Metin Akgerman

Metin Akgerman

Köşe Yazısı

Kültür ve Türkçe Bakanlığı'nı kurmak

Bu yazının amacı Kültür Bakanlığı'nın Turizm Bakanlığı'ndan ayrılmasını ve Kültür ve Türkçe Bakanlığı (KTB) halinde yapılanması savını savunmaktır.

İngiltere de Kültür bakanlığı "Kültür, Medya ve Spor Bakanlığı" dır. Fransa'da Kültür Bakanlığı ayrı bir bakanlıktır ("Ministère de la Culture"). Rusya'da da "Kültür Bakanlığı" olarak ayrıktır. Bu yapı anlamlıdır çünkü Fransa ve Rusya'nın kendi dil ve kültürlerini İngilizcenin etkisinden korumaya ve geliştirmeye ihtiyaçları var. İngiltere ise zaten artık istese dahi İngilizce üzerinde pek etki ve yönlendirme sahibi değildir. İngilizce bir çok ülke tarafından kullanılmakta ve "Lingua Franca" yapısından dolayı hızla gelişmekte, yaygınlaşmakta ve zenginleşmektedir bu yüzden İngiltere'de ayrık bir Kültür Bakanlığı çok da gerekli olmayabilir.

Türkiye'de ise Kültür bakanlığı Turizm bakanlığı ile beraberdir. Turizm bakanlığının Türk Ekonomisi'ndeki öneminden dolayı Kültür Bakanlığı gölgede kalmaktadır. Haliyle bu bakanlığa her zaman Turizm uzmanı bakanlar seçilmektedir. Turizm bakanı ülkeye para getirir bu yüzden kültür ve dil konusu ayrı boyuttalardır.

Yazının Devamı

Akaryakıt dağıtımı para işlerini Ziraat'ten yönetmek

Bu yazının amacı, Türk Lirası'nın kamu bankaları nezdindeki mevduat havuzunu destekleyecek, TL üzerinden yapılan spekülasyonları azaltacak, ÖTV başta olmak üzere akaryakıt sektöründeki vergi kaçaklarını azaltacak politikalar önermektir.

Akaryakıt dağıtımı ile ilintili tüm para transferlerinin kamu bankalarımızın üzerinden yapılmasını sağlayabilir miyiz? Hatta görevlendirilen tek bir kamu bankası (Misal Ziraat Bankası) üzerine alabilir miyiz? Böyle bir düzenlemenin faydaları, sakıncaları neler olur? Uygulanabilirliği olur mu?

Akaryakıt tüketimi üzerinden ÖTV, KDV gibi kamu bütçesinin önemli gelir kaynakları oluşmaktadır. Hazinemizce tespit edilen ve cezaya bağlanan vergi kaçaklarına baktığımızda, ÖTV kaçakları önemli bir miktar tutmaktadır.  Akaryakıt ve ilintili ( LNG, LPG) sektörünün büyüklüğü olarak bakarsak kabaca herhalde yılda 400 milyar TL üzerinde bir rakamdan bahsediyoruz yani bu alanda yapılacak akıllıca düzenlemelerin ekonomiye önemli ölçüde etkisi olacaktır.

Yazının Devamı

Seçimler sonrasında ilk hedef yurtdışı ziyaretleri olmalı

Bir çok ülke Türkiye'deki seçim sonuçlarını bekliyordu. RTE ile devam edilip edilmeyeceğine göre Mısır'dan Suriye'ye, Libya'dan Körfez ülkelerine ve Avrupa ülkelerine kadar herkes "bir sonucu görelim, Türkiye'nin ne tarafa gideceği belli olsun, ona göre Türkiye politikalarımızı belirleyelim" anlayışındaydı.

Seçim sandığı milletin önüne geldi. Adil bir yarış oldu. Türkiye yetersiz bir iktidar ile devam etmek ile daha da kötü bir kaos planını seçmek arasında seçim yaptı ve yetersiz ile devam kararı verdi. Hayırlı olsun. Yazının siyaset dozunu düşük tutup, esasa gelelim.

