Avrupalılar Neden Ölülerden Bu Kadar Çok Korkuyordu? Avrupalıların Ölüleri Mezarlarda Tutmak İçin Kullandıkları Yöntemler!

Orta çağ Avrupası'nda insanlar ölülerden inanılmayacak derecede korkuyordu ve bu onlarda deli edecek şekilde batıl inançlara neden olmuştu. Avrupalıların ölüleri mezarda tutmak için kullandıkları yöntemler...

Avrupalılar Neden Ölülerden Bu Kadar Çok Korkuyordu? Avrupalıların Ölüleri Mezarlarda Tutmak İçin Kullandıkları Yöntemler!
Avrupalılar Neden Ölülerden Bu Kadar Çok Korkuyordu? Avrupalıların Ölüleri Mezarlarda Tutmak İçin Kullandıkları Yöntemler!

Avrupalılar ölülerden çok korkuyordu ve bu batıl inançları onları delilik seviyesine götürüyordu. Ölülerin mezarlarından dirilebileceği inancı eski bir inançtır ve ölülerin gömülü kalmasını sağlamak için bir çok çeşitli yöntemler kullandılar. Tarih boyunca insanlar cesetlerin yeniden canlanmasını önlemek için taş, demir çubuk, orak, asma kilit, cesetleri yakma ve benzeri yöntemler kullanmışlardır. Bu uygulamalar, bir cesedin tekrar ayağa kalkması durumunda canlılara zarar verebileceği fikrinden kaynaklanıyor gibi görünüyor.

Ölülerin Yeniden Dirilmesi İnancı Nerden Geliyordu?

Akademisyenler, tarihi insanların yürüyen ölülerden neden korktuklarına dair birçok teori ortaya attılar. Bazıları alışılmadık ölenlerin tekrar geri gelme ihtimalinin daha yüksek olacağından endişe etmiş olabilir. Diğerleri, belirli hastalıklardan ölen kişilerin ölümden sonra da bu hastalıkları yaymaya devam edebileceklerine inanmış olabilir.

İnançları ne olursa olsun, ölülerin mezarlarından çıkmasını engellemeye yönelik yöntemlerden bazıları şunlardır.

1. Kaya Mezarları

kaya mezarları neden vardı

Eski Yunanlılar, gömülen bir bedenin bir hayalet olarak ölümden dirilip yaşayanlara zarar vereceğinden endişeleniyorlardı. Arkeolojik bulgular, eski Yunanlıların cesetleri ağır nesnelerin altına gömerek bunu engellemeye çalıştıklarını gösteriyor.

2. Cesedin Göğsüne Hançer Saplanması

ölü hançer

Arkeologlar, Bulgaristan'ın Perperikon antik kentinde göğsüne saban demirinden yapılmış demir bir hançer saplanan 13. yüzyıldan kalma bir adamın kalıntılarını keşfettiler. Sol bacağı vücudundan ayrıydı ve yanında yatıyordu. Ayrıca araştırmacılar, Bulgaristan'ın Süzebolu kentinde, vücutlarına saban demiri veya başka bir metal parçası batırılarak gömülmüş, 14. yüzyıldan kalma iki iskelet tespit etti. Bu inanç, o zamanlarda ölülerin vampir olarak dirilmesinden ileri geliyordu.

3. Ağızdaki Tuğla

3. Ağızdaki Tuğla

Vampirlerin ve diğer ölümsüz yaratıkların hikayeleri, toplulukların hastalık salgınlarını açıklamasına yardımcı olmuş olabilir. Bilim adamları, belirli bir hastalıktan ölen birinin vücudunda vampir karşıtı bir ritüel gerçekleştirmenin, o kişinin ayağa kalkıp hastalığının yayılmasını engellemenin bir yolu olabileceği teorisini öne sürüyor.

4. Cesedin Ağzına Toprak Konulması

Avrupa'nın farklı bölgelerinde vampirlerin ne olduğu ve güçlerini nasıl kullandıkları konusunda farklı anlayışlar vardı. Almanya'da, ölülerin yeniden dirilerek ağızları ile kefenleri parçaladıklarına dahil inançlar vardı ve cesedin ağzına toprak koyarak bunu engelleyebileceklerini düşünüyorlardı.

5. Cesedi Orağa Bağlamak

Ölülerin dirilmesini önlemenin bir diğer tarihi yöntemi de cesedin boynuna orak geçirilerek gömülmesiydi. Bu, bir cesedin dirilmeye çalışması durumunda başının kesilmesini neden olacak bir yöntemdi.

Polonya'nın Drawsko kentinde arkeologlar, 16. ve 17. yüzyıllarda kullanılan bir mezarlıkta boğazlarına oraklarla gömülmüş dört kişi keşfettiler. Arkeologlar ayrıca leğen kemiğinde orak bulunan bir kadının yanı sıra boynunda bir taş ve boğazında bir bozuk para tespit etti.

6. Cesetleri Yakmak

19. yüzyılda tüberküloz Avrupa'da insanlığın yok olmasına neden olacak şekilde yayılmıştı. Tüberküloz, insanların kan tükürmesine ve acı verici ölümlere maruz kalmasına neden oldu.Tüberkülozun yayılmasını durdurmak amacıyla bazı doktorlar, hastalıktan ölen insanların cesetlerini yakmaya karar verdi.

Avrupalılar tüberkülozdan o kadar çok korkuyorlardı ki bunu yaptılar çünkü tüberkülozdan ölen insanların ölümden sonra hastalığı bir şekilde başkalarına yaymış olabileceğini düşünüyorlardı. 19. yüzyıldaki bu vampir paniği, vampirlere ve diğer ölümsüz yaratıklara karşı tarihsel korkuyu hastalıklara bağlayan en açık örneklerden biridir.