Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı Üzerine - 1

Murat İnce

Murat İnce

Köşe Yazısı

Murat İnce

 “Türkiye Cumhuriyeti'ni Kuran Türkiye Halkına Türk Milleti Denir” Mustafa Kemal Atatürk.

 “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Madde 10: Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.”

 Evet, bir telaş başladı, arkası gelecek! Anadolu Alevilerini emperyalizmin projelerinin kucağına itenlere önemli bir yanıt T.C. devleti tarafından verilmiş oldu. Alevilerimizin sorunlarının esası demokratik haklar açısından çözülmüştür. Bu kazanımın zayıf yönlerinin güçlendirilmesi, eksikliklerin giderilmesi, yeni taleplerin karşılanması bir süreç işidir.

 Türkiye'de “Alevi sorunu” değil Amerikan emperyalizminin kara gücü PKK/HDP sorunu var ve dikkatler bu yöne odaklanmalıdır. TV kanallarında PKK/HDP lafzı ağızlara alınmadan yapılan her tahlil eksik kalacaktır. Çünkü Aleviliğin sorun halinde devam etmesini isteyen unsur PKK/HDP’dir. Bazı Alevici federasyonların PKK/HDP kuyruğuna takılmasında sahte solcu yöneticilerin rolü belirleyici olmuştur. O nedenle bu yapılanmaların yüzündeki maskelerde bu saatten sonra bir işe yaramayacaktır.

 ALEVİLERİN BAĞRINDA PKK’YA YER YOK

 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Şahkulu Sultan Dergahı’ndaki açıklaması birleştiricidir ve Alevi/Bektaşi camiasında olumlu yankı bulmuştur. Etkisi ileriki dönemlerde artarak sürecektir.

 Aslında konuya bazı Alevici örgütlerin açıklamalarıyla giriş yapmak istedik. Ancak meselenin daha kolay anlaşılması açısından, doğrusunun PKK’dan başlayarak yapılmasını uygun gördük. PKK’nın Avrupa’daki Alevileri devşirme örgütü Demokratik Alevi Federasyonu (FEDA) yaptığı açıklamada, “Alevilerin bu projeye kanması ve iknâ olması halinde Alevi inancından eser kalmayacağını iyi bilmemiz gerekiyor” denildi. Tam tersine Alevilerin PKK/HDP ile peşinden perişanca sürüklenen Alevici tacirlere “kanması ve ikna olması halinde Alevi inancından eser kalmayacağının iyi bilinmesi gerekiyor.”

 FEDA açıklamasının devamında, “Tekçi ve inkârcı ulus devlet zihniyeti yüzyıl sonra Alevilere dönük yeni oyunların peşindedir. İnkâr, katliam, asimilasyon ve soykırımla ortadan kaldıramadığı Aleviliği kendine göre tarif eden, devlet ve iktidarın çıkarına uygun Alevilik yaratmaya çalışan, kendine göre şekil vermek, yeni gömlek biçmek isteyen bu anlayışı reddediyor, kabul etmiyoruz. Devlet, Erdoğan üzerinden Alevileri tamamen kontrol ve denetim altına almak, devletin Alevisi olmayan, direnen örgütlü Alevi mücadelesini tasfiye etmek istiyor. Erdoğan'ın ‘Bakanlığa bağlı Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevleri Başkanlığı’nı kuracağız.’ söylemi devletin inkârından daha da tehlikelidir. (…) Eğer samimi olmuş olsaydı, Aleviliğin kendine özgü bir inanç olduğunu söyler, inanç ocaklarını yasaklamaktan ve dağıtmaktan vazgeçer, pîrlerin inancın Yol önderleri olduğunu kabul ederdi. Bakanlığa bağlı Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevleri Başkanlığını kurmak istemesi, Alevileri zapturapt altına almak, kültürel soykırımla Alevileri başkalaşıma uğratmak, Alevi inancını Sünni İslam’a tabi bir tarikat örgütlenmesi içine çekmek istemesindendir.”