Dışişleri ekiplerinin performansı, tüm ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de refahı ve güvenliği belirleyici bir etkisi vardır. Dışişleri işini iyi yaparsa, avantajlı ticaret anlaşmaları yaparsa, doğru alanlarda doğru yatırımların ve işbirliklerinin önünü açar ise hızlı yol alırız, ülkemize hızla istihdam alanları yaratır kalkınma sağlarız, güvenlik sağlarız. Hızlı refah yaratmanın bir sihirli değneği olsa herhalde bu değneğin ismi "yabancı ülkeler ile yapılan ikili anlaşmalar" olurdu. Bu yazıda, Türkiye için kısa vadede önemli gördüğüm jeopolitik fırsatlara değineceğim.

Yazının Devamı

GCHQ kitabında Deniz Gezmiş ve Kızıldere Felaketi

Geçende oy vermek için Londra'ya gittim. Hükümetimiz Londra'nın merkezinde Thames kenarında güzel bir mekan ayarlamış. Düzayak, ferah, havadar. Oyumuzu Vatan Partisi'ne bastık evelallah. Dönüşte ikinci el kitap dükkanının önünden yürürken GCHQ kitabı gözüme ilişti. Yazarı Richard J.Aldrich. Dışarıda sepete indirime koymuşlar belli ki satılmamış, ilgi yok... 600 küsür sayfa tuğla gibi kitap. Arkasındaki endeks kısmına baktım, tanıdık isim, mekan var mı diye... Gözüme bir kaç isim ilişti.. Endekste iki sayfada Deniz Gezmiş var, bir çok sayfada Ankara, Türkiye ve Kızıldere var. Mecburen kitabı aldık.

Kitabı daha okumadım, sadece ortalardaki Kızıldere bölümünü okudum. Bölümün tam ismi "Kızıldere Felaketi" (ing: Disaster at Kızıldere).

Yazının Devamı

TPAO, BOTAŞ, GABAR, EXXON ve Kerkük-Yumurtalık hattı

Gabar bölgesinde yeni petrol rezervleri  keşfedildi, hayırlı olsun. Bu gelişmelerin ışığında PEtrol ve Gaz üretim, dağıtım ve ticareti konularındkai politikalarımızı nasıl geliştirebiliriz? Türkiye Yüzyılı'nın yeni hidrokarbon politikaları nasıl olmalı?

TPAO 1954'te kuruldu ve 1983'e kadar entegre bir petrol firması olarak çalıştı. Yani hem arama ve üretim, hem boru hattı işleri, hem rafineriler ile rafinaj, hem de istasyonlar ile perakende satış işlerini yapıyordu. Detaylarına girmeyelim, bazı uğursuz süreç ve politikaların sonucunda TPAO'nun kolları bacakları kesildi ve zaman içinde para kazanan kısımları satıldı, para kazanmayan, yatırım gerektiren kısımları ise büyük oranda atıl şekilde bırakıldı.

TPAO'nun başında iyi bir yönetim kadrosu var. Yanılmıyorsam bu becerikli kadroyu önceki enerji bakanı Berat Albayrak büyük oranda şekillendirmişti, kendisini bu bağlamda minnet ile analım. TPAO hem denizde hem karada başarılı işler yapmaya başladı, bu da bünyesindeki feto kalıntılarının büyük oranda temizlendiğinin işareti.

Yazının Devamı

100 milyona THY'ye uçak almak

THY firmamız başarı ile yolculuğuna devam ediyor. Bu yazıda şu filo büyütme ve yeni uçak alma konusunu biraz yapıcı taraftan kritik edelim. Bakalım tartışmaya değer argümanlar getirebilecek miyiz?

THY geçenlerde açıkladı, bu sene de büyüme yolculuğuna yeni uçaklar alarak devam edecekmiş. Sanıyorum çift haneli büyüme hedefleniyor yani filoda 420 uçak var desek kabaca bu sene 42 uçak civarında ilave alınacak denebilir. Yani her ay en az bir adet uçak alınıyor ve her ay 100 milyon dolar civarinda yurtdışına ödeniyor.

Acaba THY için ideal bir uçak adedi var mıdır? Yani bu işin optimum, makul noktası nedir? Her yeni uçak aldığımızda firmanın karlılığı artıyor mu? Türkiye boyutlarında ve ekonomisinde bir ülkenin mevcut uçak adedi makul bir adet midir? Çok mudur? Az mıdır? Neye göre?

