Murat İnce

Murat İnce

Köşe Yazısı

PKK bölgesel sorun olmaktan çıkarılmalı

 Bölge devletleri açısından birincil sorun ülke sınırlarının korunması, iç bütünlüğün sağlanması ve bunu bozan güçlerin bölgeden sökülüp atılmasıdır. “Devletler Bağımsızlık, Milletler Kurtuluş, Halklar Devrim İstiyor” sloganı bu bağlamda tarihsel bir öneme ve çözüme sahiptir. Özelliklede devletlerin bağımsızlık istemi bizim gibi ülkelerde şimdilik ilk sırada duruyor.

 Amerikan emperyalizminden kurtuluş ancak onunla işbirliği içinde olan güçlerin ezilmesiyle mümkün hale gelir. Bir ülke bölücülüğü esas amaç haline getirmiş örgütlere ve onların yan kollarına karşı mücadelede zaaf gösteriyorsa orada sorun bitmez. Bazı dönemler azalma gösterse de yeniden zuhur eder.

 PKK, dört ülkede faaliyetlerine devam ediyor. Gerçi 24 Temmuz 2015’ten sonra büyük güç kaybetti ama mevcut haliyle bile çözülmesi gereken önemli bir sorun olarak duruyor. Bunun sebebi ise bölge ülkelerinin aralarında yeterli birlikteliklerin oluşmaması, bölücü örgütlere karşı duruşlardaki farklılıklar, birbirlerine yeterince güvenmemeleri, yanlış siyasi tercihler gibi olgulardır. ABD/İsrail ise bu durumdan sonuna kadar yararlanmaya çalışıyor.

Yazının Devamı

PYD/YPG büyük çatışmalara hazırlanıyor

PKK’nin Suriye kolu PYD/YPG “yerel seçim” taktiğini kullanarak dikkatleri daha çok bu alana çekmeye çalıştı. Ağustos ayına ertelediği seçimlerin yapılmayacağını şimdiden rahatlıkla tespit edebiliriz. Zaten o dönemde PYD’nin Eş Başkanlığını yapan Salih Müslim ve diğer PKK’nin lider kadroları seçim noktasında çok net mesajlar vermek yerine kendileri açısından “tehlikelere” vurgu yaptılar. Seçim taktiği aynı zamanda İran-Irak-Suriye ve özelliklede Türkiye’nin nabzını ölçmek açısından da fırsat olarak değerlendirildi.

Seçim taktiği oyunu PYD/YPG ve onların başını çektiği Mazlum Abdi’nin yönettiği Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ve İlham Ahmed’in başında bulunduğu Demokratik Suriye Meclisinin (DSM) bir bakıma güç gösterisiydi, mesaj içerikliydi!

ABD/İsrail kuklası PKK/PYD’nin yönettiği Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi (KDSÖY) Suriye'nin bölünmesini sürekli hale getirmeye çalışan bir oluşum. KDSÖY ile yerel halk arasındaki gerilim gün geçtikçe artıyor. Özellikle de Arap Aşiretlerin ezici çoğunluğu KDSÖY’ü istemediği gibi dayatılmasını da kabul etmiyor. Bu nedenle sürekli çatışmalar yaşanıyor.

Yazının Devamı

PKK/DEM ile Alevici tacirlerin ortaklığı

PKK ve yan kolları genelde Türkiye ve özelde ise Anadolu Alevilerine büyük zarar verdi. Alevi toplumunun içine saldıkları elemanları aracılığıyla Alevilerimizin birliğini ve dirliğini zedelediler. 1990’lara kadar şu veya bu şekilde bütünlüğünü koruyan Aleviler Almanya ve diğer AB devletlerinde örgütlenen bölücü ve sahte solcuların istilasına uğradı. Şu anda Türkiye’de ve yurt dışında Aleviler adına ortaya çıkan oluşumların büyük bir kısmının başındakilerin siciline bakıldığında çoğunluğunu Alevi inancını benimsemeyen inançsızların oluşturduğunu görürsünüz. Yıllarca açıkça dinsiz olduklarını her fırsatta dile getiren sol maskeli bu kesimlerin yeni geçim kapısına kapılandıklarını söylersek hiç de abartmamış oluruz.