 PKK,  Alevileri iç bölünmeye götüren fonksiyonu ile her alanda büyük zararlar vermiştir. Son girişim aynı zamanda bölücülüğün Alevileri sarmalamasına dur demiş ve tersi yönde gelişmenin önünü açmıştır. Bu gerçeği görmeden sarf edilen sözlerin ağırlığı olmayacaktır. Güne göre konuşanların gelir geçer sözleriyle meseleye yaklaşmak gerçekçi değildir.

 Yukarıdaki uzunca alıntı yaptığımız FEDA açıklaması aşağıda görüleceği gibi, Aleviler adına konuşan kuruluşların açıklamalarıyla örtüştüğü görülecektir.

 Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevleri Başkanlığı PKK’nın ileri sürdüğü kışkırtıcı söylemlerin tersine birleştirici rol oynayacaktır. Alevilerimizi, Türk Alevisi, Kürt Alevisi, Zaza Alevisi, Arap Alevisi ve “Alevilik dini” bölücülüğüyle paramparça etmeye yönelik emperyalist projelerin frenlenmesi bakımından da “Başkanlık” önemli bir boşluğu dolduruyor.

 Genel devlet düşmanlığı, soykırım, inkâr, katliam gibi suçlamaların ardına saklanarak Alevileri etkisi altında tutmaya çalışanlar yanıldıklarını anlayacaklardır.

 ALEVİLERE DARBEYİ VURANLAR

 Farklı sorunların çözümüne yönelik girişimler en çok emperyalizmin beşinci kollarını rahatsız eder. PKK-FETÖ gibi örgütler sorunların pususuna yatar ve çoğalması için çırpınır. Alevi/Bektaşi inancına sahip yurttaşlarımızın haklarını elde etmelerine karşı çıkanlar aynı merkezlerden beslenir. Gelinen aşamada Alevilere en büyük darbeyi vuranlar PKK/HDP ve birlikte hareket edenlerdir. Olumlu yöndeki her gelişmeyi baltalamaktan başka bir işe yaramayan Alevici tacirlerin umutları kursaklarında kaldı.

 Hafta sonu yedi Alevicilik taciri örgütün ortak açıklamalarına bakıldığında PKK/HDP dairesinde hareket ettikleri görülecektir. Zaten bu örgütler daha önceleri de PKK/HDP’nin Yoğurtçu Parkı eylemine destekte bulunmuş, genel merkezlerini ziyaret ederek dayanışma duygularını açıklamış ve seçimlerde Alevilerin oy vermeleri için canla başla çalışmışlardır. Bunların kıblesi Amerikancı PKK/HDP’dir.

 Yedi örgüt  “açıklanan paket ne demokratiktir, ne de müjdedir. Aksine bu paket Aleviliğin şimdiye kadar devlet gücüyle soluksuz bırakılmasının yeni bir aşamasıdır” diyerek bozgunculuk yapmaktadır. Ne zaman ki Alevilerin sorunlarının çözümüne yönelik adımlar atılır karşısında hep bu bölücü, sahte solcu Alevi makyajlı oluşumlar çıkar. Çünkü Alevilerin sorunları çözüldükçe bunların nemalandığı alanlar daralır.

 PKK/HDP’ye her koşulda destek sunan Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF), Alevi Dernekler Federasyonu (ADF), Alevi Vakıflar Federasyonu (AVF), Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK), Alevi Kültür Dernekleri (AKD), Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı (HBVAKV), Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin (PSAKD) ortak açıklaması her zamanki gibi ezberlerden, basmakalıp cümlelerden oluşuyor. Yedilinin açıklamasında 1 ve 3. Maddeler en dikkati çekenler:

 1 – Alevilerin en temel taleplerinden biri olan ve eşit tanınma, eşit yurttaşlık haklarının sembolik bir ifadesine dönüşen ‘cemevleri ibadethanemizdir’ talebine bağlı olarak, cemevlerimizin ibadethane statüsüne kavuşturulmasına dair hiçbir adım atılmamıştır. Bu demektir ki Alevilik dinsel ve kimliksel özellikleriyle inkâr edilmeye devam edilecektir.