Yazının Devamı

Rüzgârlardan atımız var: TCG Anadolu

Rüzgârlardan atım var,Şimşekten kanadım var;Göğsümde al yazılıGazilik beratım var!

Deniz, deniz, Akdeniz,Suları berrak deniz!Karşıda yâr ağlıyorGideyim bırak deniz!

TCG Anadolu, yeni Amiral gemimiz olarak donanmamızın envanterine girdi.

Yazının Devamı

27 Nisan Putin'in Akkuyu ziyareti ve fırsatlar

27 Nisan'da Akkuyu nükleer santraline ilk nükleer yakıtın yüklenmesi planlıyor ve yapılacak törene Cumhurbaşkanı Erdoğan'da katılacak. Projenin sahibi Rus tarafı ve V.Putin'in de törene gelmesi veya internetten katılması bekleniyor. Şu aralar muhtemelen bu ziyaretin altyapısı hazırlanıyordur. Mart sonunda İbrahim Kalın Moskova'ya gitti ve Putin ile görüştü. Bir kaç gün sonra 3-4 Nisan'da Moskova'da dışişleri bakan yardımcıları seviyesinde Rusya, Türkiye, İran ve Suriye buluştular. Şu aralar ( 6-7 Nisan) Sergei Lavrov Ankara'yı ziyaret edecek ve Mevlüt Çavuşoğlu ile görüşecek. Önümüzdeki fırsatlara bakalım.

Ukrayna-Rusya çatışmasının sona erdirilmesi için Türkiye daha üst perdeden ve daha yoğun şekilde temas kurmalıdır ve özellikle Zelenski tarafını NATO'nun pençesinden kurtarıp masaya oturtmalıdır. Son dönemde gelen sinyallere göre ABD ve Atlantik ittifakı kendini biraz bu savaştan çekiyor gibi görünüp savaşı Polonya üzerinden idare etme kararı almışa benziyor.  İngiltere'nin AB'den çıkmasıyla beraber AB'nin içindeki en Amerikancı ülke Polonya haline geldi.

Libya meselesi başta olmak üzere Türkiye ve Rusya ülke bazında Afrika'da yeniden karılan kartların üzerinden geçmeli ve birbirinin ayağına basmama konusunda anlaşmalıdırlar.  Fransa doğu Akdeniz'de Türkiye'nin tüm jeopolitik rakiplerini tepeden tırnağa silahlandırmaktadır ve PKK'ya ve türevlerine açık politik ve askeri destek vermektedir. Afrika'da Fransız etkisinin azaltılması önemlidir ama yeterli değildir. Fransa'nın Latin Amerika'dan Karayiplere, Pasifikten Atlantiğe kadar her bölgede sömürge ada veya ülkecikleri vardır ve bu bölgeler konusunda da etkili politika geliştirilmelidir. Türkiye ile Mısır arasındaki limoni ilişkinin düzeltilmesi konusunda da Rusya'nın arabuluculuğu faydalı olabilir.

Yazının Devamı

Deprem sonrası politika önerileri

Millet olarak büyük bir deprem felaketi yaşadık, acımız büyük. Deprem sonrasında yıkılan şehirlerimizin yerine yeni derli toplu şehirler inşa etmek için nasıl politikalar devreye alabiliriz? Yazı biraz uzun oldu, ara başlıklara göz atarak ilgilendiğiniz kısma lütfen atlayınız.

Depremde yıkılan şehirlerimizi yeniden, doğru yerlerde ve doğru ölçekte imar ederken bu şehirlerin yerli ve yabancı turizm için çekici şehirler olmasını hedeflemeliyiz. Bu hedefe doğru şehirlerimizi imar edersek bu şehirlerde yaşayacak vatandaşlarımıza uzun vadede daha yüksek hayat standardı sağlayabiliriz. Genel olarak turizm sektörü küresel çapta büyümektedir. Bundan 20-30 sene sonra küresel turizm bugünkünden misli ile daha büyük olacaktır ve yüzbinlerce ilave insanımıza iş imkanı sağlıyor olacaktır.

