Ergenleri tehdit eden görünmez hastalık: Hızla yayılıyor
Türkiye'de ve dünyada zaman zaman ünlü isimlerle gündeme gelen, kilo alma korkusuyla yeme alışkanlıklarının bozulduğu bir hastalık olan anoreksiya nevroza, ergenler için giderek büyüyen bir tehdit haline geliyor.
Uzmanlar, vaka sayısındaki artışa dikkat çekerken, sosyal medyanın dayattığı güzellik algısının da bu artışta önemli bir rol oynadığını belirtiyor.
Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu Şehir Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Hüseyin Dağ, anoreksiyaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
"En zorlayıcı yeme bozukluğu anoreksiya nevroza"
Yeme bozukluklarının birçok tipi bulunduğunu belirten Prof. Dr. Dağ, "Anoreksiya, bulimia, kaçıngan-kısıtlayıcı yeme bozukluğu gibi farklı türler var. Ancak klinikte en çok zorlandığımız tablo anoreksiya nevroza. Genellikle kadınlarda görülüyor, ancak son zamanlarda erkeklerde de atipik vakalarla karşılaşıyoruz. Bu hastalarda ciddi bir enerji alım kısıtlaması oluyor. Zayıf olmalarına rağmen kilo almaktan korkuyor, yemek yemekten kaçınıyorlar. En önemli farklılık ise beden algılarının bozulmuş olması. Kendilerini kilolu sanıyorlar. Tedavi süreci zorlu ve çok disiplinli bir ekip çalışmasını gerektiriyor. Diyetisyen, çocuk ve ergen sağlığı uzmanı, çocuk psikiyatrı ve psikolog birlikte çalışmalı" dedi.
"Bayılarak acile gelen çocuklarda anoreksiya tanısı koyduk"
Hastalığın nedenlerine de değinen Prof. Dr. Dağ, genetik yatkınlığın önemli bir etken olduğunu vurguladı. "Araştırmalar, ailede anoreksiya öyküsü varsa diğer bireylerde görülme riskinin 10 kat arttığını gösteriyor. Ailede yaşanan bir kayıp ya da obeziteden sonra yapılan bilinçsiz diyetler de hastalığı tetikleyebiliyor. Özellikle normal kilodaki bireylerin gereksiz diyet yapmaları riskli. Açlık hissi bir süre sonra kaybolabiliyor. Bazı hastalar, okulda bayılıyor, derslere odaklanamıyor. Acile getirilen ve yapılan değerlendirmeyle anoreksiya tanısı koyduğumuz çocuklar var. Bu yüzden erken tanı hayati önem taşıyor."
"Anoreksiyada sosyal medyanın etkisi yadsınamaz"
Sosyal medyada zayıflığın güzellik olarak lanse edilmesinin hastalığı tetiklediğini vurgulayan Prof. Dr. Dağ, "Yemek yemediğinde çevresi tarafından baskı gören ergen daha da içine kapanabiliyor. Bu durum, hastalığın daha da derinleşmesine neden oluyor. Empatik ve anlayışlı bir yaklaşım çok önemli. Sürekli kalori hesabı yapan, yemek yemeyi reddeden, başkalarına yemek yedirmeye meraklı olan ve son 3 ayda 6 kilo ve üzerinde kilo kaybı yaşayan çocuklar için aileler mutlaka sağlık kuruluşuna başvurmalı" diye konuştu.
"13-17 yaş arası en riskli dönem"
Prof. Dr. Dağ, genellikle 13-17 yaş aralığındaki ergenlerin anoreksiya riskiyle karşı karşıya olduğunu belirtti. "Orta ergenlik dönemi, fiziksel görünümün önem kazandığı, kabul görme isteğinin arttığı bir süreç. Bu dönemde ailelerin hassas davranması gerekiyor. Özellikle ergen bir birey diyet yapacaksa, bu mutlaka uzman kontrolünde olmalı. Tedavi uzun sürebiliyor; bazı hastalarda 1-2 ay, bazılarında bir yıl ve hatta daha uzun sürebiliyor. Bazı hastalar iyileşse de nüksler görülebiliyor. Bu nedenle uzun vadeli takip şart" dedi.
Kaynak: İhlas Haber Ajansı
Eşini eve almayan kocaya hapis cezası: Yargıtay kararı onadıYurt