3-  Bu zehirli pakete göre Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı bir oluşum, bundan sonra Alevilerin dişi ile tırnağı ile kendi öz güçleri ile iğne ile kuyu kazar gibi, emek emek yoktan var ettiği, bütün cemevlerinin yönetimini yürütecektir. Açıkça ilan ederiz ki bu, devletin Alevi kurumsallaşmasına, Alevi dinselliğine yönelik darbe ve el koyma girişimidir. Halkın seçilmiş temsilcilerinin yerine kayyum atanmasına nasıl karşıysak Alevi toplulukların öz be öz kendi mekanları, kendi ibadethaneleri olan cemevilerine de devletin el koymasına aynı şiddet ile karşıyız. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın özelleştirilerek dağıtılmasını ve tasfiyesini tartışmamız gerekirken, tam tersine cemevlerinin devletleştirilmesi ancak AKP tarzı bir kurnazlığın ürünü olabilir.

 Başını PKK/AABK’nın çektiği ve eşit yurttaşlık-eşit tanınma önerisinin neyi amaçladığını biraz kurcalayalım! Yukarıda T.C. Anayasası'nın ilgili maddesinde herkesin kanun önünde eşit olduğu yazılı. Geçmiş dönemlerde iktidar partilerinin ve Amerikancı darbelerin suçlarından, yanlışlarından yola çıkarak genel bir değerlendirmeye girişmek ne ölçüde doğru? Düne takılıp kalan ve değişimleri göremeyenler gerçeği göremez ve de subjektif tahlillerde bulunurlar. Evet, geçmişte Aleviler büyük zorluklarla karşılaşıyorlardı ve pek çok haktan fiili olarak mahrum bırakılıyordu. Bugünde geçmişten kalan bazı “mahrumiyetler” hala giderilmiş değil. Ancak bu eksikliklerin giderilmesine yönelik adımları da görmezden gelmek yanlıştır. Atılan ilk olumlu yönde adımların desteklenmesi, cesaretlendirilmesi ileride yeni kazanımlar elde edilmesini kolaylaştırır. Ayrıca iktidarlar gelip geçicidir. Kazanılan her mevzi ileriye dönük haklı taleplerin yerine getirilmesinin yolunu da açar.

 3. maddede bir şey dikkatinizi çekti mi? “Alevi dinselliğinden” bahsediliyor. Bundan kasıt, Aleviliğin İslam dışı olduğu ve emperyalizmin “Alevilik dini” uydurmasına kurnazca atıfta bulunuluyor. Bunu açıklamaya yerleştirenlerin PKK/AABK olduğunu görmek için uzman olmaya gerek yok. Açıklamada geçen “darbe”, “devletin el koyması”  gibi sözcükler bazı çağrışımlara neden oluyor! Alevi vatandaşlara Türk devleti mi darbe yapıyor ve kuruluşlarına el koyuyor? Siz hangi ülkenin vatandaşısınız ve hangi devlette yaşıyorsunuz? ABD emperyalizmine biat edenler, AB’nin emperyalist devletlerinin denetiminde kükreyenler Anadolu Alevilerine doğru yolu gösteremezler. Olsa olsa ABD/AB’nin kapıkulu olmalarını sağlamaya çalışırlar.