Yıkılan şehirlerimizde, yıkılan binaların yerine yeni binaları inşa etmek için acele etmemeliyiz. Belki de ilgili binaların yerini boş bırakmak, yeşil alan, otopark veya sosyal alan yapmak ve gerekli konut ihtiyacını şehrin dışında yeni yerleşim yerlerini sıfırdan tasarlayarak yapmalıyız.  Bugün gelinen bilgi, beceri seviyesinde sıfırdan şehir tasarlamanın faydaları büyüktür. Yüksek hayat kalitesi vaat eden, yüksek üretkenlik seviyesinde yeni mini-şehirleri makul maliyetler ile ve yerli ürün ve hizmetleri kullanarak inşa edebiliriz.

Yazının Devamı

10 Mart 23 Antalya Diplomasi Forumu hedefleri

Türkiye bir yandan depremin yaralarını sarmaya devam ederken bir yandan da Antalya Diplomasi Forumu'na (ADF 23) hazırlanıyor.

10-12 Mart'ta Antalya'da, küresel seviyede önemli bir uluslararası diplomasi zirvesi yaşanacak. Türkiye bu zirvenin ev sahibi ve tonu belirleyen ülke. Geçen seneki ADF22 başarılı geçti, bu sene çıtayı daha yukarı çıkarmalıyız. Bu zirveye hazırlanan dışişleri personelimizin ve diğer kamu görevlilerimizin hedefleri neler olmalı?

Elbette öncelikli hedef mümkün olduğunca geniş ülke katılımını sağlamak ve mümkün olduğunca üst düzey liderleri Antalya'ya çekebilmek olmalı. En az dışişleri bakanı seviyesi hedeflenmeli. Elbette birincil hedef ülkeler Afrika ülkeleri olmalı çünkü en büyük sorunlar ve fırsatlar orada. Hala eski ve yeni sömürgeci ülkelerin gözleri ve elleri orada. Daha sonra Asya ve Latin Amerika ülkeleri hedeflenmeli. Karayipler ve Okyanusya ülkeleri de ikincil öncelik seviyesinde hedeflenmeli. Avrupa ve Atlantik ülkelerini zaten çağırmasak da bacadan girerler  o tarafa teklif var ısrar yok. O taraf pişmiş aşa su katacak ekipler.

Yazının Devamı

Namus lekesi nasıl çıkar?

Pek kolay çıkmaz. Genelde kanla çıkar. Bazen çeker vurursun. Diğer lekelerin aksine temizlik öncesi öyle çok ince hesap kitap da yapılmaz. Boyu uzundu, kısaydı, kiloluydu, zengindi, fakirdi, Alevi'ydi, Çerkez’di, 3 yıl mı yatarım?, beş yıl mı yatarım?...Bu hesaba pek girilmez. Leke çıkınca da mapus günleri başlar. Mapushanede sorduklarında da söylersin: "Namusumu temizledim". Çok da şey değil yani...

Latife yapıyorum. Elbette "namus cinayeti" denen, özellikle kadınlara karşı yapılan şiddetin savunulacak veya yüceltilecek tarafı yoktur. Cumhuriyetimiz bu işi büyük ölçüde çözdü, çözmeye devam ediyor.

