Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'tan Ulusal Kanal'a özel açıklamalar

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Ulusal Kanal'da GYY Sinan Sungur'un sorularını yanıtladı. Derya Yanık, kadına yönelik şiddetten Diyarbakır Anneleri'ne, İstanbul Sözleşmesinden çıkılmasından aile yapısının korunmasına kadar gündemdeki birçok başlık hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Ulusal Kanal özel yayınında Genel Yayın Yönetmeni Sinan Sungur'un sorularını yanıtladı.

Bakan Derya Yanık'ın Ulusal Kanal'a özel açıklamalarından öne çıkan satır başları şu şekilde:

- 1 Temmuz 2021 tarihi itibarıyla Ulusal Eylem Planları'mızın dördüncüsünü ilan ettik. Bunların her birisi, kadına yönelik şiddetle mücadelede, aile içi şiddetle mücadele başladığımız ve birbirini takip eden süreçler. Dördüncü Ulusal Eylem Planı'mızda da yine öncekileri takip eder şekilde kamuda topyekun seferberlik. Kadına yönelik şiddet ya da aile içi şiddet daha doğrusu bir tarafında toplumsal bir dinamik olan her meselede, paydaşı olan, kamusal ve toplumsal taraflar topyekun bir tavır göstermezlerse başarı oranımız düşük olur. Dolayısıyla kadına yönelik şiddette de kamunun topyekun hem bizim Bakanlık olarak hem diğer paydaş bakanlıklarımızın, kurumlarımızın topyekun bir duruş göstermesi gerekiyor. Kadına yönelik şiddette topyekün bir duruş gösterilmesini gerektiğini ifade eden Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Ticaret Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olarak kadınların kooperatifler yoluyla güçlendirilmesi amacıyla proje yürüttüklerini de ifade etti.

Kadınların üretimdeki yerine de dikkati çeken Bakan Derya Yanık sözlerini şöyle sürdürdü:

- Kadına yönelik şiddette milli eğitim boyutu, çocuklar, eğitim, aile, Sağlık Bakanlığı, sağlık tarafı, Diyanet İşleri Başkanlığı toplumsal anlamda en geniş kitleye ukaabilme, en kılcal noktalara ulaşabilme anlamında çok ciddi bir avantaj taşıyor. Adalet Bakanlığı işin yargı tarafı kuşkusuz tartışmaya gerek yok. Biz sonuç itibarıyla Kadın Statüsü Genel Müdürlüğümüz hem genel olarak aile ve toplum hizmetleri üzerinden, kadına özgülenmiş faaliyetlerimiz ayrı bir başlık altında olmakla beraber çok geniş ve büyük bir çatı olarak Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü diye bir birimimiz var. Bunun içerisinde spesifik kadın, spesifik çocuk, spesifik engelli-yaşlı hizmetlerinin dışında kocaman bir bütünü çalışıyoruz. Biz de Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olarak hem spesifik olarak kadın ama aynı zamanda aile ve toplum tarafında çalışıyoruz. Ticaret Bakanlığımız ve Tarım ve Orman Bakanlığımızla beraber üç bakanlık olarak kadınların kooperatifler yoluyla güçlendirilmesi amacıyla bir proje yürüyoruz. Son dönemde çok ciddi bir artış var. 2021 yılı ekim ayı itibarıyla o protokolümüzü üç yıllık olarak tekrar yeniledik. Kooperatif üyesi olan kadınlarımızın önemli bir kısmı ev eksenli üretim yapanlar. kendi ürettiği üzerinden muazzam başarı hikayeleri yazan kadınlar var. Bunların her birisi aslında farklı farklı çalışmalar ama birbirini tamamlayan çalışmalar.

''ŞİDDETİN İDEOLOJİSİ, SİYASAL TARAFI, MAHALLESİ OLMAZ''

Bakan Derya Yanık, kadınların istihdama katılması ile ilgili iş dünyasıyla paylaşımları olduğunu ifade etti.

