HDP'nin Kürkçü'sü 5: Sizi salaha ermiş görüyorum
Devrimci Yol’un liderlerinden Oğuzhan Müftüoğlu, 12 Mart döneminde Ankara Dev-Genç davasında yargılandı. Müftüoğlu aynı zamanda İstanbul’da ikinci THKP-C davasının da sanığıydı. 1974 yılında iki üç kez İstanbul’daki davaya götürüldü. Selimiye Kışlası’nda soğuk, pis ve karanlık bir hücreye atıldı.
Yan tarafta bir yerde Yusuf Küpeli, bir başka hücrede de Münir Ramazan Aktolga kalmaktadır. Hücredeyken Yusuf Küpeli, Müftüoğlu’na bir pusula iletir. Mahir Çayan’ı suçlamaktadır. “Gitti intihar etti, insanları da öldürttü” gibi şeyler yazmaktadır. “Biz aslında böyle bir şeyi öngörmemiştik. Mahir bizi yanlış yola sürükledi” fikrinde birleşen Bingöl Erdumlu, İrfan Uçar, Mustafa Ulusoy gibi isimler de Küpeli ve Aktolga ile birlikte tavır alır, THKP-C’den ayrılırlar. Bu ayrışmada Ertuğrul Kürkçü, Mahirlerin yanında kalır. Kürkçü, bunun nedenini daha sonra Mahir Çayan’a duyduğu “kişisel hayranlık”la açıklayacaktır.
Müftüoğlu, şöyle diyor:
“Ertuğrul’la çok sonra cezaevindeki bir görüşmemizde... Bunu söyleyeyim de içimde kalmasın, o karar toplantısını kastederek, ‘Senin orada tavrın öyle olmasaydı bütün bunlar olmayacaktı’ gibi o zaman çok üzüldüğüm bir serzenişi olmuştu.” (Bitmeyen Yolculuk/ Oğuzhan Müftüoğlu Kitabı, söyleşi: Adnan Bostancıoğlu, Ayrıntı Yayınları, 6. Baskı 2011, s. 88)
‘AMERİKA’NIN OYUNUNA GELDİK!’
THKP-C’nin zaafı, ideolojisindeydi. “Öncü savaş” çizgisi, mahkemelerde teslimiyete dönüşmüştü. Münir Ramazan Aktolga, Yusuf Küpeli, Ertuğrul Kürkçü gibileri sıkıyönetim mahkemelerinde tam teslim oldular. Devrimciliği savunmak ise tabandaki militanlara kaldı. İrfan Uçar, Yusuf Küpeli, Münir Aktolga, Demirel hükümetine karşı mücadele etmekle “Amerika’nın oyununa geldiklerini” söylemeye başladılar. Abdülhamit’in yurtseverliğinden, Türkiye’deki dinci cephenin “ilericiliğinden” söz ediyorlardı. İrfan Uçar, koğuşta arkadaşlarının şaşkın bakışları altında çırılçıplak soyunarak “hidayete” eriyordu.
BEN DEĞİŞTİM SERBEST BIRAKIN!
Şimdi sözü Oğuzhan Müftüoğlu’na bırakalım:
“Söylenenler inanılması güç şeylerdi. Bu yüzden uzunca bir süre kimse inanmak istemedi. Özellikle bu arkadaşların görüşlerini savunanlar da büyük bir şaşkınlık içindeydi.
O sıralar Dev-Genç davasının duruşmalarına gidip geliyorduk. Bir gün mahkemeye adı geçenlerin duruşmaya getirilerek dinlenmesi konusunda bir talepte bulundum. Pek umutlu değildim ama mahkeme talebimi yerinde gördü ve onların getirilmesi için karar aldı.
İrfan Uçar, Münir Ramazan Aktolga, Yusuf Küpeli ve Ertuğrul Kürkçü bir süre sonra hakikaten getirildiler. Mahkeme salonunda tutuklu sanıkların ön sırasına oturtularak sırasıyla ifadeleri alınmaya başlandı. Onlar ifade verdikçe bize gelen haberlerin hiç de yanlış olmadığı ortaya çıktı. İrfan Uçar’ın savunması hepimizi şaşkınlığa düşürdü. Bütün eski görüşlerini değiştirdiğini, o güne kadar savunduğu her şeyin yanlış olduğunu anladığını söyledi. Bu yüzden diyalektik olarak eski İrfan Uçar’la bir ilgisinin kalmadığından kendisini serbest bırakmaları gerektiğini sakin ve çok ciddi bir ifadeyle savundu.”