Namus, şeref konuları Türk Milleti için kutsaldır, önemlidir.  Bireysel düzeyden, millet düzeyine çıktığımızda da yine bir namus lekesi durumu ile karşı karşıyayız. Mustafa Kemal Atatürk "Gençliğe Hitabesi"nde başımıza gelecekleri 100 yıl öncesinden bildirmiş. Ortada İstiklal ve Cumhuriyetimize kastetmiş, emsalsiz galibiyetin mümessili düşmanlar var. 2016 öncesinde gördük. Cebren ve hile ile memleketin bütün tersanelerine, kalelerine, kozmik odalarına, dışişlerine, içişlerine, emniyet teşkilatına, yargısına, üniversitelerine girilmiş. Memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş. İktidar sahipleri 1980'lerden beri gaflet, dalalet ve hıyanet içinde olmuşlar. Gazetecilerimizi, aydınlarımızı, savunma sanayi mühendislerimizi, geleceğin parlak devlet adamlarımızı koruyamadık, katlettiler. Bizi, birbirimize düşürmek için etnik ve mezhepsel bölücülük kartlarını oynadılar. Toplumda ileri gelen Kürtlerimizi öldürdüler, suçu "faşist" devlete yıktılar. Papazları öldürdüler, suçu "dinci" iktidara attılar. Musevi vatanperver işadamlarımızı öldürdüler, suçu  "Antisemit dinci" iktidara attılar. Ermeni kökenli gazetecimizi öldürdüler, suçu "Hristiyan düşmanı" emniyet teşkilatımıza attılar. Uğur Mumcu'yu öldürdüler, "İran yaptı" dediler. Kimimize dediler ki: "Bak  düşman bunlardır; bunlar Atatürkçü kafir, haram içinde yüzüyorlar, önce islam düzeni!". Kimimize dediler ki: "bak düşman bunlardır, bunlar Cumhuriyet düşmanı, yobaz, dinci". Nerede bir çizik varsa parmak soktular, yara yaptılar, yetmedi gene parmak soktular, kangren yaptılar. Gün geldi helikopter düşürdüler, siyasetçi öldürdüler, gün geldi uçak düşürdüler, parçacık fizikçilerini öldürdüler. Kimi siyasetçimiz (Ecevit) FETÖ kontrolündeki GATA gibi hastanelere sağlam girdi, hasta çıktı. Kaset kumpasları, bal tuzakları ile parti yönetimlerini (CHP) şekillendirdiler. Olmadı böldüler (MHP, İYİP). Bölemediklerini tırtıkladılar, ne koparsak kardır dediler (DEVA, Gelecek). Ülkemizi canı pahasına savunan kahraman askerler, kahraman siyasetçileri, yalancı hainlerin gizli ifadelerine dayanarak yıllarca hapislerde tuttular. Dönem dönem en üst seviyelerde, ülkemizin idaresini ele geçirdiler ve Türkiye'yi komşuları ile düşman yaptılar. "Hadi size F-16 fabrikası kuruyoruz ama Saddam'la savaşacaksın" dediler. "Irak'a ilk bomba düşünce hesabına 8 milyar dolar gelecek" dediler. Irak işgaline destek verdik. "Biz Irak'ı bölüyoruz, bak paralel çektik, kuzeyinde yeni ülke kuruyoruz, semirtip İran'ın üzerine salacağız" dediler "tamam" dedik. Zengin ülke sefil oldu, iç savaş çıktı. "Libya'da diktatör var, devireceğiz" dediler, destek verdik, zengin ülke sersefil oldu, iç savaş çıktı. "Haydi marş marş Türk askeri Afganistan'a" dediler, gittik. Bize Afganistan'da NATO'nun "kıdemli sivil temsilciliği"ni bile lütuf buyurdular. Afganistan idaresini NATO olarak Taliban'dan aldık, ülkede haşhaş üretimini serbest bırakıp ülkeyi küresel narkotik merkez yaptık, dronlarla bolca sağı, solu bombaladık.  20 sene sonra Taliban gene ülkenin anahtarını geri aldı.  Yazık değil mi Afgan halkının hiç olan 20 senesine? "Esad kötü adam bunu devirelim" dediler, "eyvallah" dedik, 5 ülke ile beraber komşumuza çullandık, Esad'ı deviremedik ama milyonlarca Suriyeliyi perişan ettik. Suriye'yi bölmeyi ve iç savaş çıkartmayı da büyük ölçüde başardık. 100 milyonluk, en büyük komşumuz olan İran ile "ticaret yapamazsın" dediler, "tamam" dedik.  İran'da iç savaş çıkması için "Türklük" üzerinden bolca gaz veriyorlar. Çin ile ilişkilerimiz bir adım ilerlese, "Uygur Türkleri zulmü diyorlar" gazı veriyorlar. Bizim bazı siyasetçilerimiz de Çin tarihini ve Çin'deki etnik toplulukları çok iyi bildikleri için (!!)  Çin'e saydırıyorlar ve tam "toparlandı" dediğimiz ilişkiler yine dağılıyor.

Yazının Devamı

İstanbul notları - Yol kenarı park süreçlerini iyileştirmek

Bir senedir İstanbul'a gelemiyordum, geçenlerde birkaç gün gelme fırsatım oldu.