Dev-Yol’dan TKP(M-L)’nin her bölünmüş kanadına, MLKP’den DHKP/C’sine kadar ipini koparan zaman içinde hidayete ererek bir numaralı Alevici kesildiler! Alevilerimizin karşısında Alevilerin haklarını savunanlar değil PKK ve Sahte Sol’un tezgâhından geçmiş tecrübeli kadrolar duruyor. Bazı Alevi maskeli kuruluşların eylem ve söylemleri tipik bir illegal örgüte benzer. Bazılarının dernek lokaline bakıldığında duvarlarında neredeyse Alevilik dışında her şey asılı! CHP dâhil PKK/DEM ile işbirliği ve destekçiliği amaç edinenler Aleviliği iğdiş etme çabasında olanlarla birliktedir. Çünkü onlar ülkesini savunan, birlik ve kardeşliği öne çıkaran Alevi kuruluşlarını istemezler.

Emperyalist merkezli Alisiz Alevilik, İslam dışı Alevilik, Alevilik dini projesi başta Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) olmak üzere ülkemiz içinde de karşılık buldu. Bu projelerin asıl sahipleri AABK gibi PKK/DEM kuyrukçusu tacirler değil emperyalist merkezlerdir. Alevilerimizin hiçbir talebi olmadığı halde yeni bir uyduruk din dayatılmaktadır. Alevilerimizin içinden geçmişten beri “biz Alevi dinindeniz” diyen tek bir kişiye rastlanmadı, rastlanamaz. Bu gerçekliğe rağmen Alevilerimize yönelik çirkin girişimler durmak bilmiyor.

Yazının Devamı

PKK Irak'ın kuzeyinde KDP ile gerginliği artırıyor

Türkiye-Irak ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) yakınlaşması başta PKK olmak üzere Kürdistan Yurtseverler Birliği’ni (KYB) korkuya boğdu. Olası bir operasyonun PKK açısından büyük kayıplara neden olmasının yanı sıra PYD/YPG üzerindeki otoritesinin zayıflamasını da getirecektir.

PKK medyası son günlerde KDP’ye yönelik dilini sertleştirdi, tehditlerin dozunu arttırdı. En son PKK Merkez Komite Üyesi Türk kökenli Helin Ümit kod adlı Nilüfer Çoban MedyaHaber’e konuştu. Helin Ümit, ““KDP, Kürt değil, Kürt gladyosu gibi bir şeydir, Türkler tarafından kullanıyorlar” dedi. Konuşması baştan sona KDP ve ona bağlı peşmergeleri kışkırtmaya yönelikti. Daha öncede Mustafa Karasu ile Duran Kalkan defalarca KDP’yi işbirlikçi ve Kürt davasına ihanet eden örgüt olarak değerlendirmişti.

Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın Bağdat ve Erbil’in ardından KDP’nin lideri Mesut Barzani ile görüşmesi PKK cenahında infiale yol açtı. Çünkü bu görüşmelerin ana maddesini bölgede kalıcı bir barışın sağlanması için PKK terörünün bitirilmesi oluşturuyordu. Kuzeyden TSK ve güneyden Irak Ordusu, Haşdi Şabi ve Peşmerge’nin ortak harekâtı PKK’nin bir daha aynı güce ulaşamayacağı bir konuma sokacaktır. O nedenle PKK harekete geçerek KDP ile çatışma ortamı yaratarak olası ortak operasyonu ötelemeye, zaman kazanmaya çalışıyor. KDP ile girişeceği bir silahlı çatışmanın sonuçlarını tahmin etmek güç değil. Böylesi bir durumda Irak ordusunun ve Haşdi Şabi’nin kayıtsız kalması düşünülemez.

