Güneydoğudan Öyküler

Murat İnce

Murat İnce

Köşe Yazısı

GÜNEYDOĞUDAN ÖYKÜLER

Amerikancı bölücülüğe karşı mücadelenin öyküsü

Hakan Evrensel

Ümit Yayıncılık

206 sayfa

14. Baskı

Yurt bellediğimiz Türkiye, bereketli toprakların ana coğrafyası Anadolu diye belleklerimize işlediğimiz vatanımızdır. Onu canımız gibi korumak ve üzerinde titremek ne büyük bir mutluluktur. Gurbete gitsek de yine yüreğimizin baş köşesinde yurdumuz kurulur ve biz bundan haz alırız.

Türkiye etnik ve dini bölücülüğün pençesinden kurtulduğu oranda özgürleşiyor ve direnci artıyor. Türk/Kürt, Sünni/Alevi ayrımcılığını körükleyenler emperyalizmin payandası olurlar. Bu gerçeği görmezden gelenlerin ülkemize yararlı olmaları beklenemez.

Ülkemiz 40 yıldır Amerikan emperyalizminin işbirlikçisi bölücülükle boğuşuyor ve yurdu için savaşanlar büyük zorluklar içinde hayatları pahasına mücadele ediyor. Bu ülke kolay kazanılmadı derken bir gerçek dile getiriliyor.

Aşağıda, asker ve yazar Hakan Evrensel’in PKK bölücülüğüne karşı mücadelenin canlı tanığı olarak anılarını kısaca değerlendirmeye çalışacağız. PKK’nin dağ kadrolarının o dönemdeki Serxwebun-Berxwedan dergilerindeki çarşaf çarşaf yayınlanan anıları ile karşılaştırdığımızda Sayın Evrensel’in anlatımları daha yerli yerine oturuyor. Bu anıların büyük bölümünü düzenli takip eden bir arkadaşınız olarak çarpıcı benzerlikleri ileride başka bir yazımızda aktaracağız. Aksi halde çok uzun bir yazı olur.

Ülkemizin terör belasından kurtulmasında halk/ordu birlikteliğinin çok önemli olduğunu görüyoruz. PKK ile mücadele ederken yöre halkımıza yaklaşımın hayati önemde olduğunu belirtelim. Bu yaşanmış öykü Memo ile Mehmetin birlikte oluşturdukları Mehmetçiğimizin destansı savaşımına kısa dokunuştur.

Tecrübe Birikiminin Getirdiği Başarı 

Hakan Evrensel kitabının ilk sayfalarına aldığı, “Aslına bakarsanız, müthiş tecrübe oldu bu bizim için. Kıbrıs’tan bu yana savaşmamış bir ordu, eğitimini yeniledi. Zamana ayak uydurdu. Eksiklikler ortaya çıktı.” Tespitiyle çok önemli bir gerçeğe parmak basıyor. Siz her bakımdan donanımlı olabilirsiniz, ama uzun zaman sadece talimlerle sınırlı kalmış bir orduya sahipseniz, o ordunun savaşma kabiliyetinde aksaklıklar ortaya çıkar. Kitabın sayfalarını çevirdikçe bu olguyu daha iyi gözlemleyebiliyoruz.

Türk Silahlı Kuvvetleri 40 yılın sonunda büyük tecrübeler kazanmış, savaşma yeteneğini sadece kitaplardan değil bilfiil mücadele ederek, sahada direnerek edinmiş ve NATO üyesi bir ülkenin NATO ve onun ağababası ABD’ye rağmen kara gücü PKK’nin belini kırmıştır.

“Askeri çözümle olmaz” diyenlere inat sorunun ancak silahla çözüleceğini bilen TSK’nin önünün kesilmesi için Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis Süper NATO suikastıyla şehit edilmiş, Eski Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'na Kara Kuvvetleri Komutanı iken Kıbrıs'ta suikast düzenlenmişti. Yine bu bağlamda “Sivil çözüm” dayatmaları püskürtülmüş ve savunucuları en sonunda PKK/HDP çizgisinin takipçileri haline dönüşmüştür.