Dikkatimi çeken bir kaç konu olmakla beraber yol kenarına park problemleri hakkında gözlem ve görüşlerimi paylaşmak istedim. Neden bu konu? Çünkü bu konu çözümünün dünyanın her yerinde belli ve açık. Amerika’yı yeniden keşfe gerek yok ancak bu konuda İstanbul'da hiç bir şey yapılmıyor, bir arpa boyu yol alınmıyor ve her sene durum daha kötü hale geliyor. Genel trafik konusu tartışabiliriz, çözülür, çözülmez, karmaşık bir konudur. Ancak araç park yerleri konusu böyle değil. Bu konuda iyi çalışılmış bir eylem planını devreye almak gerekli ve vatandaşlarımızın yerel yönetimlere karşı daha talepkar olmaları gerekli.

Bir gözlem ile başlayalım. İstanbul içindeki sanayi hala şehrin daha dış bölgelerine göçmeye devam ediyor. Beylikdüzü tarafında kalan sanayi bölgeleri Çerkezköy, Çorlu tarafına veya Gebze tarafına kayıyor. Kartal tarafındaki sanayi ve iş merkezleri ise Dilovası tarafına taşınmaya devam ediyor. (Bu bölgeleri merkez ile bağlayan hızlı tren sistemleri gerekli). Bunun sonucunda bu işyerlerinde çalışanların hayatı trafik çilesi yüzünden daha çekilmez hale geliyor. Bu trendi durdurmak ve hatta belirli akmaz kokmaz sanayiler için tersine çevirmek düşünülebilir. Turistik bölgeler hariç, şehir içindeki sanayi sitelerinin şehir dışına taşınması konusu dikkatle ele alınmalıdır ve sağlam gerekçeler yoksa izin verilmemelidir. Bazı durumlarda ise trafik yüzünden üretim tesislerinde, üretim ekibi ve masa başı ekibinin yerleri ayrılıyor. Misal, duydum ki Hadimköy deki Mercedes fabrikası çalışanlarının önemli bir kesimi, Vadi İstanbul tarafındaki ofislere taşınıyorlarmış. Sebep elbette trafik derdi.

Yazının Devamı

Küresel Rüya Gemisi Karaköy'e yakışır

MW Werften isimli tersane ve Hong Kong'daki bağlı olduğu firma, Covid kaynaklı sektörel sorunlar sebebiyle iflas etti. Wismar şehrindeki (Almanya'nın önemli sahil şehirlerinden biri) yapım halindeki 204.000 gros tonluk dev gezi gemisi (cruise ship) yarım kaldı. Bu firmanın bir gemisi tersanede tek katı inşa edilmiş halde kaldı ve parça parça satılması planlanıyor, diğer gemisi ise büyük ölçüde bitmiş ve yüzer halde ancak alıcı bulamadı. Gemilerin isimleri Küresel Rüya 1 ve 2 (Global Dream 1-2). İşletmeye alındıklarında yolcu kapasiteleri açısından dünyanın en büyük gezi gemileri olmaları bekleniyordu. ( 9.500 yolcu, 2.200 mürettebat toplam 11.700 kişi)

Gemiler alıcı bulamıyor ve muhtemelen hurda fiyatına satılacaklar. Tersaneyi askeri gemi üreten bir firma satın aldı ve gemileri hızla satmak, tersanedeki yeri boşa çıkartıp savaş gemisi yapımına geçmek istiyor.

Gemileri Avrupa'daki gezi gemisi işletmecileri almak istemiyorlar, bunun sebeplerinden biri, kamaralar Asya pazarına uygun geniş aileler için tasarlanmış. Geminin Şangay limanı merkezli çalışması planlanmıştı.

Yazının Devamı

Aksilik! TAP'ın vanası sıkışmış!

TAP ( Trans Adriatic Pipeline) boru hattı projesi Azerbaycan gazını Türkiye ve Yunanistan üzerinden İtalya'ya taşıyan TANAP'ın uzantısı olan bir proje. Nedense proje ortakları arasında bolca Avrupalı firma var ancak Türk firması yok. Acaba TAP vanasının yönetilmesi konusu, içinde bulunduğumuz konjonktürde bir politik/ekonomik enstrüman olarak kullanılabilir mi?