Yazının Devamı

PKK/DEM'in Pirus zaferi

31 Mart yerel seçimlerinin genel bir değerlendirmesini yapmıyoruz. Zaten yeterince yapılıyor ve yapılmaya da devam edilecek. PKK/DEM’in Doğu ve Güneydoğu'da yeniden bazı illeri kazanmasının olası sonuçlarına kısaca değineceğiz.

PKK ülkemiz sathında hem legal ve hem de illegal olarak faaliyetlerine devam ediyor. Bu olguyu diğer destekçileri saymazsak AKP ile CHP bilinçli olarak görmezden geliyor. Türkiye terör belasının üzerine silahlı müdahalede bulunurken, PKK’nin legal kanadı DEM ve DBP aktif olarak parlamento başta olmak üzere her alanda boy gösteriyor. Eğer siz bir melanetin kökünü kazımak istiyorsanız o melaneti kökten halletmeniz gerekir. Bir yandan terör örgütünü lanetlerken, diğer yandan yasal olarak kurulmuştur teranesinin ardına sığınarak DEM/DBP’ni meşru göremezsiniz!  Bu riyakârlığa bir son vermek lazım gelir.

1 Nisan sabahından itibaren PKK medyası yüksek perdeden atmaya başladı! DEM’in başarısını kutlarken “Kürdistanda” ve Türkiye'de mücadele bayrağının daha da yükseltileceğini, “Kürdün iradi birliğinin temsilcisi PKK’nin süreçten güçlenerek çıktığını” örgütün yetkili ağızlarından duyurdu.

Yazının Devamı

Avrupa'da PKK'nın saldırıları üzerine

PKK, uzun bir aradan sonra Avrupa’da Türk kurumlarına yönelik eylemlere yeniden başladı. 23 Aralık 2023 tarihinde 69 yaşında bir Fransız Paris'teki PKK’ye bağlı “Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi”ne silahlı baskın düzenlemiş üç kişinin ölümüne yol açmıştı. Bu saldırının ardından PKK fırsatı değerlendirerek “Abdullah Öcalan'a Özgürlük” kampanyası başlattı. Hem yurt içinde ve hem de yurt dışında farklı etkinliklerle kamuoyu oluşturmaya çalıştı ama başarılı olamadı.

PKK, bu hafta içinde başta Brüksel olmak üzere Almanya'nın Hannover kentinde ve diğer ülkelerde Türk kurumlarına yönelik saldırılar gerçekleştirdi. Bu saldırıların artarak devam edeceği görülüyor. Çünkü Avrupa Birliği’nde (AB) PKK resmi olarak terör örgütü görülse de fiiliyatta durum hiç de öyle değil! AB devletlerinin gözü önünde PKK/PYD her türlü eylemi rahatlıkla gerçekleştiriyor.

PKK'nin önder kadroları Irak'ın Süleymaniye kenti civarında ateş üzerinde otururken, PKK’nin Avrupa kanadının Abdullah Öcalan kampanyası ve son gerçekleştirdikleri eylemleriyle ağırlık koymaya çalıştıkları görülüyor. Son senelerde PKK’nin Türkiye’de ses getiren bir eylem gerçekleştirememesi ve Cemil Bayık ekibiyle Murat Karayılan ekibi arasındaki rekabetin bitmemesi örgütte ipleri geriyor. PKK’nin askeri kanadı HPG’nin başı Murat Karayılan’ın son birkaç aydır sık sık örgütün medyasında boy göstermesi çok başlı örgütte çatlakların büyümesine yarıyor.

Yazının Devamı

Dersimci Fatih Maçoğlu Kadıköy’e neden kaçtı?

