Muharrem Yerli Teoman Alili'nin ardından yazdı: ''TEO !..''

Ulusal Kanal Programcısı Muharrem Yerli Ulusal Kanal'ın neferi, Aydınlıkçı Teoman Alili'yi anlatan dizeler kaleme aldı. Yerli, Alili'nin hayatını adeta satırlara işledi. Alili'ye ''Teo'' diye seslenen Muharrem Yerli, satırları yazarken ağladığını belirtti.

Muharrem Yerli Teoman Alili'nin ardından yazdı: ''TEO !..''

Ulusal Kanal'ın, neferi Teoman Alili'nin vefatı Aydınlık camiasında ve tüm Türkiye'de derin hüzün yarattı.

Ulusal Kanal Programcısı Muharrem Yerli, Teoman Alili'nin vefatının ardından şiir kaleme aldı.

Yerli, yazdığı şiiri satırlarına adeta Alili'nin hayatını işledi.

Ona ''Teo'' diye seslenen Yerli, sabahın köründe bu satırları yazarken ağladığını söyledi.

Muharrem Yerli'nin Teoman Alili'için yazdığı dizeler şu şekilde:

TEO !..

“Ölüm var, ölüm gibi,

Ölüm var, zulüm gibi”

(Anonim)

Ölüm…

O'nu bir daha görememe,

Bir daha duyamama, dokunamama acısıdır,

Bizi ağlatan, kendi ardından…

Öyle bir acıdır ki bu;

Ağzınızdaki yanlış dişin morfinsiz sökümüdür.

Bağırtır sizi.

Duvarlar yumruklatır.

Kan akar içinize.

Durunca o kan;

Diliniz döner dolaşır o boşluğa gider.

Ağzınızdaki o küçük çukur,

Boğulup öleceğiniz bir kuyuya dönüşür.

Karanlık, rutubetli, havasız bir kuyu!

Korkarsınız dilinizle o çukura düşmekten,

Ama

O'nun sizde bıraktığı o boşluk,

Sizi çeker hep oraya..

Acıyla, içinizdeki o boşluğa bile bile sürüklenirsiniz..

Sonra dersiniz ki;

“İyi ki bu bir defa yaşanıyor”

Ya aynı acıyı birkaç kez yaşasaydınız..

Ya ölüm birkaç kez yaşansaydı..

Burada kendinizi teselli edersiniz.

Ama..

O boşluk doluncaya kadar,

Gece uyandığınızda bile diliniz,

O boşluğa hep düşecektir.

Belki rüyanızda bile düşeceksiniz..

Ve.. yeniden ağlayarak uyanacaksınız.

O'nu tanıyan herkesin hayatında bu oldu,

Biliyorum.

Devrim baharına durmuş,

Her bir bucağından bir meyve kokusunun geldiği,

Işıl ışıl güneşin doğduğu,

Yemyeşil çimen kokularının tüm Parti bahçesine sardığı,

Devrim yolunda yürürken kol kola..

Teoman!

Cüssesi kadar yüreği ile,

Hepimizin gözü önünde,

Birden bire,

Bir obruk gibi çöktü, Parti bağında,

Kortejin önünde,

Balyoz kadar yumruğu havadayken..

Bir gece yarısı yayıldı kara haber;

Ardahan’dan Edirne’ye..

Aştı sonra sınırı taa Makedonya’ya..

Gülen, hep gülen yüzünün girdiği her evde,

Her evin devrim bağında,

Bir koca cüsseli bir çınar devrildi üstümüze,

Meyveye durmuş dalları ile..

O gece yarısı.

Ve..

Her girdiği evin bahçesinde,

Onun yürekli cüssesi kadar obruklar oluştu,

Bir uçtan bir uca,

Bağrışmalar, çığlıklar duyuldu;

“Abim düştü” dedi gençler,

“Gardaşım düştü” dedi akranları

“Oğlum”

“Yeğenim”

“Canım, kirvem” diyenler oldu.

Çerçeveli bir “Cumhuriyet” altını gibi

Bir yerden tutulacağı kulpu vardı onun herkeste..

Sonuna yaklaştığımız bu kutsal yolun,

Yakın zamanında...