Kadına yönelik şiddet konusunda herkesin verebileceği katkıyı vermesini beklediklerini ifade eden Derya Yanık, ''Şiddet konusunda, kadına yönelik şiddet olur, çocuk olur veya toplumsal herhangi bir başlıkta, bunun ideolojisi olmaz, bunun siyasal tarafı olmaz, bunun mahallesi olmaz.'' dedi.

Derya Yanık açıklamalarında şu ifadelere yer verdi:

- Kadınların istihdama katılması ve sağlıklı katılmasıyla alakalı iş dünyasıyla çok ciddi paylaşımlarımız var. Beraber çalışmalar yapıyoruz. O topyekun duruş dediğimiz şey aslında meselenin bir tarafından tutabilecek herkesin gelip ortak sorumluluk dahilinde ne tür katkı verebiliyorsa o katkıyı sağladığı ve bir toplumsal bütün çıkardığımız şeydir. Şiddet konusunda, kadına yönelik şiddet olur, çocuk olur veya toplumsal herhangi bir başlıkta, bunun ideolojisi olmaz, bunun siyasal tarafı olmaz, bunun mahallesi olmaz. Çünkü herkesin canı yanıyor. Son zamanlardaki kadına yönelik şiddet vakalarına, kadın cinayetlerine bakın, o kardeşlerimizin, yavrularımızın sosyal katmanlarına, eğitim durumlarına bakın her taraftan var. Bir ideolojik gruba hapsetmek, bir dünya görüşüne hapsetmek gibi bir imkanımız yok. O zaman hepimizin aynı duruşu göstermesi lazım. Hepimizin aynı samimiyeti göstermesi lazım, aynı mücadele kararlılığını göstermesi lazım. ''Bu iş bana dokunmaz, ben çok rahatım'' diyebilecek hiçbir toplumsal grup yok. Hepimiz o zaman aynı kararlılıkla bu meseleyi hayatımızdan çıkarmak, bu toplumun hayatından, kodlarından, mayasından çıkarma mücadelesini vermeliyiz ki aslında yok zaten. Dolayısıyla sonradan öğrenilmiş bir takım davranış biçimlerini hayatımızdan çıkardığımızda tertemiz bir Anadolu kalıyor geriye.

'' SİVİL TOPLUM VİZYON BELGESİ AÇIKLAYACAĞIZ''

Ulusal Eylem Planı'na ek olarak iş birliği içerisinde farklı kurum ve kuruluşlarla ve sivil toplum örgütleriyle çalışmalarının devam ettiğini ifade eden Bakan Derya Yanık, kadın sivil toplum örgütleriyle geniş bir buluşmayı gerçekleştirdiklerini hatırlattı.

Bakan Derya Yanık önemli bir açıklama da yaparak, çalışılan başlıklar ve sorumluluk alanları itibarıyla önümüzdeki günlerde bir Sivil Toplum Vizyon Belgesi'nin de açıklanacağını duyurdu:

- Ulusal Eylem Planımız zaten devam eden bir süreç. Zaten varolan devam eden ve bizim her bir etapta yeniden ekleyerek, yeniden tamir ederek, eksiği varsa devam ettiğimiz süreç. İş birliklerimiz devam ediyor. İçişleri Bakanlığımızın, Adalet Bakanlığımızın, Milli Eğitim Bakanlığımızın, Diyanet İşleri Başkanlığımızın hedef grupları içerisindeki çalışmaları çok kıymetli. Sivil toplum da dahil. Özellikle kadın sivil toplum örgütleriyle de çok geniş bir buluşmayı hemen gerçekleştirdik 2021 yılı sonu itibarıyla. 5 ayrı sivil toplum buluşması gerçekleştirdik. Bakanlık olarak kendi çalıştığımız başlıklar itibarıyla, sorumluluk alanlarımız itibarıyla bir Sivil Toplum Vizyon Belgesi de açıklayacağız önümüzdeki günlerde. Kamusal tarafına baktığınızda bütün taraflarla yılın başında oturup bir faaliyet planı planlıyoruz, yılın sonunda da ne kadarını yaptık onların sağlamasını yapıyoruz. Bakanlık olarak meseleye samimiyetle katkı sunmak isteyen, samimiyetle çözümünde yer almak isteyen bütün sivil toplum kuruluşlarına sonuna kadar kapımız açık.
Şiddete uğrayan kadının korunmasından hukuki destek almasına kadar her alanda destek sağladıklarını ifade eden Bakan Derya Yanık, şiddete maruz kalan kadınların yüzde 92'sinin tedbir kararına başvurmadığını dile getirdi.
Şiddete karşı sıfır tolerans anlayışı ile ilerlediklerinin de altını çizen Bakan Derya Yanık, KADES uygulamasının kadına yönelik şiddette önemli bir araç haline geldiğini de ifade etti.