Türkiye sol hareketi 1980’e kadar iyi kötü kafasını kendi omuzları üzerinde taşıma gayreti içinde olmaya çalıştı. Maceracılığın batağına saplanmasına rağmen bu kadar savrulmamış ve yalpalamamıştı. 1980 sonrası dünya çapında sağa kayış ve 1991 yılında SSCB'nin geri dönüş sürecini tamamlaması ile beraber İ. Bilenlerin sahte TKP ile aynı güzergâhta yürüyen örgütlerin çoğu iflas bayrağını çekerek tarihe karıştı. Kalanların neredeyse bütününe yakını ise PKK’nin yörüngesine girerek geçmişlerine yabancılaştılar.

2017 tarihine kadar Demokratik Haklar Federasyonu (DHF) ismini taşıyan oluşum, F.M. Maçoğlu’nun bir basın açıklamasıyla isimlerini değiştirdiklerini ve Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) adıyla yollarına devam edeceklerini açıkladı.

SMF, İbrahim Kaypakkaya’nın 24 Nisan 1972 tarihinde kurduğu TKP (M-L)’nin bölünen bir kolunun uzantısı olarak legal alanı kullanmaktadır. Fatih Maçoğlu Ovacık ve Tunceli belediye başkanlığını TKP (1980 öncesi TKP ile alakası yoktur) listelerinden girerek kazandı. Ancak kendisinin değimiyle TKP’li değil SMF’li!

Yazının Devamı

PKK'nın müjde fiyaskosu

PKK’nin silahlı kanadının başındaki Murat Karayılan'ın “müjde” olarak ortaya attığı şey fos çıktı. ABD’nin Türk İHA ve SİHA’larını düşürmesi suçunu üstlenen yalancı Karayılan açıkladığı “müjde” ile bir kez daha boşa düştü. Çünkü PKK’nin ABD/İsrail istihbaratının bilgisi, yönlendirmesi ve araçları olmadan yerinden kıpırdayamaz.

PKK önderliğinin aslarından Cemil Bayık, Duran Kalkan, Murat Karayılan, Mustafa Karasu, Rıza Altun ve Sabri Ok, Feyman Hüseyin (Bese Hozat vb. sıralamada ikincil derecede kadrolardır) gibi ana kadroları yıpranmış defalarca yenilmiş unsurlardır. 24 Temmuz 2015 sonrası bu önderliğin dişe dokunur, iz bırakan bir eylemine rastlanmadı. Can simidi misali İHA/SİHA düşürdük yalanına canhıraş sarılmaları bu sebepledir. O nedenle PKK dikkatini daha çok Suriye'nin kuzeyine ve Irak’ın kuzeyine yoğunlaştırdı. Ancak, artık Türkiye’nin gözü kulağı Irak ve Suriye’de!

Murat Karayılan'ın ANF’ye verdiği son röportaj kışkırtıcı olduğu kadar bulundukları yerlerde Kürtleri iç savaşa götürecek içeriğe sahip. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) zayıf halkası olan Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin (KYB) egemenliğindeki Süleymaniye ve çevresinde huzursuzluğun artış göstermesi bakımından dikkati çekiyor.

Yazının Devamı

Kürdümüzü sorun haline getirmek isteyen Kürtçüler

Şubat ayının son haftası DEM’e paralel hareket eden Diyarbakır Kent Koruma ve Dayanışma Platformu öncülüğünde ve sözde demokratik kitle örgütlerinin (DKÖ) katılımıyla gerçekleşen etkinlik sonrası, “Kürt meselesinde çözüm için sivil toplum buluşması” sonuç bildirgesi açıklandı.

Peki, bu kesimlerin asıl derdi nedir? Gerçekten “Kürt sorunu” denilerek PKK/DEM ve destekçilerinin, Kürdümüzü sorun haline getirmesi meselesi olamaz mı? Bal gibi olur! Biz Emperyalizminin ülkemize dayattığı etnik ve dini farklılıkları çatışmaya dönüştürmede görev alanlarla hiçbir sorunun çözülemeyeceğine inananlardanız. Emperyalizmin yarattığı sorunları sırtını emperyalizme dayayarak çözmeye çalışanlar ancak işbirlikçi olur, tetiği kendi halkına çeker.

