Milli Eğitim ve Tarikatlar

Ragıp Ferda AYDINALP

Ragıp Ferda AYDINALP

Cephe

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in geçtiğimiz günlerde tarikatlarla ilgili yapmış olduğu açıklama ülke gündemine bomba gibi düştü. Bakan Tekin, tarikatlarla Bakanlığı’nın protokol imzalaması üzerine gelen eleştirilere karşı, protokol yapıldığını doğrularken savunma olarak da ‘Sizler onlara tarikat diyorsunuz, biz STK (Sivil Toplum Kuruluşu) diyoruz cümlesini resmi ağızdan söyledi.

Bu cümle siyasi tarihimizin en talihsiz, garip ve siyasi literatürü alt üst eden cümlelerinden biri olarak tarihe geçmiştir. Bu savunma cümlesi siyaset bilimine aykırı, ‘karaya ak’ deme cinsinden hükümsüz bir cümledir. Bir siyasi, siyaset bilimine aykırı böyle bir cümleyi hele ki resmi ağızdan asla söyleyemez… Niçin mi?

Gelin önce siyaset bilimine göre Sivil Toplum Kuruluşlarının tanımına bakalım.

STK’lar resmi kurum ve kuruluşların dışında siyasi, sosyolojik, kültürel, hukuki, çevresel amaçlar doğrultusunda, kâr amacı gütmeyen, gönüllülük esasına göre çalışan; oda, sendika, dernek, vakıf adlarıyla hizmet üreten; tüzükleri olan, seçme/seçilme, disiplin, denetleme süreçlerine göre yol alan sosyal yapılardır.

Bir de Tarikat nasıl tanımlanmış, onu görelim: ‘Tarikat, bir dinin ilkelerini kendi algılayışına göre yorumlayıp, bu yorumlamaya göre yaşamaya çalışan sosyal grup.’

Şimdi Sayın Bakana soralım: ‘Sn. Bakan, bu tanımlamalara göre tarikatlar nasıl sivil toplum kuruluşları olabilir? Tarikat yolunda siyasi, sosyolojik, kültürel, ekonomik, çevresel hangi hizmetler bulunmaktadır? Birbirileriyle anlaşamayan, hatta birbirlerini kafirlikle itham eden tarikatlar nasıl eğitim dünyamızın bileşenleri arasında yer alabilir? Hangi tarikatta tüzük, seçme, denetleme, disiplin süreçleri işler? Şeyhi hangi müridi sorgulayabilir, iradesini bağlamış hangi tarikat üyesi, aklı kesmese de şeyhin dediklerine karşı çıkabilir?

Yapmayınız Sayın Bakan, eğitim ve öğretim merkezi milli okullarımızda tarikatlar rol alamaz. Çocukların ve gençlerin toplumsal yaşayışlarında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışı elde etmelerinde, kişiliklerini geliştirmelerinde güç olan eğitim; belli bir amaca yönelik gereken bilgileri verme yolunda rehber olan öğretimde kendi dünya görüşünde başka ilkeleri kabul etmeyen tarikatlar nasıl devreye girer. Milli Eğitim’in tarikatlarla protokol imzalaması ‘Siyaset, Sosyoloji ve Eğitim/Öğretim’ disiplinlerinin temel ilke ve fonksiyonlarıyla tartışmasız bir şekilde çatışmaktan başka bir şey değildir.

İşte bunun için Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk: ‘Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru gerçek yol, medeniyet yoludur.’ Demiştir.

Aklın, bilimin, sorgulamanın, ahlakın, milli hedeflerin öğretildiği ve davranış olarak kazandırıldığı Türk Milli Eğitimi sadece tek bir görüşe hapsolmuş; bu görüş dışındaki fikir ve anlayışları kabul etmeyen Tarikatlarla buluşamaz…

Sayın Bakan lütfen konuyu bir kez daha gözden geçiriniz; bilgi/sorgulama, peşin kabul ve zan ile el ele olabilir mi?

# milli eğitim # tarikat # yusuf tekin