 

''İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NDEN ÇEKİLMENİN BİZE OLUMSUZ BİR YANSIMASI OLMADI''

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, kamuoyunda çok tartışılan Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesi tartışmaları ile ilgili de önemli açıklamalarda bulundu.

İstanbul Sözleşmesi'nin çerçeve bir metin olduğunu ve düzenleyici hükümleri olmadığını ifade eden Bakan Derya Yanık şu ifadeleri kullandı:

- İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Konseyi'nin taraf devletlere imzayı açtığı bir sözleşme. Sonuç itibarıyla bir çerçeve metindi, imzalandığı tarih ve sonrası itibarıyla kadına yönelik şiddetle mücadele, aile içi şiddetle mücadele notkasında imzalayan devletlerin bir irade beyanını ortaya koyan bir metindi. İstanbul Sözleşmesi, amir hükümleri olan, düzenleyici hükümleri olan bir metin değildi. Şunu söylüyordu taraf devletlere; ''Kadına yönelik şiddetle mücadelede senin yasaların yeterli değilse, yasa yap. Kadınların ekonomik olarak desteklenmesi gerekiyorsa, onları ekonomik olarak destekleyici mekanizmaları geliştir, hukuksal olarak desteğe ihtiyaçları varsa bu mekanizmaları geliştir'' vesaire. Biz, gerek İstanbul Sözleşmesi'ne imza koyduktan sonra, gerekse de öncesinden kaynaklanan tecrübelerimiz ışığında zaten kendi iç mevzuatımızda bir takım düzenlemeler yapmıştık. İstanbul Sözleşmesi'nin imza tarihi 2012'dir. Biz Türk Ceza Kanunu'na töre cinayetini hafifletici sebepten ağırlaştırıcı sebebe dönüştürmüştük. Aile içi şiddet ve taraflar arasındaki cinsel suçları, cinsel suçlar kapsamına almıştık.
- İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmek ya da İstanbul Sözleşmesi'nin bir tarafı olarak devam etmek bizim kendi uygulamalarımız notkasında pratik bir sonuç ifade etmiyor. Devam eden bir sosyal durum var, biz bununla mücadelemizi aralıksız devam ettiriyoruz. Yasalarımızla, eğitim faaliyetlerimizle, kolluğun eğitimiyle, yargının eğitimiyle, bizim verdiğimiz sosyal hizmetlerin devamıyla. Şunu özetle söyleyeyim; Bir tarafında sosyal bir dinamik olan meselelerde, sadece hukuk metniyle çözemezsiniz. Bir sözleşme bir sorunu hemen bıçakla keser gibi ortadan da kaldırmaz bir meseleyi soruna da dönüştüremez. İşin insan tarafını dikkate almadığınızda sadece metinler üzerinden tartışarak kendinizi kandırırsınız. Biz gerçekçiyiz, biz bu toplumu tanıyoruz. Hukukla alakalı yapılması gereken neyse onları aralıksız yapıyoruz. Mücadelemize hiç aralık vermeden devam ediyoruz. Meseleleri gerçek dinamikleri üzerinden çözmeye çalışıyoruz.

''AİLENİN İÇİNİN BOŞALTILMASINA RAZI DEĞİLİZ''

Bakan Derya Yanık, aile yapısına yönelik tehditleri ve ailenin nasıl korunacağına dair açıklamalarda da bulundu.