Sorundan beslenen kesimler çözüm ister mi hiç? Tam tersine sorunların büyümesi bu kesimlerin beslenmesine yarar. Kollarıyla beraber Nakşibendi, Nurcu, Süleymancı gibi halk düşmanı gerici güruhlar nasıl emperyalizmden beslenerek irticacı eylemlere başvuruyor ise, benzer şekilde PKK/DEM, Alevici tacirler ile sözde solcularda sorunlardan beslenir. Bu olgu göz ardı edildiği müddetçe sorunların kökten çözümü imkânsızdır. Önümüzdeki dönem irticacı tarikat tipi örgütlere karşı mücadele daha da önem kazanacaktır ve çünkü onlarda PKK gibi bölücüdür, tehlikelidir.

Yazının Devamı

PKK/DEM'in Seçim Bildirgesi'nin anlattıkları

61 Maddeden oluşan DEM’in Tüzüğünden:

PARTİNİN AMACI

Madde 2

Yazının Devamı

Anons araçları yasaklansın

Yine bir seçimle karşı karşıyayız. Biz bu yazımızda seçimlerin genel bir değerlendirmesini yapmayacağız. Seçimleri sınıfsal bakış açısıyla ve dünya görüşümüzün gereği olarak analizini ileriki zamana bırakıyoruz. Genel ve Yerel Seçimlerin halka yansıması ve getirisi ile götürüsü arasındaki uçurumun tahlili bu yazımızın konusu değildir.

Seçim günü yaklaştıkça sokaklar partilerin anons araçlarının yaydığı gürültüyle dolup taşmaktadır. Ortalığa saçılan propaganda malzemeleri görüntü bozukluğu yaratıyor ve çevre kirliliğine yol açıyor. Bu durumun düzeltilmesi ve tedbirlerin alınmasının zamanı çoktan geçmiştir.

1) Anons araçları hemen yasaklanmalıdır. Teknolojinin çok geliştiği ve insana ulaşmanın bu kadar kolay olduğu zaman diliminde anons araçlarına ihtiyaç kalmamıştır. Gürültü kirliliğine sebep olan anons araçları, seçim boyunca pek çok olumsuzluğun yaşanmasına da neden olmaktadır. Trafiğin sıkışık olduğu yerlerde akışı engellemektedir. Ayrıca, evlerde gürültüden bunalanların olduğunu, psikolojik sorunlarla boğuşanların bulunduğunu, hastanelerde hastaların yattığını, bebeklerin ve çocukların etkilendiğini görmezden gelemeyiz. Siyasi nedenlerle değil, tamamen insani duygularla seçim boyunca araçları görüp tepki gösterenlerin sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. “Lanet olsun şu seçim bitse de rahata kavuşsak, kafamızı dinlesek” diyenlerin sayısı oldukça kabarık. Ayrıca bu büyük israftır; araçların kiralanması, gün boyu yakıt tüketimi, lastik vb. aksamların yıpranması sonucu oluşan kirlilik yabana atılacak gibi değil!

Yazının Devamı

Ege'nin antik öyküleri

Ege'nin antik öyküleri

Yazar: Ahmet Semih Tulay

İlya İzmir Yayınevi

Yazının Devamı

PKK DEM’dir DEM PKK’dır

Türkiye'de 1980 öncesi Amerikan emperyalizminin beşinci kolları harekete geçirilerek sağ-sol çatışması örtüsü altında anarşi ve terör ortamı hâkim kılınmıştı. “Kürdistan devrimcileri”, “UKO” maskeleri altında faaliyetlerine başlayan Apocular, 27/28 Kasım 1978’de Seyfettin Soğurlu’nun Diyarbakır'ın Lice İlçesinin Fis köyündeki evinde 22 kişi ile toplanan 1. Kongre sonrası PKK adını alarak günümüze kadar örgütsel varlığını devam ettirdi. PKK zaman içinde ABD/İsrail'in kara gücüne dönüştü. Sömürge teorisi onları en sonunda emperyalizme teslim etmiştir.