Bir gece yarısı,

Dumlupınar’a yakın bir yerde;

Hasan Yalçın düşmüştü daha önce,

Elinde murç ve çekici ile

Bir çığ gibi aktı herkes;

Aldı elindeki murç ve çekici

Ve..

Devrim bahçesinde bulduğu taşa yazdı herkes,

“Çiviyazısı” ile;

“Cumhuriyetimiz devrim ile taçlanacak!”

Sonra..

Sonra Soner Polat Kaptan-ı Deryamızı kaybettik bir tufanda..

Sonra doldurduk tüm Tersaneleri..

Onlarca gemi yaptık, filo kurduk.

Sonbaharda..

Adını verdiğimiz Büyük Kurultayda,

İktidarı selamlayacak beyaz şapkasıyla

Devrim güvertesinden..

Bir yanında Teo olacak biliyorum, yumruğu havada,

Diğer yanında Hasan Yalçın,

Bir elinde murç diğerinde çekiç, bilindik gülüşüyle.

Arkada;

Suphi Karaman

Servet Cömert, Hüseyin Gökalp elinde vişne dalı ile..

Erkan Yücel’in traktör römorkundakileri, artık siz bilirsiniz..

Saydırmayın bana tek tek..

Ha..

Hüseyin Mert yasağa rağmen,

Hepimizin gözü önünde piposunu eşeylecek

Merak etmeyin;

Teo..

Devrim yolunda partinin bilincine ermiş , erenlere, bilgelerine, parti evliyalarına karışıp gelecek o kurultaya..

O bilinçle gitti onların arasına.

O, hastanede yatarken,

İyi haberleri geliyordu hep.

Nereden bilelim o haberleri okurken biz,

O arada varlığını yavaş yavaş armağan ediyormuş

Büyük Türk Milletine…

…/

Şimdi o azı dişinin yerini,

O oluşan dev obruğu doldurma zamanı.

Siz hiç..

Gar'dan geminin kalktığını gördünüz mü?

Havalimanından trenin..

Otogardan uçağın.

Normal yaşayıp normal beslenip normal ölürsek,

Cenazemiz de bir cemaatin karşısında,

Bir musalla taşından kalkacaktır.

Yılmaz Gruda partiye yazılırken şunu demişti:

“Een azından cenazemizin kalkacağı yer belli oldu!”

Bütün mesele budur.

Devrimci bir parti bütün milletin vicdanı, ahlakı, gönlü, beyni, kalbidir.

Oradan kalkan biri olmaktır mesele..

O bağdan, o diyardan.

Hızır da kalktı bu dünyadan,

Pir Sultan da..

Deniz 'de kalktı bu dünyadan,

O' nu darağacına götüren hakim kalkamadı yemek masasından..

Teo..

Gençlik ile orta yaşı birbirine bağlayan, onu da parti ak saçlılarına bağlayan,

Mostar Köprüsü oldu, Uzunköprü, Malabadi Köprüsü oldu.

Elini göğsüne koyduğunda,

Vatanını, milletini, devrime olan inancını, partiye olan güvenini vicdanında hisseden herkesin yüreğine koydu elini..

O saf, o inançlı el herkesin yüreğine o kadar sıcak dokundu ki,

Hangi eve girse baba ocağından hakkını alacak kadar o haneli oldu.

Sizi bilmiyorum ama;

Ben..

Soner Polat’ın herkesi toplayıp getireceği

Büyük, İktidar Kurultayı’na kadar..

Teo’yu,

Sizin de benimde adını bilmediğim bir ülkeye gönderdim ben..

Ne bileyim, gönderdim işte..

O Kurultay’a kadar göremeyeceğim.

Onun yerine başka biri koysun elini yüreğine..

Onun söylediği sözü söylesin başka biri.

Ben onun sesinden duyarım elbet.

Siz de öyle yapın;

Bir görev verin gönderin uzak bir ülkeye.

Bu gurbet sizi de alıştıracaktır.

İyi de..

Bunu size söylerken,

Niye sabahın dördünde ağlıyorum ben..

# vatan partisi # devrim # ulusal kanal # makale # yazı # teoman alili # Aydınlıkçı # muharrem yerli # teo