Aile yapısının olduğu kadar bireylerin korunmasının da önemli olduğunu ifade eden Bakan Derya Yanık, ''Biz ailenin içinin boşaltılmasına, içi boş kabuk kalmış bir aileye razı değiliz.'' dedi.

- Aile, toplumun çatısıdır. Toplumun bir tohumu olduğu kadar, aynı zamanda kocaman koruyucu bir çatıdır. Bizim için kıymetli ve önemli bir kavramdan bahsediyoruz. Aileyi zayıflatan, hırpalayan her türlü meseleyle uğraşıyoruz. Kadına yönelik şiddet bunlardan birisi, çocuk meselesi bunlardan birisi, ekonomik olarak sosyal refahın paylaşılması ve insanların ekonomik anlamda desteklenmesi bunlardan bir tanesi, eğitimin kalitesinin artırılması, sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve insanlara ulaştırılması, bunların her birisi büyük çatının zarar görmemesi içindir. Aile bizim için bu anlamda çok önemli fakat bireyleri koruyamazsanız, insanları koruyamazsanız aileyi koruyamazsınız. Sadece aileyi koruyacağız varsayımıyla aileyi oluşturan bireyleri ıskalarsanız orada aile kalmaz, içi boş bir kabuk kalır. Biz buna razı değiliz. Biz ailenin içinin boşaltılmasına, içi boş kabuk kalmış bir aileye razı değiliz.

''ŞİDDET HABERLERİNİ, ÇOCUKLARA YÖNELİK İSTİSMAR HABERLERİNİ VERİRKEN KULLANILAN DİL SON DERECE ÖNEMLİ''

Bakan Derya Yanık, medyanın aile yapısına ve çocuklara etkisi üzerine de değerlendirmelerde bulundu:

- Çocukların sosyal hayatın içindek korunması tarafına baktığımızda, çocukların dijital ya da basılı içeriklerden, zararlı içeriklerden korunmasıyla alakalı süreçleri takip ediyoruz. Örneğin dijital ortamda zararlı bir içerik varsa bununla alakalı RTÜK'e başvuruyoruz veya erişimin engellenmesiyle ilgili hukuksal anlamda yapılması gereken ne varsa onları yapıyoruz. Basılı bir eserse bununla alakalı gerekli girişimleri yapıyoruz. Bu önleyici tarafı. Bir de çocukların yaş ve eğitim durumlarına uygun önerebileceğimiz içerikler varsa bunları arkadaşlarımız tek tek çalışıyorlar. Medyanın takibini yaparak çocuk, kadın, aile anlamında zararlı olabilecek içeriklerle alakalı hemen gerekli müdahaleleri, uyarıları yapıyoruz ya da hukuksal anlamda bir başvuru gerekiyorsa onları yapıyoruz. Bu anlamda pek çok kamu kurum ve kuruluşlarıyla beraber çalıştaylar, yasama faaliyetlerindeki görüşlerimiz ayrıntılı bir biçimde yerine getirmeye çalışıyoruz.

Bakan Derya Yanık, şiddet ve istismar haberlerinde kullanılan dilin önemine de dikkati çekti. Yanık, ''Bizim kadına yönelik şiddet, çocuk istismarı, cinsel suçlar ve benzeri yüz kızartıcı eylemi bu topluma kanıksatmamamız, normalleştirmememiz gerekiyor. Bunu başarabildiğimizde çok önemli bir mesafe alacağız.'' dedi.

- Ben medyayı bakanlığımızın en önemli paydaşlarından birisi görüyorum. Bizim yaptığımız çalışmaları, bizim bakış açımızı, bizim hizmetlerimizi kamuoyuna duyurmak noktasında medya bizim en önemli yardımcımız. Öbür taraftan şiddetin kanıksanması, şiddetin öykünmesi, dağılması, olumsuz örneklerin yayılması noktasında da medyanın çok ciddi bir etkisi var, bunu da yadırgayamayız. Bu bahsettiğimiz başlıklarda medya bu işin neresinde? Medya bu işe doğrudan dahil olan tarafında. Olumlu ya da olumsuz çok doğrudan ve çok baskın bir etkisi var medyanın. O bakımdan medyanın yapıp ettiklerini ve yapmadıklarını ben çok önemsiyorum. Şiddet haberlerini verirken kullanılan dil, özellikle çocuklara yönelik istismar haberlerini verirken kullanılan dil, şiddetin pornografisini yaparken kullanılan dil son derece önemli. Bizim kadına yönelik şiddet, çocuk istismarı, cinsel suçlar ve benzeri yüz kızartıcı eylemi bu topluma kanıksatmamamız, normalleştirmememiz gerekiyor. Bunu başarabildiğimizde çok önemli bir mesafe alacağız.

