Almanya'da ''darbe'', Fransa'da ''uyarı''

Murat İnce

Murat İnce

Köşe Yazısı

ALMANYA'DA ''DARBE'' SÖYLENTİSİ VE FRANSA'DA ''UYARI'' MESELESİ ÜZERİNE

Hollanda’da pandemi dönemine özgü alınan kararları protestoda yaşananlar, Fransa’da Emmanuel Macron’a yapılan “uyarı” ve en son Almanya’da emekli askerlerin kendi aralarında kurdukları ağ aracılığıyla “darbe” imalarında bulundukları yönündeki gelişmeler bazı tartışmaları beraberinde getirdi. Tüm dünyayı etkisi altına alan korona belasının kalıcı etkisinin olacağı ve bunun şimdiden bazı sorunları öne aldığı yönündeki görüşler ağırlık kazanıyor. Tekelci kapitalizm dediğimiz emperyalizm sorunların batağında çırpınıp dururken, Çin gibi kamucu yönetimler büyük atılımlar yapıyor. Dünya insanlığını kamuculuğun kurtaracağını söylemek düne göre çok daha etkileyici ve çözümkar.

Başlarken belirtelim her üç ülkede darbe tehlikesi bulunmuyor. ABD emperyalizminin bu ülkelerde darbe tezgâhlama şansı ise yok denecek kadar az. İkinci Dünya Savaşı sonrası ve Soğuk Savaş döneminde tavan yapan Amerikancılık, bu üç ülkede inişe geçmiştir ve yerini daha bağımsız hareket etmeye bırakmıştır. ABD’ye olan bağlılık ve onun yörüngesinde kalarak hareket etme devri esas olarak kapandı.

Almanya’da darbe söylentilerini dikkate alarak bazı gözlemlerimizi aktarmaya çalışacağız. Aslında söylenti mahiyetinde olsa dahi “darbe” imasının bile bu ülkeler tarafından dikkate alınması ve nedenleri üzerinde durulması gerekiyor.

AŞIRI SAĞ’IN YÜKSELİŞİ

Aşırı sağ parti ve örgütlerin bu ülkelerde devlet mekanizması içinde ne ölçüde etkinler ve güçleri nedir açıklığa kavuşturulması lazım. Askeriyede, üniversitelerde, istihbarat örgütlerinde, polis teşkilatlarında, sermaye grupları içindeki örgütlülükleri dar bir çevre dışında esas olarak saklı kalıyor! Aşırı sağın saldırganlığı, ırkçı/faşist örgütlerin katliamları olabildiğince gözlerden ırak tutuluyor. Yabancı düşmanlığı, göçmenlere yönelik yıldırma hamleleri ırkçılığı beslediği gibi aşırı sağı daha doğrusu ırkçı/faşist yer altı ve yerüstü örgütlerini cesaretlendiriyor.

Almanya ve Fransa’da bazı emekli askerlerin, emekli polislerin vd kesimlerin birbirleriyle irtibatı ve fikir birliği içinde organize oldukları sır değildir. Hitler’in gölgesi bu kesimler üzerinde etkisini sürdürüyor!

Özel tahlillerden kaçınarak konumuz bağlamında kalarak, ayrıntılara girmeden bazı aşırı sağcı partileri örnekleyeceğiz. Almanya’da 2013 yılında kurulan ve içinde Neonazi örgütleri, ırkçıları barındıran Alternative für Deutschland-AFD (Almanya İçin Alternatif Partisi), Fransa’da 1972’de kurulan ve başkanı Marine Le Pen olan Front National-FN (Ulusal Cephe Partisi) ve Hollanda’da Geert Wilders’in başında olduğu ve 2006 yılında kurulan Partij voor de Vrijheid PVV’nin (Özgürlük Partisi) parlamentolarda yer almaları aşırı sağın katettiği aşamayı görmek açısından önemlidir. Bir de bunların yanına illegal-silahlı ırkçı/faşist örgütleri katarsak durumun ciddiyeti daha kolay anlaşılır. Aşırı sağın yükselişinden en çok göçmenler zarar görüyor.

Ekonomik sıkıntılar, aşırı göç olgusu, siyasal çözümsüzlükler pandemi ile birleşince merkezkaç eğilimler hortlamaya başlar. Sistem içindeki çözümsüzlükler aşırı sağ uçları hareketlendiriyor. Almanya ve Fransa’da son zamanlardaki sivri çıkışların altında yatan önemli nedenlerden biri budur. Diğeri ise ABD emperyalizminin inisiyatifi kaybetme korkusudur. Dünya ırkçılığının başkenti ABD’dir ve Avrupa’da ki ırkçı/faşist örgütlerle bağlantıları bilinmektedir. Ukrayna olayları sırasında Amerikalı ve Alman Neonazi örgütlerinin nasıl kargaşalıkta yer aldıklarına hep beraber tanık olduk.

AYAKLANMA PLANLAMAK

Berlin’de yayınlanan Der Tagesspiegel Gazetesi’nde yer alan bir haber Türkiye’de bazı gazetelerde ve internet haber sitelerinde yer buldu. Haber şöyle: Almanya’da binlerce emekli askerin Telegram uygulaması üzerinden bir araya gelerek Berlin’de ayaklanma ve darbe planladıkları iddia edildi. Amerika'nın Sesi’ne göre, haber önce Berlin’de yayınlanan Der Tagesspiegel gazetesinde çıktı, ardından güvenlik birimlerince doğrulandı.”

