Talat Paşa Komitesinden AYM ve Yargıtay Açıklaması!

Talat Paşa Komitesi (TPK), AYM ve Yargıtay’ın kararları üzerinden başlayan tartışmaya dair açıklama gerçekleştirdi. "AYM, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini, temel ilkelerini ve Anayasa’da belirlenen sınırlarını aşmıştır" ifadelerinin kullandığı açıklamada öneriler de kamuoyuyla paylaşıldı.

Talat Paşa Komitesi (TPK), Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Yargıtay ile ilgili tartışmalar üzerine Başkan Hasan Korkmazcan öncülüğünde basın açıklaması gerçekleştirdi.

Talat Paşa Komitesinin basın açıklaması şu şekilde:

"Değerli Basın Mensupları,
Büyük Türk Milleti,

Talat Paşa Komitesi (TPK) olarak son günlerde Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay’ın kararları üzerinden başlayan ve ana muhalefet partisinin Gazi Meclisimize yarın taşıyacağı tartışmaya dair fikir ve önerilerimizi kamuoyuyla paylaşmak üzere toplanmış bulunuyoruz.

En baştan belirtmekte fayda var. Anayasa Mahkemesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini, temel ilkelerini ve Anayasa’da belirlenen sınırlarını aşmıştır.

Anayasa Mahkemesi üyelerinin çoğunluğu, son birkaç yılda verdiği kararlar ve aldığı tutumlarla, kendini Türkiye Cumhuriyeti’nin karşısında konumlandırmaktadır. Bu hakikat, Yargıtay’ın son kararları ile de açıkça ortaya konmuştur.

Anayasa Mahkemesi’nin çoğunluğu özellikle bölücülük, terör, Türkiye’nin egemenliği vb. konularda siyasi duruş sergilemektedir. Bu duruşlaTürkiye’nin bütünlüğü, bağımsızlığı, ulusal egemenliği ve hukuk devleti ilkeleri yok sayılmaktadır. Hatta Anayasa Mahkemesi, Türkiye’ye yönelik emperyal planlar güden ABD-AB kurumlarının Türkiye şubesi gibi görüntü vermektedir.

Bu ifadelerimiz somut delillere dayanmaktadır. En önemli delil de Anayasa Mahkemesi’nin HDP’nin kapatılması davasında aldığı tavırdır. HDP’nin terör örgütü PKK’nın eli, kolu, dili olduğu tartışmasız bir gerçektir. Bu gerçeği bizzat terör örgütü liderleri ve HDP yöneticileri dile getirmektedir. Nitekim Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığımız Sayın Bekir Şahin başkanlığında hazırlanan iddianame de somut gerçeklere dayanmakta ve HDP’nin terör örgütünün paravan örgütü olduğunu hukuki delillerle tartışmaya kapalı şekilde gözler önüne sermektedir.

Fakat HDP’nin kapatılması davasında izlenen ayak sürümeli yöntem, HDP tarafına gerekçesiz ek süreler verilmesi, davanın uzadıkça uzatılması Anayasa Mahkemesi’nin Türkiye’nin terörle mücadelesinde karşı tarafta yer almasının somut kanıtı olmuştur.

Anayasa Mahkemesi, HDP’nin Hazine yardımına tedbir konulmasına da engel olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden Mehmetçik’e kurşun olacak yüz milyonlarca lirayı teröre teslim etmiştir. Bütün bunlar Anayasa Mahkemesi’nin hukuk kurumu kimliğini de tartışılır hale getirmiştir.