NAFAKADA DOĞRU FORMÜL NE?

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, nafaka tartışması ile ilgili de açıklamalarda bulundu.

Bakan Derya Yanık, hakimin süreli olarak nafakaya hükmedebileceği kanaatinde olduğunu ifade etti.

- 1988'de süreli nafaka süresiz olarak talep edilir diye değişiklik yapıldı. Sonrasında da süresiz nafakaya dönüşmüş oldu. O tarihteki düzenleme gerekçeleri, hem madde gerekçeleri üzerinden baktığımızda, ben pek çok açık tartışmada da bunu ifade ettim; Bugünkü Medeni Kanun'umuzla bile, hakimin süreli olarak nafakaya hükmedebileceği kanaatimi hep paylaştım. Fakat Yargıtay bu anlamda bir içtihat geliştirdi ve içtihatı biraz da iş yükü sebebiyle değiştirmiyorlar. Boşanma dosyalarında da nafaka ihtiyacında da her vaka biriciktir, her olaya kendi özellikleri çerçevesinde bakmamız lazım. Bizim önerdiğimiz şey şudur; Mevcut medeni yasamıza sadece bir fıkra ekleyerek bu sorunu çözmek mümkün. ''Hakim süreli ya da süresiz nafakaya hükmedebilir'' dediğiniz an hakim her gelen dosyanın niteliğine göre karar verebilir.

''DİYARBAKIR ANNELERİ'NİN MÜCADELELERİNİ BÜYÜK BİR SAYGIYLA DESTEKLİYORUM''

Bakan Derya Yanık, 900 günü aşkın süredir devam eden Diyarbakır Anneleri'nin mücadelesi ile ilgili de önemli açıklamalarda bulundu.

Mücadeleyi büyük bir saygıyla desteklediğini ifade eden Derya Yanık, bunu görmezden gelip sessiz kalan çevrelere de tepki gösterdi.

- Diyarbakır Anneleri'nin mücadelelerini büyük bir saygıyla destekliyorum. Şu anda 263 aile nöbet tutuyor. Ailesine kavuşan çocuk sayısı 34'tü en son. PKK tarafından kaçırılan veya kandırılan çocukların pek çoğu 18 yaşının altı, hukuken çocuk. Bu çocukların dörtte biri de kız çocuğu. Herhangi bir çocuk söz konusu olduğunda, toplumsal tepkiler geliştirdiğimiz bütün çevreler, Diyarbakır Anneleri söz konusu olduğunda, Diyarbakır Anneleri'nin çocuğu söz konusu olduğunda, PKK tarafından dağa kaçırılan çocuklar söz konusu olduğunda, çeşitli platformlarda 13-14 yaşındaki Kandil'de, terör kamplarındaki çocukların fotoğrafları ortaya çıktığında gerilla güzellemesi yapan çevreler bunlara sesini çıkarmıyor. Burada istismar var. Küçücük kız çocuklarının cinsel istismarı var.

SÖZLEŞMELİ PERSONELİN ÖZLÜK HAKLARI

Bakan Derya Yanık sözleşmeli personellerle ilgili de açıklamalarda bulundu.

Söz konusu durumun istihdam biçimine dönüştürülme isteğinin gerçekçi ve haklı bir istek olmadığını söyleyen Bakan Derya Yanık, ''Şimdi bir kısmı tayin istemediği için, düzenini bozmak istemediği için, herhangi bir şekilde başka bir yere gitmek istemediği için ya da KPSS ye girmek istemediği için ek ders olarak devam etmeyi tercih ediyor. Ondan sonra kadroya alın! Bu adil değil'' dedi.