Ülkemiz içinde hala sol adına PKK kuyruğunda pinekleyenler var. PKK listelerinden parlamentoya girenlerin siyasi şecerelerine baktığımızda THKP-C, THKO, TKP (ML)-TİKKO, 1980 öncesi TİP ve TKP geleneğinden geldiklerine tanık oluruz. Tüm hata ve zaaflarına rağmen adı anılan örgütlerin kurucuları antiemperyalistti ve bu noktada ödün vermez tavra sahiptiler. Ardılları ise (istisnalar hariç) başta ABD emperyalizmi olmak üzere emperyalizme teslim bayrağı çekti.

PKK, kurulduğundan beri karanlık bir örgüttür ve şaibelerle dolu tarihe sahiptir. Örgütün kuruluşunda MİT’in dahli artık tartışılmazdır. Sol örgütleri Doğu ve Güneydoğu illerimizde temizlemek için kullanıldı. Aşiretler arası çelişmeleri çatışmalara dönüştüren PKK gericiliği beslemiştir.

Yazının Devamı

PKK’nın Avrupa’da Alevileri havuzlama aparatı "Feda"

PKK’nin Avrupa’daki Alevilerimizi etnik ve dini olarak parçalamaya yönelik çalışmaları uzun yıllardır sürüyor. Solumsu legal ve illegal örgütleri yola getiren PKK, Alevilerimiz adına hareket eden başta Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) olmak üzere pek çok Alevici diyebileceğimiz tacirleri de etki alanına soktu. Ana hedefleri Türkiye düşmanlığı olan bu yapılanmaların önü maalesef hala kesilemedi. Sebepleri bir başka yazımızın konusudur.

Merkezi Almanya'nın Dortmund kentinde bulunan Demokratik Alevi Federasyonu (Demokratische Aleviten Federation-Federasyona Demokratika Elevi) kısa adıyla FEDA iki ayda bir Semah Dergisini çıkarıyor. PKK’ye bağlı çalışan FEDA kışkırtıcı faaliyetlerden birini daha örgütlüyor.

FEDA ve ona bağlı Demokratik Alevi Kadınlar Birliği’nin (DAKB) 17 Şubat tarihinde Almanya'nın Köln kentinde Abdullah Öcalan için düzenleyecekleri miting için yaptıkları çağrıda:  “Kürt sorunu, Alevi sorunu gibi kadim sorunların çözümsüzlüğünün sonucu Sayın Abdullah Öcalan’a yaşatılan bu tecridi ve işkenceyi kabul etmiyoruz. Sayın Öcalan'ın demokratik ulus ve demokratik konfedaralizm olarak formüle ettiği ve tanımladığı sistem, tamda Alevi inancının devlet ve iktidar dışı hakikatinin kendisidir. “El ele el Hakk’a” düsturuyla dikey olmayan Ocaxlar sistemi (Ocaklar sistemi. M.İ); demokratik konfederalizmin ete kemiğe büründüğü sistemdi. “72 milleti bir biliriz” söylemi çokluk içinde birliği ifade eden demokratik ulusu tarif eden söylemdi. O nedenle herkes ve her kesimden önce tarih boyunca zalime karşı mazlumların hak savunuculuğunu yapan biz Aleviler tecrite, izolasyona karşı hakkın ve hakikatin yanında olmalıyız. İmralı'da tecrit kırılmadan, Kürtler fiziki ve siyasi soykırımdan kurtulamayacak.” Denildi. Peki, söylenenler doğru mu? Tabi ki hayır!