Son olarak ise milletvekili dokunulmazlığı konusundaki kararlar yargıdaki bu tabloyu her yerde tartışılır hale getirmiştir. Geldiğimiz noktada Anayasa Mahkemesi, “bireysel başvuru” kozunu kullanarak adeta bir ceza mahkemesi veya temyiz mahkemesi gibi hareket ederek milli yargımızın üzerinde tahakküm kurmaya çalışmaktadır. Halbuki Anayasa Mahkemesi üyelerinin salt çoğunluğu hukuk fakültesi mezunu bile değildir. AYM Başkanı başta olmak üzere, üyelerinin çoğunluğunun hukukçu olmadığı bir “mahkemenin” ceza yargılanması yapması en başta düzeltilmesi gereken tartışmalı bir durumdur.

Yargıtay ise, son olaylardaki tutumuyla devlet işleyişinde yıkıcı zaafları, milli hukukun üstünlüğü duyarlılıkla açığa çıkarmıştır. Ülkemize karşı Atlantik kaynaklı yıkıcı faaliyetlerin kaynağı ve Anayasa Mahkemesi’nin buradaki rolü hukuk ölçütleriyle ifade edilmektedir.

Sorun ortadadır, kaynağı bellidir. Yargıda yaşanan son gelişmelere seyirci kalınamaz. Bu durum artık izlenemez. Yargıda estirilmeye çalışılan gayrımillirüzgarın engellenmesi için düzenlemeler yapmak, artık en öncelikli sorunlarımızdan birisi haline gelmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin bu tavırlarının önüne geçecek adımlar atılmazsa, düzenlemeler yapılmazsa, Türkiye’yi adeta yargı kapitülasyonlarına geri götürecek bir sürecin önü açılır. AİHM’in Türkiye’nin terörle mücadelesini engellemek için verdiği “insan hakları ihlali” kararlarının Türkiye’de meşru kararlar haline gelmesinin önü açılır. PKK’ya ve FETÖ’ye yönelik operasyonları durduracak ve KHK’lıların idari görevlerine dönmesine neden olacak emsal kararlar alınır.

AB ile Uyum Süreci adı altında hukuk sistemimize sızdırılan düzenlemelerin milli devletimize ve egemenliğimize saldırıları artık tüm açıklığıyla ortadadır. TBMM bu süreçte yürürlüğe konulan bütün düzenlemeleri anayasal ve yasal alanlardan arındırmalıdır.

Bu noktada bazı düzenlemeler yapılabilir:

Gazi Meclisimiz, AYM’nin bireysel başvuru kararlarında hukukçu olmayan üyeleriyle karar vermemesini sağlayacak bir düzenleme yapabilir.

AYM’nin bireysel başvurularda “tespit” makamı olduğu, mahkemelerin yerine geçerek hüküm veremeyeceği ve uygulayamayacağı, yüksek yargıda yetkili yerin Yargıtay olduğu tartışmaya mahal vermeyecek kesinlikte tespit edilmelidir.

Ana muhalefet partisi başta olmak üzere Atlantikçi muhalefetin, basın temsilcilerinin milli yargı kurumlarına yönelik hakaret ve tehdide varan açıklamaları takipsiz kalmamalı ve hakimlerin bağımsızlığı ile tarafsızlığını hukuki güvenceye kavuşturmak üzere düzenlemeler yapılmalıdır.

Cumhurbaşkanlığı ve Gazi Meclisimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsız, egemen ve Cumhuriyetinin 200’üncü yılına girmiş başı dik bir ülke olduğunu yeniden ortaya koymalıdır. Türkiye Cumhuriyeti Atatürk’ün belirttiği gibi ilelebet payidar olacaktır. Günümüzün yeni insanlık mimarisinin yapılanmasında öncülük görevi Türk devletini beklemektedir. Artık yeni sorumluluklarımıza doğru yönelmenin, mütareke dönemi ve neokapitülasyon zihniyetinden kurtulmanın zamanı gelmiştir.

Hasan Korkmazcan
Talat Paşa Komitesi Başkanı
TBMM E. Başkanvekili
Türk Parlamenterler Birliği Onursal Başkanı"

# talat paşa komitesi # hasan korkmazcan # anayasa mahkemesi # yargıtay # can atalay