- Ek ders ücreti karşılığı bakanlığımızın hizmet aldığı, bakanlığımızda çalışan arkadaşlarımız. Şu anda mevcut yaklaşık 3 bin kişi. Örneğin, bizim kendi bakanlığımızdan bahsedelim. Bir yerde bir uzman çalıştırmanız, bir uzmanlık hizmeti almanız gerekiyor. Ders ücreti karşılığı, belli saatlerde 10 saat alıyorsanız 10 saat ücretini ödersiniz, 5 saatse 5 saat. Bizim en fazla haftada 39 saate kadar çalıştırma hakkımız var. Dolayısıyla bazı arkadaşlarımızı bazı alanlarda bu en fazla 39 saate kadar olacak şekilde çalıştırıyoruz. Fakat bu bir geçici istihdam modeli. Şartlar bu arkadaşlarımız işe başladığından beri hiç değişmedi. Bunun bir kamuya aidiyet veya kalıcı bir yöntem olmadığının farkındalar. Bilerek başladılar fakat bir süre sonra bunu bir istihdam biçimine dönüştürme isteği gerçekçi ve haklı bir istek değil. Bakın biz şu anda 6000 tane personel alıyoruz. Değişik meslek gruplarından hepsinden var. Yani destek hizmetlerinden, meslek personellerine kadar psikolog, sosyolog aklınıza gelebilecek pek çok başlıkta. Özellikle ben il müdürlerimize, çalışma arkadaşlarımıza şunu söyledim. Dedim ki, lütfen ek dersli olarak çalışan arkadaşlarımız müracaat etsinler ve kadroya talip olsunlar. Onlar daha avantajlı olabilirler çünkü işi de biliyorlar. KPSS'ye girecek ve müracaat edecek, KPSS puanına göre de sıralamadan çağıracağız. Şimdi bir kısmı tayin istemediği için, düzenini bozmak istemediği için, herhangi bir şekilde başka bir yere gitmek istemediği için ya da KPSS ye girmek istemediği için ek ders olarak devam etmeyi tercih ediyor. Ondan sonra kadroya alın! Bakın bu adil değil.
- Arkadaşlarımız zaten bu şartları bilerek başladılar ve onun üzerinden devam ediyorlar. Ama buna rağmen ben hep şunu söylüyorum, onlar bizim çalışma arkadaşlarımız. Biz onların arasındaki iş barışını, adaleti, hakkaniyeti tesis etmekle yükümlüyüz ama bunu yaparken zaten bilerek başladıkları bir süreçte diğerlerini yani sınava girmiş, mülakata girmiş belli birtakım aşamalardan geçmiş tayin olmuş, çeşitli bölgelerde görev yapmış arkadaşlarımızın önüne geçmeyi beklemesinler. Bunu çok açık ve net söylüyorum. Hiç öyle umut vaat edip onlara bir hayal satma peşinde de değilim.Çok açık bir biçimde söylüyorum. Bu sizin zaten tercih ettiğiniz başta koşullarını bilerek başladığınız bir süreç ama başladıktan 3 gün sonra bize kadro olmaz. Kadronun şartları var, insanlar sınava giriyorlar. Belli birtakım aşamalardan geçiyorlar. Ona tabi olmayı istemeyip arkadan dolanmak da olmaz. Çalışma arkadaşlarımız olarak başımızın üstünde yerleri var ama bizim herkese adil davranmamız gerekiyor.
# sağlık # istanbul # türkiye # diyarbakır # ulusal kanal # son dakika # destek # eylem # kadına şiddet # Ulusal # üretim # bakan # İstanbul Sözleşmesi # diyarbakır anneleri # aile # sinan sungur # son # Tarım # sözleşme # kanal # Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı # derya yanık # Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık # ek ders # nafaka # sözleşmeli personel # aile ve sosyal hizmetler bakanı # nafaka mağdurları # Nafaka Düzenlemesi # süreli nafaka