  Acaba Alevici tacirlerin “eşit yurttaşlık-eşit tanınma” ile Anayasa'nın 10. Maddesi’ne şöyle bir ek mi istiyorlar: “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” Ayrıca, Aleviler de kanun önünde eşittir. Yetmez, Süryani, Keldani, Laz, Çerkez, Çorumlu, Diyarbakırlı, Antalyalı, Edirneli vs. vs. hepsi de kanun önünde eşittir!” Bu mu bekleniyor? PKK/HDP+7 örgüt bizi aydınlatırsa seviniriz! Alevi kuruluşları 10. Maddenin devlet kurumları dâhil her alanda hayata geçirilmesi için çalışmalıdır. Hak arama mücadelesi başka, hak arama bahanesinin ardına saklanarak bölücülük yapmak başkadır; bu ikisinin birbirine karıştırılmaması lazım.

 Açıklamada ki şu korkunç ve korkunç olduğu kadar tahrip edici cümlelerin değerlendirme takdirini okuyucularımıza bırakıyoruz:

Bilinmelidir ki, bizim tarihimiz Cumhurbaşkanının zikrettiği gibi, Malazgirt’ten, Selçuklu’dan, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan ve yaşadığımız toprakları daima boş bir toprak kabul eden, bu toprakların insanlarını Malazgirt’ten itibaren yok sayan militarist bir tarih değildir. Militarist bir milliyetçilik anlayışıyla, Aleviliğin en temel düsturu ‘72 milleti bir nazarla görmek’ ilkesi taban tabana zıttır. Bizim Zülfikarımız Nil Deryası’nda yüzedura, kılıcımız tahtadandır! “Hepimizin Peygamberinden, hepimizin Ali’sinden, hepimizin Ehli-Beyt’inden, hepimizin Kerbela’sından” söz edenler bilmelidir ki, hem Muaviye’nin, hem Ali’nin, hem Hüseyin’in, hem onun başını kesenlerin safında yer alamazsınız.

 Birincisi, AABK denilen örgüte bağlı Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) Alevi İslam’a itiraz etmiş ve “Alevilik İslam dışıdır” önerilerinin Avusturya’da yasal olarak kabulünü sağlamış ve diğer altı örgütte bunu kabul etmiştir. Bununla da yetinilmemiş “ Muhammed’iz,  Alisiz, 12 İmamsız Alevilik” propagandası derneklerde, yayın organlarında açıktan açığa dillendiriliyor. O nedenle yedi örgütün Hz. Muhammed’e,  Hz. Ali’ye, Ehl-i Beyt’e açıklamalarında yer vermeleri ikiyüzlülükten başka bir şey ifade etmiyor. Hz. Ali’nin, 12 İmamların üzerine çarpı işareti koyanların bu riyakârlığını her platformda yüzlerine vuracağız.

 Bu yedilerin akıl hocaları kendi devletlerinin emrindeki Batılı oryantalistlerdir. Türk Milleti ve Türk tarihinin hakkından gelmeyi amaç edinenler hem ülke içinde ve hem de ülke dışında devşirdikleriyle iç çatışma ve bölünmenin zeminini hazırlamayı amaçlıyorlar. PKK/HDP ile yedi örgüt Batıya dost Türkiye'ye düşmandır. Bu nedenle Alevilerin ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik her adımı engellemeye çalışıyorlar.

 Ünlü Alman Prof. Udo Steinbach ne demişti bir kez daha PKK/HDP+Yedililere hatırlatalım: “Sorun, Kemalizm ve Kemalizmin ulusçuluk ve laiklik ilkeleridir. Sorun uyduruk, zorlama ve yapay Türk ulusudur. Böyle bir ulus yoktur. Olmadığını, Türkiye'de yaşanan Kürt/Türk, Müslüman/Laik, Alevi/Devlet çatışmalarında görmekteyiz.”

 Bize göre ise asıl sorun;  Amerikan emperyalizminin “Kürt sorunu”, “Alevi sorunu” yaratmak ve sürdürmek için kullandığı PKK/HDP+Yedililerin Alevilerimizin yakasından ilelebet düşmeleri sorunudur ve bunun önü açılmıştır.

 Devam edecek.