TAP projesini ilk olarak bir İsviçre firması, hemen AKP'nin iktidara gelmesi ile beraber daha 2003’te ortaya atmıştı. Avrupalı babalar görüştüler, anlaştılar, ortaklar geldi, gitti, inşaat yapıldı ve ilk gaz 2020 sonunda Türkiye üzerinden Yunanistan ve İtalya'ya akmaya başladı.

Projenin görüşüldüğü 2003-2010'lardaki çok özel "bağımsızlık yıllarında(!)" nedense kimsenin aklına BOTAŞ’ı projeye ortak etmek gelmemiş. "TANAP size yeter" görüşü benimsenmiş. Hattın büyük kısmı da haliyle TANAP olarak Türkiye üzerinden geçiyor.

Yazının Devamı

TL'nin yancısı bir endeks-para tasarlamak

Ulusal egemenliğimizin simgesi olan milli paramıza sahip çıkıyoruz. Uluslararası piyasalarda ve kısmen ulusal para piyasalarımızda TL'nin yeteri kadar yaygın kullanılmamasının temel sebeplerinin, değerinin fazlaca oynak olması ve enflasyonist ortamda değer kaybetmesi olduğu genel kabul görmüştür.

Dandik Para

Bazı saygın ekonomi yorumcularımız, Türk Lirasının "dandik" para olduğunu, gerçek para olmadığını savunuyorlar. Bunun sebepleri arasında, TL ile uzun vadeli kontratların yapılamamasını gösteriyorlar. Bu görüşe göre değerini koruyabilen para birimleri ile uzun vadeli kontratlar yapılabilir ve bu paralara "gerçek para" denir.

Yazının Devamı

İngiltere'den kısa kısa

Malum İngiltere'de havalar sıcak. Çok sıcak. Rekor sıcak. Sıcaklık ile ilgili haberler azaldı, bir ara yangın haberleri arttı. Şu aralar su kıtlığı haberleri gelmeye başladı. Su konusunda ne yapacağız? Sular azalıyor. Bahçe sulama işini yasaklasak mı?

Geçende benim eve su hizmeti veren firmanın ( South East Water) web sitesine girdim, su tasarrufu ile ilgili ücretsiz alet edevatları siparişe açmışlar. Sepete atıyorsun, ürünler ücretsiz evine kargo ile geliyor... Neler var? Misal su tasarruflu duş başlığı var. Misal, su tasarruflu bahçe hortumu tabancası, misal küvet veya lavabodaki su giderini kapatmak için silikon kapak (tapa), misal vantuzlu 4 dakikalık kum saati, banyo duvarına yapıştırıyorsun, "4 dakikada duşu tamamlayabilecek misin?" oyunu oynuyorsun. Lavabo musluğunun ucuna takılan, az debi ile çok debi hissi yaratan ve su kullanımını azaltan minik aparat. Bunun gibi ufak tefek aparatlar. İngiltere'de bedava pek ürün ve servis sunulmaz ama bu su tasarrufu işi anlaşılan ciddiye binmiş durumda ve bu aparatlar su abonelerine ücretsiz dağıtılıyor. Su tasarrufu konusu önemli, akmasa da damlar.

Bu su konusunun arkasında aslında sadece su yok. Su tasarrufu demek aynı zamanda enerji tasarrufu demektir. İngiltere'de su kıtlığı normal şartlarda yoktur, özellikle kuzeyi, İskoçya tarafı bolca sulak bir ülkedir ama enerji konusu şu aralar problemli bir konu... Vatandaşa bir dokun bin ah işit vaziyeti mevcut. Suyun evlere taşınması konusu da malum enerji ile yapılıyor ve öyle az buz enerji değil. Aynı şekilde kullanılan atık su da bir yerlerden bir yerlere gene enerji ile taşınıyor. Yine bitmiyor, atık suyun yine enerji ile arıtılması konusu var. Yani evlere sunulan her 1 lire suyun arkasında önemli bir kamusal enerji faturası mevcut ve su tasarrufu ile belki de asıl hedeflenen enerji tasarrufu.

Yazının Devamı