Yazının Devamı

PKK’nın sığınağı DEM’de ipler kimin elinde

Amerikan emperyalizminin yönettiği ve fiili olarak içinde yer aldığı Pençe – Kilit Harekâtı bölgesinde gerçekleşen 12 Ocaktaki PKK saldırıları iyi okunmalı ve tahlil edilmelidir. Önceleri arkada durarak PKK’yi alanda kullanan ABD, işi sağlama almak için doğrudan müdahil olarak TSK'nın üs bölgesindeki saldırıda yer almıştır. Peki, bu ilk mi diye sorulacak olursa, buna evet demek mümkün değildir. ABD, Suriye'nin kuzeyinde işgal ettiği bölgede PYD/YPG’nin Türkiye’ye yönelik eylemlerin organizasyonunda askeri uzmanları doğrudan görev almış ve denetimler gerçekleştirmiştir. 12 Ocak sonrası kendilerinin kurduğu medyaya konuşan PKK’lılar; 12 Ocak saldırısını “yeni bir 15/16 Ağustos başkaldırısı” olarak değerlendirmiş ve bu türden eylemlerin “artarak ve daha sert geçecek ve de sürekli olacak” diyerek Metina saldırısını 15/16 Ağustos 1984 hain saldırıyla bir tutmuştur.

Türkiye’nin hedef tahtasına oturtulduğunu görmezden gelenler gaflet içindedir. Filistin’in kahraman direnişi karşısında İsrail Siyonist devletinin çaresizliği ABD emperyalizmini yeni arayışlara yöneltmiştir. Savaşı bölge sathına yayarak dikkatleri İsrail’in üzerinden başka yöne çekmeye çalışıyor ve bunun adımlarından birini de Metina saldırısı oluşturuyor.

PKK 12 Ocak saldırısı sonrası umduğunu bulamadı, ağır kayıplar verdi. Ancak, Türkiye’nin Suriye ile el sıkışarak bölücülüğe karşı topyekûn mücadele etme yoluna girmediği sürece, ABD/İsrail ikilisinin provokasyonlarının ardı arkası kesilmeyecektir ve kukla yeni “İsrailistan” amacına ulaşmak için bölücülüğü desteklemeyi sürdürecektir. Çözüm ortada duruyor ama Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan gereğini yerine getirmek yerine düşmanımız ABD ile NATO’ya bel bağlamaktan vaz geçmiyor! 

Yazının Devamı

Kızıl Efe Efsanesi

Partidaşım İbrahim Kasapoğlu Kızıl Efe Efsanesi kitabıyla bizleri bir kez daha Milli Kurtuluş Savaşımızın sıcak günlerine götürdü. Kızıl Efe ve Kızıl Müfreze tanımlamalarını sıcak duygularla karşıladık. Kitabı okuduğunuzda Ali’nin Kızıl Efeye dönüşmesinin serüvenini de ilgiyle okuyacaksınız. Ali’ye yöre halkının Kızıl Efe demesinin nedenini kitabın sayfalarını çevirdikçe daha iyi anlayacaksınız.

Ali'nin hayatında belirleyici yere sahip Bektaş babanın örgütlü olması ve sosyalizme yakın fikirler içinde Ali’yi yönlendirmesi ve eğitici öğütlerde bulunması önemlidir. Ali, K. Marx'ın Das Kapital kitabını İdadi ’de Fransızca okuması ve etkilenmesi bir kenara not edilmelidir. Kitap baştan sona örgütlü olmanın önemine işaret ediyor. İttihat Terakki Fırkasına katılan Ali zaman içinde Şefik Hüsnü’nün TİÇSF’na da katılır ve görüşlerini, eleştirilerini söyler. Ali aynı zamanda demirci ustasıdır ve emeğe büyük değer verir.

Ali'nin sevdalandığı öğretmen Gül'ün acı akıbeti onu çok sarsar ve feodalizmin temizlenmesine yönelik isteği emperyalist istilaya karşı mücadelesiyle birleşir. Ali, aceleciliğe prim vermeyen, akılla eylemi birleştiren bir Efe olarak karşımıza çıkıyor. Kitabın sayfalarını devirdikçe roman ile tarih akışını birleştiren yazarın ince duygularına da sıkça tanık oluyorsunuz.

Yazının Devamı