Bugün Pazar... Nazım yaşıyor

Abdullah Gürgün

Abdullah Gürgün

4. Kuvvet

"Eğer; hak haksızlıktan yüce, sevgi nefretten üstün, aydınlık karanlıktan güçlüyse. Çaresi yok usta, biz kazanacağız!"
Nazım Hikmet Ran

15 Ocak 1902 Nazım Hikmet'in doğum günü...

En büyük Türk şairi Nazım Hikmet... Türk Edebiyatı'nın en ünlü şairi Nazım Hikmet... Türkçenin en usta şairi Nazım Hikmet... Türkiye'nin en tanınmış şairi Nazım Hikmet...

Bugün Pazar... Nazım yaşıyor - Resim : 1

Bugün 15 Ocak 2023 PAZAR... 121 yaşında yüreklerimizde yaşıyor Nazım Hikmet...

1938’de bir PAZAR günü Ankara Merkez Komutanlığı Cezaevi'nden yazıyor hüzünlü:

BUGÜN PAZAR

Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldamadan durdum.
Sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
Bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak, güneş ve ben...
Bahtiyarım...

Cezaevlerinde ve gurbet ellerinde mücadelelerle ve şiirlerle yaşanan ve insanlığa adanan devrimci bir ömür...

FEVKALADE MEMNUNUM DÜNYAYA GELDİĞİME

Fevkalade memnunum dünyaya geldiğime,

toprağını, aydınlığını, kavgasını ve ekmeğini seviyorum.

Kutrunun ölçüsünü santimine kadar bilmeme rağmen

ve meçhulüm değilken güneşin yanında oyuncaklığı

dünya, inanılmayacak kadar büyüktür benim için.

Dünyayı dolaşmak,

görmediğim balıkları, yemişleri, yıldızları görmek isterdim.

Halbuki ben

yalnız yazılarda ve resimlerde yaptım Avrupa yolculuğumu.

Mavi pulu Asya’da damgalanmış

bir tek mektup bile almadım.

Ben ve bizim mahalle bakkalı

ikimiz de kuvvetle meçhulüz Amerika’da.

Fakat ne zarar,

Çin’den İspanya’ya, Ümit Burnu’ndan Alaska’ya kadar

her mili bahride, her kilometrede dostum ve düşmanım var.

Dostlar ki bir kerre bile selamlaşmadık

aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz.

Ve düşmanlar ki kanıma susamışlar

kanlarına susamışım.

Benim kuvvetim :

bu büyük dünyada yalnız olmamaklığımdır.

Dünya ve insanları yüreğimde sır

ilmimde muamma değildirler.

Ben kurtarıp kellemi nida ve sual işaretlerinden,

büyük kavgada

açık ve endişesiz

girdim safıma.

Ve dışında bu safın

toprak ve sen

bana kafi gelmiyorsunuz.

Halbuki sen harikulade güzelsin

toprak sıcak ve güzeldir.

YAŞAMAYA DAİR

1

Yaşamak şakaya gelmez,

büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

                       bir sincap gibi mesela,

yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

                       yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,

yani o derecede, öylesine ki,

mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,

yahut kocaman gözlüklerin,

                        beyaz gömleğinle bir laboratuvarda

                                    insanlar için ölebileceksin,

                        hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,

                        hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,

                        hem de en güzel en gerçek şeyin

                                      yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,

           hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

           ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,

                                      yaşamak yanı ağır bastığından.

                                                                                     1947

2

Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,

yani, beyaz masadan,

              bir daha kalkmamak ihtimali de var.

Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini

biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,

hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,

yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz

                                en son ajans haberlerini.

Diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için,

                               diyelim ki, cephedeyiz.

Daha orda ilk hücumda, daha o gün

                           yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.

Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,

                        fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz

                        belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

Diyelim ki hapisteyiz,

yaşımız da elliye yakın,

daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.

Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,

insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla

                                    yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

Yani, nasıl ve nerede olursak olalım

          hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

                                                                      1948

3

Bu dünya soğuyacak,

yıldızların arasında bir yıldız,

                       hem de en ufacıklarından,

mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,

                       yani bu koskocaman dünyamız.

Bu dünya soğuyacak günün birinde,

hatta bir buz yığını

yahut ölü bir bulut gibi de değil,

boş bir ceviz gibi yuvarlanacak

                       zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

Şimdiden çekilecek acısı bunun,

duyulacak mahzunluğu şimdiden.

Böylesine sevilecek bu dünya

"Yaşadım" diyebilmen için...

DAVET

Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
                               bu memleket, bizim.
 
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benziyen toprak,
                               bu cehennem, bu cennet bizim.
 
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
                               bu dâvet bizim....
 
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
                               bu hasret bizim...
 

Şairimizi şiirleri ve İsveç Televizyonu için 1992 yılında yaptığım küçük bir belgeselle anıyorum...

Saygı, sevgi ve özlemle...

https://www.youtube.com/watch?v=Y3VpmH29y7A&t=6s