir. 

Notlar:

Diğer bir emekli DGSE ajanı  (Mark Eşanje) hakkında önceki yazım:

https://www.ulusal.com.tr/ makale/8691789/metin-akgerman/ fransiz-ajani-mark-ne- anlatiyor

 Bağlantılar

Alen röportajı:

https://www.youtube.com/watch? v=AQhGxsprH8A&t=7501s

Bureau des Legendes filmi:

https://www.imdb.com/title/ tt4063800/

DGSE

https://en.wikipedia.org/wiki/ Directorate-General_for_ External_Security

Alain Juillet

https://fr.wikipedia.org/wiki/ Alain_Juillet 

Fransa'nın eski Suriye büyükelçisinin Suriye kitabı:

https://www.amazon.co.uk/ longue-nuit-syrienne-Michel- Duclos/dp/B07KZHBPQT

Victoria Nuland'ın Ukrayna hk. telefon görüşmesi:

https://www.youtube.com/watch? v=WV9J6sxCs5k

https://www.aydinlik.com.tr/ haber/iliskileri-duzeltecek- abd-disisleri-mustesari- victoria-nulandin-sicili- 309429

Türkiye kamu yönetiminde Amerikan danışmanlık firmaları kullanımı:

https://www.aydinlik.com.tr/ koseyazisi/ekonomimiz-kime- emanet-104451 

Fransızların iç istihbaratça fişlenmesi:

https://en.wikipedia.org/wiki/ Fiche_S

# istanbul # abd # ekonomi # dünya # tarih # batı # Kültür # darbe