ERTUĞRUL ARKAMDAN BAĞIRDI
“Konuşurken biraz heyecanlanıp sesimi yükseltince Mahkeme Başkanı Ali Elverdi sözümü kesti. ‘Otur yerine!’ diye bağırdı. O sırada Ertuğrul arkamdan bağırarak bir şeyler söyledi, ben ne dediğini anlamadım. Seyhan Erdoğdu ona bağırdı, karşı çıkan başka arkadaşlar da oldu, mahkeme biraz karıştı.” (Bitmeyen Yolculuk, s. 124- 125)
Ertuğrul Kürkçü hem Dev-Genç Başkanı hem de THKP-C yöneticisiydi. Şimdi bu görevler ona ağır geliyordu. Oğuzhan Müftüoğlu, THKP-C davası için İstanbul’a götürüldüğünde bu kişilerle yeniden karşılaşır. Daha kısa süre önce THKP-C merkez komitesi üyesi olan Münir Aktolga şimdi Kuran okumakta, namaz kılmaktadır!
Müftüoğlu anlatıyor: “Mahkemede, yani THKP-C davasının duruşmalarında da Yusuf, Ertuğrul falan salonun ön tarafında, diğer tutuklulardan farklı bir yerde oturtuluyorlardı. Araya da askerleri diziyorlardı. Herhalde, bu arkadaşlar eski görüşlerinden vazgeçtiklerini açıkladıkları için, böyle bir önlem alma gereğini duymuşlardı.” (Bitmeyen Yolculuk, s. 127- 128)
SAĞMALCILAR’DAN GELENLER KARIŞTIRIYOR!
İstanbul’daki THKP-C tutuklularının bir kısmı Selimiye Kışlası’nda, bir kısmı Sağmalcılar Cezaevi’nde kalmaktadır. Sağmalcılar’da kalanlar duruşma günleri otobüslerle Selimiye’deki duruşma salonuna getiriliyordu. Yıllar önce İlkay ve Necmi Demir, o duruşmaları bana şöyle anlatmışlardı: “Duruşmalarda sık sık olaylar çıkıyor, asker müdahale ediyordu. Gene bir duruşmada olay çıktı. Ertuğrul Kürkçü, sandalyenin üzerine çıkarak, mahkeme başkanına şöyle seslendi: ‘Efendim, bu olayları Sağmalcılar’dan gelenler çıkarıyor.”
MAHİR ÇAYAN'I SORUMLU TUTTU:
Devrimci Yol’un liderlerinden Oğuzhan Müftüoğlu anlatıyor: “Diğerleri bu düzeyde değildi; ama söylemler farklı olsa bile ideolojik bakış açısı olarak genelde hepsi aynı mahiyette, aynı doğrultuda şeyler söylüyordu. Ertuğrul da Dev-Genç düzleminde bir savunma yaparken işlerin bu şekilde bir hal almasından Mahir Çayan’ı sorumlu tutan ifadeler kullandı. Yapılan konuşmalar karşısında bir ara hakim Mehmet Turan da şaşırdı, ‘Sizi salaha ermiş görüyorum, neden daha önce böyle yapmadınız’ gibi bir şeyler söyledi.
Biz arka sıralarda oturduğumuz yerde büyük bir şaşkınlık yaşadık. Özellikle bizim arkadaşlar, yani THKP-C grubundan olanlar büyük bir moral bozukluğu içine düştü. Bir şeyler söylemek gereğini duydum. Söz istedim ama öyle fazla bir şey söylemeyi beceremedim. Ertuğrul’un açıklamalarına katılmadığımı söyledim. Mahir’in ya da başka birinin talimatıyla hareket etmediğimiz, emperyalizme ve sömürüye karşı halkımızın ve ülkemizin çıkarları için kendi inançlarımız için mücadele ettiğimiz şeklinde bir şeyler söyledim.”
PEKİ YA BUGÜN?
Dizi yazımız bugün sona eriyor. HDP’nin ‘sosyalist, Marksizm uzmanı, Dev-Genç önderi’ diye tanıttığı Ertuğrul Kürkçü’yü polis ve savcılık ifadeleriyle, mahkeme tutanaklarıyla anlatmaya çalıştık.
Ertuğrul Kürkçü, 40 yıl önce yöneticisi olduğu THKP-C’yi, başkanlığını yaptığı Dev-Genç’i “Türk toplumunun ilerleyişine karşı olan bir hareket” olarak niteliyor ve “kendi halkıma karşı suç işlediğim inancındayım’’ diyordu. Peki ya bugün? HDP’nin peşinden sürüklenen bazı solcu grup ve kişiler, kendi halklarına karşı suç işlediklerini görmüyorlar mı? “Biji serok Obama” diyen bir solcu olur mu?
Hikmet Çiçek / Aydınlık
BİTTİ