“Amerika’nın Sesi”nin haberi vermesi anlamlıdır. Bu üç ülke görece ABD’den farklı rota izledikleri andan itibaren her türlü komplo teorisi havalarda uçuşmaya başlar. Rahatsız et, huzuru kaçır ve dikkatleri dağıt; CİA’nın uzun yıllardır izlediği bu taktik eskimesine rağmen kullanımdan kaldırılmamış! Haberin devamı daha da ilginç: “Emekli ve Eski Askerler Grubu” adı altında bir araya gelen yaklaşık 13 bin emekli ve eski asker, koronavirüs salgını kapsamında Merkel hükümeti tarafından alınan karantina kurallarını eleştiren veya salgının varlığını inkâr eden hareketin içine sızmayı ve Berlin’de düzenlenen gösteri ve mitinglerde olay çıkartıp, devlet kurumlarına yönelik saldırılar düzenlenme planları konusunda iletişim içerisinde.” Almanya’nın askeri gücü bilinmektedir ve askeri bakımdan pek çok zafiyet taşıdığı olgusu askeri uzmanlar tarafından genel kabul görmekte! Alman Ordusu istesede darbe yapamaz ve bunu emekli askerlerin “tiyatrosu”na kanarak yerine getirmelerinin mümkün olmadığı bilinen bir gerçek. Fısıltı halinde de olsa “darbe” çağrışımı yapan söylemlerin basında yer alması bile önemlidir ve uyarıcıdır.

Almanya Başbakanı CDU’lu (merkez sağ) Angela Merkel’in SPD (sosyal demokrat) ile Büyük Koalisyon’u başarıyla sürdürdüğü biliniyor. Başında bulunduğu hükümetin federal sisteme rağmen pandemiyle ilgili aldığı “merkezi” kararların bazı kesimlerde rahatsızlık yarattığı ve tepkileri körüklediğini gazetelerden öğrendik. Haberin tam bu sıralarda piyasaya sürülmesi dikkatleri üzerine çekti. Çünkü İkinci Dünya Savaşı sonrası ilk defa “darbe” söylentileri ortalıkta dolaşmaya başlamıştı!

Almanya-Fransa-Hollanda AB’nin lokomotif ülkeleridir. Avrupa Birliği denilince ilk akla gelen devletler olarak öne çıkarlar. ABD ise bu üç ülkenin kendi yörüngesi dışına çıkarak Çin ve Rusya ile ilişkiler geliştirmelerini istemiyor.

Darbe söylentilerinin ve uyarıların dillendirildiği iki ülkenin hükümetlerine büyük sorumluluk düşüyor. Mesele darbe fısıltısından ve uyarıdan ötedir ve çözülmesi gereken acil sorunlar vardır. Aşırı sağa ve ırkçı/faşist örgütlere gösterilen tolerans sonlandırılmalı ve önleri kesilmelidir. Devlet içinde örgütlenmelerine katiyen müsaade edilmemelidir. Var olanların devletin tüm kademelerinden atılmaları güvenlik açısındanda önem arz etmektedir. Oyalayıcı, erteleyici her tavır sorunu daha da büyütecektir. Irkçı/faşist örgütlerin aşırı sağcı partilerle ilişkileri mercek altına alınmalı ve gerekirse kapatılma yoluna gidilmelidir. Irkçı/faşist örgütlerin ABD ile bilinen ilişkileri de dikkate alınmalı. Emekli asker şemsiyesi altında kurgulanan tezgâh açığa çıkarılmalı ve sorumluları cezalandırılmalıdır.

ABD’NİN DAHLİ ARAŞTIRILMALI

Son yıllarda Afganistan-Irak-Suriye-Libya’nın ABD emperyalizmi tarafından işgal edilmesi ve iç çatışmalara sürüklenmesi neticesinde milyonlar Batıya doğru göç etmeye ve Avrupa’ya ulaşmaya çalıştılar ve hala da çalışıyorlar. Yüzbinlercesi AB kapısında bekliyor ve her ne olursa olsun Avrupa’ya gitme çabası içindeler. Bu olgu adı anılan ülkelerde ırkçı/faşist örgütleri harekete geçirdi ve güç toplamalarına vesile oldu.

Fransa’da Macron’a yapılan uyarı, Hollanda’da pandemi bahanesiyle yaşanan provakasyonlar ve en son Almanya’da doğru ve yanlışlığı bir kenara 13 bin eski, emekli askerin “çıkışı” uyarıcı olmalı!

Almanya ve Fransa ciddi devletlerdir ve “darbe” eğilimlerinin bilgisini ilk elden elde etme imkânlarına sahipler. Dünya’nın en organize polis teşkilatına sahip Alman devleti aşırı sağcı ve ırkçı/faşist örgütlerin değim yerindeyse nefes alışlarını bile an be an takip ediyor. O bakımdan sorunların, basit darbe söylentilerinin arasında kaybolmasına müsaade edilmemeli.

Fransa’da Almanya’dan farklı olarak son yıllarda yaşanan iç gerginlikler ve “Sarı Yelekliler Hareketi”nin uzun sürmesi sıkıntıların artmasına neden oldu. Ayrıca Mağrip kökenliler de Fransa’nın başını zaman zaman ağrıtmakta! Buna Macron’un ABD karşısındaki ikircikli, yalpalayan siyasetlerini de eklersek “uyarıların” mahiyeti daha iyi anlaşılmış olur.

Almanya’da ve Fransa’da ki son gelişmelerde ABD’nin dahlinin araştırılması ve CİA/MOSSAD marifetinin, parmağının sorgulanması hiç de yanlış olmasa gerek! Bir ülkede istikrarsızlaştırma projesi hayata geçirilmekmi isteniyor, CİA/Mossad’dan daha iyisini bulmak zor!

NATO’nun merkezi Brüksel ve aynı zamanda gladyonun ana karargahı da Pentagon ve Brüksel. Almanya, Fransa, Hollanda ve diğer AB ülkelerindeki gelişmeleri bu bağlamda ele almak gerekir

# makale # Murat İnce # yazı makale