1990’lı yıllar PKK terörünün azdığı ve sokaklara taşırıldığı yıllardı. İşte o koşullarda TSK’nin mensupları asker ve komutanlar yaz kış demeden her mevsim dağda bölücülüğün “işgalini” kırmak için mücadele ediyordu. Çatışmalar sırasında eksiksiz dönüldüğünde askerlerin sevinci görülmeye değer. Yaralanmalar ve ölümler unutulmaz acılara neden olsa da; vatan duygusu onların en büyük tesellisi oluyordu. Kitapta çatışmalar öncesinde, sırasında ve sonrasında yaşananlar abartısız bir şekilde okuyucuya sunuluyor. Yaralanan veya hayatını kaybeden Mehmetçiklerin acısı bölücülüğe vurulan ağır darbelerle hafifliyordu.

Kitapta operasyonlar ayrıntılı olarak işlenir. Çatışmalar sırasında yaşananları, askerlerin sırt sırta vererek ölümüne düşmana karşı direnişlerini cümlelere sığdırmak mümkün olmuyor! O dönem bazı yetersizliklerin olması, ihtiyaçların zamanında karşılanamaması, gerekli altyapının yoksunluğu çatışmalarda kayıpların artmasına sebep oluyordu. Bunlara rağmen ABD’nin kara gücü PKK’ye meydan boş bırakılmamıştır.

Hakan Evrensel çatışmanın birini şöyle anlatıyor: “Birisi ölüyor yerine yenileri geliyor. Birini indiriyorum, onu almak için üç kişi geliyor. Bazıları sarhoş gibi ayakta dolaşıyor. Herhalde böyle bayağı adam gitti. Hap almışlar.” 1990’lı yıllarda PKK’nin Almanya'nın Düsseldorf kentinde yayınlanan merkezi yayın organlarından Serxwebun ve Berxwedan dergilerinde “Gerillanın günlüğü” benzeri başlıklar altında elemanlarının çatışma anıları çarşaf çarşaf yayınlanıyordu. Orada da Hakan Evrensel’e benzer ifadelere sıkça rastladık. “Dağların kartalı Botan toprağa düşerken arkasından gelen yoldaşı düşmana göğsünü siper ediyor, destanlar yaratarak şehit oluyordu.” Cümleleri neredeyse her sayıda görülüyordu.

Askerlik süresinin o dönem kısaltılmasına Hakan Evrensel karşı çıkıyor. Çatışmalarda tecrübe kazanan ve araziyi PKK elemanları kadar iyi tanıyanların önemine dikkatleri çekiyor. Yöreyi ve insanlarını tanımak, geçiş bölgelerini, yollarını ve lojistik desteklerin güzergâhını bilmek mücadele için belirleyici önem taşıyordu.

İletişim araçları ve özelliklede TV kanallarında verilen haberlerin sarsıcı etkisi biliniyor. Tüm bu bilinenlere rağmen haberlerde ölümlerin sıradan haber gibi verilmesi tabi ki yanlış ve yıpratıcı! Buna da kitapta dikkatler çekiliyor: “Bir askerin şehit olması, haberlerin arasına sıkıştırılabiliyor, kanıksandığı için dikkati çekmiyor bile.” Deniliyor.

Sonuç Yerine 

Hakan Evrensel'in kitabının sayfalarını çevirdikçe ne büyük zorluklar içinde yurt savunması yapıldığını görürsünüz. Bugün ile karşılaştırılamayacak o günlerdeki imkânsızlıklara rağmen, başarılı bir direnişin ABD emperyalizminin kara gücüne karşı verilmesinin önemini bir kez daha göreceksiniz.

Amerikan emperyalizminin ve İsrail Siyonizminin beşinci kolu ve kara gücü PKK’nin 24 Temmuz 2015 tarihindeki kalıcı yenilgisinin koşullarını önceki dönemin direnişleri hazırladı ve olgunlaştırdı.

Güneydoğudan Öyküler” kitabını dönemin koşullarını dikkate alarak okumalıyız…  

# pkk # güneydoğu