Atatürkçü Düşünce Derneği ve İstanbul Sözleşmesi

İlyas Gümrükçü

İlyas Gümrükçü

Köşe Yazısı

“TBMM’nde oy birliği ile kabul edilen ve Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanarak 6284 sayılı yasada yer alan İstanbul Sözleşmesi,…üstelik kadına şiddetin, kadın cinayetlerinin hızla arttığı bir dönemde bir gece yarısı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile kaldırıldı! Bu karar ‘Yok’ hükmündedir.”

Yukarıdaki paragraf, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesinden ayrılışının ardından, ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği) Genel Merkezi tarafından kamuoyuna sunulan basın bildirisinden.

Basın bildirisi Anayasa’mızın 90. Maddesini hatırlatarak başlıyor ve İstanbul sözleşmesinden ayrılma biçiminin yasaya uygun olmadığını vurguluyor.

YÖNTEM BAHANE SÖZLEŞME ŞAHANE

Baştan belirtelim. İstanbul sözleşmesinden ayrılma yöntemi yanlış. Ve ADD haklı.

Fakat bildiriyi okuduğumuzda görüyoruz ki mesele yöntem değil.

Bildiriden tekrar okuyalım:

“…üstelik kadına şiddetin, kadın cinayetlerinin hızla arttığı bir dönemde…”

İstanbul Sözleşmesi 2012 de TBMM’de kabul edildi ve aradan 9 yıl geçti.

Demek ki, kadına şiddetin ve kadın cinayetlerinin önlenmesinde İstanbul Sözleşmesinin hiçbir hükmü yok. Şiddet ve cinayetler arttığına göre?

Ve şöyle devam ediyor ADD’nin basın bildirisi:

“…Bu karar; Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş dünya ve hukukla bağlarının koparılmasıdır. Kadına şiddetten, insan haklarının ihlalinden yana anlayışla yönetildiğinin belgesidir. Kadına yönelik şiddet, açık-tartışmasız bir insan hakları ihlalidir. Çağdışıdır…”

Anladık mı asıl meseleyi?

ADD yöneticileri İstanbul sözleşmesini okumuşlar mıdır? Bence okumuşlardır. Hem de altını çizerek okumuşlardır. Eğer okumamışlarsa, bu başlı başına büyük bir ayıp.

ADD yöneticileri, O sözleşmede LGBTİ övgülerini, çocukları eşcinselliğe özendirme methiyelerini, kadını kafese sokma girişimlerini görmemişler midir?

Ve hatta; Kadın sorunu üzerinden Atlantik’in dayattığı Kürt sorununu kaşıdıklarını görmemişler midir?

Evet. ADD yöneticileri, bunların hepsinin o sözleşmede olduğunu çok iyi bilmektedirler. Bilmektedirler çünkü, 2020 ortalarında İstanbul sözleşmesi Türkiye’nin gündemine geldiği zaman, sözleşmeyi savunan daha radikal bildiri yayınlamışlardı.

GERÇEĞİ YOK SAYAN ADD

ADD bu bildiri ile, Cumhuriyet’in kadına verdiği değeri, Türk Medeni Kanununu, Türk Ceza Kanununu ve ilgili diğer kanunları görmezden gelerek Atlantik savunuculuğuna soyunmaktadır. Türkiye Atlantik’ten koparken, ADD Türkiye’yi İstanbul sözleşmesi üzerinden tekrar Atlantik’e bağlama çabası içerisindedir.

İstanbul sözleşmesini okuduğumuzda, Türk Hukuku açısından kadına şiddetin yasaklanmasına ilişkin hiç bir yeniliğin olmadığını görüyoruz.

İstanbul sözleşmesini okuduğumuzda, sözleşmenin getirdiği bütün yasaklamalar ve kadını koruyan hükümler, Türk Medeni Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve ilgili diğer kanunlarımızda bulunduğunu görüyoruz.

Bildiri şöyle bitiyor:

“Demokrasiye, Laikliğe ve kadınların kazanılmış haklarına sahip çıkmaya, geri adım atmamaya, yasal ve yaşamsal eşitliğin hayata geçmesini sağlamak için mücadeleyi sürdürmeye kararlıyız.”

Sormak gerekiyor ADD yöneticilerine: İstanbul sözleşmesine mi sahip çıkmaya devam edeceksiniz, Yoksa Cumhuriyet sayesinde kazanılmış haklara mı?

Yoksa Türk kadınının kazandığı hakları İstanbul Sözleşmesi mi koruyordu?

SONUÇ

Evet, üzerine basa basa tekrar vurgulayalım.

ADD yayınladığı bu bildiri ile, Türkiye’nin İstanbul sözleşmesinden usulsüz bir şekilde ayrılışını bahane ederek, aleni bir şekilde Atlantik savunuculuğuna soyunmaktadır.

Türkiye’nin, Medeni ve Ceza Kanunları ile İstanbul Sözleşmesini karşılaştırdığımızda gördüğümüz gerçek şudur: Cumhuriyet yaşatır, İstanbul sözleşmesi çürütür. Durum bu kadar nettir.

(ADD yöneticilerine, Teori dergisinin 2020 Ağustos sayısını okumalarını öneririm.)